Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, sanayide dışa bağımlılığı azaltan, yüksek teknolojiyi güçlendiren, istihdamı artıran ve coğrafyamızın her köşesine üretim yayan her adımın kararlılıkla arkasında olduklarını bildirerek “Çünkü biliyoruz ki üreten bir Türkiye, güçlü bir Türkiye'dir. Teknolojide bağımsız olan bir Türkiye siyasi bağımsızlığını da kalıcı hâle getirir. Sanayisi güçlü olan bir Türkiye, küresel rekabette söz sahibi olur” dedi.
Bütçe görüşmelerinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Bundan sonra hiçbir vatan evladı kara toprağa düşmemeli, anaların gözü yaşlı, çocuklar da yetim kalmamalıdır. Türkiye'ye gelecek kırk-elli yıl daha terörle uğraşmamalı, çağın şartlarına ve teknolojik gelişmelere uyumlanmaya çalışmalıdır" sözlerini hatırlatan Abdurrahman Başkan bu millî duruşun, teknolojik ilerlemenin ve üretim temelli kalkınma anlayışının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Türkiye'nin istiklal ve istikbaliyle doğrudan bağlantılıdır"
"Sanayi ve teknoloji alanında ortaya konulan her politika yalnızca bugünün değil, gelecek nesillerin de kaderini belirleyen bir yön tayinidir. Üretim gücü yüksek, teknolojide söz sahibi, sanayisi güçlü ülkeler yalnızca ekonomik değil aynı zamanda siyasi ve stratejik anlamda da bağımsızlıklarını sağlam temeller üzerine inşa etmiş olurlar. Bu nedenle, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın çalışmaları bütçe büyüklüğünün çok ötesinde Türkiye'nin istiklal ve istikbaliyle doğrudan bağlantılıdır.
Son yıllarda dünya genelinde yaşanan küresel krizler, savaşlar, jeopolitik gerilimler, tedarik zincirlerindeki kırılmalar, ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketiyle birlikte uygulanan dezenflasyon politikaları ve yüksek faiz ortamı sanayi sektörünün üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuştur. Buna rağmen, Türk sanayisi üretimden kopmamış, ihracatı ve istihdamı mümkün olan en güçlü seviyede korumayı başarmıştır.
Avrupa Birliğinde yaşanan ekonomik daralma
Avrupa Birliğinde yaşanan ekonomik daralma en büyük ihracat pazarımız olan bu coğrafyada dış talebin zayıflamasına yol açmıştır. Avrupa Birliği sanayi üretimi 2023 yılında yüzde 1,3; 2024 yılında ise yüzde 2 oranında küçülmüştür. Buna rağmen, 2025 yılı itibarıyla imalat sanayi ihracatımız 212,1 milyar dolara ulaşmış, toplam ihracat içindeki payı yüzde 94,5 seviyesine çıkmıştır. Bu yönüyle imalat sanayimiz dış ticaret dengesinin ana omurgası olmayı sürdürmektedir. İmalat sanayi üretimi 2025 yılının ilk yarısında yüzde 2,8 oranında artış göstermiştir. Ancak, alt sektörlere bakıldığında tekstil, hazır giyim, deri ve makine gibi alanlarda daralma yaşandığı görülmektedir.Aynı şekilde, sanayi istihdamında da özellikle emek yoğun sektörlerde düşüşler gözlemlenmiştir, bu tablo emek yoğun sektörlerin özel olarak desteklenmesi gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır.
“İstihdam ve üretim koruma destekleri son derece kıymetlidir”
Bu noktada, KOSGEB tarafından yürütülen istihdam ve üretim koruma destekleri son derece kıymetlidir. Sanayide yapısal dönüşüm yalnızca üretim hacminin artırılmasıyla değil, teknolojik dışa bağımlılığın azaltılmasıyla, dijital dönüşümün hızlandırılmasıyla ve nitelikli iş gücü istihdamının artırılmasıyla mümkündür, bu dönüşüm lider ülke Türkiye hedefimizin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Türkiye'nin ithalat yapısına bakıldığında ara malların hâlen çok yüksek bir paya sahip olduğu görülmektedir. 2024 yılında yüzde 69,3'ü ara mallarından, yüzde 14,7'si yatırım mallarından ve yüzde 15,8'i tüketim mallarından oluşmuştur, bu tablo yüksek katma değerli üretime geçişin artık ertelenemez bir zorunluluk olduğunun net biçimde göstermektedir. Bilimsel altyapının bel kemiğini oluşturan TÜBİTAK, üniversite, sanayi işbirliklerini güçlendiren destekleriyle Türkiye'nin teknoloji üretme kabiliyetini doğrudan artırmaktadır.
