Galatasaray Başkanı Dursun Aydın Özbek, gündeme dair konularla ilgili basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Başkan Dursun Aydın Özbek'in açıklamaları şu şekilde:
Değerli basın mensupları, bizi izleyen değerli Galatasaraylılar; hepiniz bugünkü basın toplantımıza hoş geldiniz. Bildiğiniz gibi salı akşamı Monaco maçında istemediğimiz bir sonuç aldık. Bundan dolayı son derece üzüntülüyüz. Ama inanıyorum ki Şampiyonlar Ligi iddiamızın devam etmesine engel olmayacak bir sonuç aldık.
Sene başında takımımız için önemli hedefler koymuştuk. Önümüzde iki tane daha önemli maçımız var. Şimdi futbolcularımızla, teknik ekibimizle, yöneticilerimizle, taraftarlarımızla bu iki maça konsantreyiz. Ben takımımıza güveniyorum. Bu maçların sonunda Şampiyonlar Ligi’nde yolumuza devam edeceğimize yürekten inanıyorum.
Monaco maçındaki konsantrasyonumuz bozulmasın diye bu toplantı için bekledim ama artık susmak mümkün değil. Buradan şu konuyu ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı bu önemli maçımızdan saatler önce kameralar karşısına geçerek yaptığı maksatlı açıklamayla tarafsızlığını kaybetmiştir. Göreve geldiğinden beri iki tane olağanüstü açıklama yaptı ve ikisinde de kulübümüze cevap vermek için, sanki Türk futbolunda başka problem yokmuş gibi, uçağa iner inmez bize laf yetiştirmek için kamera karşısına geçiyor.
“GALATASARAY’IN ŞAMPİYONLAR LİGİ MAÇI MİLLİ BİR OLAY DEĞİL Mİ?”
Neymiş efendim, Türk Millî Takımı için çektiği kuranın gururunu, mutluluğunu yaşayamamış. Yahu benim belki de en önemli Şampiyonlar Ligi maçımın olduğu gün bu açıklamaları yapıyor. Galatasaray’ın oynadığı Şampiyonlar Ligi maçı millî bir gururu hak etmiyor mu? Millî bir olay değil mi?
Bir de konuşmasının sonuna doğru Galatasaray Spor Kulübüne başarılar diliyorum diyor. Ya zaten yaptığın bu konuşmalarla, bu icraatla sen başarıyı asla bize dilemiş vaziyette değilsin.
Sayın Başkan’ın sarf ettiği sözlerinin hepsinin ayrı bir anlamı var. Ben buradan sadece Türk futbol kamuoyuna değil, bütün Türkiye’ye soruyorum: “Köpeksiz köyde çomaksız geziyorlar” lafı bir federasyon başkanına yakışıyor mu? Sayın Başkan şunu açıklamak zorunda: Bu söylemdeki “köpek” kim, “çomak” kim? Konuşmasının içinde bahsettiği “kuzu”, “aslan” kelimelerini isim vererek netleştirmesi gerekiyor.
Olayın detayına girdiğimiz zaman “kuzu” kelimesi çok başka bir anlam taşıyor. “Bize kuzu gibi dinlediler” dendiği zaman şu anlamı barındırıyor: “Sen benim karşımda öyle bir pozisyondasın ki ağzını bile açamazsın.” Bu kelime %100 tehdit içerir. Kimse bunun aksini anlatmasın.
Kaldı ki konuşmanın içinde durmadan “Dursun abi, Dursun abi” diye bahsediyorsun. Sonra da mikrofonların karşısına geçtiğinde “Kuzu gibi dinlediler” diyorsun. Biz oraya federasyon yetkililerine maçla ilgili çektiğimiz videoları ve pozisyonları anlatmaya gittik. Sana bir şeyler anlattık, pozisyonları gösterdik. Sen ne demiştin ki ben seni kuzu gibi dinlemiş olayım?
Bu jargon Türk futboluna son derece zararlı. Çünkü böyle bir dil kullanıldığında, ben de sana “Sen de beni koyun gibi mi dinledin?” mi diyeceğim?
Değerli basın mensupları, biz bu seviyeye inmemeye çalışıyoruz. Türk futboluna yakışan bir seviye bu değil. Kim olursan ol, nereden gelirsen gel, bu üslupla federasyon başkanlığı koltuğu doldurulamaz.
