Çile çekmeyen, dünyaya muhabbet ve rağbet edenler bizim yusuf yüzlü, yunus sözlü ülküdaşlarımızı anlayamazlar.
Ali KUZENCİK yazdı
Çile çekmeyen, dünyaya muhabbet ve rağbet edenler bizim yusuf yüzlü, yunus sözlü ülküdaşlarımızı anlayamazlar.
Bizi ancak Allah’a, vatana, millete, üçhilal’e ve bozkurta aşık olanlar anlayabilir..
"Sevginin kantarı, fedakarlıktır." diyor
Hz. Mevlana’da.
Cevr-ü cefaya, naz ile ezaya tahammüldür sevgi... Şikayet erbabının, rahatlık düşkünlerinin sevgiden nasibi olamaz.
Hayatta dünyanın merkezinde olmak önemli değil… Bizi seven insanların kalbinin merkezinde olmak önemlidir.
Yaradılışı güzel insanın dilide güzeldir. Işık olma yolunda ışık saçar etrafına. Kainatın sadece bir zerresi olduğuna idrak etmiş tevazu sahibi gönüller rahmete, nimetlere şükreder.
Dava arkadaşlarına, gönüldaşlarına yol gösterirler tıpkı Taş Medreseli MAHMUT EREN ülküdaşımız gibi.
Kişiliğimizin oluşmasında önemli kilometre taşlarından biri olan rahmetli Dündar TAŞER büyüğümüzün dediği gibi;
“Ülkücülerin kanaatları sağlam, imanları bütün, fikirleri berraktır. Serttirler ama odun gibi değil elmas gibi pırıl pırıl.”
Sevdamız Ülkü Ocakları tarihinde gezmek “şiir içinde seyahat gibidir.”
Güzel bir Erzurum türküsünde Mükerrem Kemertaş der ki;
“Dün gece yar hanesinde
yastığım bir taş idi,
Altım çamur,üstüm yağmur,
Ama gönlüm yine de hoş idi.”
Biliriz ki…Onca çileye rağmen Taş Medreseli ülküdaşlarımız birlikte oldukları zaman;
-Yastıkları taş…
-Üstler yağmur…
-Altları çamur dahi olsa…
Bulundukları ruy-i zemin “gülistandır.”
Taş Medreseliler;
Rıza-yı bâri için mapushanelerde çile dergahlarında derviş sabrıyla yoğrulup yüksek bir iman ve derin tevekkül gösterenlerdir.
Taş Medreseliler;
İdam sehpalarına dimdik yürüyecek kadar korkusuz, cellatlarından helallik dileyecek kadar merhamet sahibi adamlardır.
Taş Medreseliler hala “şühedalı ve dualı bu kutlu davama ben daha olumlu neler katarım" derdindeler..
12 EYLÜL ÖNCESİNDE GENÇKEN YAŞLANMIŞTIK…
CİVAN ÜLKÜDAŞLARIMIZI KARA TOPRAĞA VERMEKTEN!
Şimdi çilekeş Taş Medreseli ülküdaşlarımızın bedenleri bir bir
“gül bahçesine” girercesine vatan toprağına.
Hani güzel bir Kerkük türküsünde der ya… “Alem şirin uykusunda iken”…Kavga yıllarımızda… Ankara’nın karanlık dar gecekondu sokaklarını, aydınlık geniş meydanlarını birlikte gezdiğimiz…Nice Yusuf yüzlü civan yiğitleri gönderdik sonsuzluğun sahibine, fotoğraflarını her gördüğümüzde gözlerimizden yaşlar süzülür...
“Geçti gitti hüsn-i ömrüm
GÜL-İZÂRI neyleyim,
Açtı, soldu tüm çiçekler,
LÂLEZÂRI neyleyim,
Kaçtı gece uykularım
ben HAZÂRI neyleyim,
Bir gönülde yatar na'şım,
ben MEZÂRI neyleyim.”
TAŞ MEDRESELİ Ülküdaşımız Mahmut EREN’i…Vefat yıldönümünde rahmetle anıyorum…Kabri nur ruhu şad mekanı cennet olsun…Türk Devletinin ve Milletinin varlığı daim olsun inşallah.
Mahmut Erenin karakterini tanımak için şu örnek çok şey ifade ediyor;
Erdal Eren, asker öldürmekten yargılanan ve asılması için yaşı büyütüldüğü iddiaaları ile idam edilen solcu genç Mahmut Eren’le aynı hücrede yatıyor.
Her gelen nöbetçi asker, asker katili olduğu iddia edilen Erdal Eren’nin ellerine joplarla defalarca şiddetle vuruyor. Erdal Eren bazen bayılıyor. Mahmut Eren onu tedavi ediyordu.
Bazen yeni gelen askerler Erdal Eren’i tanımayıp;
-Eren kim ulan buraya gelsin! diye çağırdığında olayın farkına varan Mahmut Eren;
“-Eren benim”deyip elini uzatıyor ve Erdal Eren’in yiyeceği dayağı bilerek kendisi yiyordu.
Koğuş ülküdaşları, niye onun yerine dayak yiyorsun dediklerinde;
- Çok küçük, çok işkence gördü dayanamıyor ve askeri öldürmediğini annesi babası üzerine yemin ediyor.
Daha sonrada Erdal Eren idama giderken bile “ben öldürmedim diye sayıklıyordu”!
Mahmut Eren işte böyle merhametli ve koca yürekli bir yiğitti.
Sırf boylu poslu ve gösterişli olduğu için Pol-Der’li polislerce hedef seçilen, yakalanıp zulüm ve işkence gören, buna rağmen suçlamaları kabul etmeyen ama sahte delillerle yıllarca yatan, idama mahkum edilen ve sonunda gerçekler anlaşılınca beraat eden bu yiğit ülkudaşımızı rahmetle anıyor, saygıyla hatırlıyoruz.
Dava ve ülkü arkadaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…Her vakit duamız odur ki;
HAK ETMEYENİ SEVDİRME BİZE YARABBİ…
50 yıllık tarihi ve siyasi tecrübemizle deriz ki;
Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Taşmedreseli Ülkü Ocaklının yüreğinde…Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….
Yürek başka birşey…Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde.
Çünkü…Bizim dünyamız;
GÜL ve BÜLBÜL..Gül alıp-gül satmak…Gülü gül ile tartmak.
Bülbülün feryadı gonca güle,
İnsanın sevdası bir tatlı dile.
Bu çizgiyi takip eden “Yusuf Yüzlü-Yunus sözlü” samimi ülküdaşlarıma Meram Bağlarından SELAM OLSUN
Ülkücü mücadelenin 1980 öncesine bazı çevreler tarafından Ülkücü Hareket’i “vurdulu kırdılı mücadele" denilmesi bizi ziyadesiyle müteessir etmektedir.
-İnsanlar vardır, tarihe yön verirler.
-İnsanlar vardır, tarihin önünde giderler.
-İnsanlar vardır, yaşarlarken de ölürlerken de tarih yazarlar.
12 Eylül öncesinin ülküdaşlarımız işte böyle güzel insanlardı.
Vatan şairi Namık KEMAL der ki;
FITRAT DEĞİŞİR SANMA,
BU KAN YİNE O KANDIR.”
O yılların hayali…dostluğu…yaşanmışlığı ve ülküdaşlığı;
CİHAN DEĞER.
Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.
Güzel bir Kerkük türküsünde söylendiği gibi "ALEM ŞİRİN UYKUSUNDA İKEN” Ankara Ocağı’ndaki arkadaşlarımla kavga yıllarımızda;
-Ankara'nın karanlık gecekondu sokaklarını,
-Geniş ve aydınlık meydanlarını ezberleyen,
-Ankara Emniyetini ve Karşıyaka Mezarlığını birlikte ‘komşu kapısı’ yaptığımız,
-Güler yüzlü yüzlü-güzel sözlü
Sevgili gönüldaşlarımın hem tatlı dilleri hem de babacan tavırları güzeldir.
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;
“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.!”
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER.
29 Aralık 2024
Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK