O YILLARIN…HAYALİ, DOSTLUĞU, YAŞANMIŞLIĞI VE ÜLKÜDAŞLIĞI
CİHAN DEĞER.
*ÜNAL OSMANAĞAOĞLU
Adana’dan yola çıkan Urfa Cesur firmasının otobüsü sabaha karşı Tandoğan’daki eski otogara girip yolcuları indirince Maltepe üzerinden Dikimevi-Cebeci’deki SİTE Yurduna geldim.
Adana Ocağından verilen referans mektubunu hemşerim Salih Gökçe Başkana (Uçan General) verdim.
Ben o yaşlarda ufak tefek olunca yakışıklı ve Tanju Korel’e benzeyen Sevgili Salih Başkanım ne heybetli görünürdü gözüme.
Bugün çoğu zaman uzun telefon görüşmesi yaptığım Can Salih Başkanıma Allah sağlık afiyet versin inşallah.
Kaydı yaptırıp odaya bavulu attıktan sonra sevdiğine kavuşan bir kişi olarak Kızılay’ı, tarihi Ulus’u gezip akşama doğru Site Yurduna dönünce beni ana giriş kapısına nöbetçi yaptılar.
Ankara’daki üniversitelerin açılmasına daha 15 gün vardı. Okullar kapalı olunca üç blokta da çok az kişi vardı. Onlarda Ankara Ocağı ve Genel Merkez yöneticileri ile Eylül sınavına gelen yaşça benden büyük abilerdi.
Bu yüzden ikinci günün gecesinde de ana giriş kapısı nöbetçisiyim. Gözümden uyku akıyor. Gece 2-3’e doğru ana kapının kaldırımına bir araba yanaştı. Baktım yine dün geceki aynı 4 kişi.
Ana giriş kapısına yakın olan kantinden iki kişi çıkarak saygıyla ceketlerini iliklediler.
İçlerinden uzun boylu, kara yağız heybetli kişi Site Yurdu yöneticisine (rahmetli Ünal OSMANAĞAOĞLU) dönüp;
-Bu çocuk iki gecedir niçin nöbetçi, deyince bir yıl sonra Ankara Ocağı’nda beraber çalışacağımız rahmetli Ünal Osmanağaoğlu;
-Başkanım bu arkadaş Adana Ocağı’ndan referansla geldi, güvenilir kişi.!, der demez ben 17-18 yaşının verdiği çocuksu bir tavırla;
-Abi ya...Ben güvenilir kişi olmak istemiyorum.! UYUMAK İSTİYORUM.!! deyince Site Yurdunun giriş kapısında herkes birbirine baktı.!
Ancak saniye geçmeden o heybetli kara yağız kişi beni “koruyucu abi” edasıyla kucaklayıp bağrına bastı.!
Koluma girip 2. blok girişindeki Dil-tarih’in eski başkanı Genel Merkez yöneticisi Adanalı Halil Topalhan’ın odasına giderek benimle bir müddet sohbet ettiler ama kendilerini tanıtmadılar.
Sabah olunca kantinde kahvaltı ederken rahmetli Ünal Osmanağaoğlu yanıma geldi. Onların kim olduğunu sordum.
Aman Allahım.! Benim Adana Ocağında isimlerini duyduğum geçmişte genel başkanlık yapmış görmeden sevdiğim kişilerdi.
Daha sonraki günlerde onları görünce yaptığım çocuksu hareketten utanır mahcup olurdum.! Ama onlar hep bana sevgiyle, şefkatle, abi koruyuculuğu ile gülümseyerek bakarlardı.
Zamanla öğrendim ki görev aldığım Ankara Ocağı(1977-78) ile Genel Merkez (79-80) yöneticiliğinde bu can ağabeylerim ile Selahattin ARPACI Başkanımın referansları varmış…Vefat edenlere rahmet, hayatta olanlara Rabbim sağlık ve afiyet versin inşaallahh.
KADER İŞTE..! Kişinin iç çamaşırında, atletinde bit bulununca “cüzzamlı” olmadığı ortaya çıkınca;
-Kanuni’ye önce DAMAT…
-Daha sonra SADRAZAM olan RÜSTEM PAŞA misali….
17-18 yaşında bir çocukça davranış benim; “sofraya yürür gibi idam sehpasına” gözünü kırpmadan yürüyen halet-i ruhiyeye sahip binlerce civan yiğit ülküdaşlarımla tanışmama, kader birliği yapmama vesile olmuştur. RABBİME ÇOK ŞÜKÜR.
Layık değildim, layık gördüler. Elimden geldiğince layık olmaya çalıştım. Devletime, milletime ve can ülküdaşlarıma minnettarım.
O yılların;
-Hayali…dostluğu…yaşanmışlığı ve ülküdaşlığı CİHAN DEĞER.
Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.!”
Rahmetli Recep Haşatlı Başkanımızı defnettikten sonra sonra Aziz Mahmut Hüday-i Camiine/Türbesine uğrayıp duamızı yaptıktan sonra Ankara’ya dönüp Ankara Ocağında birlikte görev yaptığımız vefatının yıl dönümünde büyük dava adamı Ünal OSMANAĞAOĞLU Gardaşıma Allah rahmet eylesin…Kabri nur, ruhu şad, nezd-i ilahi’de makamı âli olsun inşallah.
Ünal Gardaşımında ruheniyetinde destek alarak derim ki:
Alem şirin uykusunda iken…
Ankara’nın karanlık dar gecekondu sokaklarını/aydınlık geniş meydanlarını birlikte gezdiğimiz eski arkadaşlarımla, Ankara Ocağı, Genel Merkez de birlik görev aldığımız ve Taşmedrese birlikte kaldığımız kadim arkadaşlarımla kucaklaşmaya hazırız.
Mazideki şanlı yıllarımızı hatırlayıp ta gönül telleri titreyenlere Hz. Pir Mesnevi’sinde ne de güzel söylemiş;
“-Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil.
-Ne zaman? dersen bilemem ama, açılmaz diye umutsuz olma…
-YETER Kİ…O KAPIDA DURMAYI BİL”
Deriz ki…VEFA;
Yangın varken seçtiğindir. Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.
Vefa…adam olmaktır, ahlaklı olmaktır, mertliktir, iman ve vicdan alametidir.
Dava ve ülkü arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır.
Rahmetli Dilaver CEBECİ Üstadımız “ BİRLİK ÇAĞRISI” şiirinde ne güzel der;
“Yağı 'Hurra!' deyip hücum edende,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?
Yüz bin değer yıkılırken bir günde,
Türk'ün Türk'e küseceği çağ mıdır?”
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER
Orjinal Habere Git