“HATA VARSA CEZA DA OLMALI”
Bu videoyla ilgili yorumumu Sayın Başkan yaptı; “O maçta Fenerbahçe’nin hakkı yenmiş.” Ya biz sizden adalet isterken, uygulamanın eşitlik ilkesine bağlı olmasını isterken takım ayrımı yapmıyoruz. İster Galatasaray’a, ister Fenerbahçe’ye, ister Beşiktaş’a, ister diğer kulüplere yapılsın… Eğer bir hata varsa, bir hak yeme varsa bunun arkasından cezanın gelmesi lazım.
Ama sen diyorsun ki: “Biz zaten ceza verecektik ama siz federasyona geldiniz, onun için ceza vermekten vazgeçtik.”
Böyle bir hukuk uygulaması olabilir mi?
Biz pozisyonları incelerken bize hiçbir şey demediler. Ama mikrofon karşısına geçince “Fenerbahçe’nin hakkı yenmiştir” diyor. Her iki halde de —ister Galatasaray’ın ister Fenerbahçe’nin hakkı yenmiş olsun— hatayı yapan kişinin ceza alması gerekir.
Sayın Başkan, sen Türk futbolunun en önemli, en tarafsız olması gereken kurumunun başındasın. Maç pozisyonları hakkında yorum yapıyorsun, yayıncı kuruluşla Galatasaray hakkında konuşuyorsun. Basın toplantısı yapıyorsun, sadece Galatasaray konuşuyorsun. Böyle bir üslupla tarafsız olduğunu zannetmen şaşırtıcı.
Disiplin talimatlarının arkasına saklanıp bize her konuşmamızda ceza veriyorsunuz. Geçmişte de söyledik, seçim döneminde “Başkanlar konuşsun, ceza almayacaklar” dediniz, sonra bundan vazgeçtiniz. Ama anlıyorum ki Galatasaray başkanına ceza vere vere başkanlık koltuğundan indirmek istiyorsunuz.
Bu yetmiyor, basın toplantılarınızda da ağzınıza geleni konuşuyorsunuz. Size kim ceza verecek? Size kim “dur” diyecek? Disiplin yönetmeliğini bize uyguluyorsunuz; ama kendinize ne uyguluyorsunuz?
Bugün geldiğimiz nokta son derece nettir:
Bugünkü Türkiye Futbol Federasyonu’nun Galatasaray’a karşı tutumu artık gizlenemez hâle gelmiştir. Galatasaray nefreti ayyuka çıkmıştır.
“GALATASARAY NEFRETİ, YÖNETİM ANLAYIŞLARI OLDU”
Bütün taraftarlarımız bilmelidir ki şu anda Türkiye Futbol Federasyonu Galatasaray nefretini yönetim anlayışı hâline getirmiştir.
Biz ne kadar kavgadan uzak durmaya çalışsak da onlar tam tersini yapmaya çalışıyor. Aldıkları tutarsız, adaletsiz kararlarla gerginliği en üst seviyeye taşıyorlar.
“Kuzu gibi dinlediler” ne demek ya?
Önemli günlerden geçiyoruz. Son bir sözüm de Galatasaray’ı sevenlere olacak:
Bu takım son üç sezonda tüm ittifaklara rağmen şampiyon oldu. Yine başaracağız. Her zamanki gibi birlikte başaracağız. Şimdi kenetlenme zamanı.
Dört koldan yaylım ateşine tutulmuş durumdayız. Bu sabah çıkan haberlere bakın. Ama herkes şunu bilsin:
Hiç kimse Galatasaray’ın hakkını elinden alamaz!
Değerli Galatasaraylılar, değerli camiamız; şimdi tam kenetlenme zamanı. Çünkü başka Galatasaray yok. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
“DÖRT BİR TARAFTAN YAYLIM ATEŞİNDEYİZ”
“Bizim protestomuz hiçbir zaman sahadan çekilerek, sahadan kaçarak olmaz. Biz mücadele etmeye alışığız zaten. Son seneye bakın; yani son yıllardaki olaylara bakın… Benzer şekilde her sene gelişiyor. Bu sezonda katılanlar da oldu. Öyle bir şey var mı ya? Yorumcular yorum yapıyor; Galatasaray’da yapılan yorumun muhatabı federasyon başkanı oluyor. Hocasıyla ilgili laf edilen kulüp Galatasaray… Konuşan yöneticisinin yöneticisine en üst seviyeden cezayı basıyor. Sabırla bir şeyin peşinde koşuyoruz.”
