ANKARA (üçüncüsayfahaber) - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, bir ülkenin siyasi bağımsızlığı kadar ekonomik bağımsızlığının da o ülkenin geleceği açısından büyük önem arz ettiğini belirterek “Muazzam Türk askerî gücünün yanına ekonomik alanda bir Türk mucizesini de muhakkak eklemek zorundayız” dedi.
Türkiye'nin gücüne, potansiyeline ve geleceğine inanmamız gerektiğine dikkat çeken Abdurrahman Başkan, “Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey'in gösterdiği hedef doğrultusunda küresel ekonomide yaşanan değişimi lehimize çevirebilecek her adıma kararlılıkla destek vereceğiz” diye konuştu.
MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan'ın, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi'nin tümü üzerine MHP grubu adına TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşması şöyle:
TÜRKİYE ÇOK GÜÇLÜ VE AVANTAJLI KONUMDA
“Ülkemiz jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok güçlü ve avantajlı bir konuma sahiptir. Batı ile doğu, kuzey ile güney arasında bir köprü, eski ve yeni küresel merkezlerin kesişim noktasında büyüyen ve güçlenen bölgesel bir güçtür. Bu pozisyonunun getirdiği avantajlar ile alınacak stratejik karar ve yapılacak güçlü ekonomik hamlelerle devletlerarası güç mücadelesinde daha büyük rollere namzettir.
Bir ülkenin en önemli ekonomik kalkınma göstergelerinden bir tanesi dünya ticaretinden aldığı pay, yaptığı ihracatın nitelik ve niceliğidir. Geride bıraktığımız iki yıl tüm dünya için salgın ve buna bağlı krizler nedeniyle çok zor bir süreç olmuştur. Küresel ticaret de bu olağanüstü durumlardan büyük oranda etkilenmiş, tedarik zincirleri eksenli derin dönüşümler yaşanmıştır. Lojistik sektöründe navlun bedelleri artmış, konteyner krizi patlak vermiş ve bunlara paralel olarak emtia fiyatlarında tarihî artışlar yaşanmıştır. Bu krizler bir yönüyle ülkemize belli avantajlar ve fırsat pencereleri de sunmuştur. Küresel ticarette değişen dengeler ve küresel tedarik zincirinin yeniden yapılanmasıyla olağanüstü fırsatlar yakalanmış ve küresel ticaretteki rolümüz artmaya başlamıştır. Bu minvalde, Türkiye imalat sektörünün ana ihracat pazarındaki faaliyet koşullarını ölçen İSO Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, Türk imalat sektörü ihracatçılarının talep ikliminde belirgin iyileşmenin sürdüğünü ortaya koymaktadır.
BÜYÜMEDE İHRACATIN ETKİSİ
Özellikle, artan ihracatımızın olumlu etkisiyle ülkemiz, 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 21,7'lik bir büyüme oranını yakalamıştır. Bu büyüme oranına ihracatın katkısı 10,8 puan olmuştur. Türkiye'nin toplam dünya ihracatındaki payı yüzde 1'in üzerine çıkmıştır. Dünya üzerinde Türk ürünlerinin girmediği bir pazar neredeyse kalmamıştır. Türk şirketlerini dünyanın en ücra köşelerinde iş yaparken görmemiz mümkündür. Bu zor süreçte Türk ihracatçısı tarihî başarılara imza atmıştır. Geçtiğimiz eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 30'luk artış yakalayan ihracat, ilk defa bir ayda 20 milyar dolar ihracat eşiğini geçmiştir. Yine geçtiğimiz günlerde ilk defa günlük 1,5 milyar dolarlık ihracat yapılarak bir rekor kırılmıştır. 2019'da 180 milyar dolar olan ihracatımızın bu yıl sonunda 210 milyar doların üzerine çıkması beklenmektedir. Şimdiyse ihracatçımız 300 milyar doları hedeflemektedir.
Bugün gelinen noktada ihracatçı sayımız 100 binlere ulaşmıştır. Hedef, en kısa sürede 150 bin ihracatçı sayısını yakalamak olmalıdır. Bunlar son derece önemli ve mutluluk verici gelişmelerdir. Ben şahsım adına, bu Gazi Meclis çatısı altında bulunan tüm milletvekillerimizin bu gururu yaşamalarını ümit ediyorum.
Aramızda gerek iktidar gerekse muhalefet koltuklarında oturan ve bu başarıya katkı sağlayan çok değerli ihracatçılar, sanayiciler var. Dolayısıyla, bu başarı hepimizin başarısıdır, Türkiye'nin başarısıdır.
