Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Feti Yıldız, terörün Türkiye'ye maliyeti konusunda değerlendirmelerde bulundu. Yapılan çalışmalara göre, PKK terörünün toplam ekonomik maliyeti yaklaşık 1.8 trilyon doları aştığını bildiren Yıldız, “Bu meblağ, ülkenin uzun vadeli kalkınma projelerine aktarılabilecek devasa bir kaynağın terör nedeniyle harcanmak zorunda kaldığını göstermektedir” dedi.

Bu kaynak kaybının, alternatif senaryolar üzerinden değerlendirildiğinde, Türkiye’nin sanayi ve ulaştırma altyapısında önemli fırsat maliyetlerine yol açtığına dikkat çeken MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: 

TERÖRÜN EKONOMİK MALİYETİ

“Gazi Mecliste 2026 Yılı Bütçe görüşmeleri yaptığımız bu günlerde bir kez daha hatırlayalım;
Terörün ekonomik maliyeti, doğrudan bütçe yükleriyle sınırlı değildir. 
Güvenlik operasyonları, askeri harcamalar, altyapı tahribatı ve yatırım ertelemeleri dışında, sermaye akışlarının azalması ve turizm gelirlerindeki kayıplar da bu maliyete dahildir.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yapılan çalışmalara göre, PKK terörünün toplam ekonomik maliyeti yaklaşık 1.8 trilyon doları aşmaktadır;  
Bu meblağ, ülkenin uzun vadeli kalkınma projelerine aktarılabilecek devasa bir kaynağın terör nedeniyle harcanmak zorunda kaldığını göstermektedir.

ÖNEMLİ FIRSAT MALİYETLERİ

Bu kaynak kaybı, alternatif senaryolar üzerinden değerlendirildiğinde, Türkiye’nin sanayi ve ulaştırma altyapısında önemli fırsat maliyetlerine yol açmıştır. 
Örneğin aynı maliyetle yüzlerce köprü, hızlı tren hattı, baraj, hastane ve okulun inşa edilebileceği hesaplanmıştır. 
Dolayısıyla, terörle mücadele sadece güvenlik meselesi değil, aynı zamanda kalkınma politikalarının sürdürülebilirliğiyle doğrudan bağlantılı bir ekonomik sorundur.
Terörün ekonomik etkilerinin yalnızca makro düzeyde değil, mikro ölçekte de ciddi sonuçları bulunmaktadır. 

GELİR DAĞILIMI EŞİTSİZLİĞİ

Bölgesel yatırımların azalması, işsizlik oranlarının artması ve tarımsal üretimin düşmesi, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde gelir dağılımı eşitsizliğini artırmıştır.
Bunun sonucu olarak, sosyal refah göstergeleri ulusal ortalamanın gerisinde kalmış; genç nüfus arasında umutsuzluk, işsizlik ve göç eğilimi artmıştır .
Terör eylemleri, nüfus hareketleri üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. 1990’lı yıllarda yoğunlaşan terör saldırıları sonucu yüz binlerce insan kırsal alanlardan kent merkezlerine göç etmek zorunda kalmıştır.

KONTROLSÜZ NÜFUS ARTIŞI

Bu göçler, kentlerde kontrolsüz nüfus artışına ve plansız yerleşim alanlarının oluşmasına yol açmıştır. 
Özellikle Diyarbakır, Mersin, Adana ve İstanbul gibi şehirlerde yaşanan hızlı göç, altyapı hizmetleri, sağlık ve eğitim sistemleri üzerinde ciddi baskı oluşturmuştur.
Kentlere göç eden nüfusun büyük bir kısmı gençlerden oluştuğundan, istihdam ve eğitim politikalarında yapısal dönüşüme duyulan ihtiyaç artmıştır. 
Bu süreç, klasik sosyolojik yaklaşımların da ötesinde, kültürel adaptasyon sorunlarını beraberinde getirmiştir. 

KÜLTÜREL ÇATIŞMALAR

Kırsal geleneklerin kentsel yaşamla çelişmesi, kültürel çatışmaları ve sosyal uyum sorunlarını doğurmuş; toplumsal bütünleşmenin önünde engel oluşturmuştur.
Bu dönüşüm, aynı zamanda kent yoksulluğunu derinleştirmiştir. Kentlere yönelen bu zorunlu göçler, informal sektörün genişlemesine ve kayıt dışı istihdamın artmasına yol açmış; bu da sosyal güvenlik sistemine ek yük getirmiştir.
Böylelikle terör, sadece güvenlik ve ekonomi alanında değil, sosyal adalet ve toplumsal eşitlik alanlarında da sistemik etkiler yaratmıştır.”