Bir türlü 'Devlet olamayan' fitne münafık Fars topluluğu İran!

Bir türlü

Bizim gençlik yıllarımızdan beri İran KAĞITTAN KAPLANDIR! Güçlü görünüyor ama halkından uzaklaşmıştır.

BİR TÜRLÜ “DEVLET OLAMAYAN” 
FİTNE MÜNAFIK İRAN’A İKAZ:

“-CAMINIZA TAŞ ATILMASINI İSTEMİYORSANIZ BAŞKASININ 
CAMINA TAŞ ATMAYACAKSINIZ!”

YANİİİ…HADDİNİZİ BİLECEKSİNİZ.!

BİZ DE DERİZ Kİ:
-BİLESİNİZ Kİ…CAN AZERBAYCAN
VE ANADOLU COĞRAFYASI TÜRK’E 
DAR GELİYOR.

Dışişleri Bakanı Hakan FİDAN 
İslam Dünyasının “devlet olamayan” 
fitne münafık Fars topluluğu” İran’ı 
ikaz ederek der ki:

“-Eğer siz başka bir ülkedeki bir grubu destekleyerek orada rahatsızlık oluşturmak isterseniz, başka bir ülke de sizdeki başka bir grubu destekleyerek size rahatsızlık oluşturmak ister.

-Yani dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor. Sizde olan yetenekler başkasında da var. Dolayısıyla camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız.”

Bizim gençlik yıllarımızdan beri 
İran KAĞITTAN KAPLANDIR! Güçlü görünüyor ama halkından uzaklaşmıştır.

Gücü silahsız Orta-Doğu’daki masum sivil kitlelere.! Milyonlarca Sünni Suriyeli, Esat-Nasrallah ve İranlı General Kasım Süleymani’nin baskısı ve zulmü ile ülkelerini terk etmişler, göçe zorlanmışlardı!

İslam Aleminin münafık kavmi Farslar bugün yine “YENİ YÖNETİMİ BOŞA ÇIKARMAK” için kaos çıkarıyorlar!

Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet dönemi tarihimizle ilgili kilometre taşlarına bakarsak deriz ki:

Atalarımız Selçukluların İran'ı fethetmeleriyle ülkenin idaresinin Türklere geçmesi FARSLARI:
-Derinden sarsmış, gururlarını kırmış,
-Üzülmekten öte yüzyıllarca 
KİN beslemişlerdir.!
-Asırlar boyu içlerinde gizledikleri fanatik Fars ırkçılığını ve Türk nefretini hep canlı tutmuşlardır.!

Pehleviler ve Humeyni yönetimlerinde İran Devletinin kritik mevkiilerine Farslar yerleştirilmiştir.

Humeyni Hareketi, Şah yönetimini devirmek için çoğunluğunu Türklerin teşkil ettiği Halkın Mücahitleri örgütü ile güç birliği etmiş ancak devrim başarılı olduktan sonra hedef tahtasına koyduğu mücadele ortağına karşı acımasız bir kıyım gerçekleştirmiştir.

Halihazırda da İran'da Türkler, Fars yönetiminin bitmeyen baskısına maruz kalmaktadırlar.

Ülkenin en büyük nüfusunu oluşturan Türklere karşı böylesine tarihi bir kin besleyen Farsların hem ülkedeki ermeni azınlığa hem de Ermenistan terör devletine karşı idari ve siyasi uygulamalarında sergilediği inanılmaz sempati, ırkçı Fars ruhunu yakından tanımayanları şaşırtabilir ama İran tarihini iyi bilenleri asla...

-İstisnalar kaideyi bozmaz, İran Fars Devleti milleti  münafık, iki yüzlü bir millettir. 
-Adını İslam devleti koymuş fakat İslam'a en az VAHHABİLER kadar ihanet eden bir devlet ve güruhtur.

İsmail Haniye'yi davet etmiş sonra koruyamamıştır. Öldürüldükten sonra da intikamının alınacağını söylemiş ve kılını kıpırdatmamıştır.

-Bu nedenle de İran İslam ruhu adı altında Sasani ruhu taşımaktadır. 
-İslam ruhu kahramanlık ve mertliği gerektirir. 
-Lakin İran'ın derisi altında Sasani ruhu yatmaktadır.

Takiyyenin din olduğu bir topluluktur.!

Komşumuz İran’ın bize dost olmadıklarını, dürüst olmadıklarını, Yemen, Lübnan, Irak, Suriye, Afganistan ve Pakistan'da milyonlarca Müslüman'ın katili olduklarını, Türkiye'de bölücü pkk terör örgütüne 40 senedir destek verdiklerini unutmayalım.

Yakın tarihte...
İran ve ABD uşağı Molla Barzani’den beri Doğu ve Güney-Doğu Anadolu’da kürt köylerine saldıranlar, Tehcir’den kurtulmak için bir gecede “müslüman olduk” diyen İran destekli  ERMENİLERİN TORUNLARIDIR.

Pers temelli Farsi İran ve Batı Dünyasında “merhamet” yoktur. Acımasız, gaddar ve zalimler.

Çünkü İran’daki Pers ve Avrupa’daki Roma Medeniyetinin temeli Mısır’daki “FİRAVUN” medeniyetine dayanmaktadır.!

Ermeni-Rum-Rus-Sırp ve Farsi çok kalleş düşman kavimlerdir. Tarihi olaylar gösteriyor ki;

Bu milletlerin dostluğuna asla güvenilmez.

Ya hu...Selçuklular Batinilerle ve Fatimilerle daha sonra ki yıllar ve  yüzyıllarda Osmanlılar Haçlı Dünyası ile mücadele ederken bu “mıymıntı ve kalleş” Farsiler Doğu Anadolu’ya girerek Türk Milletine her daim sinsice saldırmışlardır.

Her defasında yenilmelerine rağmen yüzyıllardır Türk Milletine olan kinleri devam etmektedir.

Ecdat... Özellikle şairler... 
İran Coğrafyasında yaşayan Farsilerin kaypaklığını bildiklerinden yaşadıkları o büyülü şehir İstanbul için derler ki;

“Bu şehr-i stanbul ki bi-müslü bahadır,
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır.”

{İstanbul’un tek bir taşını İran topraklarının tamamından değerli bulur şair NEDİM}

Hz Mevlana’da Mesnevi’sinde 
der ki;
“Aslım Türk-est eger ki Hindugûyem”
{Her ne kadar Farsça söylüyorsamda aslım Türk’tür.}

İran Farsi kafası yapısı,12 Eylül öncesi ve sonrası mübarek Anadolu topraklarında yakın tarihte azımsanmıyacak kadar taraftar topladılar.!

Bunlar “müselman bozuntusu” geçinen bölücüler arasında yer aldılar.

Yılların tecrübesi ile “yaşayarak” biliyoruz ki;
Bugün Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli ile Cumhur İttifakına karşı olmaktan ziyade KİNDARLARDIR.!

Bu nasıl bir kin ki büyük devlet adamı Veziriazam Nizamülmülk’ün kabri sırf SÜNNÎ olmasından ve Türk Milletine idari, askeri ve kültürel faaliyetleriyle hizmet etmesinden dolayı onarılmıyor ve çöplük içerisinde.!

…Ve bugün Persler zamanından beri İran ile İsrailoğulları arasında tarihten gelen unutulmaz dostluk vardır.

Turan düşüncesinin kindar düşmanı Farsi İran İslam Dünyasının münafık ve korkak bir kavmidir.

Tarihimizi iyi bilmek zorundayız.

Tarih şuuru bir milletin geçmişte yaşadığı olayların hatırlanması ve kavranması ile oluşur.

Maalesef yeni neslin çok büyük bir kısmının bu yakın tarihteki olaylardan bile haberi yok. Türk nesli nisyana mahkum edilmiş sanki...

Tarih şuurunun verilmesi yalnızca tarih dersleriyle sınırlı kalması ile mümkün değildir. Televizyon ve dijital dünyanın her bir unsurunu millî amaçlara yönelik kullanmayı başarmalıyız.

Birgün düşman sınıra dayandığında  vatan sevgisinden uzak ve milliyetçilik duygusuna sahip olmayan bir nesil savaşmaz.

Savaşmayanlar barışı da koruyamaz.

Tarihten ibret almak gerekir…Tarih okumak siyasetin laboratuvarı olduğu bir gerçektir.

İbn Haldun’un:
“-Suyun suya benzediği gibi mâzi ve gelecek de birbirine benzer" tespiti bu hakikati pekiştirmektedir.

Milli Şairimiz M. Akif'in;
-Târîh”i “tekerrür” diye ta’rîf ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" dizeleri bu düşüncelerimizi daha da anlamlı hâle getirmiştir.

Bu itibarla, Milletimizin cevher-i asliyesindeki îman aşkını okumak ve yaşatmak en büyük görevlerimizdendir.

Sadi ŞİRAZİ’nin dediği gibi “uyumuş, uyumuşları uyandıramaz, birinizin uyanık olması lazım.”

Altay’dan Tuna’ya koca bir yükü sırtlamış bir milletin evladı olarak GAFLETİ gördükçe üzülüyorum.

Bugün “beka sorunu yoktur” diyenler ne bölgemizdeki gelişmelerden ve ne de dünyadaki gelişmelerden bi haber ZAVALLILARDIR.

Gaflet ve dalalet  içindeki devlet adamları “devletin beka sorunu yok” diye diye devletin sınırları 1699 Karlofça Antlaşmasından 1921’de Sakarya Nehrine kadar çekilmiş, küçücük bir Anadolu’ya sıkışıp kalmışız.!

BİLESİNİZ Kİ...Artık Anadolu Türk’e dar geliyor.!

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

4 Mart 2025

Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK



Ahmet Güler
4.03.2025 23:56:53
Var olsun, car olunuz..