Ezanın güzel sedası: İsmail Coşar

Ezanın güzel sedası: İsmail Coşar

Merhum İsmail Coşar Hocamızla davet hep güzeldi... İcabet edenlere ne mutlu... Allah rahmet eylesin...

Muhittin Gümüş yazdı 

İSMAİL COŞAR; ÇAĞRININ (EZAN) GÜZEL SEDASI  


İsmail Coşar Hocayı vefatının 5. yılında saygıyla ve rahmetle anıyorum. 
Ankara’nın en merkezî yerinde bulunan Kocatepe Camii'nin minarelerinden okuduğu ezan ve selâlarını dinlerken iç huzuru bulduğum İsmail Coşar’ı elîm bir trafik kazasında kaybettik. Yüreğim burkuldu, Coşar'ın okuduğu ezanlar, selalar, mevlid-i şerifler kulaklarımda çın çın çınladı. 

Bugün Tanrı Dağları'nın eteğinde mübarek Ramazan orucumuzu Manas Üniversitesi radyosundan onun ezanıyla açtık. Sanki Kocatepe'deydim....

O güzel sedayla o davete icabet etmemek olur muydu hiç? Sesin güzelliği, sözün manasıyla bütünleşince huzur, huşu ve hüsn bir araya gelir ve Yüce Allah’ın huzurunda insan olduğumuzu daha da iyi fark ederiz. 

Ezan, Kur’an; bizim kültürümüze ait Mevlid-i Şerif güzel sesle okununca hakikaten huzur buluruz. İnsanı ruhen tedavi eder… 

İsmail Coşar Hocamızı Ankara’da öğrencilik yıllarımda, devamında üniversitede çalışırken cami dışında bir çok ortamda gördüm, tanıdım. Hoca Ahmet Yesevî Vakfı'nın toplantılarına gelirdi. İlahiler meşk ederken ne kadar da gönülden söylediğini asla unutamam. Allah rahmet eylesin…

Müslümanların ortak sesi, ortak dilidir ezan…

Ezan konusunda dönem dönem tartışmalara şahit olmuşuzdur. Ezanın tarihi ve kültürel arka planı üzerinde durmak mümkündür. Ezan, her şeyden önce bir çağrıdır, davettir. “Hayya’alel-felâh” ile kurtuluşa davettir. 

İslam Peygamberi Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz ilk ezanı bildiğimiz kadarıyla Bilal-i Habeşî’ye okutmuştu. Ezanı hep ondan dinlemek istemesinin sebebi de Hz. Bilal (AS)'in güzel okumasındandır. Âlemlerin Efendisinin, davetin estetiğine dikkat etmesi ve her şeyden önce o estetiği bizatihi kendisinin duymak istemesi anlamlıdır. 

Uzun yıllar içinde İslam dünyasının içinde özellikle Türk Müslümanları arasında ezanın ve Kur’an’ın estetik kaygılar çerçevesinde okunması önemli bir husus olarak din eğitimi alanında yer aldı. Pek çok İslam ülkesinde ezanın okunma şekli, musikisi, âhengi bizdeki kadar cezbedici değil. Musiki alanında gelişmiş milletlerin içinde …… oluşmuştur. Çağrı ya da davet olmanın yanında musiki yönünden kulaktan gönüllere, gönülden zihinlere nakşeden manayı sözlerle ifade etmek imkânsızdır. 

Türk usulü ezan makamları şöyledir: Sabah ezanı: saba makamı, öğle ezanı: rast makamı, ikindi ezanı: hicaz makamı, akşam ezanı: evc ve segâh makamları, yatsı ezanı: uşşak ve beyâti makamları…  

Ezanın vakitlerine göre makamlara ayrılması konusunda ilk ciddi çalışma İslam düşüncesinin önemli isimlerinden Farâbî'nin katılımı ve dönemin musikî üstadlarının biraraya gelmesiyle Mısır'da yapılır. Ezanın bu şekilde vakitlere göre belli makamlarda okunması için bir çalışma yapılmasında müziğin bilinenden çok farklı bir işlevi etkili olmuştur. 

Eskiden beri müziğin insan tabiatı üzerinde etkili olduğu ve bu etkinin aynı zamanda güneşin konumu, tabiatın durumu gibi hususlarla da doğrudan alakalı olduğu kabul edilmektedir. Tarih boyunca görülen müzikle tedavi yönteminin çerçevesini de bu bilgiler oluşturmaktaydı.

Vakitlere göre ezan okuma geleneğinin oluşmasında insanların o vakitteki ruh halleri ve seçilecek makamın seyri göz önünde bulundurulurdu, sabah vakti uykularından kalkan insanların yavaş yavaş hareketlenmeleriyle ilgilidir. Sabâ makamı insana güç ve cesaret verir, insanların yeni güne güçlü ve zinde bir halde başlamaları amaçlanır. Akşam namazının vakti diğerlerine göre pek kısıtlıdır, genellikle tercih edilen segâh makamı ise diğerlerine göre biraz daha çabuk bir seyre sahiptir. Segâh makamının bir diğer özelliği ise kişiye mistik duygular vermesidir. Yatsı ezanı içinse uşşak ve beyâti makamları tercih edilir. Çünkü bu makamlar dinleyene zindelik verir. Günün son saatlerinde insanların yorgunluğunu aldığı düşünülür. Osmanlıya has güzel bir ezan uygulaması da perşembe günleri ikindi ezanının nihâvend makamında okunmasıdır. Nihâvend, diğerlerine göre biraz daha neşeli ve canlı bir makamdır. Perşembe günleri ikindi ezanında nihavendin tercih edilmesi müminlerin bayramı olarak kabul edilen cumaya erişecek olmanın müjdesini vermek içindir. Salâ ise çoğunlukla Hüseynî makamında okunur, bu makamın musikiyle tedaviye dair yöntem kitaplarında iyilik, sessizlik, rahatlık verdiği ve ferahlatıcı özelliğinin olduğu söyleniyor. Farâbî ise buna paralel olarak makamın insana sükûnet duygusu verdiğini söylüyor. Ölen bir kimsenin ardından insanların en çok ihtiyaç duyacakları şey de bu sükûnet duygusuydu herhalde…

Görüldüğü üzere ezan artık sadece insanları mescide davet etmiyor, artık onların gündelik hayatlarının seyriyle âhenkli bir birliktelik içindeydi, her şeyiyle içselleştirilmiştir. Ezan kültürü, hayatın içinden manevî kültürün en temel parçası hâline gelmiştir.
İnce bir zevk ve derin bir tefekkürün ürünü olarak asırlar boyunca olgunlaşan ezan kültürü bugün bazı yerlerde neredeyse unutulmuş durumda. Üzücü olan bu. Garip olan ise bugün hâlâ ezanın nasıl okunacağını tartışanların böylesine tarihi ve estetik bir mirasa rağmen hâlâ tatmin edici bir cevap verememiş olmamız. Dinî müesseselerde
"Din,estetik, sanat, musiki ve mimarî" konuları daha çok işlenmeli... 

Merhum İsmail Coşar Hocamızla davet hep güzeldi... İcabet edenlere ne mutlu... 
Allah rahmet eylesin...

Tanrı Dağları'ndan...
Muhittin Gümüş
04.03.2025