Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) ile Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) iş birliğinde düzenlenen “Aile ve Medya: Dijital Çağda Küresel Perspektifler” başlıklı Uluslararası Aile Sempozyumu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş’ın katılımlarıyla gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılış törenine; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın yanı sıra, Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın ile ASBÜ İslami Araştırmalar Enstitüsü Kadın ve Aile Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ayten Erol da katılım sağlayarak birer konuşma gerçekleştirdi.
Memur-Sen Genel Merkezi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlikte; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı temsilcileri, akademisyenler, medya mensupları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve farklı disiplinlerden uzmanlar bir araya getirildi. Sempozyum boyunca dijital çağda aile kurumunun karşı karşıya kaldığı tehditler, medya içeriklerinin toplum üzerindeki etkileri ve mahremiyetin zedelenmesine yol açan yayın politikaları tartışıldı.
Bakan Göktaş: “Medya, toplum belleğini dönüştürmede okuldan daha hızlıdır”
Açılışta bir konuşma gerçekleştiren Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Mahinur Özdemir Göktaş, medyanın toplumu şekillendirmedeki etkisinin altını çizerek, “Medya, toplum belleğini okullardan daha hızlı bir şekilde oluşturmakta ve dönüştürmektedir,” ifadelerine yer verdi.
Dijital medyanın aile yapısını zedeleyen, mahremiyeti aşındıran ve toplumsal değerlere zarar veren içerikler sunduğunu belirten Göktaş, özellikle internet, sosyal medya ve dijital oyunlar nedeniyle aile içi iletişimin zayıfladığını, annelik ve babalık gibi temel kavramların itibarsızlaştırıldığını vurguladı.
Bakan Göktaş, çarpık aile temsillerinin yerine aileyi ayakta tutan hikâyelerin medyada yer alması gerektiğini ifade ederek, bakanlık olarak medya okuryazarlığı, eğitim ve farkındalık çalışmaları yürüttüklerini, aileyi güçlendiren sorumlu bir medya anlayışı için çeşitli kurumlarla iş birlikleri kurduklarını aktardı.
Ailenin korunmasına yönelik politikalar hatırlatıldı.
“Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı”nın geçen yıl, 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü’nde kamuoyuyla paylaşıldığını hatırlatan Bakan Göktaş, bu belgelerin güçlü bir yol haritası sunduğunu belirtti. Medya profesyonellerine yönelik verilen eğitimlerin, hazırlanan dijital uygulamaların ve geliştirilen içeriklerin bu çerçevede hayata geçirildiğini bildirdi.
“İlk Öğretmenim Ailem” mobil uygulaması ile ebeveynlere çocuklarının gelişim sürecinde destek verildiğini belirten Göktaş, “Aile Eğitim Programı” ile aile içi iletişimin güçlendirildiğini dile getirdi. “Ailemiz istikbalimiz” anlayışının somutlaştırılması için 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edildiğini hatırlatan Göktaş, bu kapsamda ekonomik ve sosyal desteklerin yanı sıra farkındalık çalışmalarının da yürütüldüğünü ifade etti.
Ali Yalçın: “Aileyi geleceğimiz olarak görüyoruz”
Sempozyumda bir konuşma gerçekleştiren Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, katılımcılara teşekkür ederek, sendika olarak yalnızca çalışma koşullarına değil, aynı zamanda toplumun temel değerlerine de duyarlılıkla yaklaştıklarını ifade etti.
Ailenin korunmasının insanın ve toplumun korunması anlamına geldiğini vurgulayan Yalçın, dijital çağın getirdiği tehditler karşısında ailenin dirençli hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Gündüz kuşağı programlarında aile mahremiyetinin, insani değerlerin ve kutsalların reyting uğruna harcandığına dikkat çekerek, medya içeriklerinin kontrol altına alınması gerektiğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce dile getirdiği “en az üç çocuk” çağrısının yalnızca demografik bir uyarı değil, aynı zamanda aile yapısına yönelik değer aşınmasına karşı güçlü bir duruş olduğunu vurgulayan Yalçın, bu söylemin bugün daha iyi anlaşıldığını ifade etti.
“Aile dostu politikalar güçlendirilmelidir”
Çalışma hayatının aileye duyarlı hâle getirilmesi için Bakanlık ile görüşmeler yürüttüklerini belirten Yalçın; ücretli doğum izinlerinden kreş desteklerine, eş durumu tayininden yarı zamanlı çalışmaya kadar birçok alanda çözüm odaklı adımların planlandığını dile getirdi. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’a bu süreçteki destekleri için teşekkür etti.
Dijital mecralarda 16 yaş altı çocuklar için filtreleme sisteminin zorunlu hâle getirilmesi gerektiğini belirten Yalçın, bu önerinin Memur-Sen Kadın Komisyonu Başkanı Sayın Sıdıka Aydın tarafından da vurgulandığını ve bu düzenlemenin neslin korunması açısından büyük önem taşıdığını dile getirdi.
Sıdıka Aydın: “Dijital platformlar sıkı şekilde regüle edilmelidir”
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın da konuşmasında, dijitalleşmenin aile yapısını tehdit ettiğine işaret ederek, çocukların ve gençlerin sağlıklı bireyler olarak yetişmesi için dijital içeriklerin denetlenmesi gerektiğini vurguladı.
Müstehcen içerikler ile siber güvenlik tehditleri içeren dijital platformların sıkı biçimde regüle edilmesinin elzem olduğunu ifade eden Aydın, bu konuda kamu kurumları, medya kuruluşları ve ailelerin birlikte hareket etmesi gerektiğini belirtti.
‘‘Aile kurumunun dijital çağda korunması insanlık açısından hayati öneme sahip’’
ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan tarafından yapılan konuşmada ise, aile kurumunun yalnızca biyolojik bir birliktelikten ibaret olmadığını, aynı zamanda kültürel, ahlaki ve manevi değerlerin aktarıldığı bir yapı olduğunu vurgulamıştır. Ailenin medeniyet inşasındaki rolüne dikkat çeken Arıcan, dijital çağda bu temel kurumun korunmasının insanlık açısından hayati öneme sahip olduğunu belirtmiştir. Medyanın, birey ve toplum arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlayan güçlü bir araç olduğunu ifade eden Arıcan, bu gücün aile değerlerini yıpratmak yerine desteklemesi gerektiğini dile getirmiştir. ASBÜ olarak aileye ve medyaya ilişkin çalışmalara destek verdiklerini ve bu alandaki akademik üretimlerin artırılması için çaba gösterdiklerini sözlerine eklemiştir.
Dijital Kültürün Aile Kavramına Etkileri Netnografik Yöntemle Değerlendirildi
ASBÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Faruk Çeçen tarafından sunulan bildiride, Reddit platformu üzerinden yürütülen bir netnografik analiz çalışmasına yer verildi. Çalışmada, aile kavramına dair içeriklerin yaklaşık %98’inin olumsuz olduğu tespit edilirken, öne çıkan temalar arasında işlevsizlik, baskı mekanizmaları, yabancılaşma, şiddet ve ekonomik sömürü dikkat çekti. Anonimlik temelli mecraların kültürel etkilerine de değinilen sunumda, “caps” ve “meme” kültürünün birey-toplum ilişkilerinde değer karşıtı bir yapı oluşturduğu vurgulandı.
Sosyolog Doç. Dr. Olgun Gündüz, dijitalleşmenin bireysel hazza dayalı tüketim kültürünü beslediğini ve bu süreçte sosyal bağların zayıfladığını belirtti. Ailenin toplumsal bir destek mekanizması olma işlevinin zayıfladığını ifade eden Gündüz, bireylerin dijital algoritmalar tarafından yönlendirildiğini ve bu durumun aile içi etkileşimleri olumsuz etkilediğini aktardı.
Doç. Dr. Ayşegül Doğrucan ise dijital çağda aile rollerinin dönüşümüne odaklandı. Postmodern dönemde geleneksel rollerin çatışmaya başladığını ifade eden Doğrucan, ebeveynlik tanımının değiştiğini ve kuşaklar arası anlam dünyasında boşluklar oluştuğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Murat Boysan, Avrupa’da internet kullanımının çocuk ve ergenler üzerindeki psikolojik etkilerini değerlendirerek, sosyal medya kullanımının depresyon, anksiyete ve kendine zarar verme gibi olgularla ilişkilendirildiğini belirtti.
Araş. Gör. Dr. Elif Altundere, yapay zekâ teknolojilerinin aile yaşamına sunduğu kolaylıkları ve beraberinde getirdiği mahremiyet ve güvenlik risklerini analiz etti. Özellikle çocuklar açısından dijital bağımlılık riskine dikkat çeken Altundere, yapay zekâ destekli uygulamaların eğitimde kişiselleştirme ve zaman yönetimi gibi alanlarda olumlu katkılar sunduğunu ifade etti.
Dijital Medyanın Aile İçi İletişim, İnanç ve Davranış Üzerindeki Etkileri Mercek Altına Alındı
Dr. Öğr. Üyesi Neslihan Tekin, çocukların ekran başında geçirdiği sürenin aile içi iletişimi ve çocuk gelişimini olumsuz etkilediğini vurguladı. Sınırsız medya kullanımının çocuklar arası ilişkileri de bozduğunu belirten Tekin, dijital ebeveynlik eğitimlerinin önemine dikkat çekti.
Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Bayraktar Barış, sosyal medyada yayılan dini içeriklerin çoğunun yüzeysel ve yanıltıcı olduğunu ifade etti. Bu içeriklerin gençlerin dini kimliğini bireysel temellerle şekillendirdiğini ve geleneksel inanç yapılarından uzaklaşmaya neden olduğunu belirtti.
Dr. İlayda Özhavzalı, çocuklarda sosyal medya bağımlılığını nörososyolojik açıdan değerlendirerek, beyin gelişiminin tam olmaması nedeniyle bağımlılığın çocuklar üzerinde daha yıkıcı sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. Ailelerin bu süreçte rehberlik eden bir rol üstlenmesi gerektiği vurgulandı.
Doktorant Atiye Seda İntepe ise sosyal medyanın kadınların beden algısı ve estetik kararları üzerindeki etkisini ele aldı. Kadınlara dayatılan güzellik algısının psikolojik baskı yarattığını ifade eden İntepe, estetik müdahale oranlarındaki artışın bu kültürel baskının sonucu olduğunu belirtti.
Din Eğitimi ve Aile Değerleri Dijital Çağda Yeniden Tanımlanıyor
Yedinci oturumda, Prof. Dr. Muhammed Ali Yazıbaşı tarafından “Dijital Çağda Din Eğitiminin Kolaylık ve Zorlukları” başlıklı sunum gerçekleştirildi. Yazıbaşı, dijital gelişmelerin doğru kullanıldığında din eğitimi açısından fayda sağlayabileceğini ifade etti.
Doç. Dr. Fatma Bayraktar Karahan ise dijitalleşmenin din ve inanç sistemlerinde yol açtığı dönüşümleri ele alarak, bu süreçte ortaya çıkan yeni sorun alanlarına değindi. Dijitalleşmenin kültürel yapılar üzerinde de yıkıcı etkiler yarattığına dikkat çekildi.
Dr. Öğr. Üyesi Müzeyyen Özhavzalı, Youtube üzerinden yapılan aile paylaşımlarının Türk kadim aile değerleriyle uyuşmadığını ortaya koydu. Youtube içeriklerinin geleneksel aile yapısı üzerinde aşındırıcı etkiler oluşturduğunu ifade etti.
Doktorant Fatıma Kurnia Açiköz ise kadim aile değerlerinin korunmasına yönelik yaklaşımları ve sosyal medyanın eşcinsel evlilik algısı üzerindeki etkilerini ele aldı. Dijital mecralarda meşrulaştırılan değer dönüşümlerine dikkat çekti.
Çocukların Dijital Dünyada Korunmasına Yönelik Farkındalık Çağrısı Yapıldı
Prof. Dr. İştar Urhanoğlu, çocukların dijital mecralarda maruz kaldığı riskler üzerine yaptığı sunumda, internetin çocuk istismarı ve mahremiyet ihlalleri açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve ulusal mevzuata değinen Urhanoğlu, çocuk haklarının korunmasının anayasal bir sorumluluk olduğunu belirtti. Medyanın, bu konuda farkındalık oluşturma açısından önemli bir işlev üstlenmesi gerektiği ifade edildi.
Dokuzuncu oturumda, Dr. Öğr. Üyesi Neslihan Tekin tarafından dijital mahremiyet kavramı detaylı biçimde ele alındı. Mahremiyetin korunmaması hâlinde aile bireylerinin karşılaşabileceği psikolojik ve sosyal tehditlere değinildi.
Dr. Kamilya Tolunoğlu, medya aracılığıyla aile içi rollerin dönüşümüne odaklandı. Aile bütünlüğünün medya tarafından tehdit altına alınabileceğini belirten Tolunoğlu, geleneksel rollerin medya temsilleri üzerinden yeniden yapılandırıldığını ifade etti.
Çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin katkı sunduğu Uluslararası Aile Sempozyumu, dijital çağda aile yapısının karşı karşıya olduğu sorunların çok boyutlu biçimde analiz edilmesine imkân sundu. Sempozyum sonunda, aile değerlerinin korunması, çocukların dijital dünyada güvenliğinin sağlanması ve medya okuryazarlığının artırılması gibi konularda çözüm önerilerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.