ANKARA/ www.ucuncusayfahaber.com.tr
Güçlü Toplum Güçlü Aile Derneği Genel Başkanı Hanım Çınar, dernek olarak ailenin güçlendirilmesi ve aile bağlarının korunmasının toplumsal huzurun temel taşı olduğunu savunduklarını belirterek. "Çünkü sağlam bir toplum, sevgiyle birbirine tutunan ailelerden doğar" dedi.
Güçlü ailenin; yalnızca bir arada kalan değil, birlikte iyileşebilen ve birlikte gelişebilen aile olduğunu ifade eden Hanım Çınar, güçlü ailelerin mutlu bireyleri, mutlu bireylerun ise sağlam bir toplumu doğurduğuna dikkat çekti.
Güçlü Toplum Güçlü Aile Derneği Genel Başkanı Hanım Çınar, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Ailenin güven duvarı
"Aile içindeki iletişim; açık, saygılı, anlayışlı ve empatik olmalıdır. Her bireyin duygularını özgürce ifade edebildiği, yargılanmadan dinlendiği bir ortam; ailenin güven duvarını örer. Birbirini gerçekten dinleyen ve anlamaya çalışan her aile üyesi, hem evin huzurunu artırır hem de bağları daha güçlü kılar. Çatışmaların doğal olduğunu bilmek ve bu çatışmaları yapıcı bir dille çözmek, sağlıklı iletişimin görünmez ama güçlü temelleridir.
Sorunları biriktirmeden konuşmak
Günümüzde giderek artan boşanmaların önüne geçebilmek için ise; evliliklerde iletişim becerilerini geliştirmek, sorunları biriktirmeden konuşmak ve gerekirse profesyonel destek almaktan çekinmemek hayati önem taşır. Çünkü güçlü aile; yalnızca bir arada kalan değil, birlikte iyileşebilen ve birlikte gelişebilen ailedir. Güçlü aileler mutlu bireyleri, mutlu bireyler ise sağlam bir toplumu doğurur.
Ailelerin bilgili ve donanımlı olması, toplumun genel refahına doğrudan katkı sağlar. Eğitilmiş, bilinçli ve kültürel açıdan zengin aileler; çocuklarına daha güçlü değerler ve yaşam becerileri aktarır. Bu durum toplumsal dayanışmayı artırır, ekonomik gelişmeyi destekler ve sosyal adaleti güçlendirir. Kısacası, ailelerin gelişimine yapılan her yatırım, toplumun geleceğine yapılmış en büyük yatırımdır.
Toplumsal güç kadar bireysel güç de önemli
Ancak toplumsal güç kadar bireysel güç de önemlidir. Kendi değerinin farkında olmayan bir insanın, başkalarından değer görmesi de zordur. Fotoğrafa baktığınızda kendinizi görmeniz; katman katman özelliklerinizi, renklerinizi fark etmeniz boşuna değildir. Odağınızı olumsuza değil, varlığınızın kıymetine çevirdiğinizde yaşamın nasıl dönüştüğünü hissedersiniz.
Her insanın, kendi özelliklerini ve güzelliklerini keşfetmesi gerekir. Bu keşif yolculuğu başladığında, içinizde ne kadar eşsiz bir varlık taşıdığınızı; enerjinizin nasıl dalga dalga çevrenize yayıldığını göreceksiniz. Ne yazık ki toplumların çoğu, insanları olumlu düşünceden uzaklaştıran öğretilerle büyütür. Sorgulamak kötü bir şeymiş gibi öğretilir; olumluya yönelmek sanki başımıza bir iş açacakmış gibi korkutulur. Oysa yöntem doğru olsaydı bugün bu kadar depresif insan değil, daha mutlu ve huzurlu toplumlar görürdük.
İlk adım, kendini keşfetmek
Peki sen ne istiyorsun?
Elbette ki mutluluğu…
O hâlde ilk adım, kendini keşfetmek. Sormaktan ve sorgulamaktan korkma. Zihninin katmanlarını görmekten, değiştiğini duyurmaktan çekinme. "Sen çok değiştin" diyenlere kulak asma; değişim, gelişimin en güzel kanıtıdır. Unutma, bu dünyaya bir kez geldin.
Farkındalık, yıllardır doğru sandığımız alışkanlıkları yeniden değerlendirmek ve yeni kapılar açmak demektir. İnsanlar, yaşadıkları sürece sayısız alışkanlık edinir; zamanla bu alışkanlıkların esiri olabilir. Böyle olduğunda gerçeği olduğu gibi görmek yerine, zihnimiz her şeyi alıştığı şekilde yorumlamaya başlar. Farkındalık işte tam burada devreye girer. Aynı yoldan gidip farklı sonuçlar beklemek yerine; yolu değiştirmek, hayatımıza tahminimizden çok daha fazla katkı sağlayabilir.
Mutluluk, daha huzurlu ve daha anlamlı bir yaşamı göreceğimiz yeni yollardan birinin üzerinde bizi bekliyor…"