AĞUSTOS… Aziz Türk Milleti için çok özel bir aydır. Türkler bu ayda çok sayıda önemli savaşlar kazanmış ve önemli kongrelere imza atmıştır…
TÜRK TARİHİNİN ALTIN SAYFALARI “AĞUSTOS” AYLARINDA YAZILDI.
GEÇMİŞTE AĞUSTOS AYNI ZAMANDA “BEREKET” AYI İDİ…
ÇÜNKÜ HASATLA BİRLİKTE AĞUSTOS AYINDA…HEM MİLLETİN CEBİ, HEM DEVLETİN KASASI DOLU OLURDU.
AĞUSTOS… Aziz Türk Milleti için çok özel bir aydır. Türkler bu ayda çok sayıda önemli savaşlar kazanmış ve önemli kongrelere imza atmıştır…
Ağustos ayı zaferler ayıdır. Bu ay, 1071 Malazgirt'ten 1922 Büyük Taarruz'a nice zaferlere tanıklık etmiştir.
İşte bu yüzden Ağustos ayı İçin
ZAFER ayıdır da denmektedir.
Ordu savaş hazırlıklarına bahar ayları ile birlikte başlardı. Sefere ise yolun durumuna göre Haziran gibi çıkılırdı. Nisan ve Mayıs ayları dahi sefere çıkmak için uygun değil. Bu aylarda bazen ciddi olumsuz hava şartları oluşabiliyor.
Öyle olunca sefere Haziran ayı ile birlikte çıkmak mecburiyeti hâsıl oluyor.
Gidilecek mesafe, ulaşılacak menzillerde toplanacak olan askerler ve savaşılacak karşı ordunun durumu göz önüne alındığında zaferlerin niçin Ağustos ayında yoğunlaştığı ortaya çıkıyor.
Bazı durumlarda Temmuz ve Eylül’e denk geldiği de görülmektedir. Bir de ordunun geri dönüşü var.
Dönüş hesaba katılmadan sefere çıkmak doğru değil. Ordu’nun kış bastırmadan karargâha ulaşması gerekiyor.
Ağustos Ayı..
Aynı zamanda BEREKET ayıdır. Tarımın ülke ekonomilerinin can damarı olduğu dönemlerde Haziran ayı ile birlikte başlayan hasat dönemi Ağustos’da zirveye ulaşırdı.
Yola çıkacak ordunun her türlü iaşesinin karşılanması için yaz ayları en uygun aylardı. Hasatla birlikte Ağustos ayında hem milletin cebi hem devletin kasası dolu olurdu.
Türk tarihinin altın sayfaları Ağustos’ta yazıldı…Ağustos ayı içerisinde, Türklere Anadolu'nun kapılarını açan Malazgirt Zaferi ve Anadolu topraklarının korunmasını sağlayan Büyük Taarruz'a kadar birçok zafer yaşandı.
Malazgirt Zaferi’nin ihtişamlı bir şekilde kutlanmaya başlanması son yıllarda yapılan en anlamlı işlerden biridir.
Uzun bir zamandan beri adeta zaferlerimiz unutturulmaya çalışıldı.
İngiliz ordusunun en büyük mağlubiyetlerinden biri kabul edilen Kut-ul Amare’nin İngiltere’nin isteği doğrultusunda yüz yıl boyunca tarih kitaplarından çıkarılmasını başka nasıl değerlendirebiliriz?
Tarih ile bağlantısı kesilen nesillerin atiye yürümesi mümkün değildir.
Diğer zaferlerimizin de unutturulmaması, gölgede bırakılmaması gerekir.
Malazgirt’i kutladığımız gibi diğer zaferlerimizi de kutlamalı, ne anlama geldiğini genç nesillere iyi anlatmalıyız.
Köşeye sıkışmış, işgale uğramış, bağrı delinmiş, yoksul düşmüş, darda kalmış, şehit olmuş ve canı yanmış bir milletin neleri başarabileceği, hangi zorluk ve mihnetleri aşabileceği bir kez daha tüm dünyaya deklare edilmiştir.
Ayrı toprak, ayrı bayrak ve ihanete girip ayrı devlet peşinde olanlar tarihin sayfalarından lazım gelen mesajları mutlaka çok iyi okumalıdırlar.
Milletimizin ne taksim edilecek bir vatanı, ne ayıracak bir insanı, ne peşkeş çekilecek değerleri, ne de parçalanacak bir devleti olmamıştır ve asla olmayacaktır da.
Buna rağmen gerçekleştirilmek istenen her eylem ve içine girilen her kötü niyet; 15 Temmuz’da olduğu gibi Türk’ün Ağustos Ayı’nın derin ve engin manasına çarpacak ve mahv-u perişan olacaktır.
Rahmetli Necdet SEVİNÇ Ağabeyimiz ne de güzel der;
“-Malazgirt’le başlayan süreç içinde Anadolu’nun tapusu Türklerin eline geçmiştir,
-Bu tapuda Türk Milletinin evlatlarından başka, Allah’ın hiçbir kulunun hakkı yoktur,
-Cumhuriyet Türkiyesi’nin tapusu da öyle,
-Anadolu nasıl Türk ırkının evlatları sayesinde vatanlaştırıldı,
-Türkiye Cumhuriyeti de Türk evlatlarının kanı sayesinde kurulmuştur.”
Kavmini seven Türk insanı için deriz ki;
-Türkçülük taraf tutmaktır
-Vatanına, milletine, bayrağına, dinine kısaca milli ve manevi değerlerine ihanet eden yerli ve yabancının karşısında olmaktır.
Türkçülüğün ilk şartı bu.
-Olursan oldurursun…Olmadan inandıramazsın.
50 yıllık bir tarihi tecrübe ile biliriz ki;
-İslam Aleminin kurtuluşu Türkçülerin elinde…
-Önce Türkçe konuşan ümmetten başlayarak...
-Onlar iddialarına layık oldukça, kendilerini doğru anlattıkça her şey düzelir.
Vesselam…Türkçülük, bölücülük değildir.Kişi mensubu olduğu asil ve ferasetli milletini dünyanın neresinde olursa olsun çok sevmesidir.
Bu yüzden ATSIZ Hocamız der ki;
“BİN CİHANA DEĞİŞMEM ŞU ÖKSÜZ TÜRKLÜĞÜMÜ.”
"Türk'ün, Türk'ten başka dostu yoktur." cümlesi ırkçılığı değil, binlerce yıllık bir tecrübeyi anlatır!
AĞUSTOS AYI’NDA KAZANILAN
ZAFERLERİMİZ KUTLU OLSUN.
HAYIRLI CUMALAR…
Meram Bağları’ndan;
SEVGİ ve MUHABBETLE