Haber Editörü

Ramazan DURMUŞ / GELDE YAZMA

ramazandurmus44@gmail.com

Yıldırım: "Türkiye caydırıcı güç olursa kimse bizimle çatışamaz"

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım’ın, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları – Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” temalı Ankara bölge toplantısında konuştu

Yıldırım:
SİYASET 20.09.2025 22:09:00 0

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, caydırıcı güç olmamız durumunda  kimsenin Türkiye ile çatışamayacağını ifade ederek “Devlet Bahçeli hiçbir zaman için durup dururken bir şeyi yapmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve sayın Genel Başkanımız liderimiz Devlet Bahçeli'ye güvenin. Bunlar devleti yönetiyor. Bunlar dağın arkasını görüyor. Onun için güvenelim. Hiç kimsenin bu hususta endişesi olmasın” dedi.

Yıldırım konuşmasında “İç cephemiz güçlüyse, elinde kimseye eyvallah etmeyecek şekilde stratejik ürünler var ise hiç kimse sana sataşma cesaretini gösteremez. Eğer zaafiyetin varsa zaafiyetinden yararlanmaya çalışır. Terör yıllardır bizde zaafiyet olarak görülüyor. Ama bizim güvenlikçi siyasetimiz bunu bir nebze kapatmıştır. Popülist siyaset yapmadık” diye konuştu. 

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım’ın, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları – Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” temalı Ankara bölge toplantısında yapmış olduğu konuşma şöyle:

 

 

“Koruma, korunma ve güvenlik insanoğlunun temel ihtiyaçlarındandır”

"İnsanoğlunu Cenabı Allah yarattığı andan itibaren insanın çeşitli ihtiyaçları zuhur etmiştir dünyada.

Nedir bu? Rızıktır, rızkı Allah verir. Rızkı Allah vermiştir. Gıda ihtiyacıdır, barınma ihtiyacıdır. Ta ki Habil ile Kabil'in hadisesine kadar böyle devam etmiş, Kabil, Habil'i öldürdükten sonra da korunma ihtiyacı hasıl olmuştur. İnsanoğlu dünyada kendini korumak mecburiyetinde kalmıştır.

Kimden koruyacaktır? Efendim kardeş kardeşi öldürmüş, insandan koruyacaktır. Hayvandan koruyacaktır. Onun için o gün bugün koruma, korunma, güvenlik insanoğlunun temel ihtiyaçlarındandır.

Biz siyasetçiyiz. Siyaset yapılırken de gerek siyasi partiler gerek siyasi partilerin yönettiği ülkelerde siyaset ya güvenlikçi siyaset ya da popülist siyaset üzerine kurmuşlardır. Bu yaşanan coğrafyaya göre değişebilir.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasi anlayışı öncelikle güvenlik

Ama dünyada popülist siyaset vardır. Yani insanlarımızın günübirlik ihtiyacını gören onların mutluluğunu sağlayan, refahını yüksek tutan gelecekte de başına ne gelirse gelsin çok önemli olmayan bir anlayış. Bir taraftan da öncelik siyaset yani güvenlik siyasetidir.

Tabii buradaki Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasi anlayışı öncelikle güvenliktir. Güvenlik mi eğitim mi güvenlik? Güvenlik mi? Sağlık mı güvenlik? Güvenlik mi ekonomi mi güvenlik? Güvenlik mi? Balık mı güvenlik? Yani balıkları düşünerek güvenlikten taviz yok. Önce güvenlik.

Yaşadığınız coğrafya sizi bir tarafa doğru yönlendirir. Bu coğrafyada biz Batı Türkleri olarak yaşıyoruz. Nereden geldik? Türkistan'dan geldik.

Yani oradan Horasan'a Horasan'dan bu tarafa gelmişiz. Çağrı Bey gitmiş Azerbaycan'ı fethetmiş. Oğlu gelmiş Anadolu'yu fethetmiş Alparslan.

Ve hep beraber Oğuz boyları Anadolu'ya gelmiştir. Anadolu Oğuz'dur. Buradaki Anadolu tarihine baktığımız zaman uzağa gitmeyeceğiz. 1299'da Osmanlı kurulmuş.

Nerede? Söğüt'te. Arazisi ne? Altı bin beş yüz kilometre kare.

Sene 1699 Karlofça Antlaşması. Osmanlı'nın elindeki toprağın ölçüsü de 24 milyon kilometrekare. Yani otuz tane Türkiye.

Sene 1919 aradan 220 sene geçmiş. Elinde olan toprak ne? İç Anadolu kalmış. Yirmi dokuz buçuk Türkiye'yi kaybetmişiz. Kazanan dedemiz kaybeden de dedemiz. Tabii çok enteresan günler yaşamışız.

 

 

Bu coğrafya böyle bir coğrafya

Osmanlı'da istibdat tartışılırken Türkiye'deki dünyadaki petrolün yüzde yetmiş üçü Osmanlı sınırları içerisindeymiş. Zenginliğe bak. Genç Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda bir gram petrol yoktu.

Yani bu coğrafya böyle bir coğrafya. Bundan yüz yıl evvel komşumuz var ya çok sevdiğimiz Yunanistan, Polatlı'ya kadar gelmiş.

Ankara'dan top sesleri duyuluyormuş; Ankara'yı Kırşehir'e taşımaya çalışmışlar. Yunan çekilirken de yaka yıka tecavüz ederek gitmişler. Yüz yıl evvel.

İngilizler nereye gelmiş? İngilizler de gelmiş İstanbul'a. Fransızlar nerede? Urfa'da, Antep'te. İtalyanlar nerede? Konya'da.

Yani bu toprakların durumu bu. Yüz yıl evvel çok uzun bir zaman değil bu toprakları bugünkü sevdiğimiz saydığımız komşularımız müttefiklerimiz gelmiş işgal etmiş. Şimdi bizim yapacağımız siyaset nedir? Bizim yapacağımız siyasette güvenlikçi siyasettir.

Güvenlik mi popülizm mi güvenlik? Önce güvenlik. Önce bu ülkenin sınırlarını, önce bu ülkenin geleceğini teminat altına almak mecburiyetindeyiz. Siyasetimizi de buna göre yapmak mecburiyetindeyiz.

"Yunanistan'a tatile gidenler bize sıkacakları merminin parasını veriyor"

İlişkileri de buna göre düzenlemek mecburiyetindeyiz. Şimdi geçen sene 2024 yılında Yunanistan'a tatil için giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının sayısı bir milyon iki yüz bin. Bunun yüz binini evladı fatihan olarak kabul edelim.

Bir milyon yüz bini nereye gitti? Yunan adalarına gitti. Ne yaptı? Mermi parası verdi Yunanistan'a. Yarın bize sıkacağınız merminin parasını peşin getirdik dediler. Onlar da biriktiriyor. Yunanlar da biriktiriyor. Hani bizim komşumuz ya.

Biz ilericiyiz ya. Biz ilericiyiz ya. Bizim komşumuz ya.

Yunan komşumuz değil mi? Komşumuz. Dün Yunanistan'ın bir bakanının bir beyanatı vardı. Diyor ki İsrail Türkiye'nin düşmanı bizim Türkiye'ye düşman olan kim varsa dostumuzdur.

Ve İsrail Rum kesimine yığınak yapıyor. Rum kesimine yığınak yapıyor. Şimdi buna göre siyasetin yapılması buna göre siyasetin dizayn edilmesi gerekir.

Savaş zamanı sağda solda silah aranmaz

Atatürk nutkunda der ki, üç tane cephe vardır. Birinci cephe cephedeki savaş cephe. Ikinci cephe meclis cephesi. Üçüncü cephe millet cephesidir. Şimdi cephede ne vardır ordu? Ordu sağlam olmalı mı? Olmalı. Ordunun sağlamlığı nasıl olur? Önce ordunun elindeki silah ve teçhizat son model olur.

O silah ve teçhizatı kendin üretirsin. Savaş zamanı sağda solda silah aranmaz. Anadolu'da söylenir ya düğün günü eduk aranmaz.

Elinin altında olacak sen üreteceksin. Gün itibariyle yüzde 83 civarında biz yerli ve milli silahımızı üretiyoruz. Bu hiçbir ülkeye de nasip olmaz.

