Hadi gelin Canlar Büyük Selçuklu Veziri ile ilgili bir fincan bilgi vereyim…Yazı uzadı diye bana kızmassınız değil mi?
NİZÂMÜLMÜLK’DEN ALTIN ÖĞÜTLER:
“SULTANIN KÖPEĞİ SULTANDAN
DAHA TEHLİKELİDİR…ÇÜNKÜ
SULTAN ISIRMAZ AMA KÖPEĞİ ISIRABİLİR”
-Herkese kifayeti, fazileti ve liyakati ölçüsünde bir makam buyrulmalıdır.
-Birlikte çalıştığı kişilerin sadâkâtını önceleyen yönetici, günü kurtarır; liyakatini önceleyen ise tarihte kalıcı izler bırakır.
-Hükümdarlığa en çok yaraşan kişi kalbinde adaleti barındırıp,hanesinde dindarların ve alimlerin huzur içinde kaldıkları, adamlarının Allah korkusu taşıyan Müslüman ve vicdanlı oldukları kişidir.
-Bilginler, “Liyakatli ve denenmiş köle, bin oğuldan daha iyidir,” demişlerdir…
-Oğul babasının ölümünü, öteki ise efendisinin yücelmesini ister.
-Sultanın köpeği sultandan daha tehlikelidir. Çünkü sultan ısırmaz ama köpeği ısırabilir.
-Hükümdarlığını kaybetmiş bir sultana “İktidarını neden kaybettin?” diye sorulunca, şöyle dedi:
-Kuvvetime aldanıp istişareden kaçındım, yeteneksiz insanlara büyük görevler verdim. İnsanların ihtiyaçları ile ilgilenmedim.
-Hakk Teala rızası halka yapılan ihsan ve onlar arasında yaygınlaştırılan lütuf ile sağlanır.
-Tebaanın hayır duası daimi olunca o memleket ayakta kalır ve her geçen gün gelişir.
-Din işlerinin tetkiki, farz ve sünnetlerin muhafazası, Allahû Teâla’nın buyruklarının icrası, din ulemasına ihtiram ve geçimlerini beytülmâlden temin ve tayin, zahit ve dervişleri aziz tutmak padişahların üstüne vaciptir.
-Emirül-mü’mînin Ömer Hattab radiyallahu anh şöyle buyurur:
“Memleketi yıkıma sürükleyip, raiyyeti perişan eden en büyük şey padişaha ulaşmaktaki zorluktur. Buna mukabil padişaha erişmek kolaylığı halk için en büyük saadettir.
-Halkın zahmetsizce hükümdara bu kadar kolay ulaştığını gören memurlar ve ummâl ayağını denk alarak raiyyete zorbalık yapamazlar, halktan muayyen vergi dışında bir şey alamazlar.”
-Eğer padişah adil ve meselelere vâkıf olaydı, atadığı kadı da doğru dürüst olurdu, kadının nizamsızlığından hükümdarın pek ihmalkâr olduğunu anladım.
-Herkes liyakatine göre değerlendirilmelidir.
Kişide aranması gereken şey;
MAL, MÜLK DEĞİL, HÜNERDİR.
-Soyu sopu belli olan kimseler varken devlet vazifesi ne idüğü belirsiz olanlara verilmemelidir.
-Devletin bekası icin,ehil olmayan kimselere iş buyrulmamalıdır.
-Her işin bir adamı, her mekânın bir sözü vardır.
-Hums çarşısının duvarını adaletle yükselttiğinde, yolları da korku ve zulümden arındırıp tertemiz ettiğinde ortaya çıkacak yapının çamur ve tuğlaya ihtiyacı yoktur.
-Bilmezler ki etekten parça almakla yen yamanmaz!
-Cihan hükümdarının haftada
iki gün haksızlığa ve gadre uğrayanları huzuruna çağırıp onları bizzat kendisinin dinlediği haberi memlekette yayılınca zalimler dehşete kapılır…
-Şükürsüzlük eldekini de götürür.
-İçleriyle dış görünüşleri, hâlleriyle kâlleri birbirine taban tabana zıt olan tayfadan Muhammed Mustafa aleyhisselamın dinine daha beter düşman yoktur.
-Unvanlar alabildiğince artmış durumdadır. Bir şeyin sayısı arttıkça değeri düşer ve saygınlığı azalır.
