Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı vı Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, "Terörsüz Türkiye sürecinden en fazla rahatsız olanın soykırımcı İsrail olduğunu bildirdi.
Süreçle ilgili olarak e bir taviz verildiğini, ne de pazarlık yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Karakaya “Bazıları bu süreci değersizleştirmek adına geçmiş süreçle özdeşleştirmeye çalışmaktadır. Bu süreçte bir müzakere masası yoktur; açıkça teslim ol, tasfiye ol, silah bırak çağrısı vardır” dedi.
“Terörsüz Türkiye”nin ülkemize yönelik küresel karanlık senaryoları bozacak bir irade beyanı olduğunu kaydeden MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Karakaya, “Türk’ün kutlu yürüyüşünü, ne Londra’nın manşetleri ne de kendi koltuğuna oturamamış siyasetçilerin hezeyanları engelleyebilir. Yolumuz açıktır” diye konuştu.
MHP Genel Başkan Yardımcısı vı Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları - Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” temalı Ankara bölge toplantısında yapmış olduğu konuşmada şunları söyledi:
"Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik ülküsü, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşması vesilesiyle bir araya gelmiş bulunuyoruz.
Sözlerime başlarken; Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin sizlere selam, sevgi ve muhabbetlerini iletiyorum.
Milli mücadelemizin karargâhı, milli iradenin tecelligâhı, seymenler diyarı Başkentimiz Ankara’dan; Aksaray’a, Bartın’a, Çankırı’ya, Çorum’a, Karabük’e, Kastamonu’ya, Kırıkkale’ye ve Kırşehir’e selam olsun.
Bugün varlıklarıyla bu salonu şereflendiren; tarihe, ecdada, şehitlere, ezana, cumhuriyete ve beyaz ay yıldızlı-al bayrağa sahip çıkmaya ant içmiş serdengeçtiler! Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Bu buluşma; günübirlik heveslerin değil; kıyamete kadar sürecek bir iman, bir sadakat ve bir şuurun nişanesidir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket var oldukça; bağımsızlığımızın timsali bayrağımız gönderde sonsuza dek dalgalanacak, milli şairimizin temennisi; şahadetleri dinin temeli olan ezan yurdumuzun üzerinde ebedi inleyecektir.
Genel Başkanımızın talimatları doğrultusunda, "Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik" temasıyla 9 bölgede 81 ilimizi kapsayacak şekilde düzenlenen “Terörsüz Türkiye” toplantılarımızın şu ana kadar 5’i; Erzurum, İstanbul, Tokat, Van ve Eskişehir illerinde yapılmıştır. 2’si an itibarıyla bugün Denizli ve Ankara’da icra edilmektedir.
Önümüzdeki hafta Adana ve Gaziantep illerimizde yapılacak olan toplantılarla “Terörsüz Türkiye” çalışmalarımızın bu kısmı tamamlanmış olacaktır.
Toplantılardan önce divan Üyelerimiz, MYK Üyelerimiz ve Milletvekillerimiz, teşkilatlarımızın organizasyonuyla her bir toplantı için 9 ilde ve bu illerin ilçelerinde saha çalışması yaparak salona gelmektedirler.
İki gün boyunca yoğun saha çalışmalarını başarılı biçimde yaparak buluşmamıza gelen tüm dava arkadaşlarıma Genel Merkezimiz adına teşekkür ediyorum.
Dünyamız bir süredir iklim değişikliği, yıkıcı doğa olayları, salgınlar, kuraklık, zorunlu göçler, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler başta olmak üzere, dijitalleşmenin, siber atakların ve yapay zekânın kötü niyetli kullanımı gibi çok çeşitli küresel tehdit ve tehlikelerle cebelleşmektedir.
Küresel düzeydeki bu tehdit ve tehlikeler bir taraftan insanlığı geleceği konusunda huzursuz ederken; diğer taraftan savaşlar, çatışmalar, siyasi kargaşalar; derin insani dramların yaşanmasına neden olmaktadır.
20. yüzyılın dünya düzeni çoktan miadını doldurmuştur.
Küresel düzeyde artan eşitsizlik, jeopolitik gerilimler ve yaşanan krizler bu düzenin sürdürülebilirliğini uzun süredir sorgulatmaktadır.
Son yıllarda birçok devletin, kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutması, çok taraflılık yerine ikili ilişkileri tercih etmesi veya tercih etmek durumunda kalması mevcut düzenin çöküşünün önemli bir işaretidir.
Ayrıca, dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler ekonomik ve sosyal yapıları dönüştürerek bu yönüyle de yeni bir düzene kapı aralamaktadır.
BM, IMF, DB, DTÖ gibi küresel yönetişim kurumlarının işlevlerini yerine getiremedikleri, yetersiz kaldıkları artık genel kabul görmüştür.
