Kargalar neye güler?
Cehaletten ağlanacak halimize!..
Kendisini cennetten kovarak lanetleyen Allah’ın kullarıyla uğraşmaya yemin etmiş şeytanın insanı düşürdüğü hallere..
Şeytan insanı en çok ne zaman düşürür?
Aşırılıkta…
Aşırı korku…
Aşırı üzüntü..
Aşırı sevinç…
Aşırı sinir…
Aşırı düşünce…
Aşırı vesvese…
Aşırı hırs…
Aşırı alkol…
Yani cinnet halleri..
Kalp kırmaktan gönül yıkmaktan cinayete kadar pekçok elim hadise aşırılıkların eseridir.
İnsanoğlu bu aşırılıkların kurbanı olmamak için devlet kurmuştur ve şeytandan korunması gereken önemli işleri devlete havale etmiştir.
Buna halkın namusu ve milli onur da dahildir.
Meşverette bu yüzden hayır vardır. Bürokrasi bunun için kurulmuştur.
“Acele işe şeytan karışır”sa…
Aşırılıklar, bizatihi şeytandandır.
Tıpkı terör gibi..
İfratla tefrit bu yüzden haramdır.
Sadede gelelim.
Lozan Anlaşması, Türkiye ile
İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya,
Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya
arasında imzalanmış “kurucu” bir antlaşmadır.
Bir Devletler Hukuku belgesidir. Normlar hiyerarşisinde vâz ettiği hususlar çerçevesinde Anayasa’nın üstündedir. Referandumla veya Meclis kararıyla değiştirilemez.
Lozan’a göre Türkiye’de Müslüman azınlık yoktur.
Nokta!
Kurucu meclisin 21 Anayasasındaki muhtariyet sözü belediyelerin bugün de geçerli olan yerel karar yetkisiyle sınırlıdır.
Bu yerel yönetim (belediye) hakkı, her vilayetin “nefsi” içindir, birkaç vilayet birleşerek merkezi hükümete ait bir yetkiyi kullanamaz.
Yani “1921’de Kürtlere özerklik vaat edildi” iddiası, cahil avcısı bölücü palavrasıdır.
1924 Anayasası, Türk kimliğini, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk vatandaşı olarak ırk ve soy değil siyasi aidiyet (uyruk) üzerinden tanımladıktan sonra Gazi Mustafa Kemal, 10. yıl nutkunda “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü, ırkçı değil ulus inşacı bir söz olarak kullanmıştır. (Soyadı Kanunu bir yıl sonra çıktı.)
Yani evet Kürt vardır, çok da Kürt tanırım, ama statü gibi lakırdıların tarihi bir zemini ve gerekçesi yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce, (1774- 1918) kurulurken (1919-1922) ve kurulduktan sonra (1923-1993) ana diline bakmaksızın Osmanlı bakiyesi Müslüman göçmen alarak vatandaşlık (Türk kimliği) vermiş;
Kurulmadan önce (1821 Grek-1915 Ermeni) ve kurulurken (1923-1930 Rum) ana dili Türkçe bile olsa (Karaman Rumları) Gayrimüslim Osmanlı tebasını sınır dışı etmiştir.
Bu uygulamalar ve ardından gelen tüm Müslüman vatandaşlara yapılan eşit muamele, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtler’e karşı dürüst ve samimi olduğunu gösterir.
Tıpkı Çerkezler’e, Lazlar’a, Gürcüler’e, Arnavutlar’a ve sair vatandaşlara olduğu gibi.
Koçkiri, Piran, Ağrı, Çapakçur, Hakkari, Dersim gibi eşkıyalık ve isyan hareketleri, kısmi güven sorunları yaratmış olsa da buna karşı geliştirilmiş bir yaklaşım değişikliği olmamıştır.
Bilakis, eşkıyaya ve âsiye uymayan Kürtler el üstünde tutulmuş, orduda, bürokraside ve siyasette ileri gitmiş kardeşliklerinden memnuniyet duyulmuştur.
İsmet İnönü, Cemal Gürsel, Fatin Rüştü Zorlu, Said Nursî, Abdülhakim Arvasî, Turgut Özal, Abdülkadir Aksu, Hikmet Çetin, İbrahim Tatlıses, Yılmaz Erdoğan gibi her kesimden onlarca sıkıntısız yaşayan Kürt ismi saymak mümkündür.
Amerikan Çekiç Güç’üne itiraz eden Kürt Orgeneral Eşref Bitlis, halen yürütülen anti-Amerikancı kardeşlik ve terörsüz Türkiye hamlesinin ilk milli şehididir.
Dışişleri Bakanımız Kürt’tür, bir önceki görevi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığıdır.
Yani Kürtlerin azınlık olma ve PKK musibetinden özerklik çıkarma çabası, kargaları bile güldüren boş bir hayaldir.
Bu uğurda verilen mücadele cinnettir, cinayettir. O yüzden de devlet meşvereti temin maksadıyla devrededir.
Bugünlerde kargaları gülmekten kırıp geçiren bir başka hadise, PKK’nın ölürken kuyruğu dik tutmak için üfürdüğü temelsiz taleplerin kendini Türkçü, Atatürkçü filan zanneden bazı sayfalarda MHP’lilere gıcık vermek için boy boy paylaşılmasıdır.
PKK, PKK olalı böyle itibar görmemiştir!
“Karayılan diyor ki..”
“Bayık demiş ki..”
Rıza Altun tepeden tepeye atlarken Lozan’ı delip, arkasından bir de özerklik patlatıyormuş!.
Herif 50 yıldır dağda geziyor! Böbreği yakmış; beş yıldır geriden işiyor!
Ne özerkliği?
“Duran Kalkan Lozan demiş, Ali Rıza Kaytan Sevr demiş!..”
Olum, adamlar ölmüş ölmüş!..
5 yıl önce, akşam üzeri parkta gezerken bomba yemişler!
Ne Lozan’ı, ne Anayasası?..
Bu hangi Leyla’nın Mecnunluğu?..
Neyin cinnetini yaşıyorsunuz?
Kuru gürültü ne zamandır aşk şarabının mezesi oldu?
PKK talepleri ne zamandır tefekkür pınarının gözesi oldu?
Kandil lağımı, ne zamandır stratejik araştırma müzesi oldu?
Adam, kırk yıl takviyeli maaş almış görev tazminatı almış, harcirah almış…
Bu fakir millet, altına Kirpi, üstüne F 16 eline MPT 76 beline Browning vermiş, yedirmiş içirmiş, giydirmiş..
Yiğidim, 47 yılda PKK’yı bitirememiş!
Sonunda PKK düze inip köprü altına düşmüş gelene geçene veriyor!
Aslan yürekli riçart “ne güzel yeniyorduk niye feshettiniz?” diye artistlik yapıyor!
Hızını alamamış, “PKK’yı da Devlet Bahçeli yönetiyormuş” diye aklınca bize gıcık veriyor.
Bizdeki Türk askerine tarihten gelen açık krediyi tüketmeye çalışıyor.
Alabayım, çarşı izninde alkol almış melankolik asker gibi…
Hem anlamadığı işlere karışıyor, hem de çok şey biliyor.
“Ölmüş eşek kurttan korkmaz” derler..
Bizim kurt, ölmüş eşekten korkuyo!..
“PKK’nın 50 yıldır neden bitmediğini?”
Kendisine sormak isterdim!
Belki de terörle mücadeleyi her Türk subayının neden Pamukoğlu Paşa gibi yapmadığını sormalıyım!
Başta Devlet Bahçeli olmak üzere hiçbir Ülkücünün karşılıksız vatan- millet sevgisi ve milli hassasiyetleri sicile, sınava, tezkiyeye tabi değildir.
Bırakın milleti germeyi..
Müşterek değerlerin kökünü kemirmeyi.
Kardeşinizi suçlamayı, birbirinizi yemeyi.
Devlete güç verelim, bu rezaleti bitirelim.
Saygıyla…
Şükrü Alnıaçık
14 Mayıs 2025
_________
Bir E. Albay’ın Devlet Bey’e dolayısıyla MHP’ye ve Ülkücülere yönelik (sosyal medyada kısmen karikatürize olan) askeri terbiyeden ve devlet umurundan nasipsiz, cahil aşırılığı içeren sataşmasından bizi haberdar eden Yüksel İnak kardeşime teşekkür ederim.