DAHA BÜYÜK HEDEFLERE YÜREMELİYİZ
Elbette bu başarıları asla yeterli görmüyoruz, daha büyük hedeflere doğru emin adımlarla yürümek zorundayız. Zira, basit bir denklemle "Güçlü ihracat, güçlü ekonomi; güçlü ekonomi, güçlü bir ülke." demektir. Bir ülkenin siyasi bağımsızlığı kadar ekonomik bağımsızlığı da o ülkenin geleceği açısından büyük önem arz eder. Muazzam Türk askerî gücünün yanına ekonomik alanda bir Türk mucizesini de muhakkak eklemek zorundayız. Türkiye bulunduğu bölgede yeni yatırımlarıyla, yeni projeleriyle, yerli otomobiliyle, millî gemileriyle, savunma sanayisiyle yıldızlaşmıştır. Bu anlamda, ihracat yapan ülkeler, gelişmiş dünyada üstünlüğü elinde bulunduran, inisiyatif kullanan öncü ülkeler konumundadırlar. İhracat başarımız ülkemiz ekonomisinin yükselen gücünün de sembolüdür.
İHPRACATIN NİTELİĞİNİ DE ARTIRMALIYIZ
Sadece nicelik yetmez, ihracatımızın niteliğini de artırmalıyız. Dünya piyasasının ihtiyaçlarına göre ürün çeşitlendirmesine gitmek ve yüksek teknolojili, katma değerli yenilikçi ürünlerin ihracatımızdaki payını artırmak önem arz etmektedir. İhracata sağlanacak ilave destekler yakın bir zamanda ilan edilen uzak ülke stratejisi, e-ihracat gibi adımlarla ihracatın nitelik ve niceliğinin de artmasını umuyoruz. İhracat birim değerimizi artırmalıyız. Artık, montaj ve taşeronu arkamızda bırakmalı, millî markaları oluşturmalıyız. Millî markalarımızı ise ihraç etmeliyiz. AR-GE yatırımlarına yönelmeli, tasarım, patent ve faydalı modeller oluşturmalıyız. Millî teknoloji stratejisi kapsamındaki projelere hepimiz sahip çıkmalıyız. Evet, eleştirebiliriz ama bu eleştirilerin yapıcı olmasına da dikkat etmeliyiz.
TİM verilerine göre Türkiye'nin ilk bin ihracatçısı toplam ihracatın yüzde 55'ine denk gelen 93 milyar dolarlık dış satış yapmaktadır. İhracatımızın beşte 1'ini ise 439 TİM üyesi sağlamaktadır. Ayrıca, ilk bin ihracatçımız arasında 50 ilden ihracatçılarımız yer almaktadır. İhracatımızı ülke sathına yaymalıyız, ihracat yapmayan tek bir şehrimiz kalmayacak şekilde çalışmalıyız. İhracatı tabana yaymak, daha fazla girişimciyi ihracatla tanıştırmak zorundayız.
2020'nin her ayında ortalama 1.500 yeni firma ihracata başlamış ve bu sayı da daha da artmaktadır. Bu tablo sevindiricidir. 1 milyar dolar ve üzeri ihracat yapan firma sayımız ise 11'dir, bu sayıyı muhakkak daha yukarılara taşımalıyız.
İHARCATÇILARIN FİNANSMAN İHTİYACI ARTIYOR
İhracatımız büyük bir ivmeyle yükselirken ihracatçılarımızın finansman ihtiyacı da aynı hızla artmaktadır. Burada, bugün, bu çerçevede, son derece önemli olan 2 kanuni düzenlemeyi görüşmek üzere bir araya geldik. Finansmana erişimde ihracatçının karşılaştığı en önemli meselelerden biri teminat sorunudur. İhracatçımızı mali yönden rahatlatacak, güçlendirecek ihracatçılarımızın finansmana erişimini kolaylaştıracak adımlar atılması, ihracatçılarımıza teminat şartı koşmayan yöntemlerin geliştirilmesi elzemdir. Bu kapsamda, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin öz kaynaklarıyla İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi kurulmuştur. Bu şirket sayesinde ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmalar TİM'in kefaletiyle oluşacak bu sistemle krediye doğrudan ulaşabileceklerdir. Sadece ihracatçılarımızın erişimine açık olarak oluşturulacak bu önemli fon ihracatçılarımızın gücüne güç katacaktır, ihracat süreçlerini kolaylaştıracak, kredi imkânlarına daha kolay erişimlerini sağlayacaktır. Böylece ihracat şirketleri çek, ipotek, imza gibi evrak ve belgelerle uğraşmayacak, bu işlemler için ayrıca bir maliyetle karşılaşmayacaktır.
Kanun teklifiyle birlikte, orta ölçekli firmalarımızın bu kredi sistemiyle gelişerek büyümesi ve ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması amaçlanmıştır. Biz, ülkemizin ihracat stratejileri doğrultusunda ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmalara sadece ihracata odaklanmış, devamlılık arz eden böyle bir teminat sistemini destekliyoruz, ihracatçılarımıza yük olmadan bu adımların atılmasını önemli görüyoruz.
TEKLİF SERBEST BÖLGELERİ TEŞVİK EDİYOR
Yine ihracata yönelik yatırım ve üretimin teşvik edilmesi, doğrudan yabancı yatırımlar ile teknoloji girişinin hızlandırılması ve işletmelerin ihracata yönlendirilmesi için önemli işlevi olan serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi de bu kanuni düzenlemelerin içerisindedir. Teklifle, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapılacak düzenlemeyle, yeni kurulacak serbest bölgelerde bölge kurucu ve işletici şirketlerin hâlihazırda faaliyet gösteren serbest bölgelerin kurucu ve işletici şirketlerine tanınmış olan otuz yıllık kurumlar vergisi istisnasından yararlanmalarının sağlanması, böylelikle yeni serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi de amaçlanmaktadır.
Serbest bölgeler, ülkelerin dış ticareti içerisinde önemli bir yer tutar. Genel olarak serbest bölgeler, ülkenin siyasi sınırları içinde olmakla beraber gümrük bölgesi dışında sayılan, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemenin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sanayi ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak tanımlanabilir. Ülkemizde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe girdikten sonra ilk olarak Mersin ve Antalya serbest bölgeleri 1985 yılında faaliyetlerine başlamıştır. Türkiye'de 2021 itibarıyla 18 adet serbest bölge bulunmaktadır. Serbest bölgeler 20'nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise hızla artış göstermişlerdir. Serbest bölgelerin rekabet ortamındaki dünya ticaretinden daha fazla pay almak isteyen, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerine sağladığı çeşitli katkılar vardır. Etkin olarak uygulandıkları dönemlerde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret hacmi, ödemeler dengesi, sanayileşme, teknoloji transferi, istihdam, ithalat ve ihracatı kolaylaştırma gibi konularda kuruldukları ülkelere önemli yararlar sağlamışlardır. Serbest bölgeler ithal girdi kullanarak üretim yapan yerli firmalara gümrük vergisiz mal giriş imkânı sağlayarak yurt dışındaki rakipleriyle aynı şartlarda üretim yapma imkânı sağlar. Ülkelerin ihracat imkânlarını ve döviz girdisini artırır, üretim maliyetlerinin düşmesini sağlar, yabancı sermayeli firmalar açısından daha düşük risk faktörleri sağlar ve daha kolay yatırımda bulunmalarını teşvik eder.
SERBEST BÖLGELERİN EKONOMİYE KATKISI
Bu anlamda serbest bölgelerin ekonomiye ciddi katkıları olmaktadır. 2021 eylül ayı sonu itibarıyla serbest bölgelerde faaliyet gösteren firma sayısı 1.953, yabancı firma sayısı 506, toplam istihdam ise 83.422'dir. Bu bölgelerde gerçekleştirilen ihracat 7,1 milyar dolardır. İhracatta yüksek teknoloji ürünlerin payı ise yüzde 6,7'dir. Birim ihracat fiyatı Trakya Serbest Bölgesi'nde 13,5 dolar, Bursa Serbest Bölgesi'nde 8,3 dolar, Ege Serbest Bölgesi'nde 7,6 dolar, İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesi'nde 7,4 dolar, Kocaeli Serbest Bölgesi'nde ise 7,2 dolardır.
Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan verilere göre, eylül ayında Antalya düzeyinde ihracat hacmi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 29,6'lık artışla 152 milyon 391 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna göre Antalya'mızın ilk 9 aydaki ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 32,4'lük bir artışla 1 milyar 349 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Antalya'nın en yüksek ihracat hacmine sahip ilk 10 sektörü incelendiğinde yılın ilk 9 aylık döneminde en fazla ihracatı yapılan ürün grubu olarak 408 milyon 59 bin dolarla yaş sebze ve meyve olurken bu ürün grubunu 232 milyon 68 bin dolarla madencilik ürünleri ve 209 milyon 376 bin dolarla mobilya, kâğıt ve orman ürünleri sektörü izlemektedir.