Haklı olanın değil; güçlü olanın hükmü sürmektedir.
Küresel düzen “gemisini kurtaran kaptan” düzenine dönüşmüştür.
Bunun en bariz örneğini dün COVİD salgınında yaşadık.
Bugün, Gazze’de yapılan soykırımda, Türk-İslam diyarlarında yaşanan zulümlerde, hatta Ukrayna savaşında görüyoruz.
BM’nin yayınladığı ve dünya devletlerinin 2015’te altına imza koyduğu küresel “2030-Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nin, 20 yıllık sürede, malesef üçte birine dahi ulaşılamadı.
Sovyetler Birliğinin çöküşüyle sona eren soğuk savaş döneminin arkasından ABD ve çok uluslu sermayenin hegemonyasına dayanan tek kutuplu bir dünya düzeni kurulmaya çalışıldı.
Küresel kapitalist hegemonya, küçülen dünyayı avuçlarının içine alabilmek için kendilerine engel olacağını düşündükleri iki alanda faaliyetlerini yoğunlaştırdı.
Birisi ulus devletler, diğeri dinler!
Ulus devletler üzerine musallat edilen bölücü terör örgütleri, bizde PKK dâhil, tam da bu dönemlere denk gelir.
Dinler arası diyalog girişimleriyle deizmin, yani dinsizliğin küresel düzeyde pazarlanmaya çalışıldığı dönem bu dönemdir. FETÖ terör örgütü de bu hedefin maşası olarak kullanıldı.
Küresel düzeydeki sorunlar bir yana; bölgesel düzeyde yaşanan çatışmalar, terörist faaliyetler, vekâlet savaşları, güç sınamaları ve işgaller insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını doğrudan hedef almaktadır.
İçinde bulunduğumuz bölge Siyonizm’in saldırgan hevesleri ve emperyalizmin ince hesaplarıyla karşı karşıyadır.
Bölgemizde yaşanan çatışmalar, saldırganlıklar ve istikrarsızlıklar milli güvenliğimizi doğrudan tehdit edecek boyutlara gelmektedir.
İsrail’in Filistin, İran, Suriye ve Katar’a yönelen saldırıları, aslında daha geniş bir savaşın bütün coğrafyaya yayılma niyetinin somut göstergesidir.
Bu Siyonist ve emperyalist saldırganlığın en nihai hedefinde ise maalesef Türkiye Cumhuriyeti vardır.
“Benim aklım hep Türkiye’dir.” diyen bir Liderin Kudüs için; “gerekirse yola revan olurum” sözlerinin elbette bir hikmeti vardı.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, tam da böyle bir dönemde “Hep Birlikte Türkiye’yiz” şiarıyla tarihe şerh düşülecek hamleler yapmıştır.
1 Ekim 2024’te milletimizin birlik ve kardeşliğini pekiştiren tarihi bir adım atmış, ardından 15 Ekim’de yaptığı çağrıyla karanlık kuşatmayı dağıtmış, adeta tarihin yönünü değiştirmiştir.
Bu çağrı, toplumun her kesiminde karşılık bulmuş; Cumhurbaşkanımızın da iradesiyle “Terörsüz Türkiye” artık bir devlet politikası halini almıştır.
TBMM’de teşekkül ettirilen “Terörsüz Türkiye” komisyonu milletimizin iradesi, devletimizin kararlılığı ve ortak geleceğimize olan sarsılmaz inançla geniş katılımlı ve istişare ağırlıklı çalışmalarına devam etmektedir.
27 Şubat 2025’te bölücü terör örgütü PKK’nın kurucusu, örgütün ön şartsız şekilde feshedildiğini ve silah bırakma kararı aldığını duyurmuş; 12 Mayıs’ta yapılan kongrede fesih tüm dünyaya resmen ilan edilmiş; 11 Temmuz’da ise teröristler sembolik olarak silahlarını yakarak teslim sürecini başlatmıştır.
Ne bir taviz verilmiş, ne de pazarlık yapılmıştır.
Bazıları bu süreci değersizleştirmek adına geçmiş süreçle özdeşleştirmeye çalışmaktadır.
Bu süreçte bir müzakere masası yoktur; açıkça teslim ol, tasfiye ol, silah bırak çağrısı vardır.
Şehitlerimizin aziz hatırlarını ve ruhlarını incitecek hiçbir yanlış yoktur; olmayacaktır.
Gazilerimizin ve şehit yakınlarımızın başlarını öne eğdirecek bir davranış olmamıştır; olmayacaktır.
Ama şundan emin olun ki bu süreçten en fazla rahatsız olan, soykırımcı İsrail’dir.
İsrail, Suriye’nin toprak bütünlüğünü parçalamak, SGD/YPG’yi kışkırtarak bölgemizi kan gölüne çevirmek istemektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki, 27 Şubat çağrısı yalnız PKK’yı değil, terörün tüm unsurlarını kapsamaktadır.
Türkiye’nin hedefi nettir: Terörsüz Türkiye” ve “Terörsüz Sınırlar”dır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sınırlarının dibinde bir terör yapılanmasına asla izin vermeyecek; Suriye’nin parçalanmasına göz yummayacaktır.
Bu husustaki kararlılığımız Sayın Genel Başkanımızın önceki gün TRC ittifakı öneri restiyle net bir biçimde muhataplarına duyurulmuştur.
“Terörsüz Türkiye” ülkemize yönelik küresel karanlık senaryoları bozacak bir irade beyanıdır:
Terörsüz Türkiye ile;
• Bölgemizde kalıcı barış ve istikrar tesis edilecek; kardeşlik ve huzur bizimle yükselecektir.
• Doğu Akdeniz’de hakkaniyet ve güvenlik egemen kılınacak, Mavi Vatan şahlanacaktır.
• Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklı davası sarsılmaz bir kararlılıkla muhafaza edilecektir.
• Balkanlar’da kardeşlik ve sükûn tahkim edilecek; tarihi bağlarımız kararlılıkla güçlendirilecektir.
• Irak’ın toprak bütünlüğü korunacak, Suriye’nin bağımsızlığı ve üniter yapısı yaşatılacaktır.
• Filistin’in hürriyeti için duruşumuz nettir; Kudüs’ün şerefi ve Mescid-i Aksa’nın dokunulmazlığı devletimizin ve milletimizin teminatı olacaktır.
Terörsüz Türkiye Turan'a açılan kapı, Nizam-ı âleme giden yoldur. Bu kutlu hedef uğrunda yolumuz açıktır, kararlılığımız sarsılmazdır.
Milletimizin onuru ve devletimizin bekası için gereken her ne ise, yapılacaktır.
• “Terörsüz Türkiye”, artık bir siyaset söylemi değil, milletin yüreğinde yaşayan ortak bir ülküdür.
• “Terörsüz Türkiye”, Türkiye Yüzyılı’nın kapılarını açacak, devletimizin tekâmül yolculuğunu taçlandıracak, Cumhuriyet tarihimizin en mühim dönemeçlerinden biri olacaktır.
• “Terörsüz Türkiye”; şehitlerimizin aziz ruhudur, gazilerimizin duasıdır, doğmamış çocuklarımızın geleceğidir.
Terör sona erdiğinde huzur doğacak, barış büyüyecek, kalkınmamız hızlanacak ve Türkiye Yüzyılı cihana yayılacaktır.
Allah’ın izni ve aziz milletimizin desteği ile bu kutlu yol tamamlanacak, Türk ve Türkiye Yüzyılı mutlaka inşa edilecektir.
“Asırlık Birliğimiz, Sonsuz Kardeşliğimiz” ezelden ebede sürecektir
Anayasa’nın temel ilkeleri asla tartışma konusu değildir.
Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, ilk dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kilididir.
Bu kilit, bir daha açılmamak üzere kilitlenmiş; anahtarı da milletimizin sinesinde erimiştir.
“Terörsüz Türkiye”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti olan Cumhuriyeti payidar kılmak için eşsiz bir vesiledir.
Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin bağımsızlık azmini ve Cumhuriyetin kurucu felsefesini her şartta savunmaya kararlı iradenin bizatihi kendisidir.
Bizler, dün olduğu gibi bugün de, Türkiye’nin üniter yapısını; milletin, devletin, bayrağın, dilin tekliğini, vatanın bölünmez bütünlüğünü her türlü tehdit karşısında koruyacak yegâne siyasi kudretin temsilcileriyiz.
Bugün Milliyetçi Hareket Partisi’ne ve Cumhur İttifakı’na yönelik saldırılar, Türk milletinin kardeşliğine, devletimizin bekasına ve Cumhur İttifakı’nın sarsılmaz iradesine yönelmiş saldırılardır.
Dün manda heveslileri vardı, bugün aynı zihniyet başka maskelerle sahnededir.
Bilinsin ki bu aziz milleti ne mandacılar dize getirebilmiş ne de emperyalist kalemler susturabilmiştir.
Türk’ün kutlu yürüyüşünü, ne Londra’nın manşetleri ne de kendi koltuğuna oturamamış siyasetçilerin hezeyanları engelleyebilir.
Yolumuz açıktır.
Sözlerime son verirken; emeği geçen tüm dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle bir kez daha selamlıyorum.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!"