Yani hepsini üreten ülke çok zor bulunur. Bugünlere getiren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Genel Başkanımıza buradan çok çok teşekkür ediyorum. Netice itibariyle daha düne kadar İsrail'den isteyip kapısında bekliyorduk.

Bugün dünyanın İHA ve SİHA piyasasının yüzde 65'i Türkiye'nin elindedir. Allah bunu yapanlardan razı olsun. Bizi gavurun önünden aldılar getirdiler.

Türk ordusu artık siyasi savaş doktrinlerini değiştiriyor. Savaş doktrinlerini değiştiriyor. Ordu güçlü mü güçlü? Silahı var mı var? Tecrübesi de var.

 

 

Libya ve Karabağ örneğine dikkat çekti

Dün Libya'da yedi düvele karşı savaştı, Karşımda Rusya vardı, Yunanistan vardı, Rum kesimi, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa.

İHA SİHA savaşları oldu. Üç gün sürdü. Üç gün sonra nokta kadar olan yerin yarısını fethetti.

Vagnerleri, SİHA'larımız çölde yakaladı, biçiyordu, Putin atladı, geldi dedi ki barış. Barış istiyoruz, barışıldı. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle biz Libya'nın tamamında bir ağırlığımız var.

Deniz yetki anlaşmasını Hafter'in oğlunun bulunduğu Bingazi bölgesi de onayladı. Bu bir tecrübe aynısı. Karabağ'da gördük.

43 günde verdiğimiz araziyi Oğuz'un toprağını sarhoş döver gibi döve döve elinden aldık Ermenilerin. Kime rağmen? Fransa'ya rağmen, Rusya'ya rağmen, Amerika'ya rağmen. Savaş tecrübemiz var.

Elhamdülillah. Savaş Türk'ün. Ondan hiçbir sıkıntımız yok.

Cephede bir sıkıntımız yok. Meclis bölümüne geldiğimiz zaman zaman zaman sıkıntılar olmuştur. Sayın Genel Başkanımızın ısrarla üzerinde durduğu bir şey vardır.

Bütün partiler Türkiye partisi olsun. Niye? Dışarı meclise bakıyor. Meclisteki oylamalara Türkiye'nin geleceğiyle ilgili terörle ilgili ve benzeri oylamalara bakıyor.

Türkiye'yi zayıf gösteren 50 yıldır devam eden terör

Ne kadarı evetçi ne kadarı hayırcı, ne kadarı terörden yana ne kadarı karşısında. O çok önemli bir hadisedir. Ama son kurulan terörsüz Türkiye komisyonunda meclisin yüzde doksan beşi birarada.

Mesela onu oraya getirmemiz lazım. En önemli mesele de millet meselesi. Cephenin en gerisi. Şimdi yine Atatürk'ün sözleridir bu. Siz cephede zayiat verirseniz arkadan millet cephesinden tahkimi devam eder.

An itibariyle bizim zaafiyet olarak görünen dışarıda Türkiye'yi zayıf gösteren 50 yıldır takriben devam eden bir terör hadisemiz var. İmparatorluk kültürü olan ülkeler birbirini takip eder.

Niye? Anında imparatorluğa teşebbüs edebilirler. Onun için ayağına bağ atmak gerek. Bizim elli yıl evvel ayağımıza bağı attılar.

Ve devam ediyor. Bir gün gelir kurtulur mu? Kurtulur. Şimdi kılıcın yeri kelamın yeri kalemin yeri ayrıdır.

Bugün şartların geldiği nokta itibariyle elhamdülillah terörü Türkiye'nin içerisinden çıkardık. Türkiye'nin içerisinde operasyonel kabiliyetleri kalmadı.

Elhamdülillah. Ama kökten bitirmemiz lazım. Niçin bitirmemiz lazım? Zaafiyet olarak görülmemesi lazım.

An itibariyle dünyaya baktığınız zaman Türkiye iki ateşin arasında bir tarafta Ukrayna Rusya Savaşı bir tarafta Gazze'de İsrail'in yedi ülkeye saldırısı var. İkisinin arasındayız. Şimdi bizim teçhizatımız, ordumuz, meclisimiz güçlü.

İç cephemiz güçlüyse, elinde kimseye eyvallah etmeyecek şekilde stratejik ürünler var ise hiç kimse sana sataşma cesaretini gösteremez. Eğer zaafiyetin varsa zaafiyetinden yararlanmaya çalışır. Terör yıllardır bizde zaafiyet olarak görülüyor. Ama bizim güvenlikçi siyasetimiz bunu bir nebze kapatmıştır. Popülist siyaset yapmadık. 

İsrail'in Katar'a saldırısı

Şimdi dünyaya bir baktığınız zaman Ukrayna'nın insanı en mesut, mutlu insanlardı bunlar.

Bunların fakiri Alanya'ya, Antalya'ya zengini kadar ya adalarına giderdi tatile. Ama güvenlikle ilgili hiçbir yatırımları ve tedbirleri yoktu. Avrupa'ya güveniyorlardı.

Avrupa savaşta ne yaptı? Biri diyor ki sana füze göndereceğim on beş gün sonra biri diyor ki sana top göndereceğim yirmi gün sonra. Putin geldi yüzde yirmisini işgal etti. Beş milyon sarı saçlı, mavi gözlü, sılav ırklı Ukraynalı mülteci durumuna geldi.

Paris metrosunda Berlin metrosunda yatıyorlar. Ve savaş devam ediyor. Yine Körfez Bölgesi saldırılmayacak düşüncesi olunan zengin Araplara da İsrail saldırdı.

Peki ne oldu? Orada Amerika'nın patriot ve benzer füzeler yok muydu? Vardı. Niye cevap vermedi? Tık yok. Sadece özür dilediler.

Dediler ki bir daha olmaz. Onlar da güvenliğini Amerika'ya havale ettiler. Şimdi Avrupa yetmiş yıldır güvenliğine yatırım yapmamıştır.

Kendi refah toplumunun hayatını daha iyi seviyeye getirmek için çaba sarf etmiştir. Geçen günlerde Alman şansölyesinin bir sözü var. Diyor ki, uyuyamıyoruz.

Şansölye niye uyuyamıyorsun? Ne oldu? Korkulu rüya mı gördün? Yok diyor Putin geliyor. Putin. geliyorsa direnir savaşırsın.

Ordu yok. Silah yok. Teçhizat yok.

Putin Polanya'dan girse İspanya'doan çıkar, önüne duracak kimse yok

Peki seni kim koruyor? Amerika koruyor. Amerika ne dedi? Ben oynamıyorum dedi. Gerçekten de Putin girse Polonya'dan İspanya'ya kadar önüne duracak hiç kimse yok. Öyle bir endişe. 

Yine bir savaş oldu. Dikkatimizden kaçmıştır. Hindistan Pakistan Savaşı. Ne oldu o savaşta? Üç gün sürdü. Üç günde beş tane Hindistan'ın savaş uçağı düşürüldü.

Barış sağlandı, ateşkes oldu. Niye Hindistan Pakistan'la baş edemiyor? Çünkü Pakistan'ın elinde nükleer silah var.

Dün Pakistan ve Suudi Arabistan ne yaptılar? Stratejik ortaklık imzaladılar. 25 yıl evvel Pakistan nükleer silahı yani atom bombasını yaparken ekonomik sıkıntının içine girmiştir. Vatandaşının sofrasındaki yiyecek eksilmiştir.

Sıkıntı yaşamıştır ve Pakistan'lılar ayaklanmıştır. Nawaz Şerif diyor ki ot yiyeceğiz, ot bunu yapacağız.

Ve ot yiyorlar iki sene, üç sene atom bombasını yapıyorlar. Şuraya koyuyor, diyor ki, ben buradayım. Delikanlı olan gelsin.

Netice itibariyle Pakistan dünyanın en fakiri görünüşte geri kalmış ülkelerinden birisi ama güvenlik diye bir problemi yok. Avrupa dünyanın en gelişmiş, en refah seviyesi yüksek coğrafyası ama hepsinin bir güvenlik endişesi var.

Şimdi sorarım burada bulunan haziruna. Siz Alman şansölyesi gibi yarın bizim bu topraklarımızı işte falanca devlet işgal edecek, falanca ülke gelecek bizi boğazlayacak gibi bir endişeniz var mı? Var mı aranızda? Elhamdülillah. Bu güvenlikçi siyasetin sonuçlarıdır. Ama git gide çıta büyüyor.

 

 

“Biz caydırıcı güç olur isek kimse bizimle çatışmaz”

Çıta yükseliyor. Şimdi istesek de istemesek de. İsrail'in aşağıdan gelişi bir çatışmaya doğru gideceğiz gibi görünüyor.

Rabbim o günleri de göstermesin. İstemeyiz öyle bir şey. Ama bir şey var. Biz caydırıcı güç olur isek kimse bizimle çatışmaz. Biraz evvel arz etmeye çalıştım. Bizim bir zaafiyetimiz yani terör var.

İşte bu terörle ilgili hadiseyi de bu şekilde anlatmamız lazım bizim. Türkiye'nin güvenliği için terörsüz Türkiye'nin hayata geçmesi lazım. 

Öyle mi? Bize de bu manada hiç kimse kalkıp çemkirmemeli. Hiç kimse kalkıp bize efelenmemeli. Elhamdülillah silahımız var.

Sıkıntımız uçaktı şimdi Kaanı da yapıyoruz. Biz bir iki ay evvel Tusaş'taydık. Bantta üç tane kaan var. Yani bu kaan yapılmaya başlayınca dün haberlerde gördünüz. Trump, Sayın Cumhurbaşkanımızı davet ediyor. Gündemin içerisinde F35 ve F16 da var. Düne kadar niye bu F 35 yoktu? Sen yaptığın için var. Şimdi yolcu uçağı isterseniz Boeing bir hayır bastır hepsi verir.

Hepsi verir. Boeing ki, ağır bastı herkes sana satacağım diye uğraşıyor.

Savaş uçağı istediğin zaman kimse vermez. Elhamdülillah geldiğimiz nokta bu. Bu yönden birinci derecede yapacağımız iş millet cephesini tahkim etmek. İlk cepheyi güçlendirmektir. Burada ne bir gazimizin ne bir şehit ailemizin bu hususta bu hususta herhangi bir kimsenin endişesi olmasın. Burada bir al ver meselesi yok.

Burada bir taahhüt yok. Burada bir zaafiyet yoktur. O yönden yüreğinizi serin tutun.

Devlet Bahçeli'ye güvenin

Devlet Bahçeli hiçbir zaman için durup dururken bir şeyi yapmaz. Ona güvenin. 

Hadi gidelim demez. Ona da güvenin. İki kişiye güvenin.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a sayın Genel Başkanımız liderimiz Devlet Bahçeli'ye güvenin. Bunlar devleti yönetiyor. Bunlar burnunun ucunu görmüyor.

Bunlar dağın arkasını görüyor. Onun için güvenelim. Hiç kimsenin bu hususta endişesi olmasın.

Bir şey söyleyeceğim yalnız. Onu söyleyeyim ondan sonra bırakayım.

Alevilik Türk'e, Türkmen'e ve Oğuz'a mahsus

Son günlerde Alevilerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi'nin iç çekişmelerinde Aleviler ortaya attılar. Incitici sözler söylüyorlar. Hakarete varan sözler söylüyorlar.

Bu Anadolu Oğuz Türkü'dür. Özbek bizim amcamızın oğludur. Özbek Türkü.

Kazak Türkü teyzemizin oğludur. Uygurlar dayımızın oğludur. Kıpçaklar amcamızın oğludur.

Ama Oğuz Türkü babamızın anamızın oğludur. Bunu kimse unutmasın Oğuz Türkü. Burada Alevilik Türk'e Türkmen'e ve Oğuz'a mahsustur.

Oğuz'a mahsustur. Her kim ki Alevi'yle de ihanet ettiniz diye ithamda bulunuyorsa hainin ta kendisidir. Misliyle sözler Kusura bakmayın söylenecek çok söz var da Mevlüt Hoca bırakmıyor.

Onun için Allah'ın rahmeti, selamı, lütfü, ihsanı, keremi hepinizin ve hepimizin üzerine olsun."

Haberi Sesli Oku

YAZARLAR