“Ben göreve başkan olduğum günden itibaren –kendi camiamın içinde de, iştirak ettiğim tüm turnuvalarda ve tüm organizasyonlarda– sevgi iklimini öne çıkardım. Gerek konuşmalarımda gerek hitabetimde buna çok dikkat ettim. Demek ki Sayın Başkan benim bu tavrımı yanlış anlamış. Köpeksiz köyde değneksiz dolaşıyorlar. Çok büyük bir gayret sarf ediyorum, aynı seviyeye inmemek için. Çünkü Türk futbolunun paydaşlarıyız. Türk futbolunu yöneten kişilerin seviyelerini koruma zorunluluğu vardır. Bugünkü haberlere baktığınız zaman neyle mücadele ettiğimizi, neyle muhatap olduğumuzu çok net anlıyorsunuz.”
“HİÇ KİMSE GALATASARAY’I BOZAMAZ”
“Arkadaşlar, biraz önce şu kelimeleri kullandım: “Dört bir taraftan yaylım ateşindeyiz” diye. Hiç ilgisi olmadığı hâlde, kulübün içinde hiç böyle bir çekişme, bir türbülans olmamasına rağmen bu haberler piyasaya veriliyor. Yukarıda Galatasaray'ın Icardi ne problemi var? Bizim oyuncularımızdan biri, Galatasaray'a son üç sene içinde verdiği hizmeti kim vermiş? Kim? Kendisi çok önemli bir sakatlık dönemi geçirdi. Yaklaşık bir seneye yakındır iyileşmesi için bekliyoruz. Giderek düzeliyor. Sembol olmuş bir isim; Galatasaray'ın ikon futbolcularından birisi. Yani Galatasaray yönetimini bu kadar vefasız göstermek kimin işine geliyor?”
“Onun için tekrar aynı noktaya geliyorum: Dört bir taraftan yaylım ateşindeyiz. Herkes Galatasaray’ın geldiği seviyeden aşağı çekmek için elinden geleni yapıyor. Bunların hiçbiri bizi etkilemez. Biz doğru bildiğimiz yolda gidiyoruz. Biz başarı odaklıyız. Yaptığımız işlere bakın. Biz bir proje ortaya koyuyoruz, arkamızdan diğer kulüpler geliyor. Dolayısıyla Galatasaray Spor Kulübü, Türkiye’nin en büyük kulübü olarak bu öncülükten gurur duyuyor. Ama bu şekilde saçma sapan olaylarla, haberlerle Galatasaray’ı karıştırmak, içini bozmak isteyenlere de şunu söyleyeyim: Hiç kimse Galatasaray’ı bozamaz. Herkes haber yaparken de haddini bilsin.”
“GEREKEN CEVABI SAHADA VERECEĞİZ”
Galatasaray tek yumruktur, sırt sırta vermiştir. Bugün buna her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Taraftarlarımız, camiamız şundan emin olsun: Son üç senede benzer olaylardan geçtik ve hepsinden başarıyla çıktık. Bu sene de aynı… Benzer olayların dozu yükselmiş, etkisi artırılmış ama hiç kimse merak etmesin; Galatasaray koyduğu hedefe ulaşacaktır. Taraftarımıza sezon sonunda gereken cevabı sahada vereceğiz.
Federasyonda yaptığımız toplantıda, pozisyonları içeren 8 dakikalık bir sunum hazırladık. Bu sunumu federasyonun yetkililerine, başkanın da bulunduğu toplantıda izlettik. Orada “Fenerbahçe’nin hakkı yendi, yenmedi” şeklinde bir konuşma yapılmadı; ancak pozisyonlar üzerinden değerlendirmeler yapıldı. “O öyle olmadı, bu böyle oldu” şeklinde açıklamalar konuşuldu.
Daha sonra başkan, düzenlediği basın toplantısında, “Galatasaray’la ilgili sonucu etkileyecek bir husus yok; fakat Fenerbahçe’nin hakkı yenmiştir” şeklinde bir ifade kullandı. Oysa hakem hatalarıyla ilgili konuşmak için ille de penaltı ya da çok kritik bir pozisyon olması gerekmez; önemli olan sonuca etki edip etmediğidir.
Başkan açıkça “Fenerbahçe’nin hakkı yenmiştir” diyor. Peki, sen bunu kendi futbol yorumunla böyle değerlendiriyorsun; ancak hem Fenerbahçe’nin hakkı yenildiyse hem Galatasaray’ın hakkı yenildiyse, bu maçı yöneten kişinin ceza alması gerekmez mi? Ben size soruyorum: Neden ceza vermediniz?
“Kapımız açık, federasyona geldiniz diye biz şimdi buna ceza versek doğru olmaz” şeklindeki yaklaşım, hukuk anlayışıyla bağdaşmaz. Böyle bir adalet dağıtımı olmaz.
