Tarih: 26.06.2025 23:40

MHP'li Ahmet Erbaş: "İklim değişikliğinde somut adımlar atmak zorundayız"

Facebook Twitter Linked-in

Milliyetçi Hareket Partisi Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Türkiye olarak iklim değişikliğiyle mücadelede daha güçlü ve somut adımlar atmak zorunda olduğumuzu söyledi.

İklim değişikliğinin, yalnızca çevresel bir sorun  değil, ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçları olan bir mesele olduğuna dikat çeken MHP Milletvekili Ahmet Erbaş “Önlem almazsak, ilerleyen yıllarda milyonlarca insan yerinden olacak, gıda fiyatları yükselecek, içme suyu kıtlığı yaşanacak ve en önemlisi insanlık ağır bir bedel ödeyecektir” diye konuştu.

MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

 

 

Doğamızı koruma sorumluluğumuz

"Sözlerime; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleriyle başlamak istiyorum: 'Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır.' Bu söz, çevremizi ve doğamızı koruma sorumluluğumuzun altını çizmektedir. Çünkü cennet ancak emekle, bilinçle ve vicdanla inşa edilir.

Bugün burada, hepimizi doğrudan ilgilendiren, yalnızca bizim değil, gelecek nesillerin de yaşamını şekillendirecek hayati bir konuyu ele almak için huzurlarınızdayım: İklim değişikliği.

Bilimsel veriler açıkça gösteriyor ki, dünyamız hızla ısınıyor. Küresel sıcaklıklar, sanayi devriminden bu yana ortalama 1.2°C arttı ve eğer acil önlemler almazsak, yüzyılın sonuna kadar bu artış 2.7°C'yi bulacak. Bunun sonucunda, doğal afetlerin sayısı ve şiddeti artarken, tarım, su kaynakları ve biyolojik çeşitlilik büyük tehdit altında kalacaktır.

Türkiye’deki, karbon emisyonu 1990 yılından bu yana yaklaşık 4 kat artırmıştır.

Her yıl ülkemizde yaklaşık 300 bin hektar orman yok olmaktadır.
Bu, İstanbul'un iki katı büyüklüğünde bir alanın yok olması demektir.

Su kaynaklarımız hızla tükeniyor

Ülkemizin su kaynakları hızla tükeniyor; 2030 yılına kadar su fakiri bir ülke haline gelmemiz öngörülüyor.

Kuraklık ve çölleşme, özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tarım ve hayvancılığı tehdit ediyor.

Dünyada her yıl 15 milyar ağaç kesiliyor. Ormanların yok olması, sadece oksijen kaynağımızı azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda karbon emilimini de engelliyor. 
Türkiye olarak iklim değişikliğiyle mücadelede daha güçlü ve somut adımlar atmak zorundayız.

İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir sorun  değil, ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçları olan bir meseledir. Önlem almazsak, ilerleyen yıllarda milyonlarca insan yerinden olacak, gıda fiyatları yükselecek, içme suyu kıtlığı yaşanacak ve en önemlisi insanlık ağır bir bedel ödeyecektir.

 

 

Krizin en derin katmanı, insanın iç dünyasındaki erozyon

Bu krizin en derin katmanı, insanın iç dünyasındaki erozyondur. Son 50 yılda insanlar değişti, yaşam şekilleri ve beklentileri daha maddesel bir hal aldı. 

İnsanoğlunun kalbindeki ve beynindeki bu erozyon tabiatın zarar görmesine sebep oluyor. Birbirlerine saygı ve sevgi duymayan bir nesilden, ağacı, hayvanı ve doğayı sevmesini nasıl bekleyeceğiz?

Günümüz dünyasında doğayı katledenler, ormanları talan edenler, meyvelikleri ve zeytinlikleri sökenler uzaydakiler değil, insanoğludur…

İlk önceliğimiz

Bizim ilk önceliğimiz kanun ve yönetmelik çıkarmak yerine insan ve insanlık olmalıdır. Tabiatı katledenleri öncelikle vicdan sahibi, çevre dostu ve bilinçli bireyler haline getirmemiz gerekir.
Eskiden şarkılarımızda “ağaçların altında” aşklar yaşanırdı... Bu gidişle yeni nesil şarkılar “plaza kapılarında yalnızım” diye başlayacak! Ormanlar azaldıkça sözler betonlaşıyor, melodiler kuraklaşıyor!

Ya gelecek ya felaket

Bugün, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğuyla hareket etmeliyiz.
Karar bizim! Ya hep birlikte sürdürülebilir bir gelecek inşa edeceğiz ya da sessizce felakete sürükleneceğiz.

Hepinizi bu mücadeleye ortak olmaya ve iklim değişikliğine karşı güçlü adımlar atmaya davet ediyorum."

MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş konuşmasının bu bölümünde seçim bölgesi Kütahya ve ilçelerinin sorunlarını aktardı.

Simav'daki jeotermal ülkemiz için cevher

Bugün size sadece bir küresel krizi değil, yerel bir sorunu da gündeme getirmek istiyorum.
Kütahya’nın Simav ilçesinde bulunan jeotermal enerji alanı, ülkemiz için cevher niteliğindedir.

Simav Belediyemiz, kar amacı gütmeden şehrin yüzde 95’ini jeotermal enerji ile ısıtmakta, dar gelirli yurttaşlarımıza ısınma desteği vermektedir. 

Aynı zamanda Simav’da jeotermal su ile seracılık yapılmakta, 500 dönüm serada yıllık 12 bin 500 ton organik domates, 3 bin ton da salatalık üretilmektedir. Bu kapsamda yıllık 200 milyon lira gelir elde edilirken, en az 500 kişi istihdam edilmektedir.

Simav’daki merkezi ısıtma sistemi sayesinde daha az kömür ve doğalgaz kullanılmaktadır.

Ancak gelin görün ki tüm bunlar göz ardı edilerek, Simav-Eynal-Çitgöl-Naşa beldelerinin de nokta bazlı hak sahibi olduğu bu sahada yeni sondajlar yapılmaktadır

Başarısız sondajlara dikkat 

Türkiye’de Jeotermal sondajlarda başarı oranı %90 iken, keşfedilmiş, bilinen bu sahada yapılan yeni sondajlarda %25 başarı elde edilmiştir.
Başarısız olduğumuz her sondaj için en az 30 milyon lira harcıyoruz. Kamu kaynağının israfının hesabını MTA’nın uyarılarını kulak arkası edenlere mi, yoksa hayatında hiç sondaj yapmamış danışmanlara mı sormak lazım.

Acilen reenjeksiyon kuyuları açmamız lazım. Çünkü
Rreenjeksiyon yapılmadığı için; kuyu üretim debileri her yıl saniyede 40 litre kayıp ile 540 litrelerden 190 litreye kadar düşmüştür.
Kuyu Statik seviyeleri son 6 yılda 50 metre düşmüştür.
Kuyubaşı sıcaklık değerleri 160 dereceden 100 derecelere düşmüştür.

 

 

İlk defa jeotermal sahada obruk oluştu

3 adet jeotermal sığ kuyunun üretimi durmuştur.
Ve bu yıl ilk defa jeotermal sahamızda obruk oluşmuştur.

Sıcaklık düşüyor, kuyular kuruyor, basınç azalıyor ve en kötüsü, milli servetimiz ve geleceğimiz hızla eriyor!
Simav’da açılacak yeni kuyular için ivedilikle MTA’nın yeni ve güvenilir bir saha belirlemesi gerekmektedir.

“Kuyular öncelikli ihtiyacımızdır”

Kütahya termal su şehridir. Reenjeksiyon kuyularının Gediz’de, Emet’te, merkezde bulunan Yoncalı ve Ilıca’da da açılması gerekmektedir. Bu bölgelerde kuyular öncelikli ihtiyacımızdır.
Boşa akan termal su mutlakabdeğerlendirilmelidir. Su, artık sadece bir doğal kaynak değil; savunma kadar stratejik bir başlıktır.
Bu nedenle, su yönetiminde kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmak, kayıpları asgariye indirmek ve geleceğimizi güvence altına almak için yerli ve entegre çözümlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.


İlgili tüm kamu kurumları ve karar alıcı yapılar tarafından ilk adım olarak mevcut su kayıp oranlarını açık yüreklilikle ve bilimsel bir gerçeklikle ortaya konulması gerekmektedir.

Mühendislerimizin geliştirdiği bilgi sistemleri desteklenmeli 

Tabloyu net görebilirsek, çözümlere ulaşabiliriz.
Ülkemize için yaşamsal öneme sahip bu stratejik alanda, birkaç uluslararası şirketin hazır çözümlerine bağımlı kalmak yerine, kendi mühendislerimizin geliştirdiği bilgi sistemlerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması elzemdir. Savunma Sanayimizde nasıl göğsümüzü kabartan, gurur duyduğumuz işler yapılıyorsa, bu alana da gençlerimizi yönlendirmemiz gerekmektedir.

Ancak yerli üretimle ve kurumsallaşmış bilgiyle şekillenen bir milli su yönetimi stratejisi bizi geleceğe taşıyabilir.

"Su tek elden yönetilmeli, israf önlenmelidir"

Bu arada Jeotermal yönetim; özel idare, kaymakamlık, belediye ve diğer kurumlar arasında parçalanmıştır. Bu   yönetim karmaşası, yatırımı ve sürdürülebilirliği engellemektedir. Su tek elden yönetilmeli, israf önlenmelidir."

Gençler üretimden çok garantili işlere yöneldi

Konuşmasında bir diğer önemli meselenin istihdam krizi olduğunu bildiren Ahmet Erbaş şöyle devam etti:

"Organize sanayi bölgeleri yatırım çekmeye çalışırken, sanayiciler çalışacak nitelikli eleman bulamamaktadır.
Ancak, belediye iştirak şirketlerine yapılan binlerce başvuru, gençlerin üretimden çok garantili işlere yöneldiğini göstermektedir.

Siyasi kaygılarla şişirilen belediye iştirakleri, özel sektörü ve sanayiciyi adeta rekabet edemez hale getirmiştir.

Belediye iştiraklerine personel alımı durdurulmalı

Yerel seçimlere 1 yıl kala belediye iştiraklerine personel alımı durdurulmalı, bu da yetmez; Bu şirketlerin kuruluş şekilleri, çalışacak personel sayısı ve bütçesi mutlaka ve mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Yalnızca çalışmadan personel istihdamı yapmak için kullanılan bu şirketlerin çoğu Belediye Bütçesinden yardım almaktadır. Bunun da mutlaka sıkı takibi yapılmalıdır. İş gücünün sanayiye yönlendirilmesi gerekmektedir! Türkiye'nin sanayi gücü, nitelikli işgücüyle büyür!

Gençlerimizi meslek liselerine yönlendirmemiz lazım. Bugün sanayimiz, esnafımız, iş adamlarımız çalışacak personel bulamazken, ortalık diplomalı işsizlerimizle doludur.

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır. “sözünü  bir kez daha hatırlatıyorum. Kaynaklarımızı koruyalım, tabiatımızı ve  çevremizi koruyalım gençlerimizi üretime yönlendirelim, geleceğimizi kurtaralım!”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —