Özellikle İskilipli Atıf, Şeyh Sait ve Seyit Rıza'nın yargılanarak idam edildikleri mahkemelerin zabıtlarının devlet eliyle medyanın yaygın unsurlarında bu ülkenin çocuklarının dikkatine sunulup, yayınlanması zorunlu bir vecibe haline gelmiştir.
Bunların üzerinden politik hurafeler ve masallar düzme ve yapay mazlumlar üretme dönemi kapanmalıdır. Düşmanı bu topraklardan kovduğumuz günden beri bazı eller, bazı isim ve motifler üzerinden bu ülkenin insanını kamplaştırıyor.
Bu isimler gerçek birer hain mi yoksa kimilerinin iddia ettiği gibi din mazlumu ve şehit mi? Türk çocuklarının berrak bir şekilde bunları bilmeye hakkı var.Bu ise belgeye ulaşımla yani zabıtların yayınlanmasıyla mümkün olacaktır.
Görelim bakalım bunlara hain diyenler mi haklı, mazlum diyenler mi...
Görelim bakalım, bunlara "din mazlumu" iddiasını ortaya atanlar iyi birer edip/şair mi yoksa birer devlet düşmanı yaygaracı mı?
Görelim bakalım, bu ülke can derdinde İstiklal Savaşı verirken İngiliz ve Yunan ile işbirliği yaptığı için mi yoksa şapka takmadığı için mi asılmış birisi. Diğerleri yine Londra merkezli oluşumlarla işbirliği yapıp Musul, Kerkük'ün elimizden uçup gitmesine mi yol açmış veya "İslam mücahidi" olduğu için mi sallandırılmış; yahut da Hatay'ın ilhakını engellemek için isyan edip kınalı kuzu mehmetçikleri şehit ettiği için mi yoksa "Evlad-ı Kerbela" olduğu için mi yağlı urgana layık görülmüş.
Kabul farklılıklarına dayalı bu kamplaşma ve kutuplaşmalar son bulsun artık. Ne ise doğrusunu öğrenelim.
Cumhuriyetin hain diye astığı kimi kişilere bu Cumhuriyetin vali ve rektörleri ihtiram seansı düzenleme çarpıklığından; yine Cumhuriyetin hain diye astığı birisine bu Cumhuriyetin kurumlarından bazıları eliyle caddelere meydanlara isminin verilmesi çarpıklığından sıyrılmaya mecburuz. Türk milleti olarak bu berraklığı hak ediyoruz.
Hurafelerle, masallarla, rivayetlerle manüpile edilmeye yakıştırılacak bir toplum değiliz.
www.ucuncusayfahaber.com.tr