Fenerbahçe’nin de hakkı yense, Galatasaray’ın da hakkı yense, geçmişte yapılan uygulamaların benzerini yapmak zorundasın. Bunu “Fenerbahçe–Galatasaray” ayrımı üzerinden değerlendirmek son derece yanlıştır. Mücadele eden tüm kulüpler için aynı tutarlılık geçerli olmalıdır. Kim benzer bir durumla karşılaşıyorsa, disiplin yönetmeliğine göre aynı şekilde ceza almalıdır.
Ayrıca “Federasyona gelmeseydiniz şöyle olurdu; geldiğiniz için böyle oldu” şeklindeki bir yaklaşım kabul edilemez. Kurum işleyişini bu şekilde kişisel değerlendirmelere göre şekillendiremezsiniz.
“AYNI FİLMİ DAHA ÖNCE DE GÖRDÜK”
Hakemle ilgili soru sorulduğunda, Yasin Kol ile ilgili değerlendirmelerin yapılması gerektiğini söyledik. Yasin Kol’un performansından sorumlu olan merci federasyondur.
Söylediğimiz tüm bu şeyler ışığında, eğer adalet terazisinde gerçekten bir denge tutuyorsanız, akşam kafanızı yastığa koyduğunuzda bunların üzerinden geçmeniz gerekir. “Falanca maçta böyle yaptım, bu maçta böyle yaptım; yapmam mı lazımdı?” diye düşünmeniz gerekir.
Monaco’daki psikolojime gelince… Gerçekten hayretler içinde kaldım. Maça saatler kalmış; uçaktan iner inmez basın toplantısı düzenliyorsunuz. Basın toplantısının ana hedefi Galatasaray. Ya Sayın Başkan, Galatasaray kim? Nedir bu Galatasaray’a karşı bitmeyen tutumunuz?
Hiç kimse merak etmesin; aynı senaryoyu, aynı filmi daha önce gördük. Bu sene de Galatasaray bunun üstesinden gelecektir. Galatasaray’ın büyüklüğü ve kudreti, bütün bunları aşacak güçtedir.
“NE YAPTIĞIMIZI BİLİYORUZ”
Federasyonun gerek yasal gerekse yasa dışı bahisle ilgili aldığı yaptırımları ve kararları desteklediğimizi daha önce de söylemiştik. Bu sözümüzün arkasındayım, kulüp olarak da sözümüzün arkasındayız. Burada herhangi bir tereddüt yok. Elbette şikeye karışan varsa, şikeye teşebbüs eden varsa federasyon da bunun cezasını verecektir.
Sorunun anlamı şu: “Federasyonun bu tarafsız tutumu Galatasaray’ı bir şekilde şikeyle ilişkilendirmeye kadar gider mi?” Bunu soruyorsun aslında. Kimsenin haddi değildir. Galatasaray’ı ben yönetiyorum, arkadaşlarımla birlikte. Ne yaptığımızı, ne ettiğimizi çok iyi biliyoruz. Galatasaray’ın adına kimse bu tip uygulamalara bulaşamaz. Buna ne federasyonun gücü yeter ne de başka birisinin gücü yeter.
Biz bugüne kadar Galatasaray’ın hakkının yendiği konularda federasyon yetkilileriyle konuşmaya çalıştık. Onları ikaz ederek bu konuların tekrarlanmaması için çaba sarf ettik. Tabii bu bir yere kadar. Bunun bir doyum noktası var. O noktaya geldiğimizde ne yapacağımızı zaten sizlere açıklarız.
“MÜCADELEMİZ KUVVETLİDİR”
Olmamış bir olaya yorum yapmak son derece yanlış olur. Geçmişte benzer olaylarda neler yaptığımız ortada. Biz hiçbir zaman futbolun saha içindeki aktivitelerinden vazgeçmeyiz. Misyon sahibi bir kulübüz. Sporu, olimpik branşları Türkiye’ye kazandıran bir kulübüz. Dolayısıyla bizim saha içi faaliyetlerimizden farklı bir tavır beklenmesin. Elbette mücadelemiz Galatasaray’ın hakkının yenmemesi yönündedir. Mücadelemiz son derece kuvvetlidir ve geri adım atacağımız bir durum yoktur.
Federasyon başkanını istifaya davet etmek bizim işimiz değil. Az önceki konuşmamda da anlattım. Federasyon Başkanı zaten kendisi “Yönetemediğimi anladığım zaman giderim” diyor. O hâlde yapması gereken, bugünden itibaren gerçekten yönetip yönetemediğinin öz eleştirisini yapmaktır. Göreve geldiğinde “Allah’ın lütfuyla bu göreve geldim” diyor. Ben de cevabında söyledim: Allah’ın sopası yok, o terazinin, o kantarın üzerine çıktığın zaman dikkatli olman lazım. Oturduğun koltuğu hak edip etmediğine kendin karar vereceksin.
“KENDİNİ NE SANIYORSUN?”
Konuşmasında şahsımı tehdit etti. Ben de hukuka başvurdum. Bir dava açıldı, duruşma gününü bekliyorum. Bu davayı sonuna kadar götüreceğim. Evvelki gün yaptığı konuşmada da tehdit vardı. “Kuzu gibi dinlediler” ne demek? Ben kelimeleri seçerek konuşuyorum ama bir yere kadar. Galatasaray Spor Kulübü Başkanı’na ve Başkanvekili’ne “kuzu gibi dinlediler” diyemezsin. Senin böyle bir hakkın yok. Kendini ne sanıyorsun?
Geçmişte tehdit, bugün tehdit… Biz sportif faaliyet içinde miyiz, yoksa başka bir mecrada mıyız? Bu nasıl üsluptur? Bir yandan “Dursun abi, Dursun abi” diyorsun, sonra da “kuzu gibi dinlediler” diyorsun. Sayın başkanın kendi öz eleştirisini yapması lazım. Söylediğim şeylerin hepsini yan yana koyup aklıselim bir şekilde değerlendirmesi lazım.
“Köpeksiz köyde değneksiz geziyor” diyor. Kim köpek? Kim değneksiz geziyor? Açıkla. “Kuzu, koyun, aslan yavrusu” gibi ifadeler… Bu jargon, bu tarz… Sayın başkanın bu tarzdan vazgeçmesi lazım. Bu üslup yöneticilik kabiliyetini zedeler. O argonun daniskasını biz de biliyoruz ama işgal ettiğimiz mevkiler gereği kullanmıyoruz; çünkü topluluğa, camiaya zarar verir. Bir abi tavsiyesi: Bu konuşmalardan vazgeç. Türk futboluna hiçbir faydası yok. Esas problemlerimiz başka.
Türk futbolunun gelişmesi için birlik, beraberlik gerekir. Eğer gerçekten iyi niyet varsa, buyurun hep beraber futbolu hak ettiği yere taşıyalım.
“ÇALIŞARAK AYNI SEVİYYE GELİN, BİZİ AŞAĞIYA ÇEKEREK DEĞİL”
Benim dönemimde Galatasaray üç senedir şampiyon oluyor. Kemerburgaz Tesisleri yapıldı. Sosyal medyada en çok etkileşim alan, en çok üreten, en çok doğrulanan kulübüz. Buna rağmen TFF ile yaşanan sorunlar var. Bizim TFF’den bir beklentimiz yok; biz sonuç almak için kavga etmiyoruz. Sükûnet, kardeşlik ve sevgi iklimini savunuyoruz. Ancak Galatasaray’ın geldiği seviye ortada. Biz çalışarak geldik. Diğer kulüpler de aynı şeyi yaparsa aynı seviyeye gelir. Sorun şu ki, bazıları seviyeyi yükseltmek yerine Galatasaray’ı aşağı çekmeye çalışıyor. Bugün revaçta olan şey, algı operasyonları ve yanlış haberlerle desteklenen bu yapı.
Federasyonun en azından bunun dışında kalması gerekir. Kendi yayıncısını yorum için tehdit eden bir anlayış kabul edilemez. “Sen böyle yorum yaptın, seninle ileride görüşeceğiz” diyemezsin. Senin görevin bu değil.
Görünen o ki bu kavga sürecek. Gönlümden geçen bitmesi. Bir duyum aldım: “Başkan bir şey derse ben de onunla aramızda konuşulanları açıklarım” diye. Sakın! Bu iş burada kalsın. Esas işimize dönelim. Futboldan uzaklaşıyoruz. Kamuoyu yarın bizi yargılar. Bu kavganın kimseye faydası yok.
Herkese teşekkür ediyorum. Daha güzel günlerde buluşmak üzere.
Bugün basın toplantısı başlamadan önce bazı basın mensubu arkadaşlarımızla güvenlik görevlileri arasında istenmeyen olaylar yaşanmış. Üzüldüm. Gerekeni yapacağımı arkadaşlarıma söyledim. Bu bizim tarzımız değil. Kusura bakmayın. Sizler Galatasaray’ı kamuoyuna anlatan kişilersiniz; bizim iş ortaklarımızsınız. Bu nedenle gereken neyse yapılacaktır. Çok teşekkür ederim.