MHP'li Özdemir: PKK'nın miadı dolmuş, kullanım ömrü bitmiştir

MHP

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, PKK’nın bundan öte gidecek yeri kalmadığını, miadının dolduğunu ve kullanım ömrünün bittiğini bildirdi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, PKK’nın bundan öte gidecek yeri kalmadığını, miadının dolduğunu ve kullanım ömrünün bittiğini bildirdi.
Özdemir, Kayseri'deki konuşmasında "Sayın Genel Başkanımız bu gerçeklerden hareketle, terör meselesini tamamen ortadan kaldırmak için son derece kararlı bir irade göstererek, PKK’nın lağvedildiğini, 1. Kongresinde alınan kararların geçersiz olduğunu ve örgüt üyelerinin tamamının teslim olunmasına yönelik çağrının yapılması gerektiğini söylemiştir" dedi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir’ine, Kayseri’de gerçekleşen “Bir ve Birlikte Hilal'e Doğru Türkiye Toplantıları” kapsamında yapmış olduğu konuşma şöyle:

 

"Değerli Dava Arkadaşlarımız, 
Saygıdeğer Misafirler, 
Muhterem Basın Mensupları, 
Bir ve Birlikte Hilale Doğru Türkiye Toplantıları temalı Kayseri merkezli düzenlenen, Nevşehir ve Kırşehir illerimizin katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantımıza hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. 
Sözlerimin hemen başında her birinize Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin selamlarını ve başarı dileklerini sizlere iletmekten kıvanç duyduğumu belirtmek isterim. 
Bugün burada paylaşacağımız görüşlerimizle Milliyetçi Hareket Partisi’nin güncel, genel ve gelecek zamanlar açısından sahip olduğu görüşleri hep birlikte değerlendirme imkânı bulacağız. 
Herkesin sustuğu, beklediği, atıl ve aciz kaldığı, buna karşın altını kartondan kahramanlık sergilediği bir dönemde Liderimizin izinde her daim cesaret, yüreklilik ve atılganlık gösteren Milliyetçi Hareket’in, Teşkilat İşleri Başkanlığımızın plan ve koordinasyonu ile Türkiye genelinde icra ettiği toplantılarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyoruz. 
Rabbimiz birlik ve beraberliğimizi pekiştirsin, başarılarımızı arttırsın ve ülkülerimizin peşinde ayağımızı her daim sabit kılsın. 
Yine bugünün anlam ve önemine binaen, hepimizin yetişmesinde üstün fedakârlıklar ve büyük gayretler sergileyen tüm öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. 
Kendilerine Cenabı Allah’tan hayırlı ve uzun ömürler niyaz ediyor, ahirete irtihal etmiş olanlara rahmet diliyorum.

 

 

Muhterem misafirler, 
Ülkemiz uzun yıllardan bu yana etnik ve mezhep temelli ayrımcılıkla muhatap kalınmak istenmektedir. 
Bir ve beraber olan aziz milletimiz bünyesine serpilmeye çalışılan nifak tohumlarıyla bir yandan milli beraberliğimize hedef alınırken, diğer yandan ülkemizin bütünlüğü de aynı şekilde hedef alınmaktadır. 
Aynı inanç, tasa, kıvanç, istikamet, vatan, bayrak, duygu ve aileyi paylaşan insanımız aynı gelecekte yaşamasın diye türlü uğraşlar hasım ülke ve çevrelerce Türkiye üzerinde kurgulanmaktadır.
Anadolu’yu Selçuklu sancağı altında beraber vatanlaştıran ve beraber mahsuldar kılan, sonrasında bu coğrafyada çok sayıda beylik ve hatta imparatorluk dahi kuran, ardından vatanı kurtararak yeniden Türkiye Cumhuriyeti ile şahlanan aziz milletimiz üzerinde kurgulanmaya çalışılan habis senaryolara karşı her daim mücadele ettik.
Şartlar ne olursa olsun, herkesin bitti dediği yerde büyük Türk milleti olarak irademizi ortaya koyduk, el ele, sırt sırta, omuz omuza vererek ayağa kalktık.
Birlik ve beraberliğimizi sergilenen tüm oyunlara rağmen koruduk.
Bizi birbirimize kırdırmaya çalışan tüm tezgâhları bozduk.
Bizi birbirimizin yüzüne dahi bakamaz hale getirecek tüm uğraşları boşa çıkardık.
Ayrılmadık, ayrışmadık, hep birlikte Türk Milleti ve Türkiye olduk.
Şimdi yeni bir yüzyıla girdik.
Kıyamete kadar yaşatmaya yeminli olduğumuz ve daha da büyütme hedefini taşıdığımız Türkiye Cumhuriyeti ile daha huzurlu, güçlü, mutlu ve mesut yarınlara erişmeyi murat ediyoruz. 
Ortaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı hedefimizin gaye ve gerekçesi de budur.
Böylesine büyük bir vizyon ve ülkü ile yolumuza devam ederken, artık Türkiye’de terör gündemini tamamen ortadan kaldırmanın vakti gelmiştir.
Daha fazla kucaklaşarak, daha fazla birbirimize tutunarak ve daha fazla birbirimizden destek alarak gücümüzü çok daha ileri seviyeye taşıyacak bir gelecek tasavvur ediyoruz.
Birliğin rahmetini aziz milletimizin her bir ferdiyle yaşayalım ve yaşatalım istiyoruz. 
Bunun için önümüzde duran sosyal ve toplumsal gerçeklikleri dikkate almak ve bu gerçeklikler ışığında istikametimizi tayin etmek durumundayız.

 


Yıllardan bu yana, bir yandan kimi Avrupa ülkelerinin, diğer yandan ABD’nin doğrudan ve dolaylı yoldan desteklediği terör belasına mahkûm olmadığımızın bilinmesi lazım. 
1979 yılında Diyarbakır’ın Fis köyünde ilk kongresini yapan PKK terör örgütü, dört parçalı sözde kürdistan hedefini benimsemişti. 
1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla da silahlı terör eylemi ve propaganda sürecine koyularak bir başka uğraşa daha başlamıştı.
Aradan geçen yıllar boyunca pek çok ülkenin de desteğini alan PKK terör örgütü, bugün gelinen aşamada Türkiye topraklarından tamamen temizlenmiştir.
Irak’ın kuzey bölgesindeki mevcudiyeti kahraman ordumuzun Pençe harekâtları ile sona erdirilmiştir. 
Suriye’de ise IŞİD ile mücadele bahanesi altında ABD tarafından desteklenmeye devam edilmektedir. 
Bu desteğe rağmen, Irak ve Suriye kuzeyi boyunca uzanan sahada bir terör devleti kurulması projesi de akamete uğratılmıştır. 
Bu gelişmelerin tamamı, PKK terör örgütü ile ilgili siyasi, diplomatik ve güvenlikle alakalı hususların bütünüdür. 
Dolayısıyla PKK terör örgütü ortaya koyduğu hiçbir hedefinde başarılı olamamıştır, bundan sonra da olması mümkün değildir. 
Ne var ki Türkiye’yi doğrudan hedef almaya gözü kesmeyenler, PKK/PYD terör örgütünü kullanarak kirli ve karanlık emellerini Ortadoğu bölgesinde hayata geçirmek istemektedir.
İsrail’in Gazze ile başlayıp, Lübnan ve Suriye ile devam eden saldırganlığında asıl maksadın bölge ülkelerinden toprak koparmak olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu yolda da ABD ve İngiltere’nin desteği ile hareket etmektedir.
Şimdi gelinen aşamada iki ana konu dikkatimizden kaçmamaktadır.
Bunlardan ilki İsrail’in geride bıraktığımız günlerde sınırımızın hemen yanı başındaki Suriye’nin İdlip bölgesini hedef alması olmuştur.
Dikkat edilirse İsrail’in gerçekleştirdiği bu saldırılar sınırımıza sadece 40-50 km mesafededir.
İkinci husus ise yine İsrail yönetiminin Suriye’deki PKK/PYD’li teröristlere vatandaşlık vermeyi planladığına dair açıktan yapılan beyanatlar ve gündemdir.
Yıllardan bu yana üstümüze saldıkları teröristleri efendileri nihayet sahiplenirken, bu durumun Türkiye’ye yönelik ne derecede büyük bir güvenlik riski oluşturduğu ortadadır.
ABD tarafından her türlü askeri imkânlarla eğitilip donatılan PKK/PYD terör örgütü, Davut Koridoru adı verilen bir alanla Suriye sahası üzerinden İsrail’e bağlanmaya çalışılmaktadır.
Bu durum Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulması ve bölünmesi demektir.
Dolayısıyla Ortadoğu’daki savaş koşulları yakın vadede hiç olmadığı kadar şiddetlenme ve bölgenin tamamına yayılma eğilimine sahiptir.
Arzu Mevud yani vaat edilmiş topraklar safsatası için boyut ve derinliği arttırılmış yeni bir plan devreye sokulmak istenmektedir.
İşte bu şartlar altında terörle mücadeledeki kararlı duruşumuzla beraber, iç bünyemizdeki birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirme mecburiyetimiz vardır.
Çünkü dışardan yönelen tehdit ve tehlikelere karşı iç bünyemizin göstereceği güçlü ve iradeli duruş, bölgedeki tüm karanlık hesapları ters yüz edebilecektir.
Bunca yıl terör belasından çok canımız yandı, çok çektik, çok emek ve kaynak harcadık ama bir gün olsun mücadeleden asla geri durmadık. 
Gelinen aşamada Türkiye Cumhuriyeti’nin kudret ve kuvvetinin nelere kadir olduğu her çevre nazarında görülmüştür.
PKK’nın da bundan öte gidecek yeri kalmamıştır. 
Miadı dolmuş, kullanım ömrü bitmiştir. 
Sayın Genel Başkanımız bu gerçeklerden hareketle, terör meselesini tamamen ortadan kaldırmak için son derece kararlı bir irade göstererek, PKK’nın lağvedildiğini, 1. Kongresinde alınan kararların geçersiz olduğunu ve örgüt üyelerinin tamamının teslim olunmasına yönelik çağrının yapılması gerektiğini söylemiştir.
Terör anlayışının Kürt kardeşlerimizle yan yana getirilemeyeceği hakikatinin, muhataplarınca paylaşılması huzurlu ve güçlü bir gelecek için ön koşullarımızdan bir tanesidir.
Bir ve beraber yola çıktığımız Kürt kardeşlerimizle omuz omuza yeni yüzyıla girelim, daha fazla kenetlenelim, beraber yaşayalım, ülkemizi de beraber yönetelim istiyoruz. 
Etnik ve mezhep temelli ayrımcılığın Türk Milleti’nin büyük bir aile olduğu gerçeğinden hareketle tamamen sonlandırılması elzemdir.
Aynı pınarın gözü olduğumuz Alevi kardeşlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni sahiplenelim, birlikte her alanda ve her makamda hizmet edelim muradı taşıyoruz. 
Bu gayemizdeki maksat hâsıl olduğu takdirde toplumsal ayrışmanın, yönetimde kaynaşma ve bütünleşmeye vesile olacak hukuki ve siyasi bir neticeyi doğurabilmesini hedefliyoruz.
Bunu başardığımızda Türkiye sadece ayrımcılığı, şiddeti ve terörü yenmekle kalmayacak, sınırlarını taşan bir kudrete sahip olarak çok daha büyük bir güce ve potansiyele ulaşacaktır. 
Kaldı ki Cumhuriyetimizi kuran kadroların temel ideali de buydu.
Misakı Milli Mülkü Millettir, Millet ise Türk’tür anlayışımız; tarih, coğrafya ve sosyolojik gerçeklerle birleştiğinde Hatay’ın güneyinden Halep’le devam edip Süleymaniye’ye kadar uzanan bir sahadaki koşullar yeniden değerlendirilmek durumunda kalacaktır.
Tarihte kader birliği yapmış olanlar, gelecek için de aynı kararlılığı gösterecek cesaret, basiret ve iradeye sahiptir. 
Milliyetçi Hareket’in amacı işte bu anlayışı hayata geçirebilmektir.

Değerli Misafirler,
Binlerce yıllık tarihe sahip bir milletiz. 
Bu birikimin içerisinde de nice dönemler var ki, insanlığın gidişat ve idaresinde Türk Milleti olarak büyük sorumluluklar üstlenmişizdir. 
Böylesine engin ve yüce bir birikime sahip olan başka bir millet dünya üzerinde bulunmamaktadır. 
Kimse Türk Milleti kadar devlete ve geniş bir coğrafyada yaşama iradesine de sahip olmamıştır. 
Her dem ve dönemin koşullarını doğru değerlendirip, o koşulları lehimize olacak şekilde yönlendirme başarısı göstermemiz, bu sürekliliğin en temel sebebidir.
Bu sebeple insanlık tarihinin her kritik başlangıç noktasında mutlaka bir Türk mührü vardır. 
Aksini iddia etmek akla, mantığa ve hakikate aykırı bir tasavvurdur. 
Bu iddia da bulunanlar ya art niyetli ya da tahammülü olmayanlardır. 
Her yönden değişim ve dönüşümün gözlemlendiği 21. Yüzyılda da Türk Milleti olarak, son devletimizle her alanda yaşanan gelişmelere karşı ayak uydurmakla kalmayıp, olay ve gelişmeleri dönüştürücü ve geliştirici bir etkiye sahip olma sorumluluğumuz vardır.
Devleti kuran ve kurtaran fikrin temsilcileri olarak Türk Milliyetçilerinin önünde olan temel vazife de işte budur. 
Sadece kendi iç gündemimiz değil, yakın yahut uzak coğrafyada yaşanan her bir gelişmeyi Türk Milliyetçileri olarak Türkçe okumak ve Ankara merkezli şekillendirmek durumundayız. 
Başkaları gündelik hesaplar içerisinde boğulabilir ama biz bu kadar sığ düşünemeyiz. 
Birileri siyasi kaygı ve oy hesabı ile hareket edebilir ama biz bu kadar basit kaygılara kapılamayız. 
Kimileri bugünü kurtarmak için yaşayıp rüzgâra göre yön tayin edebilir ama biz böylesi bir acizlik gösteremeyiz. 
Milliyetçi Hareket Partisi herkesin yılgınlık gösterdiği yerde Türk Milleti’ni ayağa kaldıran, diğerlerinin rehavete kapıldığı yerde Türk Milleti’ne ufuk çizen, bayağılığın ve sıradanlığın hâkim kılındığı iklimde çığır ve çağ açan bir mirasa sahip olarak hareket etme sorumluluğuna sahiptir.
Türk Milleti’nin adı sanı yok olmasın diye gece uyumadan, gündüz oturmadan sürekli gayret etme vazifesi hepimizin omuzlarındadır.
İçerisinde bulunduğumuz çağı, Türk ve Türkiye yüzyılı yapma irademizi işte bu anlayışla ve Liderimiz Devlet Bahçeli’nin işaret buyurduğu ilke, ölçü ve hedefler hiyerarşisi içerisinde şekillendireceğiz.
Çoğu kimsenin bizi anlamakta güçlük çektiklerini ifade etmesi bu yüzden bizim nazarımızda tabidir. 
MHP’yi anlayabilmek ve anlamlandırabilmek için yüksek vasıflı Türk idealinin ne olduğunu kavramak gerekir. 
Allah’a hamdolsun ki işte böylesine değerli, kıymetli ve eşsiz kadrolar olarak yolumuza devam ediyoruz.
Türkiye üzerinde hesap kuranların, her defasında gelip çarptıkları ve oyunlarının boşa çıktığı gerçeklik işte budur.
Şimdi dünyada yeni bir genel savaşın ayak sesleri duyulurken, insanlığın aradığı huzur ve adil yaşamın koşullarını da Türk Devletleri Teşkilatı ve İslam ülkeleri arasındaki işbirliğini daha da arttırarak daha ileri bir seviyeye taşımayı amaçlıyoruz. 
Cumhur İttifakının gösterdiği bu azim, dünyada mazlumların umut ettiği bir iklimin vasat bulması içindir. 
Asla şüphemiz yoktur ki bu hedefimizi de gerçekleştirecek, daha adil bir küresel nizamı hayata geçirmek için Türkiye olarak, güç merkezlerinden bir tanesi olma sorumluluğu ile yerine getireceğiz.
Biz bu iradeyi gösterirken Cumhur İttifakı’nın taşıdığı anlamı kaldıramayıp hazmedemeyenlerin boş söylemler ve vaatlerle gündemi oyalama ve siyasi çıkar elde etme hesaplarında olduğunu da çok açık bir şekilde görüyoruz.
Bugünün CHP’sine baktığınızda 2028 yılında yapılacak seçimler için şimdiden birbirine düşen ve açıklarını da yine bizzat tarafların kendilerinin kamuoyuna ifşa ettiği gelişmelere şahit oluyoruz
Küresel ekonomik buhranın getirdiği zorlukları hep birlikte göğüslemiş ve vatandaşımızın sıkıntılarını aşması için Cumhur İttifakı yoğun bir uğraş verirken, CHP ise elde ettiği belediyeler aracılığı ile vur patlasın çal oynasın anlayışıyla kamu kaynaklarını har vurup harman savurmaktadır.
Konser adı altında düzenlenen etkinliklerle fahiş harcamalar yapan CHP’li belediyelerin, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere türlü yolsuzluklarla yine belediyelerin parasını hiç ettikleri görülmektedir.
İsraf dağları aşmış, harcamalar vatandaşa hizmete gitmemiştir.
Kesilen fahiş faturalarla birileri zengin edilmiştir.
CHP’nin boynuna asılı israf ve yolsuzluk düzeni nereye gitse yakasını bırakmayacaktır.
Yoksulluk edebiyatı yapan bu isimlere bakın, her biri pahalı ve gösterişli yaşam sürmektedir.
Bunun aziz milletimizin vicdanında asla yeri yoktur.
Yine mecliste gurubu bulunan bir başka siyasi parti olan İP’in de hali CHP’den farklı değildir.
Terör belasını sonlandırmak isteyen partimize karşı bühtan dolu sözlerle basit ve tirajikomik yaklaşımlar sergileyen bu partinin de hüsranlı bir sona ulaşmasına ramak kalmıştır.
Bunu bildiklerinden yalan ve iftira ile yol alıp günü kurtarma telaşıyla vakit doldurmaktan öteye gidemiyorlar.
Günden güne eriyen, kandırıldıklarını ve aldatıldıklarını anlayan çok sayıdaki vatandaşımız neredeyse her gün İP’ten istifa etmektedir.
Milliyetçi Hareket’in sicilinde Allah’a hamdolsun zerre kadar bir yanlışlık ve bozukluk yoktur.
Allah’ın izniyle kıyamete kadar da olmayacaktır.
Çünkü biz her zaman önce ülkem ve milletim diyen erdemli ve kutlu bir davanın neferleriyiz.
Ancak bugün bize laf yetiştirmeye kalkan İP’in sicilinde ise şehidin kendisine hakaret, kız kardeşine küfür etme hadsizliği ve alçaklığı vardır.
İşte aramızdaki fark bu kadar sade ve sarihtir.
Onlar menfi kaygıda, biz ise vatan sevdası ve insan saygısındayız.

Muhterem Misafirler,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak gayemiz 21. Yüzyılda Kızılelma’ya milletimizi ulaştırabilmektir.
Bunun için terör sorunundan sonra, ikinci sırada geldiğini düşündüğümüz devletimizin yapısal sorunlarının aşılması diğer bir önceliğimizdir.
2018 yılında hayata geçirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ülkemiz siyasi istikrarını tesis etmiş ve yapısal sorunların aşılmasında muazzam bir güce erişmiştir.
Şimdi odaklandığımız husus sistemin tüm kurum ve kurallarıyla daha da sağlıklı hale gelmesidir.
Bunun için darbe döneminden kalma anayasanın değiştirilmesi ve toplumsal uzlaşı ile yeni, sivil ve kapsayıcı bir anayasanın yapılmasıdır.
MHP yeni anayasa konusundaki çalışmalarını tamamlamış, ittifak ortağımız AK Parti ile paylaşmış ve meclis zemininde yürütülecek çalışmalar için her türlü duruma hazır hale gelmiştir.
Temennimiz, milletçe bu yüzyıldaki hedeflerimizi ve ihtiyaçlarımızı karşılayacak yeni anayasanın hayata geçmesidir.
Bir yandan yönetimde yaptığımız reformlarla devletimizin kudret ve imkânını geliştirirken, diğer yandan milletçe sergileyeceğimiz kenetlenme, toplumsal uzlaşımızı yeni anayasa ile güvence altına alacaktır.
İdeal devlet ve ideal gelecek tasavvurunda insanlığın önüne ideal bir nizam koyabilmek için bunu başarmak durumundayız.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak adil bir küresel düzeni inşa etme zorunluluğu taşıdığımız ortadadır.
İnsana insanca bir yaşam sunma ülkümüz sadece belli bir bölgeyi yahut alanı değil tüm cihanı kapsamaktadır.
Doğuda gün doğusundan, batıda gün batısına kadar, insanlığın ayak bastığı her yerde huzur, barış ve istikrarı hâkim kılmak istiyoruz.
İşte bizim Kızılelmamız budur.
21. Yüzyılda Türklüğün Kızılelması tüm cihandır.
Ve mutlaka bu hedefimizi başaracağız.
Dünyada her mazlum, zulme uğradığında gözünün ilk aradığı ülke Türkiye ise, sığındığı en emniyetli liman Türk Milleti’nin şefkat dolu bağrı ise ve daha önemlisi zulme karşı tüm cihanda en gür şekilde yankılanan ses Türkçe duyuluyorsa, sahip olduğumuz yüksek ve büyük potansiyelin ne olduğunu iyi anlamak durumundayız.
Bu kutlu ve şerefli yolda, önümüze olmadık engeller çıkardılar ve çıkarmaya da devam edecekler ama hepsini aşacağız.
İftira, yalan ve karalamalarla bizi yıldırmaya ve oyalamaya çalıştılar ve çalışacaklar ama irademizden dönmeyeceğiz.
Türlü tuzak ve habis senaryolarla hedefimizden şaştırmak istediler ve isteyecekler ama sebatımızı bozamayacaklar.
Çünkü bizler ülkücüyüz.
İnanmış ve adanmış dava insanlarıyız.
Tarihin her dönemine mührünü vurmuş, Allah ve Resulünün yoluna gönlünü, gayretini, gündüzünü, gecesini, geleceğini koymuş, hiçbir dünyalık nimete aldanmamış kadrolarız.
Biz Milliyetçi Ülkücü Hareketiz.
Biz Türklüğün teminatıyız.
Biz Türk Milleti’nin varlığının garantisi, umudu ve ümidiyiz.
Rabbimiz çıktığımız bu kutlu yolda yardımını bizlerden esirgemesin.
Emeklerimizi heba etmesin, ülkülerimizi gerçekleştirebilmeyi nasip eylesin.
Vatanımızı mamur, insanımızın başını her daim dik eylesin.
Hepinize teşriflerinizden ötürü ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!"