Savunma sanayisi, yapay zekâ, uzay, biyoteknoloji ve ileri malzeme teknolojileri alanlarında verilen destekler Türkiye'nin teknolojik egemenliğini tahkim etmektedir.
AR-GE harcamalarımız 2024 yılında yüzde 23,6 artarak 19,9 milyar dolara yükselmiştir, bu harcamaların yüzde 64,8'i özel sektör, yüzde 39'u yükseköğretim, yüzde 4,3'ü kamu tarafından gerçekleştirilmektedir. AR-GE'nin millî gelir üzerindeki payının 2026 yılında yüzde 1,77'ye ulaşması hedeflenmektedir. Bu, doğru bir hedeftir ancak yeterli değildir,
Türkiye'nin küresel rekabette kalıcı üstünlük sağlayabilmesi için …
Türkiye'nin küresel rekabette kalıcı üstünlük sağlayabilmesi için bu oranın orta vadede yüzde 3 seviyelerine çıkarılması gerekmektedir. Yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ihracatı içindeki payı 2025 yılı itibarıyla yüzde 3,7; orta ileri teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 38,9 seviyesindedir. Bu çerçevede hayata geçirilen HIT-30 30 Yüksek Teknoloji Programı Türkiye'nin yarı iletkenler, batarya teknolojileri, yapay zekâ, ileri malzemeler ve mikroelektronik alanlarında küresel üretim merkezi olmasını hedefleyen son derece stratejik bir hamledir. Bu programla birlikte ayrıca Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi Programı devreye alınmış, milyar lira üzerindeki büyük yatırımlar için güçlü bir finansmanı zemini oluşturulmuştur. Bu adımlar Türkiye'nin yalnızca üretimi yapan değil teknoloji ihraç eden bir ülke olma hedefinin somut yansımalarıdır.
Teknoloji odaklı sanayi hamlesinin en somut çıktılarını savunma sanayisinde görmekteyiz. Türkiye bugün savunma sanayisi ihracatında 8,4 milyar dolar seviyesine ulaşmış, yaklaşık 3.500 firma ve 100 bine yakın çalışanıyla bu alanda dünyanın sayılı üretici ülkeleri arasına girmiştir. Aynı şekilde, Millî Uzay Programı kapsamında uzay aracımızın Ay'a ulaşmasına yönelik çalışmalar kararlılıkla sürdürülmektedir.
Planlı, kararlı ve millî hedeflere dayalı sanayi politikası
Yenilenebilir enerji alanında da Türkiye Avrupa'da 5'inci, dünyada 11'inci sıraya yükselmiştir. Bunların tamamı planlı, kararlı ve millî hedeflere dayalı sanayi politikasının ürünüdür. Organize sanayi bölgelerinin sayısının 371'e, endüstri bölgelerinin 52'ye ulaşması, tescillenen yerli patent sayısındaki artış ve kalkınma ajansları eliyle desteklenen cazibe merkezleri projeleri sanayi ekosistemimizin tüm ülke sathında güçlendirildiğini göstermektedir.
Tarım ve sulama yatırımları
GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığıysa kalkınma politikalarımızın en önemli halkalarından biridir. Tarım ve sulama yatırımlarından kırsal kalkınma projelerine, enerji ve altyapı çalışmalarına kadar bölgede yürüttüğü faaliyetler hem üretim kapasitesini artırmakta hem de insanımızın kendi memleketinde daha güçlü bir geleceğe güvenle bakmasını sağlamaktadır. GAP'ın ortaya koyduğu bu kalkınma ivmesi, bölgeler arası farklarının azalmasına ve üretimin tabana yayılmasına önemli katkılar sunmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler üretimi, teknolojiyi, yerli sanayiyi ve millî kalkınmayı bütün olarak görmekteyiz. Sanayide dışa bağımlılığı azaltan, yüksek teknolojiyi güçlendiren, istihdamı artıran ve coğrafyamızın her köşesine üretim yayan her adımın kararlılıkla arkasındayız.
“Üreten bir Türkiye güçlü bir Türkiye'dir”
Çünkü biliyoruz ki üreten bir Türkiye, güçlü bir Türkiye'dir. Teknolojide bağımsız olan bir Türkiye siyasi bağımsızlığını da kalıcı hâle getirir. Sanayisi güçlü olan bir Türkiye, küresel rekabette söz sahibi olur.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendinin ifade ettiği gibi "Bundan sonra hiçbir vatan evladı kara toprağa düşmemeli, anaların gözü yaşlı, çocuklar da yetim kalmamalıdır. Türkiye'ye gelecek kırk-elli yıl daha terörle uğraşmamalı, çağın şartlarına ve teknolojik gelişmelere uyumlanmaya çalışmalıdır." sözleri de millî duruşumuzun, teknolojik ilerlemenin, üretim temelli kalkınma anlayışımızın ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
"Antalya yalnızca bir turizm şehri değildir”
MHp Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan konuşmasının son bölümünde seçim bolgesinin konumuyla ilgili açıklamalarda bulunurken şunları kaydetti:
"Sanayi ve teknoloji politikalarının sahadaki karşılığı ve gerçek etkisi, şehirlerimizin üretim kapasitesiyle, yatırım ortamıyla ve istihdam gücüyle ölçülmektedir. Bu çerçevede, Antalya'mız sahip olduğu çok boyutlu potansiyeliyle Türkiye'nin sanayi, tarım, turizm ve teknolojik ekseninde en stratejik şehirlerden biri hâline gelmiştir. Antalya yalnızca bir turizm şehri değildir artık yüksek katma değerli üretime yönelen, teknolojiyle tarımı buluşturan, ihracata dönük sanayi altyapısını istikrarlı bir şekilde güçlendiren bir üretim merkezidir. Bu dönüşümün bel kemiğini de Antalya Organize Sanayi Bölgesi oluşturmaktadır. OSB'mizde yürütülen genişleme projeleri, yeni parsellere açılan yatırım alanları ve altyapı güçlendirmeleri, sanayicimizin yatırım iştahını doğrudan artırmaktadır. Ancak, burada özellikle ifade etmek isterim ki, Antalya OSB'nin enerji arz güvenliği, su altyapısı, lojistik bağlantıları ve ulaşım aksları daha da güçlendirilmelidir. Sanayimizin en temel kalemlerinden biri ucuz enerjiye erişimdir.
“Çevre dostu üretimi yaygınlaştıracaktır”
Antalya'nın sahip olduğu yüksek güneşlenme süresi ve yenilenebilir enerji potansiyeli dikkate alındığında, çatı GES projelerinin daha yoğun bir şekilde teşvik edilmesi artık bir tercih değil stratejik bir zorunluluktur. Bu alanda verilecek her destek, hem sanayicimizin rekabet gücünü artıracak hem de çevre dostu üretimi yaygınlaştıracaktır.
Antalya'nın sanayi yapısının bir diğer temel dayanağı tarıma dayalı sanayidir. Seracılık, yaş sebze, meyve üretimi, paketleme, işleme ve ihracat altyapısı bakımından Antalya Türkiye'nin lokomotif şehirlerinden biridir. Ancak bu alanda artık klasik yöntemlerle değil dijitalleşme, otomasyon, sensör teknolojileri ve yapay zekâ destekli üretim modelleriyle ilerlemek zorundayız. Tarım, sanayi entegrasyonunun teknolojiyle buluşturulması Antalya'yı yeşil üretim ve akıllı tarım alanında bölgesel bir merkez hâline getirebilir. KOBİ'lerimiz Antalya sanayisinin omurgasını oluşturmaktadır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin özellikle uygun şartlarda finansmana erişimi, dijital dönüşümleri, ihracata yönelmeleri ve ölçek büyütmeleri doğrudan desteklenmelidir.
“Turizm ile sanayinin birlikte gelişmesi Antalya açısından ayrı bir fırsat alanı”
Sayın Bakanım, özellikle Antalya'dan gelen taleplere karşı gösterdiğiniz hassasiyete teşekkür ederiz. KOBİ'lerimizin özellikle finansman ihtiyacı bizim en çok üzerinde durduğumuz konudur. Özellikle tarım teknolojileri, yazılım, lojistik, soğuk zincir, gıda işleme ve yenilenebilir enerji alanlarında faaliyet gösteren girişimci KOBİ'lerimiz stratejik önemdedir.
Turizm ile sanayinin birlikte gelişmesi de Antalya açısından ayrı bir fırsat alanıdır. Turizm sektöründe kullanılan ekipmanların, yazılımların, otomasyon sistemlerinin ve enerji altyapılarının yerli üretimle karşılanması hem cari açığı azaltacak hem de sanayimize yeni bir pazar alanı açacaktır. Akıllı otel sistemleri, enerji verimliliği çözümleri, çevre teknolojileri ve dijital turizm uygulamaları bu alanda öne çıkmaktadır.
Antalya ayrıca lojistik açıdan Doğu Akdeniz'in en kritik kapılarından biridir. Liman altyapısının sanayi ihracatını daha güçlü destekleyecek şekilde geliştirilmesi, kara, deniz, hava taşımacılığının tam entegrasyonunun sağlanması yatırımcı açısından belirleyici bir faktör hâline gelmiştir. Üretimin rekabet gücü yalnızca fabrikanın içindeki verimle değil ürünün pazara hızla ulaşabilmesiyle de doğrudan ilişkilidir.
Kadın girişimciliği, genç istihdamı ve kooperatifçilik Antalya'da ayrı bir dinamizm alanıdır. Özellikle tarım ve gıda alanında faaliyet gösteren kadın kooperatiflerinin teknolojiyle buluşturulması, markalaşma süreçlerinin desteklenmesi ve ihracata yönlendirilmesi sosyal açıdan, kalkınma açısından da çok kıymetlidir. Üretimin tabana yayılması kalkınmanın kalıcı olmasının en önemli şartıdır.
Antalya'nın teknoloji ve bilim diplomasisindeki konumu
Son olarak, 2026 yılında Antalya'nın dünyanın en prestijli bilimsel organizasyonlarından biri olan 77'nci Uluslararası Uzay Kongresi'ne ev sahipliği yapacak olması şehrimizin teknoloji ve bilim diplomasisindeki konumunu bambaşka bir noktaya taşıyacaktır. Bu organizasyon yalnızca birkaç günlük bir etkinlik değil, Antalya'nın bilim, AR-GE, uzay teknolojileri ve yüksek teknoloji sektörlerinde küresel ölçekte görünürlük kazanmasının önünü açacak tarihî bir fırsattır. Bütün bu başlıklar göstermektedir ki Antalya artık sadece turizmin değil, üretimin, teknolojinin, tarıma dayalı sanayinin ve yenilenebilir enerjinin de merkez şehirlerinden biri olma yolunda hızla ilerlemektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın politikalarının Antalya özelinde daha da güçlendirilmesi bu büyük potansiyelin çok daha kısa sürede ekonomik değere dönüşmesini sağlayacaktır.
"Türkiye sanayisini, millî hedefleri güçlendiren bir ülkedir"
Türkiye üretimden kopmadan büyüyen, teknolojide dışa bağımlılığı azaltma yolunda kararlı adımlar atan, sanayisini, millî hedefleri güçlendiren bir ülkedir. Bu çizgi sadece iktisadi bir tercih değil, aynı zamanda millî bir duruştur. Sanayide atılan her güçlü adım istihdam, ihracat ve teknolojik özgürlük olarak milletimize geri dönmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler yerli üretimi önceleyen, yüksek teknolojiyi stratejik gören, sanayicisini ayakta tutan ve emeği merkeze alanın her çalışmanın kararlılıkla yanında durmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki biz üreten Türkiye güçlü Türkiye'dir, güçlü Türkiye bağımsızdır, bağımsız Türkiye büyük Türkiye'dir.
Bu düşüncelerle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın yürüttüğü çalışmaların başarıyla sürmesini temenni ediyorum. Ayrıca seneidevriyesinde büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız'ı da saygı, sevgi ve rahmetle anıyor, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum."