Dünyanın her yerinde devlet kurumları ve yerel yönetimler içinde yolsuzluk, rüşvet ve usulsüzlük olayları yaşanır. Bunların görüldüğü yerlere bakın; din veya ırk fark etmiyor. İnsanın olduğu yerde artık bu işler oldukça doğallaştı. Bu durum, bireysel davranışlarla sınırlı kalmayıp, çeteleşme ve organize suç örgütleri biçiminde de belirgin hale gelmiştir.
En güncel örnek olarak, Müslümanlara zulüm eden Netanyahu bile yolsuzluk soruşturmasında yargılanıyor. İsrail Meclisi'nde konuşma yapan Trump bile, "Hey, bir fikrim var. Bay Cumhurbaşkanı, neden onu affetmiyorsunuz?" diyerek yolsuzluk soruşturmasından onu kurtarmaya çalışıyor. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de yolsuzluk suçundan yeniden hapise girdi. Geçmişe ve günümüze dair bu konuda dünyada örnek çok.
Türkiye'de de, biliyorsunuz, CHP sayesinde yolsuzluk ve rüşvet suçları gündeme geliyor. CHP belediyeleri, rüşvet ve yolsuzluk sarmalına girmiş durumda. Birçok CHP'li belediye başkanı, yolsuzluk ve rüşvet suçlamasıyla hapiste bulunuyor. Bavullarla taşınan paralar, baklava kutusunda verilen rüşvetler, villalar, evler, arabalar, yatlar, katlar… İnkârlar, itiraflar ve suçlamalar hepsi birbirine karışmış durumda.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk ve rüşvet olayları iktidar-muhalefet olan hemen hemen tüm partilerde yaşanmıştır. "Yaşanmadı" diyecek var mı? Partilerde lider dürüst olsa bile, alt kadrolarda, bakanlıklarda ve belediyelerde halkın parası harama kurban edilmiştir.
Bu kokuşma ve çürüme hali maalesef bir sistem haline gelmiştir. Gücü ve siyasi iradeyi ele geçiren her partide bunlar gözlemlenmektedir. Bugün CHP'de, dün başka partilerde…
Bir partide rüşvetçiler, yolsuzluk yapanlar ve iş takipçileri varsa, o partinin iflah olması mümkün değildir. Bozulmuş bir meyve, bozulmamış meyvelere temas ediyorsa, onların bozulması da kaçınılmazdır.
Her partide siyasi nüfus çeteleri olduğuna inanıyorum. Bunlar temizlenmezse, Türk siyaseti ahlak değerlerini kaybedecektir. Onları kolay yoldan para kazanabilir görenler, bu alanda amip gibi çoğalacaktır.
"Onlar yapıyorsa, biz neden yapmayalım?" adeta bir motivasyon sloganı haline gelecektir. Bunların siyasi partilerdeki eli-kolu kesilmez ise Türkiye'de her daim, her partide çürümenin baş aktörü olacaklardır. Bugün CHP konuşuluyor, dün de başkaları konuşuluyordu. Yarın da daha başkaları da konuşulacaktır.
%99'un Müslüman olduğu Türkiye'de, İslam peygamberi Hz. Muhammed'in "Allah'ın lâneti, rüşvet verene ve rüşvet alana olsun" ölçüsü varken, Türk milletine hizmet ölçüsü dışında başka bir ölçüye sahip olmaması gereken siyasetçilerin bu lanete bulaşması, sosyal adalete vurulmuş bir darbedir.
Bu lanetten devlet kurumlarının, siyasetçilerin, belediye başkanlarının kurtulması, bu lanete bulaşanların da cezalandırılması şarttır.
Halkın oyuyla milletvekili veya belediye başkanı olanların, halkın parasını rüşvete ve yolsuzluğa bulaştırmanın bedelini ödemesi şarttır.
Türk milletine yapılacak en büyük hizmet, siyasi partilerde çeteleşmiş şekilde bulunan rüşvetçi, iş takipçisi ve yolsuzluk yapmaya meyilli kişilerin temizlenmesi olacaktır.
Türk milletini yönetmeye talipsin; ama Türk milletinin hazinesine ihanet ediyorsun…
Unutmayın: "Para her şeyi yapar diyen, para için her şeyi yapar."
Türk siyaseti ahlak temelinde yeniden dizayn edilmezse, bu işleri her daim konuşmaya devam edeceğiz.