Çanakkale, yürek sızısı…
Çanakkale, bir milleti varoluş destanı…
Sızı da gururda bir arada…
Bu şanlı tarih yaprağında öyküler de bitmek bilmiyor.
Bir Fransız aydının şahitlik ettiği “Cihangir, Gazanfer, Muzaffer!"in öyküsü gibi…
Gelin, birlikte değerlendirelim.
Bir Fransız aydın, Çanakkale Savaşı sırasında Trakya’da dolaşmaktadır.
Ordusu, en zor zamanında böylesine müthiş bir direniş sergileyen bir milletin cephe gerisinde ne yaptığını, nasıl yaşadığını merak etmektedir.
Yolu bir kenar mahalleye düşer.
Sokakta üç çocuk görür, üstleri başları perişandır. Kıyafetleri çeşitli çuvallardan uydurulmuştur.
Neşe içinde oynayan çocuklarla konuşmak ister.
Öğrenir ki; babaları cephededir.
Tam o sırada kenardaki ha yıkıldı ha yıkılacak şekilde duran bir kulübeden çilesi yüzüne heybet olarak vurmuş epeyce yaşlı bir kadın çıkar. Ve çocuklara doğru seslenir:
“Cihangir, Gazanfer, Muzaffer! Oğlum, çorba yaptım gelin için!”
Fransız aydını, o heybetli Anadolu ninesinin haykırdığı isimleri birer birer aklından geçirir ve “En mağlup zamanında bile çocuklarına Cihangir (Cihanı fetheden), Gazanfer (Kükremiş arslan) ve Muzaffer (Zafer kazanan) ismi veren bir millet asla mağlup olamaz!” der.
***
Cenab-ı Allah Çanakkale şehitlerimizin ve bilcümle ecdadımızın; Nizam-ı Alem, İlay-ı Kelimetullah, Din-i devlet mülk-ü millet uğruna mücadele eden ecdadımızın hürmetine; bizleri ve nesillerimizi her türlü bela ve musibetlerden muhafaza eylesin…