“Gazze’de sadece çocuklar değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor”

“Gazze’de sadece çocuklar değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’nda konustu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Gazze’de sadece çocuklar değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler sistemi ölüyor, hakikat ölüyor. Batı’nın savunduğunu iddia ettiği değerler ölüyor. İnsanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutları, tek tek ölüyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin New York şehrinde Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu’na katılarak bir konuşma yaptı.

 


Salondakileri selamlayarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’na bugün bir kez daha seslenme fırsatı bulmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu dile getirdi ve 79. Genel Kurul’un ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Genel Kurul Başkanlığını tamamlayan Sayın Francis’i tebrik ediyor, bu görevi devralan Sayın Yang’a başarılar diliyorum" ifadelerini kullandı.

“FİLİSTİN'İ TANIMAYAN DEVLETLER, BU KRİTİK DÖNEMDE TARİHİN DOĞRU TARAFINDA YER ALMALI”

Uzun mücadeleler neticesinde dost ve kardeş Filistin’in temsilcisini üye ülkeler arasında hak ettiği yerde görmekten duydukları memnuniyeti ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Atılan bu tarihî adımın, Filistin'in Birleşmiş Milletler üyeliğine giden yolda artık son dönemeç olmasını temenni ediyorum. Filistin'i tanımayan diğer devletleri, bu kritik dönemde tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin devletini bir an evvel tanımaya davet ediyorum" diye konuştu.

"Buradaki dostlarımın çoğunun ekranlarda seyrettiği krizleri biz anbean yaşıyor ve yönetmeye çalışıyoruz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dolayısıyla bugün sizlere gerilimlerin uzağında değil, tam kalbinde yer alan bir ülkenin lideri olarak sesleniyorum. Birileri rahatsız olsa da birileri şahsımızı yine hedef alacak olsa da bugün burada, insanlığın ortak kürsüsünde, insanlık adına bazı gerçekleri açık açık konuşmak arzusundayım" ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletlerin milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla kurulduğunu hatırlattı

 

 

“DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR ŞİARININ TEMSİL ETTİĞİ DEĞERLERE, BUGÜNLERDE DAHA ÇOK DAHA FAZLA İHTİYAÇ DUYUYORUZ”

Birleşmiş Milletlerin kuruluşuyla birlikte küresel istikrara, huzura ve adalete dair beklentilerin yeniden yeşerdiğini, barış umutlarının yeniden filizlendiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ancak üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor. Giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor. 'Dünya Beşten Büyüktür' şiarının temsil ettiği değerlere, bugünlerde daha çok daha fazla ihtiyaç duyuyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası barış ve güvenliğin imtiyazlı beş ülkenin keyfine bırakılmayacak kadar önemli olduğuna şahitlik edildiğini kaydetti.

Bunun en dramatik örneğinin Gazze’de 353 gündür devam eden katliam olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim 2023'ten beri aralıksız süren İsrail saldırılarında 41 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiğini aktardı.

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ŞARTI'NI PARÇALAYARAK, TÜM İNSANLARA BU KÜRSÜDEN MEYDAN OKUDULAR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 41 bin insanın acımasız bir şekilde hayattan kopartıldığının altını çizerek, yine çoğu çocuk 10 binden fazla Gazzeli'nin nerede olduğunu kimsenin bilmediğini, aynı şekilde 100 bine yakın insanın yaralandığını ve sakat kaldığını bildirdi.

Zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan 172 gazetecinin öldürüldüğünü de anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Hayat kurtarmak için çalışan 500'ü aşkın sağlık görevlisi öldürüldü. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, 210'dan fazla Birleşmiş Milletler personeli öldürüldü. Savaşta dahi dokunulmaması gereken 820 camiyi, üç kiliseyi vurdular. Onlarca hastaneyi, yüzlerce okulu, hasta taşıyan 130’dan fazla ambulansı vurdular. Birleşmiş Milletler kürsüsünden 'Birleşmiş Milletler Şartı'nı parçalayarak, bir de utanmadan tüm dünyaya, vicdan sahibi tüm insanlara işte buradan, bu kürsüden meydan okudular."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in temerküz kampına çevirdiği hapishanelerinden sızan görüntülerin nasıl bir zulümle karşı karşıya olunduğunu net biçimde gösterdiğini söyledi.

“17 BİNDEN FAZLA ÇOCUK İSRAİL’İN BOMBALARININ HEDEFİ OLDU”

İsrail'in saldırıları sonucunda Gazze'nin dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı hâline geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "17 binden fazla çocuk İsrail’in kurşunlarının, bombalarının hedefi oldu. Hind Recep, sadece altı yaşındaydı. Yakınlarıyla güvenli bir yer ararken araçları İsrail güçleri tarafından vuruldu. Dayısı, yengesi, kuzenleri herkes ölmüş, sadece o hayatta kalmıştı. Tam 12 gün boyunca çaresizce kurtarılmayı bekledi. 'Beni Almaya gelecek misiniz, korkuyorum" diyerek bir yardım elinin 12 gün boyunca kendisine uzanmasını bekledi. Dünyamızın geldiği seviyeye, elimizin altındaki teknolojiye rağmen; çatısı altında binlerce personel çalıştıran devasa bütçeli kuruluşlarımıza rağmen, 8 milyarlık insanlık ailesi olarak, henüz altı yaşındaki bir kız çocuğunu, gözlerimizin önünde çırpınan yaralı bir serçeyi maalesef kurtaramadık."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir lokma kuru ekmek, bir yudum su, bir tas çorba bulamadığı için bugüne kadar yüzlerce Gazzeli çocuğun öldüğünü ve hâlen de ölmeye devam ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'de sadece çocuklar değil aynı zamanda Birleşmiş Milletler sisteminin, hakikatin, Batı'nın savunduğunu iddia ettiği değerlerin, insanlığın daha adil bir dünyada yaşama umutlarının tek tek öldüğünü kaydetti.

 

“BÖLGEYİ SAVAŞA SÜRÜKLEYEN KATLİAM ŞEBEKESİNİ DURDURMAK İÇİN DAHA NEYİ BEKLİYORSUNUZ?”

Buradan açık açık sorduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ey insan hakları örgütleri, Gazze'dekiler, Batı Şeria'dakiler insan değil mi? Filistin'deki çocukların okuma, yaşama, sokakta oynama hakkı yok mu? Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail'in canlı yayında katlettiği, ofislerini bastığı gazeteciler, sizin meslektaşınız değil mi? Ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa 'dur' demek için daha neyi bekliyorsunuz? Filistin halkıyla birlikte kendi vatandaşlarının canını tehlikeye atan, siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Ey İsrail'e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?"

“FİLİSTİN HALKININ SERGİLEDİĞİ HAKLI DİRENİŞ KAHRAMANCADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'de, Ramallah'ta, Lübnan'da çocuklar ölürken, bebekler kuvözde can verirken, uluslararası toplumun çok kötü bir sınav verdiğini dile getirdi.

Filistin'de yaşananların çok büyük bir ahlaki çöküşün göstergesi olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadelere yer verdi: "Bütün dünya halklarının, ülke liderlerinin, uluslararası kuruluşların bu acı tablo üzerinde düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Burada bir gerçeği de açık ve net söylemek istiyorum. İsrail yönetimi, temel insan haklarını hiçe sayarak, bir millete, bir halka karşı etnik temizlik, apaçık bir soykırım uygulamakta, topraklarını adım adım işgal etmektedir. Özgürlüğü, bağımsızlığı, en temel hakları gasbedilen Filistinliler ise son derece haklı bir biçimde, bu işgale, bu etnik temizlik faaliyetlerine karşı meşru direniş haklarını kullanmaktadır. Filistin halkının topraklarını işgal edenlere karşı sergilediği haklı direniş, gayri meşru gösterilemeyecek kadar asildir, onurludur, kahramancadır."

“İSRAİL'İN, FİLİSTİN HALKINA YÖNELİK SALDIRGANLIĞININ TEK NEDENİ BİR AVUÇ ÜLKENİN İSRAİL'E OLAN KAYITSIZ ŞARTSIZ DESTEĞİDİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir kez daha, canları pahasına vatanlarını savunan Filistinli kardeşlerini yürekten selamladığını vurgulayarak, "İsrail'in, Filistin halkına yönelik saldırganlığının tek nedeni bir avuç ülkenin İsrail'e olan kayıtsız şartsız desteğidir. İsrail üzerinde etki sahibi ülkeler 'tavşana kaç, tazıya tut' politikasıyla bu katliama açıkça ortak oluyor. Sahne önünde güya ateşkes için uğraşanlar, arka planda katliamlarını sürdürebilmesi için İsrail'e silah ve mühimmat göndermeye devam ediyor. Bu, tutarsızlık ve samimiyetsizliktir" değerlendirmesinde bulundu.

Mayıs ayından beri gidip gelen bir kâğıt olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas'ın ateşkes teklifini kabul ettiğini defalarca ilan ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail hükûmetinin işi sürekli yokuşa sürerek, sürekli bir bahane bularak, ateşkese en yakın olunduğu zamanda müzakere ettiği muhatabını kalleşçe öldürerek, barışı istemeyen taraf olduğunu çok net biçimde gösterdiğini ifade etti.

“NETANYAHU VE CİNAYET ŞEBEKESİ İNSANLIĞIN İTTİFAKIYLA DURDURULMALIDIR”

İsrail'in oyalama ve aldatma hamlelerine daha fazla prim verilmemesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "2735 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının uygulanmadığı bir ortamda, İsrail'e yönelik zorlayıcı tedbirler gündeme alınmalıdır. İsrail'in tutumu bir kez daha göstermiştir ki, uluslararası toplumun Filistinli sivillere yönelik bir koruma mekanizması geliştirmesi zaruridir. Bundan 70 sene önce nasıl Hitler, insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır. Genel Kurul'un, 1950 tarihli 'Barış İçin Birlik Kararında' mevcut olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisinin, bu süreçte mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalı, rehine-mahkûm takası gerçekleştirilmeli, insani yardımlar engelsiz ve kesintisiz olarak Gazze'ye ulaştırılmalıdır."

“TÜRKİYE, GAZZE'YE EN FAZLA YARDIM GÖNDEREN ÜLKE KONUMUNDADIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilhassa şartların iyice kötüleşeceği kış mevsiminden önce, çok zor koşullar altında hayatta kalmaya çalışan Gazze halkına yardım elinin uzatılması gerektiğini söyledi.

Şu an Gazze'deki su kaynaklarının yüzde 70'inin, fırınların yüzde 75'inin tahrip edildiğini, sağlık merkezlerinin yüzde 95'inin kısmen veya tamamen zarar gördüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "150 bin konut tamamen, 200 bin konut kısmen yıkıldı, 80 bin konut oturulamaz hâle geldi. Çocuk felci, hepatit başta olmak üzere bulaşıcı hastalıklar giderek artıyor. Gazze halkı, ihtiyacı olan yardım miktarının dörtte birine ancak ulaşabiliyor. Türkiye olarak, ilk günden itibaren Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürüyoruz. 60 bin tonu aşan yardım miktarıyla Türkiye, Gazze'ye en fazla yardım gönderen ülke konumundadır. Aynı şekilde İsrail'le olan ticari işlemleri durdurarak bu konudaki hassasiyetimizi ortaya koyduk. İsrail'in son günlerde saldırılarını artırdığı Lübnan halkının ve hükûmetinin de yanındayız."

“1967 SINIRLARI TEMELİNDE, BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLAN, BAĞIMSIZ, EGEMEN BİR FİLİSTİN DEVLETİ'NİN VÜCUT BULMASI DAHA FAZLA ERTELENEMEZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına ilişkin, 41 bin insanı katledenlerin, talimatı verenden tetiğini çekene, bombayı bırakana kadar işledikleri suçların hesabını vermeden vicdanların rahata kavuşamayacağını söyledi.

Yıkılan, yok edilen, enkaza çevrilen şehirlerde oluşan milyarlarca dolarlık hasarın faturasının faillerden mutlaka tazmin edilmesi gerektiğini ve edileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in işlediği suçların cezasız kalmaması için Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı'nda açılan davayı desteklediklerini ifade etti.

Türkiye'nin müdahillik başvurusunda bulunduğu bu davada adaletin tecelli etmesi için gereken her türlü adımı atacaklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Nablus'ta barışçıl bir protesto eylemi sırasında İsrail askerleri tarafından başından vurulan Ayşenur Ezgi Eygi kızımızın da kanının yerde kalmaması için her türlü hukuki mücadeleyi veriyoruz, vereceğiz. Gazze'de ateşkes acil ihtiyaç olsa da asıl sorun Filistin topraklarının İsrail tarafından işgal edilmesidir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin Devleti'nin vücut bulması artık daha fazla ertelenemez.”

“TARİH BOYUNCA DAİMA MAZLUMUN YANINDA, ZALİMİN VE ZULMÜN KARŞISINDA OLMUŞ BİR MİLLETİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İlk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya ve Haremi Şerif'e yönelik artan saldırıları da yakından takip ettiğimizin bilinmesini isterim. Tüm bunları söylerken, Tayyip Erdoğan olarak, bu kürsüde hamasetin diliyle konuşmuyorum. Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum. Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de, Hitlerin toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık. Bizim, ülke ve millet olarak, açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükûmetinin katliam politikalarıyladır. Sorunumuz, tıpkı beş asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir. Şunu herkes bilsin ki, biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız. İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz."

“İHTİLAFIN 14. YILINDA SURİYE DE MAALESEF İSTİKRARDAN HÂLÂ UZAKTIR”

İnanç, ülke, dil, din ayrımı yapmadan Filistin halkıyla dayanışma sergileyen, hemen her hafta sokakları doldurarak Gazze'deki katliam karşısında sesini yükselten tüm yürekli insanlara, özellikle üniversiteli gençlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "İhtilafın 14. yılında Suriye de maalesef istikrardan hâlâ uzaktır. Terör ve bölücü örgütlerin pençesindeki ülkede ekonomik ve insani durum vahametini koruyor. 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı temelinde siyasi sürecin ilerletilmesini ve millî uzlaşının sağlanmasını temenni ediyoruz. Gerçekçi bir diyalogdan yana olan tutumumuzu samimiyetle sürdürme kararlılığındayız. “

“IRAK, TERÖRLE MÜCADELESİNİ SÜRDÜRÜRKEN KALKINMA, YENİDEN İMAR VE BÖLGESİYLE YENİDEN BÜTÜNLEŞME YOLUNDA KARARLI ADIMLAR ATIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Komşumuz Irak, terörle mücadelesini sürdürürken kalkınma, yeniden imar ve bölgesiyle yeniden bütünleşme yolunda kararlı adımlar atıyor. Uluslararası toplum Irak'ın bu gayretlerine destek vermelidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi tüm bölgeye fayda sağlayacak girişimlerin hayata geçirilmesi bu bağlamda çok ama çok önemlidir. Tüm bu çabaların başarısı, PKK başta olmak üzere Irak'taki terör tehdidinin bertaraf edilmesine bağlıdır. Bir diğer komşumuz İran'la Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı canlandırma yolunda adımlar atılmasının, bölgede güven ve istikrar ortamının tesisine katkı sağlayacağına inanıyoruz.”

“MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ'Nİ TİTİZLİKLE UYGULAMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna'daki savaş üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden hâlen uzaktayız. Silahlanma yarışı hızlandıkça diplomasinin alanı giderek daralıyor. Savaşın, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara olan desteğimizi daha da artıracağız. Yine bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni titizlikle uygulamaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecini desteklediklerini aktaran ve çalışmaların en kısa sürede müjdeli haberlerle neticelenmesini temenni eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Ermenistan kulvarında da karşılıklı olumlu adımların atıldığını vurguladı.

 

“EGE DENİZİ VE DOĞU AKDENİZ'İ, İLGİLİ TÜM TARAFLARIN MEŞRU MENFAATLERİNE SAYGI DUYULAN BİR İSTİKRAR BÖLGESİ OLARAK GÖRMEK İSTİYORUZ”

Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde kaydedilebilecek gelişmelerin, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecine de olumlu yansıyacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Ayrılmaz bir parçası olduğumuz Balkanlar'ın refah ve huzuru için yapıcı rol oynuyor, bölgedeki tüm aktörlerle yakın iş birliği içinde hareket ediyoruz. Bosna Hersek'in egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün önemini Barışı Uygulama Konseyi Yönlendirme Kurulu üyesi olarak her platformda vurguluyor, Eufor-Althea Harekâtı’na olan katkımıza devam ediyoruz. Geçen yıl üstlendiğimiz Key-For Komutanlığını başarılı bir şekilde sürdürüyor, Belgrad-Priştine diyalog sürecini destekliyoruz. Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'i, ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka göre sınırlandırılması, seyrüsefer serbestisi ve emniyeti ile deniz ticareti konuları başta olmak üzere iş birliğinin geliştirilmesi tüm bölgenin müşterek menfaatinedir" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı iş birliğine hazır olduğunu, komşu ülkelerden de aynı yaklaşımı beklediklerini sözlerine ekledi.

“ULUSLARARASI TOPLUMU KKTC'Nİ TANIMAYA, DİPLOMATİK, SİYASİ VE EKONOMİK İLİŞKİLER KURMAYA DAVET EDİYORUM”

Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye'nin anahtar rolünün yadsınamayacağını ve Kıbrıs Adası'nın kuzeyi ve batısında ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye'nin, Ada'nın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türklerinin hakları olduğunu söyledi.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 50, Rumların ortaklık devletini gasbetmesi sonucunda Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının üzerinden ise 61 yıl geçtiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "O günden bugüne kadar Ada'da barış ve sükûnet hâkim oldu. Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf, daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'ydi. Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir. Ada'da iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum."

Libya'da istikrarın tesisine, ülkenin birlik ve bütünlüğünün muhafazasına aktif destek sağladıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm devletleri bu hassas dönemde Libya'nın yanında samimi bir şekilde yer almaya, taraflar arasında güven tesisine katkı vermeye çağırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan'daki çatışmaların sona ermesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini ifade ederek, "Çatışmalar sebebiyle yerlerinden edilmiş milyonlarca Sudanlıya insani yardım ulaştırılması noktasında hepimize sorumluluk düşüyor" dedi.

“ORTA ASYA ÜLKELERİYLE İŞ BİRLİĞİMİZİ İKİLİ VE ÇOK TARAFLI ZEMİNDE DAHA DA GÜÇLENDİRİYORUZ”

Afrika'nın, genç ve dinamik nüfusu, zengin doğal kaynakları ve verimli geniş topraklarıyla çok büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Eşit ortaklık ve karşılıklı saygı ilkeleri temelinde, Afrika halklarıyla Kıta'nın barış, istikrar ve kalkınma çabalarına destek veriyoruz. Afrikalı kardeşlerimizle tam bir dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz. ASEAN başta olmak üzere Hint Okyanusu'na Kıyıdaş Ülkeler Birliği ve Pasifik Adaları Forumu gibi bölgesel kuruluşlarla angajmanımızı derinleştiriyoruz. Yükselen ekonomileri bir araya getiren BRICS ile ilişkilerimizi geliştirme irademizi canlı tutuyoruz. Orta Asya ülkeleriyle köklü bir tarihi paylaşıyor, iş birliğimizi ikili ve çok taraflı zeminde daha da güçlendiriyoruz."

“UYGUR TÜRKLERİNİN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN KORUNMASI İÇİN ÇİN İLE YAKIN DİYALOG HÂLİNDEYİZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatının giderek bir cazibe merkezine dönüştüğünü, gözlemci üyeler Macaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de katkılarıyla Teşkilatın örnek bir iş birliği modeli hâline geldiğini söyledi.

Türk dünyası olarak birlik ve beraberliği daha da tahkim edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çin'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde, güçlü tarihî, kültürel ve beşeri bağlarımızın bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin ile yakın diyalog hâlindeyiz. Latin Amerika ve Karayipler'deki tüm ülkelerle kurmuş olduğumuz dostane bağları daha ileri bir aşamaya taşımaya gayret ediyoruz" ifadesini kullandı.

“ÜYESİ OLDUĞUMUZ TÜM ULUSLARARASI PLATFORMLARDA ADİL, KAPSAYICI BÜYÜME VE KALKINMAYI TEMİN EDECEK ÇALIŞMALARA DESTEK VERİYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel adaletsizliğin giderilmesi için birlikte çalışmak mecburiyetinde olduklarını dile getirdi.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin 'Kimsenin geride bırakılmaması' anlayışının bu gayretler bakımından yol gösterici olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Millî gelirine oranla en fazla yardım yapan ülkelerden biri olan Türkiye'nin faaliyetleri, Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlıyor. Üyesi olduğumuz G20 başta olmak üzere tüm uluslararası platformlarda adil, kapsayıcı büyüme ve kalkınmayı temin edecek çalışmalara destek veriyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapay zekâ dâhil çığır açan ileri teknolojilerin dönüştürücü gücünden tüm milletlerin eşit şekilde yararlanması gerektiği kanaatinde olduklarını belirterek, "Ev sahipliği yaptığımız 'En Az Gelişmiş Ülkeler için Birleşmiş Milletler Teknoloji Bankası' bu yöndeki çabalarımızın somut bir tezahürüdür. Ancak geçtiğimiz hafta Lübnan'a yönelik gerçekleştirilen siber terör saldırıları, aynı zamanda bu teknolojilerin nasıl ölümcül bir silaha dönüşebildiğini de göstermiştir" diye konuştu.

“HİÇBİR ÜLKE EMİSYON AZALTIMI VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM SÜRECİNİ TEK BAŞINA GÖĞÜSLEYEMEZ”

İklim değişikliğini de benzer yaklaşımla ele aldıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: "Bakınız, hiçbir ülke emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyum sürecini tek başına göğüsleyemez. Gelişmekte olan ülkeler için en önemli hususlar, finansman, teknoloji transferi ve kapasite geliştirmedir. Bakü'de düzenlenecek KOP29 İklim Zirvesi'nin bu meselelerin çözümüne katkı yapacağına inanıyorum. Daha sürdürülebilir ve temiz bir dünya vizyonuyla eşim Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde başlattığımız Sıfır Atık Hareketi'ni Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 105 ülkenin ortak sunuculuğunda oy birliğiyle kabul edilen kararla küresel boyuta taşıdık. Buradan tüm ülkeleri, uluslararası teşkilatları ve sivil toplum kuruluşlarını hareketimize ortak olmaya davet ediyorum."

“CAMİLERE VE MUKADDES KİTABIMIZ KUR'AN-I KERİM'E YÖNELİK SALDIRILARA ŞAHİT OLMADIĞIMIZ NEREDEYSE TEK BİR GÜN YOK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam ve yabancı düşmanlığı ile ırkçılığın zehirli bir sarmaşık gibi dünyayı sarmakta olduğunu gördüklerini vurgulayarak, "Camilere ve mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırılara şahit olmadığımız neredeyse tek bir gün yok. Avrupa'nın ortasında etnik ve dini kimlikleri nedeniyle insanların evleri ateşe veriliyor, hayatlarına kastediliyor, en temel hakları göz göre göre özellikle gasbediliyor. Büyüyen bu tehlikeyi kimse daha fazla görmezden gelemez. 15 Mart 2024 tarihinde kabul edilen karar tasarısının öngördüğü şekilde, en yakın zamanda Birleşmiş Milletler'de 'İslamofobiyle Mücadele Özel Temsilcisi' atanmasını bekliyoruz" diye konuştu.

“TOPLUMUN TEMEL DİREĞİ OLAN AİLE KURUMUNA YÖNELİK SALDIRILAR GİDEREK YOĞUNLAŞIYOR”

Geçen sene bu kürsüde gündeme getirdiği bir tehlikeye karşı bugün bir kez daha dikkatleri çekmek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Toplumun temel direği olan aile kurumuna yönelik saldırılar giderek yoğunlaşıyor. 2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen rezalet, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını gözler önüne sermiştir. Masum çocukların, her yaştan ve inançtan yüz milyonlarca insanın izlediği bir spor etkinliği, hem de çok çirkin bir şekilde, cinsiyetsiz hâle getirilmiş, propagandasına alet edilmiştir. O kötü sahneler, sadece Katolik âlemini, Hristiyan dünyasını değil, Müslümanları ve kutsala saygısı olan herkesi derinden yaralamıştır."

“BİZİMLE AYNI ENDİŞELERİ PAYLAŞAN ÜLKELERİ DE BU MÜCADELEYE OMUZ VERMEYE DAVET EDİYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinsiyetsizleştirme meselesinin 'tercihten' ziyade, artık küresel bir dayatmaya, tam anlamıyla kutsala ve fıtrafa karşı bir savaşa dönüştüğünü ifade ederek, "Bu yıkım projesi karşısında ses çıkaran, en ufak bir tepki gösteren herkes susturulmakta, linç kampanyalarının hedefi olmaktadır. Ne pahasına olursa olsun Türkiye, bu kuşatmayı yarmakta, bu korku iklimine direnmekte kararlıdır. Bu amaçla 'Birleşmiş Milletler Ailenin Dostları Grubu'na üye olduk. İnşallah diğer üye ülkelerle dayanışma içinde aileyi, insanı, fıtratı savunmaktan geri durmayacağız. Bizimle aynı endişeleri paylaşan ülkeleri de bu mücadeleye omuz vermeye davet ediyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını Genel Kurul’un tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek tamamladı.

Genel Kurul’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ve bazı kabine üyeleri de yer aldı.