Haber Editörü

Ramazan DURMUŞ / GELDE YAZMA

ramazandurmus44@gmail.com

Semih Yalçın'dan ikiyüzlü Batılılara karşı yeni ittifaklar çağrısı

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve ve İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Semih Yalçın, sosyal medya hesabından yaptığı kapsamlı açıklamada Batı dünyasının çifte standartlarını sert ifadelerle eleştirdi.

Semih Yalçın
SİYASET 31.10.2025 11:56:00 0

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve ve İstanbul  Milletvekili Prof.Dr. Semih Yalçın, sosyal medya hesabından yaptığı kapsamlı açıklamada Batı dünyasının çifte standartlarını sert ifadelerle eleştirdi.

Prof.Dr. Semih Yalçın, Batılı ülkelerin Türkiye politikalarındaki ikiyüzlü tavırları eleştirerek “Genel başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin ittifakı seçeneğinde olduğu gibi, ülkemiz; yeni, akılcı, adil ve eşitlikçi ittifak arayışlarını sürdürecektir, sürdürmelidir” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve ve İstanbul  Milletvekili Prof.Dr. Semih Yalçın'ın açıklaması şöyle:

BATI DÜNYASININ İKİYÜZLÜLÜĞÜ VE TÜRKİYE’NİN ÜSTLENMESİ GEREKEN KÜRESEL MİSYON
İlanının 102. yıldönümünü milletçe idrak ettiğimiz Cumhuriyet; emperyalizme karşı verilen şanlı hürriyet ve bağımsızlık mücadelesinin ardından, milletin, ilelebet kendi kendini yönetmek kararıyla kurduğu modern beşerî rejimin adıdır.
Cumhuriyet; hem halk idaresi, hem halk iradesidir.
Cumhuriyet, milletimizin varoluş azmi ve bekası için teşkilatlanmasıdır.
Cumhuriyet; adalettir, vicdandır, insaniyettir, insan hak ve hürriyetlerinin garantisidir.
Cumhuriyet sevgi ve dayanışmadır, barış ve sükûndur. Aynı zamanda bin küsur yıldır süregelen bir arada yaşama bilincinin perçinlenmesidir.
Cumhuriyet; kaderdaşlıktır, duygudaşlıktır, vatandaşlıktır.
Cumhuriyet; aidiyet hissi, mensubiyet şuurudur.
Cumhuriyet, bağlılık ve vefadır.
Cumhuriyet; millî devlettir, devlet-i ebet müddettir.
Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına girerken, yönetim sistemi artık olgunlaşmış ve müesseseleşmiştir.
Türkiye Yüzyılı hedefine emin adımlarla yürüyen ülkemizin bu kutlu yolculuğu sürdürmek ve kervanı menzile eriştirmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi, Cumhuriyet’imizin 102 senelik tecrübe ve birikimi fazlasıyla karşılayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti; aleyhindeki bütün teşekküllere, hakkındaki menfi telakki ve fikirlere rağmen, kuruluşundan bu yana kendi insanına, bölgeye ve bütün beşeriyete ışık saçmakta, diğer ülke yönetimlerine de numune-i imtisal olmaktadır.
Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti, bazı sözde dostlarının da kıskançlık ve hasedini, hatta düşmanlığını celp etmektedir.
Kastımız, yüzyıllardır kültür dairelerine girmek, uygarlık yarışlarına katılmak için çabaladığımız Batılı ülkelerdir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş ve entegrasyon hikâyesi, Batılı sözde dostlarımız için bir samimiyet sınavının yıldan yıla kronikleşen evreleri kadar, ikiyüzlülük sanatının engebeli senaryolarını da içinde barındırmaktadır.
Türkiye AB’ye üyeliğini stratejik hedef olarak niteleyedursun, AB makamları, sözde “demokrasi ve hukukta gerileme” iddiasıyla ülkemizin adaylık sürecini askıya almıştır.
Türkiye güçlenip bir güneş gibi insanlığın ufkunda yükseldikçe, demokrasinin beşiği ve doğum yeri olmakla övünen Batılı ülkelerin hürriyet ve insan hakları perdesi arkasındaki kirli yüzleri birer birer açığa çıkmakta, sahte havari peçeleri teker teker sıyrılmaktadır.
Gazze’de, Batı Şeria‘da bütün insanlık değerleri çiğnenirken, terör devleti İsrail bütün dünyanın gözleri önünde Müslümanları soykırımdan geçirirken, insan hakları şampiyonu aynı Batılı politikacıların gıkı çıkmamaktadır.
Batılı politikacılar, hem Filistin topraklarından yükselen çığlığa, hem de kendi sokaklarından insaniyet namına yükselen maşeri vicdanın sesine kulaklarını tıkamışlardır.
ABD ve bazı Avrupa ülkeleri İsrail zulmüne ve soykırımına karşı suskun davranmakla kalmamakta, bu terör makinesini askerî ve siyasi açıdan destekleyip alkışlamaktadır.
Soykırım destekçilerinin; hukukun üstünlüğünden, barıştan ve demokrasiden söz etmeleri çok gülünçtür.
Soykırım destekçilerinin, Türkiye’ye insan hakları dersi vermeye ve hukuk dayatmaya hakları ise hiç yoktur.
Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın Şarm El-Şeyh’te sahneye koyduğu tiyatro oldukça kötüdür. Senaryosu inandırıcılıktan uzak ve bir o kadar da riyakârdır.
Şarm El-Şeyh Şarm El-Şov’dan öteye geçememiştir.
Türkiye’nin de aralarında yer aldığı garantör ülkelerin imzasına rağmen, Trump yönetimi bütün gücüyle İsrail’in arkasında durmakta, Hamas’a ateşkesin gereklerini yerine getirme fırsatı bile tanınmamaktadır.
Soykırımcı İsrail’in şımarık tutumu ve bombardımanları devam etmektedir.
Trump; Pasifik’teyse siyasi diplomasiden çok, ticari diplomasi peşindedir.
ABD Başkanı Trump, Rusya-Ukrayna Savaşı üzerinden Vladimir Putin ile nükleer sidik yarışına tutuşmaktan da geri kalmamaktadır.
Kısacası Trump, düzmece bir barış havarisidir.
Eğer ABD ve Batı ülkeleri gerçek barış istiyorlarsa İsrail artık yakalarından düşmelidir.
Bencil Batı dünyası daha ne kadar bu iğrenç yükü taşıyacaktır?
Beşeriyetin sabrı daha ne kadar sınanacaktır?
Kuzu postuna bürünmüş sırtlanlar, insanlık hazinelerinin muhafızı kılığına girmiş haramiler, politikacı kostümü giymiş Haçlı misyonerleri, artık gerçek niyetlerini gizleyememektedir.
İnsanlığın kadim hayat düsturları ve değerleri, onları temsil ettiğini iddia eden Batı âlemi tarafından hayasızca, egoistçe çiğnenmeye başlamıştır.
Modern insan ve yönetim anlayışının son nizamı olan Batılı demokrasiler, çılgın heveslerin, teolojik hurafelerin, İslamofobi ve yabancı düşmanlığı gibi barbar zihniyetlerin kıskacına düşmüştür.
Son yıllarda özellikle Avrupa ülkelerinde aşırı uçlardaki parti ve politikacıların hızlı yükselişi ibretle takip edilmektedir.
Bu ülkeler genellikle basiretsiz, çapsız ve liderlik karizmasından yoksun kimseler tarafından yönetilmekte, gelen gideni aratmaktadır.
Büyük savaşların beşeriyete kazandırdığı acı tecrübeler ve yaşattığı büyük can kayıpları çoktan unutulmuş, tatminsiz beşeri hırslar gözleri kör etmiştir.
Üstelik sömürge düzeni bittiği, hoşafın yağı kesildiği için, Avrupa ülkeleri ekonomik açıdan yıkım sürecine girmiştir.
İnsanlık Soğuk Savaş sonrasının netameli ortamında kalıcı huzur ve barışı ararken, yeni tip muhteris ve çıkarcı Batılı politikacıların elinde tekinsiz bir gezegen hâline gelmiştir.
Şair Mehmet Akif’in dediği gibi, “Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlahi!” diye serzeniş ve yakarış noktasındayız ama Yüce Allah’ın yardımından da ümitsiz değiliz.
Batı dünyası böyle burnunun dikine gittikçe uluslararası alanda zaten şüpheli olan inandırıcılığını büsbütün kaybedecektir.
Şurası muhakkaktır ki beşeriyet çaresiz değildir.
Yeryüzü Batı âleminden ibaret değildir.
Daha adil bir nizam ve savaşsız bir dünya arayışındaki insanlık, kendini doğru istikamete götürecek adımları mutlaka atacaktır.
Maşeri vicdan, Batı’nın ikiyüzlülüğünü ve gönüllü İsrail seviciliğini yargılayıp mahkûm edecektir.
MHP olarak beşeriyetin vicdanına sesleniyoruz!
Batının bu bencil ve çıkarcı zihniyetinin, dünyanın geleceğini daha fazla tehlikeye sürüklemesine seyirci kalınmamalıdır.
Türkiye, 21. YÜZYILDA LİDER ÜLKE misyonunu üstlenmeye, yeni bir küresel nizam arayışındaki insanlığın önüne düşmeye hazırdır.
Genel başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin ittifakı seçeneğinde olduğu gibi, ülkemiz; yeni, akılcı, adil ve eşitlikçi ittifak arayışlarını sürdürecektir, sürdürmelidir.
Türkiye mazlum Filistin halkının yanındadır, bütün gücüyle yanında durmaya devam edecektir.

Haberi Sesli Oku

YAZARLAR