Tarih: 21.11.2025 09:44

Geçmiş sicillerini gör, maskeleri düşür!

Facebook Twitter Linked-in


Türkçe Düşün

Gündem

Siyaset

5609-undefined

Spor

Dünya

Ekonomi

Resmî İlanlar

Başyazı

Yazarlar

HANIMEFENDİ

 

site logo

 

 

/ Yazarlar

Geçmiş sicillerini gör, maskeleri düşür!

YAYINLAMA: 21 Kasım 2025 - 08:00 | GÜNCELLEME: 21 Kasım 2025 - 08:00

yazar

Yıldıray Çiçek

Yazar

 

Geçmiş sicillerini gör, maskeleri düşür!

 

15

14

17

13

Bir meselenin özünü anlamaya çalıştığımda ya da bir tartışmaya denk geldiğimde aklıma hep Mevlana'nın şu sözü gelir:
"Acı su da tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma. Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır."

Acı suyu tatlı sudan ayıran, tatma duyusudur. Bunu anlama, bilme ve idrak olarak da tarif edebiliriz; yani özün farkına varma yetisidir.

"Terörsüz Türkiye" sürecinde yaşanan tartışmalara bakıyorum: acı suyu tatlı su diye pazarlayanlar var…
Bir tarafta, terörü bitirmek isteyen, bunun için her türlü mücadeleyi veren ve stratejiyi geliştiren Cumhur İttifakı; diğer tarafta ise terör devam ederken siyasi uzantılarla ittifak yapmış ve bugün de terörle mücadele stratejilerine karşı çıkan Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ ve Yavuz Ağıralioğlu gibi isimlerin siyasi cazgırlığı bulunuyor.

PKK'nın siyasi uzantısıyla 2019 yerel seçim ittifakı kurulduğunda, bu üç isim de İYİ Parti'nin yönetici kadrosundaydı. Peki, o günlerde Müsavat Dervişoğlu, Ümit Özdağ veya Yavuz Ağıralioğlu'nun bu HDP işbirliğine dair en ufak bir rahatsızlığı görüldü mü, duyuldu mu? Hayır. Tam tersine, o seçim döneminde öyle mutlu ve mesut açıklamalar yapıyorlardı ki; belediyelerde açılan rant kapıları adeta onları mest etmiş gibiydi.

Üstelik bütün bunlar olurken PKK terörü devam ediyor, Cumhur İttifakı ise ülkenin dört bir yanında terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor ve ülke şehitler veriyordu.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tablo değişmedi:

Bir dönem çıkıp bölücübaşı Öcalan üzerinden radikal ifadeler kullanan Ağıralioğlu'nun bugün estirdiği tantananın samimiyeti tartışmalıdır. 

Ne diyordu 15 yıl önce?:
"Abdullah Öcalan asılsın diye feveran etmeye gerek yok. Öcalan gibi bir cani bile olsa, Türk Devleti'nin adalet anlayışının zedelenmesine izin verilmemeli. Devlet isterse serbest bırakır. Ama bunu, hiçbir suistimali tolere etmeyecek bir devlet yapar. Der ki: 'Özgürlük savaşı ya da demokrasi havariliği yapmana izin vermem. Defolup dağa gidersin; bulduğum yerde de gebertirim seni.' Karakollarının krokilerini verir devlet. 'Sizi serbest bırakıyorum, işte karakollarımın krokileri… Vurun da görelim,' der. İşte bu devlettir; bu bölgenin, bu coğrafyanın sahibi olan devlettir."

***

Dün bu ifadeleri kullanan kişi, bugün "Terörsüz Türkiye" hedefine yönelik geliştirilen stratejilere tantana yapıyor. İYİ Parti'de bulunduğu süre boyunca PKK'nın siyasi uzantılarıyla yapılan ittifaklara tek bir tepki göstermemiş; parti içindeki hesapları tıkanınca, ayrılık gerekçeleri arasına birdenbire İP–PKK ilişkisini eklemiştir.

Bu üçünün siyasetteki tek tutunma dalı, "Terörsüz Türkiye" sürecine yalan, dolan ve iftiralarla saldırarak mevzi kazanmak üzerine kuruludur. Büyümeye çalışıyorlar ama hâlen parti içindeki istifalarla gündeme geliyorlar.

Örneğin Ümit Özdağ, cezaevindeyken resmi sosyal medya sayfasından bölücübaşı Öcalan'a çağrı yapılmasını iki kez dile getirmişti:

Bugün söylediklerine bakınca, çok yüzlü oldukları açıkça görülüyor. Üstelik 2-3 bakanlık uğruna terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde yan yana gelmiş olması da cabası. 

Bu üçlü içinde en siyasi çirkefi, hadsizliği ve debelenişiyle öne çıkan Müsavat Dervişoğlu'dur. Terör örgütünün siyasi uzantısıyla ittifak yaparken çok mesut ve bahtiyardı; söz konusu "Terörsüz Türkiye" olunca üretebildiği tek şey çirkefliktir.

Kendi ittifakları söz konusu olduğunda ise şöyle diyordu:
"HDP'li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayrı-meşru mu tartışmasına en iyi cevaptır."

Kemal Kılıçdaroğlu'nun sınır ötesi terörle mücadele operasyonlarına karşı çıkmasını ve tezkereye "hayır" vermesini de "kapsamlı bir çelişki de görmüyorum. Kandil başka bir yer, Suriye'nin kuzeyi başka bir yer" diyerek destekliyordu. Meral Akşener'in, "Helikopterle Kandil'e gitsem, Duran Kalkan'a ve Cemil Bayık'a sorsam, ulan siz ne istiyorsunuz, anlatın bakalım" şeklindeki pazarlık hayallerine ise sessiz kalıyordu.

Gazetecilerin, "PKK/Kandil/Yeşil Sol bileşenleri Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararı aldı. Bu gelişmeye ne diyorsunuz?" sorusu karşısında ise "Dağılın beyler" diyerek, arkasına bakmadan kaçıyordu.

Acı su, tatlı su örneğini; işte böyle siyasi menfaat için kılıktan kılığa girenler için hatırlattım. Söz konusu kendi siyasi çıkarları olunca PKK'ya can suyu oluyorlar, mesele Türkiye'nin terörden kurtulması olunca ise bir anda cinnet tarikatına dönüşüyorlar.

Acı suyu tatlı sudan ayıracak tat duygusu misali, siyasetteki bu duruşlarını da herkesin ayırt edebilmesi gerekir.

Tüm yaşananlara bakın:
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin derdi ne, bunların derdi ne?

Ama yaşananları, bunların PKK ile geçmişte kurmuş olduğu ittifaklar üzerinden değerlendirmezseniz, yine yanılırsınız. Geçmişten bugüne çizdikleri sicil, bugün söylediklerinin ve yaptıklarının özünü anlamak için önemli delillerdir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —