“Atsız’ın Ardından Yarım Asır:” Nihal Atsız anıldı
“Atsız’ın Ardından Yarım Asır: Nihal Atsız” başlıklı program, İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile başlatıldı. Yapılan kısa sunuşun ardından şiir dinletisine geçildi. Nihal Atsız’ın edebî ve fikrî dünyasını yansıtan sinevizyon gösterimi katılımcılarla buluşturuldu. Program, konuk konuşmacının değerlendirmeleriyle sürdürüldü ve kapanış bölümüyle tamamlandı.
Etkinlikte Nihal Atsız’ın şiirlerinde coşkunun, romanlarında ise gizemli bir dünyanın öne çıktığı vurgulandı.
Millet sevgisi ve ülkücülük anlayışının sanatsal bir çerçevede ele alındığı ifade edildi. Atsız’ın edebî üretiminin estetikle birlikte güçlü bir fikrî duruşu da yansıttığı dile getirildi.

Program kapsamında Hukuk Fakültesi öğrencisi Yusuf Katkat tarafından şiir dinletisi sunuldu. Konuk MHP MYK Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Bahadır Bumin Özarslan’ın konuşmasında, Nihal Atsız denildiğinde akla gelen tarihsel ve fikrî olaylar ele alındı. Bu bağlamda 3 Mayıs Türkçülük Olayı üzerinde duruldu.
Konuşmada Atsız’ın hayatına dair önemli dönüm noktalarına yer verildi. 1905 doğumlu olan Atsız’ın, akranlarının büyük bölümünden farklı olarak Latin alfabesiyle erken yaşlarda tanıştığı aktarıldı.
Babasının görevi nedeniyle yaşamının yalnızca İstanbul ile sınırlı kalmadığı, Türk-İtalyan Savaşı sürecinde yeniden İstanbul’a dönüldüğü ifade edildi. Eğitim hayatında, İtalyan öğrencilerle yaşanan tartışmaların fikrî gelişiminde belirleyici olduğu dile getirildi.

Atsız’ın genç yaşına kadar öğrendiği yabancı diller, derslerdeki başarısı ve bitirme tezinin dikkat çektiği vurgulandı. Edebiyat eğitiminin yanı sıra öğretmenlik eğitimi aldığı ve çift diplomaya sahip olduğu belirtildi. Üniversite döneminde yaşanan bir mesele sonrasında okuldan uzaklaştırıldığı, ardından Malatya ve Edirne’de öğretmenlik yaptığı aktarıldı.
Atsız tarafından çıkarılan “Orhun” dergisinde edebî metinlerin yanı sıra bilimsel çalışmalara da yer verildiği ifade edildi. Bir dönem özel okullarda öğretmenlik yaptığı, ilerleyen yıllarda Türk kamuoyunda tanınacak isimlere ders verdiği aktarıldı. Bu isimler arasında Attilâ İlhan’a da değinildi. Aynı dönemde Nejdet Sancar’ın da öğrenciler üzerinde kalıcı izler bırakan bir eğitimci olduğu belirtildi.
“Orhun” dergisinin kapatılmasının ardından benzer çizgide “Orkun” dergisinin çıkarıldığı, bu mecrada tarih, edebiyat ve güncel politik meselelerin ele alındığı ifade edildi. Açılan ⚖️ davalar ve yargı süreçleri sonrasında Atsız’ın iş bulmakta zorlandığı, bu dönemde “Bozkurtların Ölümü” romanının kaleme alındığı dile getirildi. Atsız’ın vefatından önce yakın çevresine “Bozkurtların” üçüncü cildini yazma isteğini dile getirdiği bilgisi paylaşıldı.
Atsız’ın Türklük anlayışının zaman içinde değişim gösterdiği, soy temelli yaklaşımın ilerleyen yıllarda ideal ve zihinsel duruşla yeniden tanımlandığı ifade edildi. İnsan ile hayvan arasındaki farkın 🌟 ülkü kavramıyla açıklandığı görüşüne yer verildi. İslamiyetin Türkler için millî bir din olarak ele alındığı, ancak Türk olmanın dinî bir zorunlulukla sınırlandırılmadığı aktarıldı.
Konuşmada Nihal Atsız’ın edebiyatçı ve tarihçi kimliği birlikte ele alındı. Günümüzde bu iki alanı aynı ölçüde temsil eden isimlerin azlığına dikkat çekildi. Atsız’ın cirit, kılıç oyunu ve binicilik gibi alanlara ilgi duyduğu Türk müziğini dikkatle dinleyen bir isim olduğu ifade edildi.
Atsız’ın Türk tarihine bütüncül bir bakışla yaklaştığı, 16 Türk Devleti tezine karşı çıktığı ve Türk devlet geleneğinin bu sayının çok ötesinde olduğu görüşünü savunduğu aktarıldı. Türkiye Devleti’nin kuruluşunu 1040 yılına bağlayan yaklaşımına ve bu konudaki makalesine değinildi. Yeniçerilere yönelik eleştirilerinin, Türk ordusunun kökenlerinin çok daha eski bir tarihe dayandığı düşüncesiyle temellendirildiği ifade edildi.