Özarslan: Suriye Kürtleri 'bağımsızlık ilân etme kozu' ele geçirdi

Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Bahadır Bumin Özarslan, Suriye'de yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Özarslan: Suriye Kürtleri
GÜNDEM 13.03.2025 05:38:00 0

Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Bahadır Bumin Özarslan, Suriye'de yaşanan gelişmeleri değerlendirerek yapılan anlaşma ile SDG-YPG'nin, temsilcisi olduğu Suriye Kürtleri bakımından, bir "bağımsızlık ilân etme kozu" ele geçirdiğini bildirdi.

SDG-YPG ile Suriye Yönetimi arasında yapılan anlaşmada birçok önemli konu olduğunu belirten Dr. Özarslan Suriye Kürtleri için 2. maddede kullanılan "Suriye'nin yerli topluluğu" ifadesine dikkat çekti. Birleşmiş Milletler bildirisiyle yerli halklara tanınan kendi kaderini tayin etme yani self determinasyon hakkı tanındığını bildiren MHP MYK Üyesi Dr.Bahadır Bumin Özarslan “Suriye'de kurulacak yeni düzende, yerli halk statüsü verilen ve SDG-YPG tarafından temsil edilen topluluk, siyasal anlamda ayrı bir halk olarak kabul edilme ve yönetimde de ayrı bir özne olarak temsil edilme hakkı kazanmıştır” dedi.

 


 

MHP MYK Üyesi Dr.Bahadır Bumin Özarslan şunları söyledi:

"Suriye'de SDG-YPG ile Suriye Yönetimi arasında yapılan anlaşma üzerine konuşulması gereken bir çok konu olduğu görülmektedir. Benim dikkat çekmek istediğim konu ise Suriye Kürtleri için 2. maddede kullanılan "Suriye'nin yerli topluluğu" ifadesidir.

"Yerli topluluk" tabiri ile kast edilen aslında, "yerli halk" statüsüdür. Uluslararası hukukta, bağlayıcı bir yerli halk tanımı yoktur. Bununla birlikte, yerli halkların hakları üzerine kabul edilmiş önemli bir bildiri söz konusudur.

BM Genel Kurulu tarafından 2007 yılında kabul edilen bildiride, yerli halkların hakları düzenlenmiştir ki bunlardan biri de yerli halklara tanınan kendi kaderini tayin etme (self determinasyon) hakkıdır.

BM Şartı ile birlikte ilk kez bir uluslararası belgede düzenlenen ve her halkın sahip olduğu belirtilen kendi kaderini tayin etme hakkı, sömürgelerin bağımsızlaşması süreciyle sınırlı tutulmuştur. Ayrıca bu hak, hiçbir ülkenin ülke bütünlüğü aleyhine işletilemez.

Bununla birlikte uluslararası hukuk öğretisinde, ağır zulme uğramak veya ırkçı-ayrımcı bir politika ile ötekileştirilerek yönetim organlarından uzak tutulmak gibi bazı gerekçelerle bu hakkın kullanılabileceği görüşü de bulunmaktadır.

Her ne kadar yaygın kabul görmese de bahsi geçen gerekçelerle bu hakkın sömürge coğrafyaları dışında da hayata geçirilmeye çalışıldığı muhtelif örnekler hâlâ bulunmaktadır. Dolayısıyla Suriye yönetimi ile SDG-YPG arasında yapılan anlaşma, bu yönüyle dikkat çekicidir.

Bir başka deyişle Suriye'de kurulacak yeni düzende, yerli halk statüsü verilen ve SDG-YPG tarafından temsil edilen topluluk, siyasal anlamda ayrı bir halk olarak kabul edilme ve yönetimde de ayrı bir özne olarak temsil edilme hakkı kazanmıştır.

"İç kendi kaderini tayin etme hakkı" olarak bilinen bu hakkın yanında SDG-YPG, ileride bir iç savaş veya çatışma çıkması durumunda, yerli halk statüsünden kaynaklı olarak "dış kendi kaderini tayin etme" hakkını da kullanabilecektir.

Bu ise ağır zulme uğramak veya ırkçı-ayrımcı bir politika ile ötekileştirilmek ya da benzeri bir sebeple bağımsızlık ilân edebilmek demektir. Yani anlaşma ile SDG-YPG'nin, temsilcisi olduğu Suriye Kürtleri bakımından, bir "bağımsızlık ilân etme kozu" ele geçmiş olmaktadır.

 

Her ne kadar anlaşmanın uygulama esasları belli olmasa da SDG-YPG silahlı güçlerinin Suriye Ordusu içinde bir bütün olarak ve sadece Fırat'ın doğusunda yer alması, kendi kaderini tayin etme hakkının silah yoluyla ileride kullanılmasında alt yapıyı oluşturacaktır.

Anlaşmanın bu yönüyle değerlendirilmesi, büyük önem taşımaktadır. Zira bu statü, yazılacak yeni Suriye anayasasında da yer alırsa işaret ettiğimiz hak, anayasal statü de kazanacaktır. Bu durumda, Suriye Türklerinin de aynı statüye sahip olma hakkı, gündeme getirilmelidir.

2015 yılından itibaren görsel ve yazılı medyada dile getirdiğim ve 2018 yılında da uzunca bir yazı ile ifade ettiğim gibi Suriye Türkleri, Araplar ile birlikte, o coğrafyanın kadim topluluğudur. Bu sebeple yerli halk niteliği taşımaktadırlar.

Sonuç olarak söz konusu gelişmeler ışığında, 10 yıldır ifade ettiğim üzere, Suriye Türklerinin yeni Suriye Anayasası'nda kurucu bir unsur olarak açıkça belirtilmesi ve yerli halk olarak ayrı bir statüye sahip olması bir mecburiyet hâline gelmiştir.

Aksi bir durumda, böylesine kaotik ve potansiyel yakın tehditler içeren bir coğrafyada, Suriye Türklerinin varlığı risk altına girecektir. Böylesi bir risk de Türkiye'nin güvenliği bakımından aynı oranda bir tehdit anlamına gelecektir.

Ayrıca mevcut anlaşma, bu yönüyle aynı zamanda Suriye'nin ülke bütünlüğü bakımından da ciddi bir tehdit içermektedir. Sözün özü, Suriye'de yapılan anlaşma ile ilgili yapılan değerlendirmelerde, işaret ettiğim hususlar ve ilgili etkenler de göz önünde bulundurulmalıdır."

Ankara/www.ucuncusayfahaber.com.tr 

Haberi Sesli Oku

YAZARLAR