Prof.Dr. Ruhi Ersoy'dan Türkiye'de sistem tartışmalarına tokat gibi Belçika analizi

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Başdanışmanı, 25-26. Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve AHBV Ünv. Öğretim Üyesi Prof.. Ruhi Ersoy, Belçika'daki federal sistemle ilgili önemli tespitlerde bulundu.

Prof.Dr. Ruhi Ersoy
GÜNDEM 6.06.2024 23:47:00 0

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Başdanışmanı, 25-26. Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve AHBV Ünv. Öğretim Üyesi Prof.. Ruhi Ersoy, Belçika'daki federal sistemle ilgili önemli tespitlerde bulundu.

Türkiye'deki sistem tartışmalarına katılanlara tokat bir örnekle cevap veren Prof.Dr. Ruhi Ersoy “Avrupa’nın merkezinde bulunan ve 11 milyonluk bir nüfusa sahip olan bir ülkeyi dahi istikrarsızlığa iten bu yönetim şekli, buna benzer sistemleri destekleyenler tarafından iyi analiz edilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

MHP Genel Başkan Başdanışmanı, 25-26. Dönem MHP Osmaniye Milletvekili ve AHBV Ünv. Öğretim Üyesi Prof.. Ruhi Ersoy'un sosyal medya hesabından izlenimleriyle ilgili olarak yaptığı paylaşım şöyle:

"Dünkü Brüksel:

Tarihte "kötü insanlar" denilince aklımıza genellikle Hitler, Stalin veya Kazıklı Voyvoda gibi kişiler gelir.
II. Leopold ise genellikle akla gelmeyen bir isimdir  Leopold II, babası I. Leopold'un unvanını alan ve 1885'ten 1908'e kadar 44 yıl hüküm süren Belçika'nın ikinci kralıydı. 
Kongo'ya hiç gitmemesine rağmen 10 ila 15 milyon insanın ölümünden ve sakat kalmasından sorumludur.

Kurduğu kauçuk ve fildişi şirketi yöneticileri, köylüleri acımasızca çalıştırmış, isyan edenlerin el ve ayaklarını kesmiştir. Kesilen el ve ayakların çoğunlukla küçük çocuklara ait olduğu ortaya çıkmıştır. 

Arkasında sömürülmüş ve katledilmiş bir toplum ve yok olmaya yakın bir fil nüfusu bırakmış olan kral, söz konusu şirket sayesinde kendisine dev bir kanlı servet sağlamıştır.

Bugünkü Brüksel !

Brüksel’den Türkiye’ye Avrupa’nın baktığı gözle veya Avrupalının gözlüğü ile değilde Türk’e göre baktığınızda işin renginin çok farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Öncelikle Türkiye’de daha çok demokrat olunacağı düşüncesiyle, daha fazla karar alma mekanizmalarını çeşitlendirmek hatta koalisyonlara fırsat vermek için Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı hükümet etme sistemi ve %5O+1 tartışmaları yapılırken isterseniz Avrupa Birliği Parlamentosunun bulunduğu Belçika/Brüksel nasıl bir kriz ona bakalım. Türkiye bu gerçeklikten nasıl bir ders çıkartmalı verilere dayalı, nesnel bir şekilde değerlendirmeye çalışıp takdiri değerli okurlara bırakalım:   

Çift dilli devlet, Federal sistem ve Belçika gözlemlerimiz

Belçika Krallığı, 1831 Anayasasıyla üniter devlet yapısıyla kurulmuş olmasına karşın, yirminci yüzyılda yapılan anayasal reformlar ile birlikte daha federal bir yapıya yönelmiştir.

İlk değişiklik okullar ve kamu kuruluşlarında gerçekleşmiştir. 1930’lu yıllarda Flamanlara ana dilinde eğitim hakkı tanınmış ve bu bölgedeki kamu kuruluşları çift dille çalışmaya başlamıştır. 1970 yılında, Brüksel'deki Felemenkçe ve Fransızca konuşan topluluklar arasındaki sivil çatışmanın sonrasında, hükümet “üniter devlet yapısı ve işleyişinin işlevsiz hale geldiğini” açıklamıştır. 

Yeni anayasa, Belçika'daki toplulukların ve bölgesel farklılıkların varlığını kabul ederek iki toplum arasındaki husumeti giderebilmek için bölgeleri bir nevi özerkleştirmiş ve siyasi temsil haklarını güçlendirmiştir. Böylelikle Belçika, üniter yapıdan federal bir yapıya doğru geçiş yapmıştır. Parlamento ise 1993 yılında, Belçika'yı gerçek bir federal devlete dönüştüren anayasal paketi onaylamıştır. Anayasanın birinci maddesine "Federal Belçika" ibaresi eklenmiş ve böylelikle önceki reformlarla kurulan topluluk ve bölgeler yetkilerini resmiyete kavuşmuştur.

Ülkede her biri ayrı yasama organınca denetlenen altı Hükümet bulunmaktadır (Federal Hükümet, Flaman Hükümeti, Valonya Bölge Hükümeti, Brüksel-Başkent Bölgesi Hükümeti, Fransız Toplumu Hükümeti, Alman Toplumu Hükümeti). Belçika’da, federal hükümetin federe birimler üzerinde yetkisi ve üstünlüğü, federe birimlerin ise federal hükümet üzerinde denetimi ve üstünlüğü bulunmamaktadır. Federal devletin mevzuatıyla federe birimlerin mevzuatı eşit değerde kabul edilmektedir.

Bu durum birçok soruna sebep olmaktadır. Örnek vermek gerekirse:

- Dokuz(!) farklı Sağlık Bakanı bulunan bu ülkede Corona ile mücadele oldukça yavaş ilerlemiştir.

- Federal partilerden ziyade bölgesel partilerin bulunması federal hükümetin kurulmasının önünde büyük bir engel teşkil etmektedir.  2010 yılında gerçekleşen seçimlerden sonra 540 gün boyunca federal hükümet kuramayan Belçika, bu bağlamda dünya rekoru kırmıştır.

- Flaman bölgesinde bulunan ve en çok oy elde eden iki partinin de ana hedefi bölgelerinin tam bağımsızlığa ulaşmasıdır. Diğer bölgelere düşmanlık duyan bu partiler, ülkenin gelişmesini anayasanın kendilerine verdiği güç ile engellemektedirler.

Avrupa’nın merkezinde bulunan ve 11 milyonluk bir nüfusa sahip olan bir ülkeyi dahi istikrarsızlığa iten bu yönetim şekli, buna benzer sistemleri destekleyenler tarafından iyi analiz edilmelidir.

*Ayrıca: Türk milletinin vazgeçilmez bir değeri olan tarihe dair insana saygı kavramı, milletin kültürel mirasının bir parçası olarak geçmişten geleceğe taşınmıştır. İnsana saygı duygusu muhafaza edildiği müddetçe Türk milletinin gelecek kaygısı taşımayacağı aşikardır.*

Hollanda'nın da çok yönlü derinlemesine incelenmesi gerekir 

Ülkelerin parlamentoları başkentlerinde olur ana Hollanda da (Denhak) Lahey de. 

Bu butik ülkenin çok yönlü derinlemesine incelenmesi gerekir. Endenozya nere Hollan'da nere ama nasıl Hollanda'nın sömürgesi olmuş?

Deniz seviyesinden aşağıda eksi 40 da olan bu ülke nasıl su altında kalmamayı başarıyor? Tarım ve tohumda dünyaya model işleri nasıl geliştiriyor ? Başkaca daha çok sorular var cevaplanması gereken!"


YAZARLAR