Antalya Serbest Bölgesi'nin bu ihracat başarısında önemli bir rolü vardır. Antalya Serbest Bölgesi'ni diğer serbest bölgelerden ayıran özelliklerin başında havalimanına ve kent merkezine yakın oluşu, kentin avantajlarından kısa sürede faydalanma imkânı sağlamakla birlikte, denize rıhtımı olan birkaç serbest bölgeden de biridir. Bu açıdan gerek bölge gerekse ülke ekonomisine ciddi faydaları olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
TİCARETİ SADECE MAL ALIP SATMAK OLARAK GÖRMEMELİYİZ
Türkiye'nin gücüne, potansiyeline, geleceğine inanmamız gerekiyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey'in gösterdiği hedef doğrultusunda küresel ekonomide yaşanan değişimi lehimize çevirebilecek her adıma kararlılıkla destek vereceğiz. Yatırım, üretim, ihracat, istihdam için yapılacak tüm düzenlemelerin yanında olacağız. İhracatçılar bu ülkenin ve kültürünün dünyada tanınmasına katkı sağlayan gönül elçileridir dolayısıyla ticareti sadece mal alıp satmak olarak görmemeliyiz. Ticaretle birlikte kültürel ilişkiler de gelişir, ülkeler ve insanlar arasında güven köprüleri oluşur. İhracat tabana yayılmış bir refahın anahtarı, sosyal gelişmenin ise lokomotifidir. Bu minvalde ihracatçılarımızı uzak yakın diyarlara bayrağımızı taşıyan birer akıncı olarak görmeliyiz. Büyük ve güçlü Türkiye için pek çok fedakârlıkta bulunan bu insanlara destek boynumuzun borcudur.
Bu yüce Meclis çatısı altında ülkemizin gelişmişliğinden, ekonomik atılımlarından, güçlü yarınlar için atılacak adımlardan bahsedebiliyorsak bunu hiç şüphesiz geçtiğimiz cuma günü 98'inci yılını kutladığımız cumhuriyetimize borçluyuz. Cumhuriyetle birlikte öz güvenimiz, cesaretimiz, millî bilincimiz artmış, bu doğrultuda gelecek tasavvurumuz da şekillenmiştir. Bir medeniyet projesi olarak cumhuriyet her alanda olduğu gibi ekonomik gelişmişliğin de önünü açmış, bağımsızlık fikrinin iktisadi hayatımızda yeşermesini sağlamıştır. Cumhuriyet alın terinin ve üretimin gelişen dünyaya karşı gelişen Türkiye'nin teminatıdır. Cumhuriyet al bayrağın gölgesinde yetişecek nesillerin andıdır.”
ALANYA, VATAN TOPRAĞININ İNCİSİ
MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, 6 Kasım’ın Alanya'nın fethinin 800'üncü yılı olacağını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Sizlerin huzurunda, Gazi Meclisimizde bu kutlu fethi anmaktan şeref duyuyorum. Sekiz yüz yıldır vatan toprağının incisi olan Alanya'mız tıpkı sekiz köşeli Selçuklu yıldızı gibi, erdemleriyle parlamakta ve Sultan Alaattin'in fethettiği gün gibi kıymetli ve mağrur, Akdeniz'in incisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin göz bebeği olarak varlığını devam ettirmektedir.
Sözlerime son vermeden önce, tarih sahnesine ilk çıktığımız andan itibaren bizlere fetihler yaşatan ve Anadolu'yu ebedi yurdumuz yapan şanlı ecdadımızı birkaç cümleyle anmak ve selamlamak istiyorum.
Kor ateşte yanan demire yüreklerden çelik kılıçlar sıyrılsın diye su veren sakilere selam olsun. Ocakta küle dönmüş ateşi harlayıp bu yürek yangınının küllerini ufukların ötesine savuranlara selam olsun. Ötüken ormanlarının hırçın rüzgârında Etil Irmağı boylarında at koşturan Mete Han'a selam olsun. Sır derya kenarında boy boylayıp soy soylayan Dedem Korkut'a selam olsun. Kafkaslardaki seher yıldızına, çekik gözlü Türkmen kızına, ak sakallı dedelerin, gül yüzlü bebelerin ve daha büyük Türk ellerinde destanlara sığmayan Atatürk'e ve o şanlı ecdada selam olsun. Bu kürsüden bir kez daha tekrar etmek istiyorum ki: "Varlığımız Türk varlığına armağan olsun."
Bize Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet eden şanlı ecdadımızı sizlerin huzurunda saygıyla selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.”