-Meselelerde istişare yoluna gitmek kişinin güçlü muhakemesinden ileri gelir.
-Bir meseleye ilişkin herkesin malumatı olabilir. Lakin birisi konuya daha fazla vâkıf, bir başkasının mevzuyla ilgili bildikleri daha yüzeysel, bir diğeri sahip olduğu ilmi icra etmemişken bir başkası aynı ilmi tatbik ve tecrübe imkânı bulmuş olabilir.
-Güzel ve yalan haber tıpkı bir ok gibidir. Bu oklardan birisi hedefini bulduğunda gönlümüz günbegün dostlara karşı soğuduğu için onları çevremizden uzaklaştırırken hasımlarımızı kendimize daha da yaklaştırırız.
-Sonra bir bakarsın ki kısa bir zamanda başımıza düşman kesilen dostların yerine düşmanlar çöreklenir.
-Ardından mülkümüzde telafisi imkânsız hasarlar vücuda gelir.
-Devlet adamı zulmetmemeli, vazifelendirdiği adamların zulmedip etmediğini de bilmelidir.
-Yoksa mazlumların ettiği ah, eninde sonunda dönüp kendisini bulacaktır.
Yönetenlere Uyarılar:
-İşleri ehline verin,
-Sık istişare edin,
-Denetleyin,
-Kamu malına sahip çıkın,
-Dalkavuğa teşvik etmeyin,
-Dünyayı bilin.
Hz. Muhammed aleyhisselam istişareye ihtiyaç duyduktan sonra diğer insanların istişare etmemesi söz konusu bile olamaz.
Velhasıl memleketin çivisi oynayınca işler rayından çıkar.
Okuyup ta madde madde özetini çıkardığımız Nizamülmülk’ün (1018-1092)/SİYASETNAME” adlı eserinden…
Hadi gelin Canlar Büyük Selçuklu Veziri ile ilgili bir fincan bilgi vereyim…Yazı uzadı diye bana kızmassınız değil mi?
Hadi seminere başlayalım:
Ankara’nın tarihi fakültenin (DTCF) ve yine ders verilen tarihi anfilerinden aldığımız tedrisat ile... Hocalarımızın
kıymetli eserlerinden biliriz ki…
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu her ne kadar TUĞRUL BEY ve ÇAĞRI BEY Kardeşler olsa da bu devletin CİHANŞÜMUL vizyona sahip bir devlet olmasında NİZÂMÜLMÜLK’ün varlığı inkar edilemez.
NİZAMİYE Medreseleri adıyla İslâm dünyasında ilk müstakil üniversiteyi kurdu. 10 şehirde yükselen bu medreseler, bütün Müslüman medreselerine numune teşkil etti. Avrupalılar da üniversitelerinde, bu sistemi örnek aldılar.
Nizâmülmülk'ün devlet adamlarına nasihatlerini ihtiva eden “SİYASETNÂME” kitabı meşhurdur. Aynı zamanda hadis âlimi idi. Ehl-i sünnetin güçlenmesine çok hizmet etmiş;bu yolda hayatını vermişti.
Onun özellikle “Siyâsetnâme’si” Büyük Selçuklu Devleti’nin teşkilatlanmasında önemli bir rol oynadığı gibi kendisinden sonraki dönemlerde de istifade edilen bir eser olmuştur.
Sultan Melikşah’ın devlet yönetimiyle alakalı bir eser yazma yarışması düzenlemesi üzerine bu eserini kaleme alan Nizâmülmülk, bu sırada 70 küsur yaşındadır ve birikimiyle Melikşah’ı etkilemeyi başarır.
Kitabının herkes tarafından okunmasını tavsiye eden Nizâmülmülk, bu sayede din ve devlet işlerinin daha kolay idare edileceğini savunur.
Sultan Alp Arslan kendisinden sonra tahta geçecek kişi olarak Melikşah’ı vasiyet etmesinden başka, Nizâmülmülk’ün de onun veziri olmasını istemiştir. Nizâmülmülk bu dönemde de gerek tecrübesi gerek bilgisiyle çok faydalı çalışmalar yapar.
Nizâmülmülk’ün faaliyetlerinin şüphesiz en büyüklerinden biri, onun BÂTİNİLER’e karşı verdiği mücadelede karşımıza çıkar.
Alamut Kalesi’ni ele geçiren Hasan Sabbah, Selçuklu hâkimiyetini yıpratıcı faaliyetleri de bizzat buradan yönetiyordu.
Korku ortamı oluşturmak veya kendisine engel olduğunu düşündüğü kişiyi ortadan kaldırma konusunda oldukça rahat davranan Hasan Sabbah’a karşı Nizâmülmülk, verdiği mücadeleyi bir kaç sahada aynı zamanda devam ettiriyor ve Müslümanların başına bela olan bu yapılanmayı kökünden kazıma niyeti taşıyordu.
Bâtınîler’e karşı verilen mücadelenin belki de en önemli ayağı ise fikri mücadeledir. Zira Hasan Sabbah’ın kurduğu yapı her ne kadar bir terör örgütü idiyse de bir fikre de sahiptir ve bu fikir sayesinde halktan ikna edebildiği kişilerle kendisine destekçi bulur.
Nizâmülmülk tarafından kurulan Nizâmiyye Medreseleri de işte tam da burada hayati bir önem kazanır ve buradan yetişen alimlerle Hasan Sabbah’ın savunduğu tezin aslında ne kadar da köksüz olduğu ispat edilmeye çalışılır.
Gazzâlî bu dönemde Nizâmiyye Medresesi’nde müderristir ve Bâtınîlik ile ciddi bir mücadele içerisindedir.
Her ne kadar 1092 yılında Nizâmülmülk’ün Hasan Sabbah’ın bir fedâisi tarafından şehit edilmesi bu yapının ilerlemesi önündeki büyük bir engeli kaldırmış, Selçuklu hakimiyetindeki topraklar Bâtınî dehşetine en şiddetli şekilde muhatap olmuş olsa da, aslında bu sadece eylem düzeyinde kalmış, Nizâmülmülk’ün kurduğu sağlam fikir ile bu topraklarda Bâtınîlik ektiğini biçemez bir hale gelmiştir.
Bunun da şüphesiz en müşahhas örneği çeşitli alanlarda inşa ettirdiği pek çok eser yanında Nizâmiyye Medreseleri’dir.
Nizâmülmülk’ün bu ilim merkezlerini inşa etmesindeki sebep, Hasan Sabbah’la mücadele edilmesi gibi devlet otoritesi lehine bir faaliyet olmaktan çok daha köklü bir amaca hizmet eder.
Zaten bu medreselerin en muhteşemi olan Bağdat Nizâmiye Medresesi Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi’nin ele geçirdiği tarihten daha önce açılarak, hizmete başlamıştır.
Nizâmülmülk’ün Hasan Sabbah’a karşı verdiği mücadelede, ulemânın gönlünü çoktan kazanmış olmasının şüphesiz önemli bir yeri vardı.
Ulemânın;
“Nizâmülmülk’ün devleti alimlerin devletiydi” denilmesi önemli bir gerçeği yansıtır.
Nizâmülmülk, problem çıkmasını önlemek veya meydana gelen bir problemin daha da büyümesini engellemek amacıyla gerekli müdahelelerde bulunmaktan çekinmezdi.
Nizâmülmülk’ün Büyük Selçuklu’nun bir cihan devleti olmasında onlarca yıl süren hizmetleri, hayati önemi hâiz çalışmaları kendisinin maalesef gözden düşmesini engelleyememiş, yapılan kimi tahrikler dolayısıyla Melikşah’la aralarının açılmasına yol açmıştır.
Kendisini vezirlikten azletme tehdidinde bulunan Melikşah’a ise o, “böyle bir durumda devletinin de yıkılacağını” söyleyerek devlet içerisindeki önemli konumunu belirtmiştir.
Herhangi bir azl durumu gerçekleşmemiş olmakla birlikte Bâtınîler tarafından öldürülen ilk devlet adamı olan Nizâmülmülk sonrası oluşan boşluk, kendisini gerçekten de haklı çıkarmıştır.
Nizâmülmülk’ün şehit edilmesinden kısa bir süre sonra vefat eden Melikşah sonrası, uzun sürecek bir saltanat mücadelesi de başlamış oldu.
* Mülk’e yani Devlete Nizam veren Büyük Vezir Nizâmımülk’ün
(Hasan bin Ali) kabristanın bulunduğu türbe ve çevresi gecekonduya dönüşmüş.!
Mezhep farklılığından dolayı Şia İran’ın ilgisizliği üzerine Türk Dışişleri ve TİKA harekete geçmeli.!
6-Eylül-2024
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK