Tarih: 08.12.2025 17:13

2026 iyileşme 2027 umut yılı

Facebook Twitter Linked-in

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "2026 yılı, Orta Vadeli Programımızın en kritik yılıdır. Çünkü 2026, hem attığımız adımların sonuçlarının görünür hale geleceği hem de reformlarımızın meyve vereceği eşik bir yıl olacaktır." dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı  Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine başlanan 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin sunuş konuşmasını yaptı.

Bütçenin, AK Parti Hükümetlerinin hazırladığı 24'üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ise 8'inci bütçesi olduğunu hatırlatarak, 2026 yılı bütçesinin, aynı zamanda, Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda hazırlanan 3'üncü bütçe olduğunu söyledi.

"İstikrarın sürdürüldüğü bir ortamda, vatandaş ve hizmet odaklı bir yaklaşımla hazırlanan 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, tam anlamıyla bir 'istikrar ve refah' bütçesidir." diyen Yılmaz, uluslararası gelişmişlik sınıflandırmasında alt-orta gelir grubundan üst-orta gelir grubuna kalıcı şekilde yükselen bir Türkiye inşa ettiklerini belirtti.

Türkiye'nin artık "yüksek gelirli ülkeler ligi"ne girmeye hazırlanan bir ülke olduğunu, bu yürüyüşün sadece rakamsal bir geçişin değil, niteliksel bir değişimin, yeni bir kalkınma hamlesinin başlangıcı olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu yolculuk, Türkiye Yüzyılı rotasında büyük bir dönüşüm hamlesidir. Bu kapsamda 2026 yılı, Orta Vadeli Programımızın en kritik yılıdır. Çünkü 2026, hem attığımız adımların sonuçlarının görünür hale geleceği hem de reformlarımızın meyve vereceği eşik bir yıl olacaktır. Bütçemiz tam da bu anlayışla hazırlanmıştır. 2026 bütçesi, yapısal dönüşümü hızlandıracak, yüksek gelir hedefini destekleyecek bir anlayışla huzurlarınıza getirilmiştir. Yeşil ve dijital ekonomiye geçişte teknolojik dönüşümü hızlandıracak adımlar, gıda ve enerjide arz güvenliğini artıracak politikalar ve yeni bir sosyal konut hamlesi başlatmaya yönelik çalışmalar bütçemizde net bir şekilde karşılık bulmuştur."

Yılmaz, "asrın felaketi" olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarını tamamen sarmanın, şehirleri daha dirençli hale getirmenin ve yeni bir yaşam güvenliği standardı oluşturmanın, bu bütçe döneminde de öncelik olmaya devam edeceğine dikkati çekerek, "Bütçemiz, istikrar içinde ekonomik büyümenin devam ettiği ve enflasyon oranının düştüğü bir ortamda, kalıcı sosyal refah artışı hedeflemektedir. Kalkınma Planımız ve Orta Vadeli Programımız doğrultusunda fiziki altyapıyı güçlendirmek, beşeri sermayeyi geliştirmek ve üretim kapasitemizi artırmak bütçemizin ana eksenini oluşturmaktadır." diye konuştu.

"Savunma ve güvenlik alanında caydırıcı kapasitemizi geliştirmeye kararlılıkla devam edeceğiz"

Türkiye'nin bölgesel ve küresel barışa, istikrara ve adalete katkı sunan güvenilir bir aktör konumunda olduğunun altını çizen Yılmaz, "Dış politikada, milli hak ve menfaatlerimizi merkeze almaya, Türkiye'nin küresel etkinliğini daha da artırmaya, savunma ve güvenlik alanında caydırıcı kapasitemizi geliştirmeye kararlılıkla devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, dünyanın, tarihi bir dönüşüm sürecinden geçtiğine, ekonomiden ticarete, teknolojiden jeopolitiğe kadar her alanın, köklü bir değişim süreci yaşadığına işaret ederek, geleneksel ezberlerin çalışmadığı, rekabetin çok daha sert olduğu, teknolojik ilerlemelerin kalkınmanın tamamlayıcı unsuru değil, artık doğrudan belirleyicisi olduğu bir döneme girildiğini söyledi.

Türkiye'nin, güçlü liderlik ve istikrarlı yönetim yapısıyla bu küresel dönüşümü doğru okuduğunu, buna uygun yol haritasını kararlılıkla uyguladığını dile getiren Yılmaz, "Dünyanın bu yeni şartlarında 2026 yılı bütçemiz, güven ve istikrarı pekiştiren, ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını artıran temel politika araçlarından biri olarak öne çıkmaktadır." dedi.

Yılmaz, küresel enflasyonda gerileme gözlenmekle birlikte henüz arzu edilen seviyelere gelinemediğini belirterek, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2025 ve 2026'da yıllık sırasıyla yüzde 3,2 ve yüzde 3,1 oranında büyümesinin öngörüldüğünü kaydetti.

IMF tahminlerine göre, 2025 yılında küresel enflasyonun yüzde 4,2'ye, 2026 yılında ise yüzde 3,7'ye gerilemesinin beklendiğini aktaran Yılmaz, "2026 yılında dış koşulların bir önceki yıla göre daha destekleyici bir görünüm sergileyeceğini, dezenflasyon sürecimize ve aynı zamanda yatırım, istihdam, üretim ve ihracat hedeflerimize nispi olarak daha fazla katkı sağlayacağını değerlendirmekteyiz." şeklinde konuştu.

- "Avrupa'nın 4'üncü büyük ekonomisi olmayı bekliyoruz"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2020-2024 döneminde, 5 yıllık süreçte dünya ekonomisi yüzde 15,1 oranında büyürken, Türkiye ekonomisinin aynı dönemde yüzde 30,3'lük bir büyüme gösterdiğini, bu süreçte ortalama yıllık büyüme hızının dünya genelinde yüzde 2,9 düzeyinde gerçekleşirken, Türkiye ekonomisinin yıllık ortalama yüzde 5,4'lük oranla dünya ortalamasının iki katı kadar büyüdüğünü söyledi.

Milli gelirin, 2023 itibarıyla ilk defa 1 trilyon dolar eşiğini aşarak 1 trilyon 130 milyar dolara ulaştığını, kişi başına düşen milli gelirin ise 13 bin dolar olarak gerçekleştiğini anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"2024 yılında kişi başına düşen milli gelirimiz 15 bin doları aşmıştır. 2025 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYH) dolar cinsinden yıllıklandırılmış büyüklüğü 1 trilyon 538 milyar dolar düzeyine yükselmiştir. Aynı dönemde yıllıklandırılmış kişi başına milli gelirin ise yaklaşık 17 bin dolar seviyesine çıktığı görülmektedir. Yıl sonu tahminimiz ise kişi başına gelirde 17 bin 748 dolardır. 2025 yılı itibarıyla kişi başına düşen milli gelirimizin bu seviyelere ulaşmasıyla ülkemizin Dünya Bankasının Atlas Yöntemi ile belirlediği eşik değerleri ilk defa aşarak yüksek gelir grubu ülkeler arasında yer alması öngörülmektedir.

Ülkemizin küresel ekonomiyle bütünleşmesi ve gelişmiş ekonomilere yakınsama iradesi kararlılıkla sürdürülmektedir. 2024 yılı itibarıyla nominal dolar bazında Türkiye 17'nci büyük ekonomi, Satın Alma Gücü Paritesinde ise 12'nci büyük ekonomi konumundadır. 2025 yılına ilişkin tahminlerin gerçekleşmesi halinde nominal dolar bazında Türkiye ekonomisi, dünyanın 16'ncısı, Satın Alma Gücü Paritesine göreyse 11'inci büyük ekonomisi olacaktır. Böylece İtalya'nın ekonomik hacmini geçerek Avrupa'nın da 4'üncü büyük ekonomisi olmayı bekliyoruz."

Yılmaz, Türkiye ekonomisinde 2025 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 3,7 oranında büyüme gerçekleştiğine dikkati çekerek, "Küresel ve bölgesel olumsuz konjonktüre rağmen, siyasi istikrar ortamı ve öngörülebilir politikalar çerçevesinde büyüme performansımız 21 çeyrektir kesintisiz bir şekilde devam etmektedir." diye konuştu.

yalnızca yüzde 9,4 seviyesinde pay alan eğitime 2026 yılında yüzde 15,3 oran ile en yüksek payı ayırarak Milli Eğitim Bakanlığı bütçesini 2026 yılında 1 trilyon 944 milyar liraya yükselttiklerini ifade etti.

Hükümetleri döneminde, 385 bin 375 yeni dersliğin eğitim ve öğretim hizmetine sunulduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm çocuklarımızın kaliteli eğitime erişimini sağlamak için özellikle ilave ihtiyaçları bulunan bölgelerdeki okulların fiziki koşullarını iyileştirmeye öncelik veriyoruz. Bu kapsamda, yeni dersliklerin yapımı, okulların depreme karşı güçlendirilmesi, bilişim altyapılarının iyileştirilmesi ve internet erişiminin sağlanması gibi çalışmalar yürütülmektedir. Geçmişte ideolojik nedenlerle zayıflatılan mesleki eğitimi güçlendirmek, eğitimin içeriği ile işgücü piyasalarının ihtiyaçlarını örtüştürmek temel önceliklerimiz arasında olmaya devam etmektedir. Erişim sorununu çözmüş bir ülke olarak, önümüzdeki dönem eğitimde kaliteyi ve teknolojik dönüşümü daha fazla ön plana alacağız. Öğrencilerin dijital, analitik ve problem çözme becerilerini güçlenmesini, bu sayede işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu yetkinliklere daha hızlı uyum sağlayan, istihdam edilebilirliği yüksek bireyler yetişmesini hedeflemekteyiz."

- "Yükseköğretimde fırsat eşitliği güçlendirilmiştir"

Cevdet Yılmaz, yükseköğretim alanında başta yükseköğretime erişim olmak üzere birçok alanda önemli ilerlemeler kaydettiklerini dile getirdi.

2002'de 76 üniversite mevcut iken bu sayıyı 208'e yükselttiklerini, devlet üniversitesi sayısını da aynı dönemde 53'ten 129'a çıkardıklarını anımsatan Yılmaz, "Son 23 yılda yükseköğretime erişebilirlik sorunu büyük ölçüde çözülmüş, fırsat eşitliği güçlendirilmiştir. Ayrıca yükseköğrenim öğrencilerinin faydalandığı yurt yatak kapasitesi 2002 yılı sonunda 182 bin iken, bugün bu sayı 1 milyon 3 bine ulaşmıştır." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, eğitimle birlikte hükümetleri döneminde en fazla önem verdikleri ve büyük bir dönüşüm gerçekleştirdikleri diğer alanın da "sağlık" olduğunu aktardı.

Pandemi döneminde Türkiye'nin sağlık sisteminin rüştünü tüm dünyada ispatladığını vurgulayan Yılmaz, vatandaşlarımızın, sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak amacıyla merkezi yönetim bütçesinden sağlık hizmetleri için 2026 yılında 1 trilyon 594 milyar lira kaynak ayırdıklarını belirtti.

Merkezi yönetim bütçesinden sağlık için ayrılan kaynağa, Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan yapılacak sağlık harcamalarını da eklediklerinde sağlık alanına kamu kaynaklarından ayrılan toplam tutarın 3 trilyon 307 milyar liraya ulaştığını dile getiren Yılmaz, yapılan şehir hastaneleri ve yenilenen hastanelerle sağlık standardının yükseldiğini dile getirdi.

Yılmaz, Türkiye'de sağlık endüstrilerinin 12. Kalkınma Planı hedefleri doğrultusunda, özellikle yerli üretim, teknolojik yetkinlik ve ihracat odaklı büyüme stratejileriyle önemli bir dönüşüm sürecinde olduğunu vurguladı.

Savunma sanayiindeki atılımın aynısını "ilaç ve sağlık cihazları" alanında yapmayı hedeflediklerini vurgulayan Yılmaz, "Sağlık turizminde de büyük bir atılım içindeyiz. Sağlık turisti sayısı 2020'de 435 bin düzeyindeyken, 2024 yılında 1 milyon 506 bine yükselmiştir. Sağlık turizmi gelirleri ise aynı dönemde 1,3 milyar dolardan 3 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Tek başına bu rakamlar bile sağlık sistemimizin dünyada geldiği yeri net bir şekilde göstermektedir. Eskiden şifa bulmak için başka ülkelere gidilirken bugün dünyanın dört bir yanından insanlar şifa bulmak için ülkemiz geliyor." dedi.

Yılmaz, yerli ve milli elektrikli otomobil TOGG'un üretimine hız kesmeden devam ettiklerini, sedan modelin üretimine bu yıl başlandığını anımsattı.

- "Memuruyla işçisiyle kamu çalışanlarının özlük haklarını iyileştirdik"

AK Parti hükümetleri döneminde, çalışanlar ile emeklilerin aylık ve ücretlerinde enflasyonun üzerinde reel artışlar yaptıklarını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Memuruyla işçisiyle kamu çalışanlarının özlük haklarını iyileştirdik. En düşük devlet memuru aylığı, 2025 yılı Temmuz ayı itibarıyla 50 bin 503 liraya yükseltilmiş olup, Temmuz ayında 2002 yılına göre reel artış yüzde 262 olmuştur. En düşük emekli aylığı Temmuz itibarıyla 16 bin 821 liraya yükseltilmiştir. En düşük emekli aylığındaki reel artış 2002 yılına göre yüzde 621'dir. 2023 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere, kamu görevlilerimizin ek göstergelerini artırdık. İmkanlarımız arttıkça, enflasyonun düştüğü bir ortamda kalıcı refah artışını sağlayacak şekilde tüm kesimlerin şartlarında iyileştirme yapmaya devam edeceğiz. Popülist, halkı aldatan bir anlayışla değil, gerçekçi bir zeminde halkımızın refahını yükseltmeye devam edeceğiz. Köklü bir medeniyetin mirasçısı olan bir milletin fertleriyiz. Bu aziz millet için ne yapsak azdır.

Cumhuriyetimizin asrı aşan birikimi ve kazanımları zemininde, Türkiye Yüzyılı Vizyonumuzu hayata geçirmek için, Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı ve dirayetli liderliğinde, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak gece gündüz çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Amacımız demokrasi ve kalkınma standartları yüksek, çok daha huzurlu, müreffeh, güçlü ve büyük Türkiye için gerekli yapısal dönüşümleri gerçekleştirmeye devam etmektir. Tüm gayemiz, yeni küresel şartlarda riskleri bertaraf etmek, fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek, ülkemizin ve insanımızın dünyadaki konumunu çok daha ileriye taşımaktır. Her zaman vatandaşımızı merkeze alan bir anlayışla çalışıyor, genç nesiller başta olmak üzere insanımızın potansiyeline güveniyor, aziz milletimize layık bir geleceği inşa etme kararlılığımızdan asla taviz vermiyoruz."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —