MHP Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef, "Yozgat’ta olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında doğayla barışık, verimli ve yerli odaklı maden üretiminin önünün açılmasını temenni ediyorum. Her taşın altındaki kıymeti bilerek, ama her ağacın gölgesine de sahip çıkarak bu süreci yürütmeliyiz" dedi.
Sedef, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, maden varlıklarımızın millî bir anlayışla, çevreye saygılı biçimde, katma değerli ürünlere dönüşecek şekilde değerlendirilmesini savunduklarını ifade etti.
MHP Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef'in 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1.nci bölümü üzerine MHP Grubu adına TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşma şöyle:
"Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin temel amacı, madencilik faaliyetlerinin çevreye duyarlı, insan sağlığını gözeten, hukuki güvenceye kavuşmuş, verimli ve sürdürülebilir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Bu doğrultuda madencilik yapılan alanların rehabilitasyonuna ilişkin hükümler getirilmekte, izin süreçlerinde öngörülebilirlik artırılmakta, arama ve işletme faaliyetlerinin daha nitelikli yöntemlerle gerçekleştirilmesi teşvik edilmektedir.
Madencilik faaliyetleri, sadece ekonomik bir sektör değil; aynı zamanda egemenliğin, üretim bağımsızlığının ve stratejik gücün de göstergesidir. Doğal kaynaklarını işleyemeyen, dışarıdan maden ithal eden bir ülkenin kalkınması da tam bağımsızlığı da eksik kalır.
Bu nedenle bizler, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, maden varlıklarımızın millî bir anlayışla, çevreye saygılı biçimde, katma değerli ürünlere dönüşecek şekilde değerlendirilmesini savunuyoruz.
Ancak bu üretim sürecinde insan ve çevre faktörünün dışlanması, göz ardı edilmesi mümkün olamayacaktır. Bu yasa teklifiyle birlikte özellikle maden sahalarında yapılacak rehabilitasyon çalışmalarının yasal bir zemine kavuşturulması, verilen taahhütlerin yerine getirilmesi için ilave önlemler alınması, milletimizin vicdanını rahatlatacak, sektörün ise geleceğini güvence altına alacaktır.
Unutmamak gerekir ki doğa, bize miras değil; emanet edilmiştir. Hem üretmek hem korumak mümkündür. Asıl olan da budur.
Tarım ve hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın en büyük endişesi
Hem seçim bölgem Yozgat hem de tüm üretken şehirlerimizde, tarım ve hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın en büyük endişesi, maden faaliyetlerinin doğal dengeyi bozması, verimli tarım arazilerine zarar vermesi, yeraltı sularını kirletmesi gibi risklerdir. Bu nedenle özellikle rehabilitasyon hükümlerinin hayata geçirilmesi, çevresel etki değerlendirme süreçlerinin daha titizlikle yürütülmesi büyük önem taşımaktadır.
Anadolu’nun bağrında yer alan Yozgat’ımızı temsilen burada bulunan bir milletvekili olarak şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Biz toprağın kıymetini, yeraltı kaynaklarının bereketini de, ormanların, derelerin, yaylaların değerini de çok iyi biliriz. Ne üretimden vazgeçeriz, ne doğamızdan… İşte bu dengeyi sağlayacak yasal düzenlemelere her zaman destek veririz.
Stratejik rezervlerimiz titizlikle tespit edildi
Zaten Cumhur İttifakı döneminde madencilik alanında atılan adımlar, ülkemizin yer altı kaynaklarına yeniden sahip çıkma kararlılığının somut göstergesi olmuştur. Özellikle yerli ve milli kalkınma hedefleri doğrultusunda yapılan maden aramalarıyla, stratejik rezervlerimiz titizlikle tespit edilmiş, ekonomimize katma değer sağlayacak büyük potansiyeller gün yüzüne çıkarılmıştır.
Enerji bağımsızlığımıza katkı sunan bu çalışmalar, aynı zamanda istihdamı artırmış, yerli üretimi güçlendirmiştir. Maden arama teknolojilerinde yapılan yatırımlar ve çevreye duyarlı yaklaşımlar, Türkiye’yi bu alanda örnek gösterilen ülkeler arasına taşımıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin liderliğinde yürütülen bu çalışmalar, Türkiye Yüzyılı vizyonunun asli yapı taşlarındandır.
Enerji alanında bir tarih yazılıyor
Son yıllarda ülkemiz enerji alanında bir tarih yazmaktadır. Karadeniz’de keşfedilen doğalgaz rezervi ve Güneydoğu’da bulunan yeni petrol sahaları, enerji alanında tam bağımsız Türkiye hedefimize giden yolda dev birer adımdır. Sakarya Gaz Sahası’ndan çıkarılan yerli gazın milletimizin hizmetine sunulması, enerji arz güvenliğimiz açısından bir dönüm noktası olmuştur.
Aynı şekilde Gabar Dağı’nda günlük 100 bin varile yaklaşan üretim kapasitesine ulaşan petrol keşifleri, yıllardır ithalatla karşılanan bu alanda artık Türkiye'nin söz sahibi olduğunu göstermektedir. Bu başarılar, güçlü siyasi iradenin, yerli mühendisliğin ve aziz milletimizin inancının ürünüdür.
Teklifte yer alan izin süreçlerinin sadeleştirilmesi, yatırımcıların önünü açacak bürokratik engellerin kaldırılması, kazanılmış hakların korunması da önemlidir. Çünkü ülkemize yatırım yapan, arama ve işletme ruhsatı alarak yasal zeminde faaliyet gösteren girişimcinin hakları da, bu ülkenin hukuk güvencesi altındadır. Ancak bu yatırımcıların da çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirmesi, verdikleri taahhütleri eksiksiz hayata geçirmesi esastır.
Milliyetçi Hareket Partisi, üretimden ve milli sermayeden yana
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, üretimden yana, milli sermayeden yana, çevreye duyarlı bir kalkınmadan yana tavrımızı her zaman sürdürdük, sürdürmeye de devam edeceğiz. Özellikle son yıllarda dünya genelinde artan enerji ve maden savaşları, bize gösteriyor ki yerli üretim ve yerli kaynak kullanımı artık sadece ekonomik bir tercih değil, bir varoluş meselesidir.
Maden arama ve işletme faaliyetlerinde yüksek teknoloji kullanımı, verimlilik esaslı projeler, yerli mühendisliğin ve bilimsel bilginin desteklenmesi de atılması gereken adımlar arasında yer almalıdır. Bu anlamda, teklifin arama faaliyetlerini nitelikli hale getirmeye yönelik hükümleri, ülkemizin yeraltı zenginliklerini daha sağlıklı ortaya koyması açısından önemlidir.
Yasa teklifinde yer alan düzenlemeler, hukuki güvenliği artıracak, çevresel ve toplumsal hassasiyetlere duyarlı, aynı zamanda ekonomik yatırımı teşvik eden bir çerçeve sunmaktadır. Elbette ki uygulama safhasında da bu hassasiyet titizlikle sürdürülecektir.
Bu vesileyle, Yozgat’ta olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında doğayla barışık, verimli ve yerli odaklı maden üretiminin önünün açılmasını temenni ediyorum. Her taşın altındaki kıymeti bilerek, ama her ağacın gölgesine de sahip çıkarak bu süreci yürütmeliyiz."