Prof. Dr. Enver ÖZDEMİR / HASBİHAL


Aile hekimliği projesi

Ancak görev tanımlarındaki çeşitlilik ve sorumluluklar dağlar gibi artarken maaşları her geçen gün biraz daha enflasyonun altında ezilmeye mahkûm oldu.


Aslında her şey çok halisane niyetlerle başlamıştı. Sağlık Ocağı siteminin yerine doktorlara daha fazla özerlik getirilecek ve nüfus yoğunluğuna göre dağıtım yapılacak aile hekimliği projesi Dünya Sağlık Örgütü desteği de alınarak gerçekleştirilecekti. Hekimlere daha önceden hayal bile edemeyecekleri ödemeler yapılarak teşvik edildi. 

Başlangıçta kurallar çok yüzeyseldi, pratisyen hekimler akın akın aile hekimi uzmanı olmaya gereksinim duyulmadan kendi birimlerinin başında olacaklardı. Uzmanlıklarında doyuma ulaşmamış olan bir kısım uzman hekimler de aile hekimi olmaya başlamışlardı. Böylelikle sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması yanı sıra israfın da önüne geçilmiş olacaktı. Ayrıca aile hekimleri hizmet içi eğitime tabi tutularak hem kalite artırımı sağlanacak ve hem de verimlilik sağlanacaktı. Destek amacıyla aile sağlığı, toplum sağlığı ve kanser tarama merkezleri de ikame edilerek bu konulardaki gereksinimler daha etkili karşılanacaktı.

Ancak zamanla bu beklentiler ve planlamalar isteneni vermekten uzaklaşmaya başladı. Aile hekimliğinin amacı sevk ve triyaj gereksinimi olan hastaların daha iyi ayrıştırılıp uzman hekimlere yönlendirilmesi ve böylelikle hastanelerdeki kuyrukları ve gereksiz yığılmaları engellemekti. Ancak hastanelerde performans kaygısı ve hastaların mutlaka uzmana ve hatta mümkünse akademik kariyeri olan bir hekime daha kolay erişme fetişi nedeniyle günümüz koşullarına gelindi. 

Beş dakika süre triyaja bile yetmezken bir uzman muayenesi için yeterli görülmeye başlandı ve öyle de uygulanıyor. Ancak özellikli hasta takip etmek isteyen hekimler bu amfora içerisinden gerçek hastaları ayıklayıp ya mesai sonu veya öğlen aralarında yeniden değerlendirme yoluna gittiler. Hülasa, toplum sağlığı için yaptıkları bu özverili davranış hepimiz açısından takdire şayandır. 

Bu Türk Hekimlerinin Yüce Türk Milletine bir vefa borcu olarak algılanmalıdır. Bu nedenledir ki, neredeyse bütün dünya devletleri ülkemizden hekim devşirmeye çalışmaktadırlar. Aile hekimliği kurumu ise hamile ve çocuk sağlığı takibi, uzman hekimlerin yazmış oldukları reçeteleri tekrarlama ve basit tıbbi teşhis ve tedavileri planlama yolunda işlevlerine devam ettiler. Onların da özellikle pandemi sürecindeki özverili çalışmalarını takdir etmemek mümkün değildir. Ancak görev tanımlarındaki çeşitlilik ve sorumluluklar dağlar gibi artarken maaşları her geçen gün biraz daha enflasyonun altında ezilmeye mahkûm oldu.

Aile hekimliği müessesi hastanelerdeki yığılmaları engellemesi amaçlanırken, bu gerçekleşmedi ve ekonomik olmadığı için kırsal kesimde hizmet üretilmesi zorlaştı. Tıpkı köy okullarının kapatılmasında olduğu gibi, eğitim ve sağlık bakımlarından daha az faydalandıklarını hisseden insanlar, köy ve kasabalarını terk ederek şehir ve Metro kentlere hücum ettiler. Daha sonra ne kentleşen ve nede köylü olmaktan kopmamış varoş kültürünün yaygınlaşmasına yol açıldı. Kırsal bölgeler boşaltılınca üretim azaldı. 

Yaşam pahalılığı ve yaşam standardının düşmesini takiben ithalat artışı ve ülke ekonomisinin darboğaza girmesi. Üretmeden en kalitelisini tüketme modası. Aynen bu gelişmeleri yaşıyoruz. Her halis proje hayırla neticelenmiyormuş. Çünkü kervan yolda düzelir anlayışı, hedeflenen başarıya ulaşmada sapmalara ve ekonomik kara deliklere yol açabiliyor. Sağlık hizmetlerinin yeniden ve daha ayakları yere basar ekonomik gerçekler üzerinden re-organize edilmesine gereksinim olduğu orta yerde duruyor.

YAZARLAR