Dr. Ali GÜLER / TARİH


Anıtkabir’in yeri nasıl belirlendi?

Bugün Anıtkabir’in bulunduğu ve “Anıttepe” olarak bilinen tepenin adı Anıtkabir yapılmadan önce “Rasattepe” idi.


Mezar Konusunda Atatürk’ün Bir Tercihi Var mıydı?

Atatürk, Türk-İslâm geleneğinde örnekleri görülmesine rağmen sağlığında kendisi için bir mezar yaptırmamıştı. Daima milletine inanan ve güvenen Atatürk, Türk milletinin kurtarıcısını unutmayacağını, onun hatıralarını en iyi şekilde yaşatacağını biliyordu. Bu nedenle Atatürk kendisi ve ailesi için bir mezar yaptırmadığı gibi, gömüleceği yer hakkında da bir vasiyette bulunmamıştı.

Atatürk’ün, kendi mezarının şekli ve mezarın yeri konusunda sağlığında ne düşündüğü çok yakınında bulunan bazı insanların anılarında nakledilmektedir. Mesela Afet İnan bu konuda şunları anlatmaktadır:

“Atatürk’ün ölümünden sonra O’nun yatacağı yer ve üzerinde kurulacak anıt için, çeşitli düşünceler ileri sürülmüş ve milletin bütün hassasiyeti bu mesele üzerinde senelerce işlemiştir. Bu hususta kendisinin yazılı bir vasiyetnamesi yoktur. Ancak bu meseleye ait bazı hatıralarım vardır. Buna göre Atatürk’ün gömüleceği yer ve toprak, devlet merkezi Ankara’da olacaktı. Çünkü onun en son kuvvetli arzusu bir an önce Ankara’ya dönebilmekti. Fakat bu şehrin neresinde? Atatürk’ün kabri için, sağlığında benim bildiğim iki yerden bahsedilmişti. Biri Eski Büyük Millet Meclisi’nden İstasyon’a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer. Diğeri Çankaya’daki yeni köşkün mermer havuzu. Bu yerler şu münasebetle konuşulmuştur: 

Bir akşam Atatürk’ün etrafında toplananlar arasında, onun fani oluşu üzerinde durulmuş ve kendisi şu cümlesini tekrar etmişti. ‘Benim nâçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’ Dedikten sonra ‘milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın.’ Büyük Millet Meclisi’nin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan Recep Peker’e ise; ‘iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem.’ Ancak, yine o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok mütehassis ettiğini, bugün gibi hatırlıyorum.

Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik müdafaasını yapmıştı. Atatürk, ‘böyle bir fikrin tatbikatından ancak fani vücudu için haz ve gurur duyacağını’ ifade ederken bana bakarak ‘bunu unutma’ demişti. Bu itibarla O, Ankara’da yurdun bilhassa sınırlarından muharebe meydanlarından ve her taraftan gelen toprak üzerinde yatmaktadır.

Bu hatıramın esas noktalarını hülâsa edecek olursam; gösterilen mezar yeri için, O müspet veya menfi bir arzuyu desteklememiştir. Ancak, yurdun her tarafından gelerek toplanacak toprağa yatmayı gönülden arzu etmiştir.

Kabir yeri için ikinci hatıram da şudur: 1932 yılının yaz aylarında bir gündü. Çankaya’daki Yeni Pembe Köşk’ün yapılması bitmiş, döşenmiş ve oraya taşınılmıştı. O sırada Atatürk’ün mumdan yapılmış iki cam arasına konmuş bir resmini getirmişlerdi. Bu resim, ancak ışık vurduğu zaman görülebiliyordu ve kırılmasın diye de iki pencerenin arasına koymuştum.

Akşam Çiftlik’te bazı davetlilerle Marmara Köşkü’ne yemeğe gitmiştik. M. Kemal sofrada, gündüz gördüğü bu resmi hatırlayarak konuşmaya başlamıştı. Mumya yapmak âdetinin tarihte geçirdiği safhaların üzerinde durduktan sonra bir ara kendisi, ‘beni öldükten sonra Çankaya’ya gömer hatıramı yaşatırsınız’ demişti. Fakat bu fikrinden derhal vazgeçerek aynen şöyle ifade etmiştir: ‘Beni milletim nereye isterse oraya gömsün, fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır’ diye tekrarlamış ve Çankaya’yı kendisinin mezarı olarak istemekten vazgeçmişti.

Atatürk, burada insani bir hisle yaşadığı yere bağlılığını ifade etmişti. Ancak mezarı olacak yer için bir dileğini başka hiçbir zaman vasiyet şeklinde bizlere bildirmedi ve bu geceden sonra Çankaya’ya gömülme meselesini tekrar ettiğini hiç işitmedim.

Böylece O, benim anladığıma göre, Çankaya’nın kendi hatıralarının yaşadığı ve yaşayacağı bir yer olarak kalmasını arzu etmiştir…” 1

Afet İnan aynı anılarında; “M. Kemal, bir sahil çocuğu olduğu için denizi çok severdi. Fakat son hastalık günlerinde hasret çektiği yer, bir çam ormanlığı olmuştur” tespitini yaptıktan sonra konuyla ilgili iki hatırayı anlatarak, Atatürk’ün gömüleceği yer ile ilgili şu hükme varmaktadır:

“Demek ki, Atatürk gömüleceği yer için, resmi bir vasiyet yazmadığı gibi, hususî arzularını da, benim bildiğime göre, bu vesilelerle izhar etmiş, fakat kesin bir kararını bizlere bildirmemiştir. Ancak bazı arzu ve düşüncelerini ifade etmiştir. Onlar da: a) Sembolik manası olan bütün vatan parçalarından gelen toprakta yatmak, b) Bol yeşillikli ve çam ağaçlı bir yer olmak.” 2

Hükümet Özel Bir Komisyon Kuruyor

10 Kasım 1938’de vefat eden Atatürk’ün yüce kişiliğine uygun bir anıtmezar yapılması düşüncesi ile dönemin hükümeti (İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, Celal Bayar Başbakan’dır), Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tespiti için özel bir komisyon kurdu. Bu komisyon, Başbakanlık Müsteşarı’nın başkanlığında Milli Savunma Bakanlığı’ndan General Sabit ve Hakkı, Bayındırlık Bakanlığı’ndan Yapı İşleri Genel Müdürü Kazım, İçişleri Bakanlığı’ndan Müsteşar Vehbi Demirel, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Yüksek Öğretim Genel Müdürü Cevat Dursunoğlu’ndan oluşuyordu. 

Komisyon ilk toplantısını 6 Aralık 1938’de yaptı. Toplantıda, Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması ve komisyon toplantılarına bu alanda ünlü kişilerin çağrılması kararlaştırıldı. Bu arada o dönemde yurdumuzda çalışan Ankara’nın imar planını hazırlamış olan ünlü şehircilik uzmanı Prof. Dr. Jansen’e, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni binasının mimarı Prof. Dr. Holzmeister’e, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi binasının mimarı Prof. Dr. Taut’a ve Güzel Sanatlar Akademisi’nden Prof. Belling’e başvuruldu.

İkinci toplantısını 16 Aralık 1938’de yapan Başbakanlık Anıtkabir Komisyonu’nun yaptığı çalışmalar ve bilim adamları ile sanatçılardan gelen raporlar sonucunda Anıtkabir için şu yerlerin uygun olabileceği tespit edildi:

Çankaya, Etnografya Müzesi, TBMM’nin arkasındaki Kabatepe, Ankara Kalesi, Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa), Eski Ziraat Mektebi (Milli Mücadele’nin ilk karargâhı), Gençlik Parkı, Altındağ (Hıdırlık Tepe) ve Gazi Orman Çiftliği. Anıtkabir için önerilen bu yerler arasında en çok benimsenen “Çankaya” olmuştur. Birçok bilim adamı ve yazarlarca da desteklenen bu görüş kabul görmek üzere idi ve Anıtkabir’in Çankaya’ya yapılmasına karar verilecekti. 3

Yer Seçimi İçin TBMM Devrede

Anıtkabir’in yapılacağı yerin kesin olarak tespiti için TBMM’nde 15 milletvekilinden oluşan bir üst komisyon oluşturuldu. Bu komisyonun başkanı Münir Çağıl, Raportör’ü de Süreyya Örge Evren (Balıkesir) idi. Komisyonun üye milletvekilleri ve seçim bölgeleri de şu şekilde idi: Rasih KAPLAN (Antalya), Dr. Mazhar GERMEN (Aydın), Dr. S. UZEL (Manisa), Rafet CANITEZ (Bursa), İ. EKER (Çorum), Mazhar Müfit KANSU (Denizli), Necip Ali KÜÇÜKA (Denizli), N. KANSU (Erzurum), Tevfik TARMAN (Seyhan), Mithat AYDIN (Trabzon), F. Rıfkı ATAY (Ankara), Ferit GÜVEN (İçel) ve Salâh CİMCOZ (İstanbul). Aşağıda değerlendireceğimiz Komisyon Raporu’ndaki ifadeden bu milletvekillerinden Denizli Milletvekili Necip Ali KÜÇÜKA’nın “mazereti dolayısıyla müzakerede bulunamadığı” anlaşılmaktadır.

Başbakanlık’ta daha önce kurulan komisyona Anıtkabir yeri konusunda gelen teklifler, dosyalar halinde düzenlenerek TBMM’ne gönderildi. Üyeler bu dosyaları incelediler. Anıtkabir’in ya Çankaya’da, ya da Etnoğrafya Müzesi’nin bulunduğu yerde kurulmasına karar verilmek üzeri iken; Komisyon Başkanı, “teklif edilen yerleri incelediniz. Üye arkadaşlar, başka yerleri de arayabilirler” dedi.

Komisyon üyelerinden Trabzon Milletvekili Mithat Aydın ileri sürülen yerlerin hiçbirini uygun bulmuyordu. Ertesi gün Ankara’nın birçok yerini bu amaçla gezdi, inceledi.

Rasattepe Keşfediliyor

Yüksek Mühendis olan Mithat Aydın, otomobili ile çıkamadığı yerlere yaya tırmanıyordu. Etlik’i, Keçiören’i Cebeci’yi, Altındağ’ı gezdi. En son, o zamanlar üzerinde birkaç küçük yapı bulunan Rasattepe’ye çıktı. Bu tepe şehrin ortasındaydı. Çevresi boştu. Burada yapılacak Anıtkabir çok uzaklardan görülebilirdi.

Mithat Aydın, komisyon son toplantısında Anıtkabir yeri olarak Rasattepe’yi önerdi. Tepenin özelliklerini anlattı. Fakat daha önce Çankaya üzerinde düşünce birliğine varmış olan üyeler, kararlarından dönmüyorlardı. Bu sırada Antalya Milletvekili Rasih Kaplan söz aldı ve şunları söyledi:

“Arkadaşlar! Yurdumuzda birçok eserler ortaya koymuş olan bir mühendis arkadaşınız bize yeni bir yer gösteriyor. Biz bu yeni yeri görmeden nasıl reddedebiliriz? Yarın Mithat Aydın Genel Kurulda söz alır ve ‘ben bir yer gösterdim. Gidip bakmadılar bile!..’ derse ne karşılık verirsiniz?”

Rasih Kaplan’ın bu açıklaması üzerine komisyonda çetin tartışmalar oldu. Üyelerden büyük çoğunluk Rasattepe’yi görmek istiyordu. Bu yönde karar alındı. Milletvekilleri, hazırlanan taşıtlarla Rasattepe’ye çıktılar. Tepeyi birçok yönden incelediler. Vardıkları sonuç olumluydu.

Aynı gün yapılan ikinci toplantıda birçok üye söz aldı. Rasattepe’nin Anıtkabir için uygun olduğunu açıkladılar. Fakat Çankaya üzerinde kararlı olanlar, düşüncelerinden dönmüyorlardı. En son Süreyya Örge Evren söz aldı. Rasattepe’nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlattı ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Rasattepe’nin bunlardan başka bir özelliği daha vardır ki, hayali genişçe olan her kişiyi derin bir şekilde ilgilendirir sanırım. Rasattepe, bugünkü ve yarınki Ankara’nın genel görünüşüne göre; bir ucu Dikmen’de, Öteki ucu Etlik’te olan bir hilalin tam ortasında, bir yıldız gibidir. Ankara, hilalin gövdesidir. Anıtkabir’in burada yapılması kabul edilirse şöyle bir durum ortaya çıkacaktır: Türkiye’nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk’ü kucaklamış olacaktır. Atatürk’ü böylece bayrağımızdaki hilalin yıldızının ortasına yatırmış olacağız. Atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır! Ben bu açıklamayı, birçok aydın kişilere ve bu arada Hüseyin Cahit Yalçın’a da yaptım. Bu büyük fikir adamı, ‘Atatürk’ün yatacağı yerin böyle açıklanmasında, gelecek nesilleri teşvik etmek bakımından büyük faydalar vardır’ buyurmuştur. Atatürk Anıtkabir’i için Rasattepe’ye oy verecek olanlar Atatürk’e olan minnet borçlarını ödeme yolunu tutmuş olurlar!..”

Süreyya Örge Evren’den sonra İçel Milletvekili Emin İnankur söz aldı ve bir anısını anlattı. Emin İnankur, eski bir öğretmendi. Atatürk onu çok severdi. Atatürk çok defa onu yanına alır, şehri birlikte gezerlerdi. Yine bir gezide yolları Rasattepe’ye düşmüştü. Atatürk şehri buradan seyrettikten sonra Emin İnankur’a dönmüş ve “bu tepe ne güzel bir anıt yeri!..” demişti.

Emin İnankur ve Süreyya Örge Evren’in bu açıklamalarından sonra, Rasattepe’yi beğenenler çoğunluğu sağladılar. Anıtkabir’in Rasattepe’de yapılması, büyük çoğunlukla kararlaştırıldı. Karar Hükümet’e bildirildi ve kamulaştırma çalışmalarına 7 Temmuz 1939’da başlandı. 4

Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan ve “Parti Grubu Yüksek Reisliğine” yazılan “Parti Komisyonu Raporu”na göre 15 milletvekilinden üçü Rasattepe’ye muhalefet ile Çankaya konusunda ısrar etmişlerdir. Raporun sonuna itiraz gerekçelerini de yazan bu milletvekilleri; Falih Rıfkı Atay (Ankara), Ferit Güven (İçel) ve Salah Cimcoz (İstanbul)’dur. Bu üç milletvekillerinin itiraz gerekçeleri rapora göre şöyledir:

“Hükümetçe teşkil olunan komisyon Ankara şehrinin imar planını yapan şehirci ile iki mimar, bir heykeltıraş ve diğer mütehassıslardan (Anıtkabir) yeri için fikir sormuştur.

Mütehassıslar Etnoğrafya müzesi yerinin böyle bir abide için muvafık olmadığı hususunda hemen hemen müttefiktirler. Bizler mütehassısların bu kararına iştirak ediyoruz.

Mütehassıslar, istasyon arkasındaki tepeyi tasavvur bile etmemekte haklı idiler. Sonra teklif olunan tepe hakkında ilk raporları imza etmiş olanlardan Ankara’da bulunanlar kati red cevabı vermişlerdir. Bizler bu red cevabına ve onun mucip sebeplerine iştirak etmekteyiz.

Mütehassısların ekseriyeti Çankaya mevkiinde toplanmıştır. Çankaya’daki tepeler grubundan herhangi bir suretle istifade edilmek ihtimalini düşünen Nafia fen heyeti, köşk yolları ile iltisakı olmayan bir tepe seçmiştir. Eski köşkün diğer tarafında, su depolarının bulunduğu tepe de aynı vasıfları haizdir. Bizim fikrimizce Çankaya üstünde karar vermek, fakat tam yerinin intihabını âbide müsabakasına iştirak edenlerle münakaşa ederek tayin etmek daha doğru olur.

Atatürk, bütün hayatında Çankaya’dan ayrılmamıştır. Çankaya şehrin her tarafına hâkimdir ve Milli mücadele, Devletin kuruluşu ve inkılaplarımızın hatıralarına ayrılmaz bir surette bağlıdır. En muhteşem abideler inşasına müsaittir. Hülâsa maddî, manevi bütün şartları haizdir. Atatürk’ü ölümünden sonra, Çankaya’dan ayırmayı haklı gösterecek hiçbir sebep bulamadık.
Onun için bizler Çankaya fikrinde ısrar ediyoruz.”
5

Atasını Bekleyen Rasattepe’nin Tarihçesi

Bugün Anıtkabir’in bulunduğu ve “Anıttepe” olarak bilinen tepenin adı Anıtkabir yapılmadan önce “Rasattepe” idi. Burada tepenin doruğunda birkaç küçük yapı vardı. Bu yapılar, rasat (meteoroloji) istasyonu olarak kullanılıyordu. “Rasattepe” adı da bundan dolayı verilmişti. Burada bulunan Tümülüslerden dolayı Ankara halkı buraya “Beştepeler” de diyordu.

Anıtkabir’in Rasattepe’ye karar verilmesinden sonra buradaki Tümülüslerin kaldırılması gerekiyordu. Bu amaçla, Türk Tarih Kurumu’nun da yardımıyla Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğretim üyelerinden Arkeolog Doç. Dr. Tahsin Özgüç’ün başkanlığında bir kurul oluşturuldu. Müzeler Genel Müdürlüğü arkeologlarının da katıldığı bu kurul, Rasattepe’deki Tümülüslerde kazılar yaptı. Yapılan kazılar sonunda bu Tümülüslerin Firiglere ait olduğu anlaşılmıştır.

Firigler, Anadolu’ya M.Ö. 1.200 yılları başlarında Deniz Kavimleri Göçü sırasında gelmişler, Hitit Devleti’ni yıkarak Anadolu’da yeni bir devlet kurmuşlardır. Başkentleri Polatlı yakınlarındaki Gordion şehri idi. Rasattepe’deki Tümülüsler de Gordion’dakiler gibi toprağın içine yapılmış oda biçiminde mezarlardı. Odanın içine ölü ve öteki dünyada kullanacağı düşünülen birçok eşya, silah, yiyecek konulmuş, mezar kalın kalaslarla örtülmüş, sonra da üstüne bir küçük tepe halinde toprak yığılmıştı. Bu Tümülüslerden çıkarılan eserler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir. 6

KAYNAKÇA:

1. Prof. Dr. Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, 2. Baskı, Türkiye İşbankası Kültür Yayınları, Ankara, 1968, s. 23-25.
2.  Prof. Dr. Afetinan, a. g. e., s. 26. Atatürk’ün bu iki isteği de Anıtkabir de gerçekleşmiş olacaktır.
3. Bu konuda ve önerilen yerler hakkındaki tartışmalar için bakınız: N. C. Gülekli, Anıtkabir Rehberi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1993, s.7-13. Anıtkabir Komutanlığı, Anıtkabir Tarihçesi, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2001, s. 2-3.
4.  N. C. Gülekli, a. g. e., s. 13-15. Anıtkabir Tarihçesi, s. 4-5. 
5.  Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi, 030-10-1-8-14.
6.  N. C. Gülekli, a. g. e., s. 15-17. Anıtkabir Tarihçesi, s. 5. Bu konuda ayrıca bakınız: T. Boran, Anıtkabir’in İnşası (1938-1953), AFT Yayınları, Ankara, 2012, s. 27-29.

 

YAZARLAR