Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Başdanışmanı 25-26.Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı Prof.Dr. Ruhi Ersoy, 24 Nisan 1915 olaylarına dair düşüncelerini paylaştı.
Prof.Dr. Ersoy, Türkiye'nin, yıllardır süregelen tartışmalar içinde konuya ilişkin olarak arşivlerini ilgililere açmaya hazır olduğunu, yine bu konuda başta Ermenistan olmak üzere her ülkenin meseleye aynı şeffaflıkla yaklaşmasını istediğini, ancak bugüne kadar karşılıksız kaldığını söyledi.
Prof. Dr. Ruhi Ersoy "Türk milletinin tarihinin hiçbir döneminde karanlıkta kalmış, utanç duyacağı, hesabını veremeyeceği bir alan/dönem yoktur. Tarihimizin her dönemi ile yüzleşmek bir yana, onu başımızın üstünde büyük bir gururla taşıyoruz ve ömrümüz boyunca da taşımaya devam edeceğiz" dedi..
MHP Genel Başkan Başdanışmanı 25-26.Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı Prof.Dr. Ruhi Ersoy, şunları kaydetti:
"Arşivleri açma çağrıları bugüne kadar karşılıksız kalmıştır"
Hangi milletten, hangi dinden olursa olsun objektif bir gözle bakan herkes bilir ki; Türklerin binlerce yıllık devlet kültürünün hiç bir döneminde bırakın "soykırımı", hiç bir canlıya zarar vermemek üzerine kurulmuş köklü bir devlet geleneği, ahlâki bir millet yapısı vardır.
Türkiye Cumhuriyeti, yıllardır süregelen tartışmalar içinde konuya ilişkin olarak arşivlerini ilgililere açmaya hazır olduğunu, yine bu konuda başta Ermenistan olmak üzere her ülkenin meseleye aynı şeffaflıkla yaklaşmasını istemekte iken, bugüne kadar karşılıksız kalmıştır.
Buna rağmen başta ABD olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde faaliyette bulunan Ermeni lobilerinin etkisiyle, Türk milletine ve dönemin Türk devletine hak etmediği bir “kara çalınmak” istenmektedir. Aynı "kara" daha 1919-1921 yıllarında da çalınmak istemiş, ancak tutmamıştır.
Özellikle Türkiye’den Malta Adası’na götürülen pek çok aydın ve siyasetçi İngiliz Kraliyet Savcılığı tarafından yapılan yargılama sonucunda Ermeni meselesinden de beraat etmişlerdir. Olaylar üzerinden kısa bir süre sonra yapılan yargılamalarla 1915 hadiseleri incelenmiştir.
"Sözde “soykırım” olarak nitelendirilen hadiseler kesinlikle gerçek dışı"
Döneme ilişkin başta İngiliz ve ABD arşivlerinden de yararlanılarak yapılan, tarafsızlığı ve hukuki meşruiyeti tartışmalı olan bu yargılamalar bile göstermiştir ki bugün sözde “soykırım” olarak nitelendirilen hadiseler kesinlikle gerçek dışıdır.
Diğer taraftan 1. Dünya SAvaşı'nda Türk Ordusu milleti ve devleti adına cephede ölüm kalım savaşı verirken, Hınçak ve Taşnak Ermeni terör örgütlerinin organize ettiği “Ermeni İsyanı” baş göstermiş, cephe gerisinde sivil halka Ermeni çeteler tarafından katliamlar yapılmıştır.
Konuya ilişkin objektif çalışmaları bulunan ve alanında önemli bir otorite olarak gösterilen ABD’li tarihçi Justin McCartiy; “Ermeni İsyanı’nın asıl merkezinin askeri stratejik noktalar olduğuna işaret ederek, bunların seçimlerinin tesadüflere bağlanamayacağını" belirtmiştir.
Ermeni partilerinden olan Taşnaksutyun’un bildirisine dikkat çekti
Daha Osmanlı Devleti savaşa girmemişken, Taşnaksutyun yayınladığı bildiride; “Ya biz ya da onlar!.Dünya bu felaketten kurtulmalı, evrenin rahatlığı ve sükuneti için Türk ulusu ortadan kaldırılmalıdır. Bizler başımız dik ve zafere olan inancımızla beklemekteyiz." demiştir.
Dönemin en önemli Ermeni partilerinden olan Taşnaksutyun’un bu bildirisi bile tehcire neden olan hadiselerin zeminini anlaşılması için yeterlidir. Ayrıca yaşanan pek çok acı hadise tehciri zorunlu kılmıştır. Gerektiğinde tehciri uygulayan ilk ve son ülke de Türkiye değildir.
Dünya Savaşı’nda ABD ile Japonya arasında çatışmalar başladığı zaman; ABD, Pasifik kıyısında bulunan Japon asıllı vatandaşlarını, güvenlik nedeniyle Wyoming, Colorado, Arkansas ve California çöllerine nakletmiştir.
Bu nakil öncesinde, Japonların herhangi bir eylemi olmamasına rağmen, ABD tarafından potansiyel tehlike olarak görülmüşler ve böyle bir nakile, diğer bir ifadeyle tehcire maruz kalmışlardır. Söz konusu nakil sırasında binlerce Japon hayatını kaybetmiştir.
Sözde Ermeni soykırımını tanıyan ülkelerin tarihlerinde utanç duyulacak gerçekler var
Başta ABD olmak üzere, sözde Ermeni soykırımını tanıyan ülkelerin tarihlerinde utanç duyulacak gerçekler vâki iken, Osmanlı’nın son derece haklı gerekçelerle ve dönemin şartları içinde başarı ile gerçekleştirdiği tehciri "soykırım" olarak nitelendirmeleri kabul edilemez!
Türk milletinin tarihinin hiçbir döneminde karanlıkta kalmış, utanç duyacağı, hesabını veremeyeceği bir alan/dönem yoktur. Tarihimizin her dönemi ile yüzleşmek bir yana, onu başımızın üstünde büyük bir gururla taşıyoruz ve ömrümüz boyunca da taşımaya devam edeceğiz.
"Hamâset ve siyaset yerine; hakikatin safında yer alamamaları onlar adına utançtır"
Diğer taraftan, gerek geçmiş dönemlerde gerek şimdi “sözde soykırımı” varmış gibi gören, göstermeye çalışan sözde siyasetçi, akademisyen, sanatçı, gazeteci gibi unvanlarının arkasına sığınan çürük zihniyetli vatandaşlarımızı da (!) görüyoruz.
Türk vatandaşı olupta, Türk ve Türkiye düşmanlığını açıkça ifade edemeyenlerin, Ermeni lobileri ile aynı noktada buluşmaları onlar adına acınası bir durumdur. En azından böylesi hassas bir konuda hamâset ve siyaset yerine; hakikatin safında yer alamamaları onlar adına utançtır.
Son olarak; devletimizin bekâsı için o günkü idarecilerimizin büyük bir basîret ve dirâyetle uyguladıkları tehcir sayesinde bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır ve ilelebet var olacaktır.
Bedel ödeyen tüm geçmişlerimize rahmet olsun.
Ermeni tehcirinin tarihi 27 Mayıs 1915
Erhan Afyoncu hocamızın şu değerlendirmesiyle bu dizini tamamlamak gerekirse
“ Her 24 Nisan geldiğinde ortalığı Ermeniler'in asılsız iddiaları kaplar. Bu yüzden birçok kişi Ermeni tehcirinin 24 Nisan'da başladığını zanneder.
Hâlbuki Ermeni tehcirinin tarihi 27 Mayıs 1915'tir. 24 Nisan ise Ermeni komitelerinin kapatılması ve ileri gelenlerinin bir kısmının tutuklanma tarihidir.
Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı'na kadar olan dönemde 40 civarında isyan çıkardılar. Birinci Dünya Savaşı'nda Rus ordusu ile doğuda yapılan savaşları fırsat bilip, bağımsızlık için son adımı atmak üzere harekete geçtiler. Osmanlı ordusunun iaşe ve ikmaline büyük zarar verdiler.
Ayrıca çeteler kurarak sivil Türkleri öldürmeye başladılar.
Osmanlı yönetimi bütün uğraşmalarına karşılık Ermeni teröristlerin saldırılarını durduramayınca 24 Nisan genelgesini çıkararak komiteleri kapattı ve komitelerle bağlantısı tespit edilenlerin bir kısmı tutuklandı.
24 Nisan tutuklamaları esnasında çatışma meydana gelmediği gibi Ermeni ileri gelenlerine yönelik öldürme olayı da olmamıştı.
Ancak komitelerin lider kadrolarının tutuklanması, muhtemel bir genel isyanın etkisiz ve lidersiz kalmasına yol açmıştı.
İlber Ortaylı hocamızın söylediği gibi” 1915 Ermeni Tehciri, ihtimal dahilindeki bir isyana karşı düşünülmüş bir tedbir değildir. 1915’teki zorunlu göç kararı, fiilen ortaya çıkan isyana ve düşman ordusuyla işbirliğine karşı alınan ve günün şartları içinde kaçınılmaz olan” karardır”