*YARIN 12 EYLÜL…
YİNE DERİZ Kİ;
-DÜNÜ BİLMEYENLER, BUGÜNÜ ANLAYAMAZLAR…DAHA DÜN GİBİ…
12 Eylül cunta mahkemesinde rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in yaptığı savunmasının giriş bölümü..
HER DAVA ADAMININ EZBERLEMESİ GEREKEN, kanımıza susamış zalim yargılama heyetinin gözünün içine bakarak şöyle demiştir;
"-ELHAMDÜLİLLAH, inanmış, samimi bir müslümanım, fanilik hissine aşinayım. Dünyanın bir imtihan yeri olduğunu biliyorum.
Şu anda burada bulunuşumuzda inanıyorum ki herşeyden önce bir kader tecellisidir, ilahi bir imtihandır.
Sabır ve şükürle karşılıyor ve bu imtihandan da yüz akıyla çıkmayı bize nasip etmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. RAHMET VE ŞAŞMAZ ADALET ÜMİDİMİZ YALNIZ ALLAH’TANDIR.
-Bir askeri mahkeme huzurunda olduğumu biliyorum. Bu vaziyetin gerektirdiği dikkat ve nezaket içinde olmaya çalışacağım.
-Ancak şunu bilesiniz ki, konuşmamın birinci saiki, bu mahkemenin vereceği karara tesir etmek, mahkemeden kendi lehimize bir karar istihsaline çalışmak olmayacaktır.
-Şahsım itibariyle bu mahkemeden sadır olacak her türlü karar bence müsavidir. Konuşmama "Şahsım için ne olacak” endişesi yön verecek değildir.
-Ben burada önce Allah (c.c)'ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşuu, mes'uliyet ve vekarı içinde konuşacağım.
-Burada bir hesap görülecektir. Benim için bir hesap verme bahis konusu ise, O HESABI MİLLETİME VE TARİHE VERECEĞİM.!
-Gayet açıklıkla söyleyelim ki, Türk Milletinin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarihin hükmü, bana göre mahkemenin tesis edeceği hükümden çok önde gelir.
-Taşıdığım bayrak, temsil ettiğim mukaddes Türk milliyetçiliği uğrunda, komünist ve bölücü hainlerin kurşunlarıyla toprağa düşerek şehitler ordusuna katılmış olan RUHİ KILIÇKIRAN’DAN, GÜN SAZAK’A KADAR şehit evlat ve kardeşlerimin rühaniyetlerinin de şu anda bizimle beraber olduklarını bir şekilde konuşmaya, yalnız hak bildiğimi söylemeye mecburum.
-Çünkü onlar, üçbinaltıyüz (3.600) can, bu hak bildiğimiz yolda "vatan-millet-din ve devlet" uğrunda şehit oldular.
-Onlar hem şehitlerimiz, hem de şahitlerimizdir...Yarın huzur-u ilahide de bana şahitlik edecek olanlar, onlardır...
-Onların huzurunda, Onlar için konuşacağım.
-Ebed-müdded olan Türk Devletine; kıyamete kadar hür, müstakil, mes'ud ve müreffeh yaşamasını, her gayeden aziz bildiğimiz Büyük Türk Milletine bugüne kadar hizmet etmiş ve etmekte olanlar için; yarın aynı yolda, aynı heyecan ve şuurla bu kutsal hizmetin bayrağını taşıyacak olanlar için konuşacağım!
-Milletim aldatılmasın, şaşırtılmasın, milletim gerçeği bilsin diye konuşacağım.
-Huzur-u İlahiye yüz akıyla çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. HİÇ KİMSENİN MERHAMET VE İNSAFINA ŞAHSEN İHTİYACIM YOKTUR.!
-Sözüm, tenkidim, talebim yalnız Hak ve Hakikat namınadır. Yalnız mülkün temeli olan adalet nâmınadır. Yalnız milletim ve devletim içindir."
******
Deriz ki Canlar:
İşte bu özel durum Türk Devlet Geleneğinde FENA FİD DEVLE-VE’L MİLLE yani “Devletinin ve Milletinin varlığında yok olma halet-i ruhiyesi” halidir..
İnsanlar vardır, tarihe yön verirler.
İnsanlar vardır, tarihin önünde giderler. İnsanlar vardır, yaşarlarken de ölürlerken de tarih yazarlar. Başbuğumuz Alparlan Türkeş işte böyle insanlardandı.
“Herkes karakterine, mizacına yakışanı yapar" diyen İsra Sûresi 84. âyet şahittir.
Bu cennet vatana yüzbinlerce hayırlı evlat yetiştiren rahmetli Başbuğumuzun Nezd-i İlahi’de makamı âli, kabri nur, ruhu şad
olsun inşallah.
Rahmetli Başbuğumuz, 12 Eylül öncesi zaman zaman Ülkücü Hareketin Genel Merkez teşkilatlarıyla bir araya gelir;
Onlarla soru-cevap şeklinde seminer verircesine sohbet ederdi.
1976-80 yılları arasında Ankara Ocağı ve Genel Merkezde bulunurken Bahçelievler’deki Parti Genel Merkezinde toplantılara katılırdık.
1979 baharında yeni genel merkez yöneticileri toplantıya çağrıldı. Parkaları Ankara-Yüksek Öğretmen’deki odamızda çıkarıp, takım elbisemizi ve kravatımızı takıp onun geniş odasında ayakta bekliyoruz.
Rahmetli Başbuğumuz Meclisten Parti Genel Merkezindeki odasına geldi.
Davudi sesiyle selam verdikten sonra makamına geçti ama koltuğuna oturmadı.
Önce derin bir sessizlik oldu.
Rahmetli söze “9 Işık’ı kim sayacak.?!”sorusuyla başladı.
Hepimiz cereyana çarpılmışa döndük.! Bütün arkadaşlarımın ezbere bildiği dokuz ışığı saymaya cesaret edemiyorduk.
Böyle bir şeyi bizde beklemiyorduk doğrusu…Bildiğimiz bir şeyi bize sorduğuna göre, bir başka maksadı olmalıydı.
Göz ucuyla arkadaşlarıma baktım. Daha sonra Afşin Belediye Başkanı olacak olan değerli ağabeyim Ergün ERTEKİN ile gözgöze gelince bizi ayakta dimdik duran ve süzen Başbuğumuza bir anlık bir refleksle elimi kaldırdım.
“-SAY dedi”..! Nasıl saydığımı bugün bile bilmiyorum. Rahmetli Başbuğumuz teşekkür etti...
Peki dedi “Rıza-yı Bari ve Devlet-i ebedi müddet ne demek.?” deyince arkadaşlarım maşallah çok güzel açıklayınca ve arkasından Prof.Dr. Osman Turan Hocanın “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi” eserinin çok kişi tarafından okunmasından memnun olunca “babacanlaştı.”
Sonra söze şöyle başladı;
“ÜLKÜCÜ...MEDENİ CESARET SAHİBİ OLACAK. Ülkücü eleştirmekten asla korkmayacak.!”
Rahmetli Başbuğumuz sözüne devam ederek;
“-Medeni cesaret sahibi olursanız KİŞİLİK kazanırsınız,
-Eleştirmeyi bilirseniz KARAKTER kazanırsınız,
-Bu dava kişilikli ve karakterli ülkücülerin omuzlarında hedefine ulaşacaktır.”
Allah ondan RAZI OLSUN...
Kutlu Ulu Çınar Üç Hilalin 1969 yılında kuruluşu ile milliyetçilik, yalnızca bir aydın hareketi olmaktan çıkmış, Anadolu'da millet evlatlarının gönlüne yerleşerek hem siyasallaşmış, hem de toplumsallaştırmıştır.
Milletin ve devletin her alandaki temel sorunları düşünce kalıbına oturtulmuş ve çözüm yolları önerilmiştir.
1980 sonrası süreçte cebren kesintiye uğrayan siyasal hareketimiz, kurucusu Başbuğumuz Türkeş Bey'le tekrar toparlanmış, Türk milliyetçiliği kaldığı yerden onun ve dava arkadaşlarının kılavuzluğunda yeniden yola çıkmıştır.
Bütün engellere rağmen milliyetçilik, bir siyasi proje olarak halka ulaşınca vatandaşlarımızın Milliyetçi Hareket’e olan ilgisi artmış ve siyasi bir kurum olarak Milliyetçi Hareket Partisi, millet sinesinde sağlam ve sarsılmaz bir zemin bulmuştur.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey yolundan hiç dönmemiştir.
-Hiçbir menfaat vaadine aldanmamıştır.
-Satanlardan, korkanlardan, yılanlardan, yorulanlardan, ilk zorlukta vazgeçenlerden hiç olmamıştır.
-Bu vasfıyla Milliyetçi Hareketin kurucu liderliğini onurla sahiplenmiştir.
-O, inanmış ve davasına sevdalı bir yürekti.
-O, Türkiye’nin en çalkantılı devirlerinde istikrar ve ümit ışığıyla çevresini aydınlatmıştı.
-Ona gönül ve vefa borcumuz ziyadesiyle fazladır.
-İki eseri olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları da kutlu varlığını, mutlak devamlılığını, Türk milletine hizmet aşkını sonuna kadar sürdürecektir.
Hiçbir melanet !Y! komplo davamıza, dava arkadaşlarımıza, milletimizin tarihi yürüyüşüne zarar veremeyecektir.
Çünkü inancımız ve irademiz sadece bu çağla ilişkili değil, Türk tarihinin her dönemindeki yaşanmış muazzam hatıralarla içine saklanmıştır.
-Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey, milletimizin takdir ve taltifine hak kazanmış müstesna bir dava ve siyaset insanıydı.
-Fani hayatını, faziletli gönlüyle ülkesine, milletine ve ülkülerine adamıştı.
-Türkiye’nin çetin ve zorlu dönemlerinde taviz ve teslimiyete düşmeyen sağlam ve sağduyulu bir mizaç haklı mücadelesine ve haysiyetli fikri muhtevasına tam olarak hakimdi.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey tehlikeler karşısında sarsılmayan duruş, tehditler karşısında zaaf göstermeyen şuurdu.
-Milli ve manevi değerleri rehberi yapmış, Türk siyasetini zamanlar üstü bir perspektiften, tarih ve kültür prizmasından kavramayı başarmıştı.
-Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’in aynen söylediği, "Emanet olunan davayı kucakladım. Hiç arkama bakmadan, tereddütsüz, hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum." sözleri bu tarihi sürecin devamlılık içindeki gelişmesi ve genişlemesidir.
-O, tarihten ilhamını alarak gözlerini geleceğin ufkuna dikmişti…Gafil yönetimlerin elinde zayıflayan ve zedelenen milli kimliğin farkındaydı.
-Töreden uzaklaşma ile tahrip olmuş esenliğin kaygısını taşıyordu.
-Basit çıkar kavgalarıyla, mütemadi operasyonlarla, karanlık oyunlarla elimizden kayıp giden coğrafyaların görkemli anılarını kalbinde hissediyordu.
-Düşülmüş tuzakları, yazılan habis senaryoları, suikasta uğrayan millet varlığını, buna rağmen tarihin pek çok döneminde Türklüğün kabuğunu kırıp bayrak gibi yükselişini biliyor ve özümsüyordu.
-En önemlisi, başkalaşma, yabancılaşma ve yozlaşma ile bozulan değerlerin ve kaybedilen özgüvenin karşısındaki yegane ve aşılması imkansız hisardı.
-Kabul edilmelidir ki, CHP yüzünden bugünlerde Türkiye ve Türk milleti, milli bekasının devamı konusunda tarihinin en kritik dönemlerinden birisi ile karşı karşıyadır.
Milli birlik ve kardeşliğin simgesi dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de Türk ve Türkiye sevdalıları olacaktır.
Zira rahmetli Başbuğumuz Türkeş Bey’in çağrısı ve fikri çehresi de buydu.
Rahmetli Başbuğumuz “Türk Devlet geleneğine" bağlı devletin varlığında yok olma halet-i ruhiyesine ulaşmış büyük bir devlet adamıydı.
Edebe önem verirdi. Yetiştirdiği ve ona gönül veren milyonların da edepli olmasını isterdi.
Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’de;
-Hem Başbuğumuzun hem de rahmetli Dündar Taşer büyüğümüzün dizi dibinde yetişmiş,
-Makam odasına giren küçük kız çocuğu karşısında dahi çeketini ilikleyen edebli, ferasetli, cömert, merhametli, imanlı bir devlet adamıdır.
Ülkücülük EDEP üzerine inşa edilmiştir…Temeli Türk Töresidir
Rahmetli Hocamız Prof.Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU ne de güzel söyler;
“Kimse bizi zorla veya türlü vaadlerle Ülkücü yapmadı…Kendimiz inanarak ve koşarak bu yolu tuttuk ”
Ulu Çınar MHP ve Ülkü Ocakları…Bu ülkenin ve ülkücü hareketin mihenk taşlarıdır.
Vatanın teminatı ve Allah’ın izniyle yıkılmaz son kaleleridir.
Dündar TAŞER büyüğümüzün dediği gibi;
“Ülkücülerin kanaatları sağlam, imanları bütün, fikirleri berraktır. Serttirler ama odun gibi değil elmas gibi pırıl pırıl.”
Dünyanın kilit taşının üzerinde oturuyoruz. Tarihin, coğrafyanın, inançlarımızın ve ideallerimizin üzerimize yüklediği vazife çok ağır.
Allah’a çok şükür ülkücü gençliğin geleceğinden ziyadesiyle ümitliyim.
YİNE DERİZ Kİ;
-DÜNÜ BİLMEYENLER BUGÜNÜ ANLAYAMAZLAR.
Canlar...
Kinci insan değilim ama 12 Eylül zindanlarında ülküdaşlarıma yapılan işkenceleri ve zulmü ASLA affedemiyorum.!
‘78 kuşağının içindeki ülküdaşlarımın mücadelesi bir kahramanlık destanıdır.
O yıllarda ülkücü mücadelede yer almış olanların hepsi birer kahramandır.
‘78 kuşağında o şanlı mücadelenin içinde yer almış olmaktan her zaman gurur duydum.
Bu durum benim en şerefli mirasımdır.
O YILLARIN…
Hayali,dostluğu,
yaşanmışlığı
ve ülküdaşlığı;
CİHAN DEĞER…
Dava ve ülkü arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…Her vakit duamız odur ki;
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi.
Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Ülkü Ocaklının yüreğinde. Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….Yürek başka birşey…
Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde.
Ülkü Ocakları…Mazinin iftihar edilecek övüncünü atiye taşıyan kutlu bir kervanı menzile ulaştırmaya ant içmiş vatan evlatlarının ilk göz ağrısı, ilk sevdası, ilk mekanıdır.
Ülkücülükten geçinen bazı gevşeklerin ve teşkilatlarda görev almış “bazı nankörlerin” 12 Eylül sonrası dost sohbetlerinde kendilerini “kullanılmış hissetmek” demeleri çok aşağılayıcı bir şey!
-Şahsen ben hiçbir dönemde, böyle bir duygu yaşamadım.
-Daima doğru yaptığımıza inandım ve doğruların arkasında oldum.
-Ve ülkücü hareketin hak dava olduğuna dair hiç bir şüphem ve tereddüdüm olmadı.
-Ülkücü hareketin zafer kazandığına ve bırakın Türk dünyasını, insanlığın makus talihini değiştirdiğine inanıyorum.
-Tafsilat uzun. Üzerimizde 1975 yılından beri, yoğunluğu gittikçe artan bir dağıtma ve yok etme proğramı uygulanıyor. Bunun sonuçları olacaktır ve bu günkü halimiz, işte o sonuçtur.
-Ama ben hala bu hareketin yok edilemeyeceğine, bırakın yok edilmeyi, hedefe doğru yol almaya devam ettiğine, bir gün birliğini yeniden sağlayıp ayağa kalkacağına varlığım kadar inanıyorum.
Rahmetli Ali Metin TOKDEMİR
Ülküdaşımız ne de güzel der:
"Bugün ben Ülkücüyüm, ben MHP’liyim diyenlerin hepsi MHP ve Ülkücü Harekete vermekten çok, ondan almışlardır..
Ahde vefasızlık namussuzluktur, ahde vefalı olduğumuz için de, MHP’deyiz..
Bugün İslam’ın da, Türk Milleti’nin de yegâne ümidi şu topraklarda yaşayan insanlardır..
Biz buradayız, MHP’deyiz. Gidenlere Allah selamet versin.."
-1970'lerdeki ülküdaşlarımın mücadelesi bir kahramanlık destanıdır. O yıllarda ülkücü mücadelede yer almış olanların
hepsi birer kahramandır.
-70’li yıllarda o şanlı mücadelenin içinde yer almış olmaktan her zaman gurur duydum. Bu durum benim en şerefli mirasımdır.
-İki dönem Ankara Ocağı,
iki dönem Genel Merkez,
Taş Medrese…O yılların;
hayali/dostluğu/yaşanmışlığı
CİHAN DEĞER.
Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.
Dolu dolu yaşanmış 50 yılın tecrübesiyle biliriz ki; ÜLKÜCÜNÜN HEYECANI…UNUTMAYA MANİDİR.
Ülkücü hafıza hem yanılmaz hem de unutmaz.! Bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun önemi yok.
-Yaptıkları zehirli faaliyetlerle kutlu harekete, aziz şehitlerimizin emaneti olan nazlı Üç Hilal’e zarar veriyorsa…
-Geçen dönem…Mamak Başsavcısının oğlu Soyer’i İzmir’e Büyükşehir Belediye Başkanı yapanlar bizden ırak olması daha hayırlı olmuştur.
Milliyetçi Hareket içindeki ve dışındaki nankör ve müzmin muhalifler modern çağın celali ve yeniçerileridir. Geçmişteki isyanların çağdaş versiyonudur.
Sırtlarına “MHP muhalefeti” yaftası asılan ancak MHP Camiası ile alakası kalmayan rahmetli Başbuğumuz Türkeş dahil bu kesime bir türlü lider beğendiremediğimiz müzmin muhaliflerin “tarihi ve psiko sosyal” incelemesi yapıldığında görülmektedir ki bu da bir “fitne
ve bozgunculuk” hareketidir.
Müzmin muhalifler, modern çağın Celali ve Yeniçerileridir.
Bunlar...Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’ten bu yana CKMP ve MHP Genel Merkezine başkaldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
Doğru olan şeyleri dahi yanlış görüp göstermek, bunların alışkanlıklarıdır.
Merhum Dündar Taşer Ağabeyin söylediği güzel ve meşhur bir sözü vardır; “TÜRKEŞ’İN YANLIŞI, BENİM DOĞRUMDAN ÜSTÜNDÜR.”
Türk Milliyetçiliğinin siyaset sahasında kök salması, milyonlarca ülkücü gencin yetişip ülkenin geleceğine canları ve kanlarıyla sigorta olmaları rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in sayesindedir.
Rabbim kendisine sağlık ve afiyet versin Bilge Lider Devlet Bey der ki:
“DAVAMIZ:
-Şehit olup;
ÖLMEYENLERİN,
-Ülkücü olup;
DÖNMEYENLERİN,
-Adam olup;
KAÇMAYANLARIN,
Ebedi yuvasıdır.”
12 EYLÜL ÖNCESİ GENÇ İKEN YAŞLANMIŞTIK...
CİVAN ÜLKÜDAŞLARIMIZI,
KARA TOPRAĞA VERMEKTEN.
HEPSİNİN BİR HİKAYESİ VAR
45 YIL GEÇTİ (1980-2025)
HALA İÇİM ACIR...DAHA DÜN GİBİ.
Mahpushaneleri; TAŞMEDRESEYE çeviren iman ve aksiyon adamlarını, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresine inanmış bu uğurda candan ve yardan vazgeçmiş başta Başbuğumuz cennet mekan Alparslan TÜRKEŞ ve Türk İslam Davası yolunda ebediyete irtihal etmişleri ve tüm Ülkü Gülü şehitlerimizi saygı ve rahmetle dualarla anıyorum, ruhları şad mekanları cennet olsun, hayatta olanlarada Yüce ALLAH'tan sağlık sıhhat, huzurla dolu hayırlı ömürler diliyorum.
Yunus der ki;
“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit (genç) iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi.
İnancımız o ki…Aziz şehitlerimizin
Nezd-i İlahi’de Makamları Âli’dir. Uğrunda can verdikleri Ulu Türk Devleti ve Aziz Milletimiz ebed-i müddet olsun inşallah.
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
11 Eylül 2025
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK