Şahin ESENDEMİR / KUŞAK FARKI


Adanalıyım mı? Adanalıyık mı?

Adanalıyım mı Adanalıyık mı?


Yıl 1966.. Ortaokulu Ankara'da bitirip Adana'ya gelmiş, "Hangi lisede kendime uygun bir ortam bulurum?" arayışına girmiştim..

Gençlik çağındaki erkeklerin "dublesiz pantolon" giymediği, İncirlik'teki Amerikalı askerlerce biraz kullanıldıktan sonra "boş-boşçu"ların tezgahına düşen kot pantolon giyebilenlerin bile ayrıcalıklı sayıldığı dönemdi o yıllar..

Uzun saçlarla çiçek desenli gömlekle, "Nasıl bir okul acaba?" sorusuna cevap bulmak için, kaldığım eve yakın diye daha dış kapısından yeni girdiğim bir okulun bahçesine bile ulaşamadan, dışarıya atılmıştı..

Daha sonra Okul Müdürü olduğunu öğrendiğim M. Şahin Milcan (Nur içinde yatsın), kılık kıyafetimi beğenmemiş, "Buradaki iyi aile çocuklarının ahlakını mı bozacaksınız? Gidin koleje, haydi yallah!" diye bana dışarıyı işaret edince, kararımı vermiştim..
Ben bu okulda okuyacaktım..

***

O dönemde Adana'nın  eğitim camiasının en disiplinli okulu ve Okul Müdürü ile ilk tanışmam aynen böyle oldu..

Şahin Ağa'ya inat, gidip saçlarımı kısalttırdım.. Eylül sıcağına rağmen takım elbise giydim, şık bir kravat taktım ve kararlı bir şekilde bu okulun yolunu tuttum.

***

Babacan Okul Müdürünü ikna etmek biraz zor oldu. Hem kendim, hem de yakın çevremdeki sıradışı bazı arkadaşlarımı da bu okula sürükledim.

O yıl, çevremdeki onca baskıyı kırmış, Adana Ticaret Lisesi'ne kayıt yaptırmıştım..

Ailem Ankara'da olunca, daha birkaç gün önce kıyafetim nedeniyle beni kapı dışarı eden Şahin Milcan'ı bile "veli" olmaya ikna etmiştim..

***

Eylül ayının ikinci haftası ile birlikte okullar açıldı.. Sınıflar belirlendi, hangi derslere hangi öğretmenlerin gireceği kesinleşti.. 

Okulda daha ilk haftalar, ilk dersler.. Her okulda olduğu gibi, öğretmenler yeni öğrencilerle tanışıyor, biraz da espri ile  bu ilk buluşma gününü, ilk ortamı neşeli tutmaya özen gösteriyordu..

***

Biz de yeni sınıfımızda, ilk dersimize girdik.. Sıralarımıza yerleşme savaşına girmiştik. .. Daha "sıra kapmaca" bitmeden kapısı açık sınıfta bir yetişkin bayan sesi yükseldi:

"Haydi kesin gürültüyü.. Herkes boş bir yere otursun!"

Yaşı bizden biraz daha büyük, ancak bastığı beton zemini bile inleten, genç. bayan öğretmen, sıralar arasında dolaşıyor, daha önceden tanıdığı öğrencilerle şakalaşıyor, yeni öğrencileri konuşturuyor, hem kendisi tanışıyor, hem sınıfta öğrenciler arasında tanışma ve kaynaşması sağlıyordu..

***

Sonunda tanışma sırası bana geldi, akranlarıma göre daha yapılı ve iyi giyimliydim. Bu kendinden emin öğretmenin gözleri bana takılıp kalınca hemen ayağa kalktım.. Sınıfta tek takım elbiseli ve kravat bağlamış kişi bendim.. 

Öğretmene adımı, hangi okuldan geldiğimi söyledikten sonra,  sıralar arasında mekik dokuyan öğretmen, elini arkadan  beline doladı, oradan aldığı destekle, kendinden emin:
 "Aslen nerelisin sen?" diye sordu..

***

Bu soruyu bekliyordum.. Kendimi hazırlamıştım.. Kendime inanıyor ve güveniyordum
Oldukça düzgün bir ifade ile, "Adanalıyım efendim!" dediğimde hemen lafımı ağzıma tıkadı:
"Haydi oradan.
Sen kim, Adanalı olmak kim?"

***

Sonra tüm sınıfı sessizce gülücüklere sürükleyen otoriter sesi ile konuya noktayı koydu:
"Adanalı bir erkek adam, 'Adanalıyık' der..
Kız gibi 'Adanalıyım efendim' demek de ne oluyor?"

**

Tam 58 yıl önce Adana Ticaret Lisesi'nde ilk dersimizde beni tüm sınıfın önünde adeta "madara!" eden bu hem otoriter, hem sempati dolu öğretmenin adı Güner Kemal'di..
Hayatta olan öğretmenlerimizin saygı ile ellerinden öpüyorum, uzun ve sağlıklı ömür diliyorum..
Başta ATL'nin efsane Müdürü Şahin Milcan olmak üzere bugün aramızda olmayan öğretmenlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.. 

***

Dile kolay, yarım asırı bile geçmişiz bu unutulmaz anının yaşandığı zamandan bu güne..
Şimdiki gençlere sorsanız, kaç Adanalı delikanlı, "Adanalıyık! " diye cevap verebilir ki..
En önemlisi kaç öğrenci Güner Kemal gibi bir efsane öğretmenin öğrencisi olma ayrıcalığını sahip olmuştur..

YAZARLAR