Tarihte 16 İmparatorluk kurmuş olan Türk Milleti Osmanlı İmparatorluğunun çökmeye başlaması ile birlikte hem ciddi şekilde topraklarını kaybetmiş hem de siyasi, askeri günü kaybetmişti.
Bunun neticesinde 20. Yüzyılda İngiltere ve Almanya arasındaki rekabetten dolayı ABD dünyada başat güç haline dönüşmüştü.
George Modelski'nin "başat güç kuramına" göre, dünya tarihinde yaklaşık her yüzyılda bir devlet, siyasal, ekonomik ve askerî kapasitesiyle uluslararası sistemde tek başına belirleyici hâle gelir.
Başat güce rakip bir ülkenin ortaya çıkması, çok uzun süren rekabet ve çatışmaları da beraberinde getirir.
Modelski, bu gücün yalnızca kara hâkimiyetiyle değil, aynı zamanda deniz ticaret yolları ve küresel ticaret ağlarını kontrol etme kapasitesiyle tanımlandığını vurgular.
II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ABD, Avrupa ve Sovyetler Birliği'nin zayıflığından faydalanarak dolar hegemonyasına dayalı bir uluslararası sistem kurmuştur.
Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) aracılığıyla 2000'li yıllara kadar başat gücünü sürdürmüştür.
21. yüzyılın başından itibaren Çin, Rusya ve Hindistan'ın bölgesel ve küresel güç kapasitelerinin artmasıyla bu dengeler değişmiştir.
Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Japonya ve Suudi Arabistan gibi ülkeler de orta ölçekli güçler olarak küresel siyasette daha görünür hâle gelmiştir.
Bu durum ABD'nin mutlak başatlık konumu zayıflamış; dünya, çok kutuplu bir yapıya evrilmiştir.
ABD liderliğinde kurulan BM ve NATO'ya karşılık, Asya merkezli BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi oluşumlar çok kutupluluğun kurumsal yansımaları hâline gelmiştir.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, yaklaşık 1,5 milyar nüfusa ve 51 trilyon dolara yakın toplam ekonomik büyüklüğe sahip 67 ülkeye birkaç saatlik uçuş mesafesindedir.
Asya-Pasifik'te Çin, Hindistan, Japonya ve Endonezya gibi ülkelerin üretim merkezlerine dönüşmesi, kıtalar arası ticaretin Türkiye merkezli koridorlar üzerinden şekillenme potansiyelini güçlendirmektedir.
Terörden arındırılmış, güvenli koridor ve limanlara sahip bir Türkiye; yalnızca bölgesel istikrarın teminatı değil, aynı zamanda küresel tedarik zincirlerinin güvenilir merkezlerinden biri olacaktır.
Çin'den İngiltere'ye kadar uzanan Orta Koridor ve buna ek olarak Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu gibi lojistik ağlarının "Türkiye merkezli" gerçekleşmesi ülkemizi "Başat Güç" konumuna doğru yükseltiyor.
Türkiye bölgesinde istikrarın sağlanmasına en çok katkı veren bir ülke konumuna gelmiştir.
Kafkaslarda barışın sağlanması, Ortadoğu'da gerilim ve iç savaşların durdurulması ve Doğu Akdeniz de Mavi Vatan Doktrini kapsamında verilen mücadeleler gösteriyor ki; Türkiye artık bir "Güvenlik Üreten" merkez konumundadır.
Türkiye kendi iç cephesinde birlik, beraberlik konusundaki tahkimatı "Terörsüz Türkiye" süreci ile pekiştirdikten sonra günümüzde yüksek enerji tüketimi ve iklim değişikliğine bağlı çevresel tahribatlar, kuraklık ve gıda güvensizliği gibi krizlerden kaynaklanan kırılganlıklar ile göç kaynaklı istikrarsızlıklar küresel düzende ciddi tehditlere karşı mücadelede öne çıkan bir ülke olmuştur.
Özellikle Orta Koridorda güvenliğin sağlanması ile Türkiye, Asya-Pasifik ile Atlantik arasındaki bağımlılık ilişkilerini yönlendirebilecek bir konuma ulaşacaktır. Ayrıca Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika ile geliştirilecek ekonomik bağlar,
Türkiye'yi Avrasya'nın yeni çekim merkezi hâline getirecektir.
Artık Türkiye'ye büyük resimden, dünya perspektifinden bakma zamanı gelmiştir. Ülkemizdeki kısır parti politikalarından sıyrılarak bağımsız, objektif bir şekilde realiteyi görmemiz, son yüzyılda batı eksenli beyinlerimize enjekte edilen komplekslerimizden kurtulmamız ve Türkçe düşünmemiz kaçınılmaz hale gelmiştir.
Türkiye "Başat Güç" olma yolunda emin ve güvenilir adımlarla ilerlemektedir.
Buna kalpten inanıyorum.
Bulduk ÖZDEMİR
MHP MYK ÜYESİ