Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI

Tarih: 06.09.2024 11:45

Anadolu'nun her yerinde ezan okunur ancak...

Facebook Twitter Linked-in

ANADOLU’NUN HER YERİNDE EZAN OKUNUR ANCAK…

BOĞAZİÇİ’NDEKİ TARİHİ CAMİLERDE EZAN-I MUHAMMEDİYE BİR BAŞKA GÜZEL OKUNUR.

 

 

Kökten bağlılık dedikleri bu olsa gerek. Derinde bir yerlerde ruha tutunur bu şehir. Bir martının kanadında, bir dalganın köpüğünde canlanan şehir.

Şarkılarla  dilden dile gezen, bir klarnetin sesinde, uzakta yaklaşan bir simitçinin nefesinde, gizemli sokakların gölgesinde, gizlenen hayatların neşesinde, aklın sınırlarını zorlayan, birbirine değen hayatların ortasında yaşanan İstanbul.

Buram buram tarih kokan İstanbul. Üsküdarlı, Beyoğlulu, Çamlıcalı, Kasımpaşalı, Kadıköylü, Modalı İstanbul... Ülkenin bir köşesindeki hayalin timsali. Zenginin mıntıkası, garibanın büyülü rüyası İstanbul.

Ah istanbul, canım İstanbul! 
Yine üstadın dediği gibi:
“İLLE DE İSTANBUL.”

Eski alemlerin sarhoşluğu eserken Boğaz'dan, tarih de her bir köşe başından selamlıyor sanki bizi. Bizans'ın ruhu bu şehre hiç uymamış gibi, her yerde ecdadın izleri.

…Ve 1453, belli bir mekanın değil Yahya Kemal'in de dediği gibi "zamanın fethinin başlangıcı" sanki.

Peygamber Efendimizin müjdesiyle kurmuşuz gönül bağını, ondandır böyle sahiplenmişiz bu şehri.

Rahmetli Erol Güngör Hocamız;
“gönül sende yaşlansın, dizler sende yorulsun” derken her şeyiyle kabul bir "Harika İstanbul" anlatır.

Faruk Nafiz Çamlıbel "Boğaziçi'nde gezmek şiir içinde seyahat gibidir" derken ne kadar da haklıdır.

Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Boğaziçi Medeniyeti" diye özellikle tasvirini yaptığı bu yer mensur eserlerde de can bulur.

Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Rauf, Refik Halit Karay, Ruşen Eşref Ünaydın, Münevver Ayaşlı da Boğaziçi’nde hayatın kuruluşunu uzunca anlatır.

“Huzur” romanı bir Boğaz seyriyle yolculuk başlar. Kışında buranın ayrı bir yeri vardır. Yalı sakinleri anlatılır. Uzun uzun Boğaz'ı izlemenin hazzını yaşayanlarla lodosundan bıkmış keyifsiz insanlar aynı kitabın sayfalarında yer alır.

Edebiyatta Boğaziçi anlatılırken yalılar, çeşmeler, meydanlar, sokaklar ve duraklar da hafızalarımıza nakşedilir. Boğaziçi nostaljiden fazlasını sunar bizlere.

 

 

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Allah beni Boğaz'dan ayırmasın" duası bütün gönüllerden geçmiş dualardandır şüphesiz.

NEHR-İ AZİZ denmesinin hakkını verdiğini düşündüğümüz BOĞAZİÇİ edebiyatımızda salınan nazlı bir güzeldir.

Benim gözlemim…Istanbul'u efsunlu, çekici kılan ne denizi, ne boğazı, ne erguvanları, ne başka bir maddi unsurudur. Onu çekici kılan TÜRK BAŞKENTİ oluşundaki esrardır.

Ecdad yıllar önceden görmüş olmalı ki ; insanları, bu şehrin müptelası. İstanbul sevginin en belalısı. Fethin kapısını kim araladıysa, zamanında Fatih'in geçtiği surlardan o yiğitlere selam olsun.

Çağ açıp çağ kapatan atamız Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun.

Anadolu’nun her yerinde ezan okunur ancak Boğaziçi’deki tarihi camilerde Ezan-ı Muhammediye bir başka güzel okunur.. Sizi başka alemlere götürür. Böyle güzel bir dinin mensubu olduğunuza şükredersiniz.

Gönlümüzde de yer edinmiş bu efsunlu şehri muazzam bir şekilde ruhunda sindiren Üstad Necip Fazıl’la bitirelim:

“Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar,
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar.

Gecesi sünbül kokan, Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul.”

HAYIRLI CUMALAR…

6 Eylül 2024
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —