Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Artık bazılarına aldırmıyorum!

Birgün mutlaka suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri YAVAŞ-YAVAŞ düşecektir.!


-NANKÖRLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!

-İHANET ETTİKLERE YERE EN ŞİDDETLİ SALDIRANLAR DA BUNLAR OLUR!

-İHANETLERİNE HAKLI BİR GEREKÇE(!) OLUŞTURMA VE ÇABASINA GİRERLER!
               
“Özüme özdeş” kadim can dost ünlü eğitimci İbrahim Hocamdan yıllar önce dinlediğim ders alınacak güzel bir hikaye var;

“Günün birinde bir adam çölde devesiyle giderken, kızgın kumların üzerinde susuzluktan ölmek üzere olan bir bedeviye rastlamış.Hemen durmuş, adamı kucağına almış. Su içirmiş, yüzünü gözünü yıkamış, torbasını  açıp karnını doyurmuş.

Adam biraz kendine geldikten sonrada devesini alıp yola birlikte devam etmişler.

Uzun bir yolculukmuş. Gece mola vermişler. Her ikisi de uyumuş. Sabah olup adam uyandığında bir de ne görsün. Ortada ne hayatını kurtardığı bedevi ne deve ne de bir damla su varmış.. Adam gece hepsini çalıp götürmüş.!

Çölün ortasında öylece kalakalan adam açmış ellerini;

Eyyy İnsanoğlu.!! Suyumu-ekmeğimi-devemi-ipekli hint kumaşlarımı çaldın.. HELAL OLSUN.!

Ama insanlara olan güvenimi daha mühimi merhametimi çaldın ya... İşte o sana HARAM OLSUN.!”

Anlattığımız bu hikaye üzerine bizde deriz ki;

Ülkücü Hareket mensubu olmanızdan dolayı MASA-KASA-NİSA sahipleri oldunuz ya hepsi size HELAL OLSUN.!

Ancaakkk.! 
Rahmetli Başbuğumuza, Devlet Bey’e ve davaya ihanet edip ABD-NATO-FETÖ-CHP ve PKK’nın partisi HDP’nin peşine takılıp insanlara olan güvenimizi sarstınız ya işte o sizlere HARAM OLSUN.!

Kenardan cenaze namazını seyredenler, kendileri gibi yaşayanların mahallelerine göç ettiler.. Oraya verebilecekleri hiç bir değere sahip değiller..

Taşındıkları mahallenin rengini alacaklar ama oraya “kişilik zayıflıkları” sebebiyle hiç bir renk katamayacaklardır.

Bizimde onlarla ilgili gönlümüzdeki bütün HAFIZA İZLERİNİ SİLİP üzülmek yerine “temizlendiğimiz” için SEVİNMEMİZ İCAP EDER.

Çünkü bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun önemi yok.

Yaptıkları  zehirli faaliyetler kutlu harekete Üçhilal’e zarar veriyorsa siz artık bizim bağın üzümü değilsiniz.!

Artık bazılarına aldırmıyorum. Çünkü “Kara mizah” gibiler. Aramızdaki soğuk duvarın tuğlalarını kendi elleriyle getirdiler.

Gençlerin “aynada” göremediklerini “kerpiç” duvarda gören Çukurova’nın güngörmüş aksakallı alim büyüklerimiz daha lise yıllarında Yavuzlar’da ki Türkistanlılar Derneğinde bize derlerdi ki;

“Ucuz insanların üstüne kurulan hayaller, size pahalıya patlar evladım.!”

Çünkü ucuz insanların dünyası başka. Değer yargısı olmayanlara değer yüklemenin suçlusu bizleriz.!

Utanmadan sıkılmadan hem geçmişlerinin “ülkücü” olduğunu söylüyorlar hemde ülkücü hareketin aleyhinde konuşmaktadırlar.!

Annesini, babasını öldüren genci mahkemeye çıkarmışlar. 
-Hem yetim, hem öksüz kaldım, beraatimi istiyorum” demiş..
O misal.. HADİ BUYUR.!

Para ve makam için tüm değerlerini satacak insanların “dava, ideoloji, insanlık, erdem, ahlak” gibi kavramlar üzerinden nutuk atmaları yüzsüzlüktür ve tiksinti vericidir.!

Meğer utanmak ne büyük şeref. Ondan mahrum olmaksa ne iğrenç bir zilletmiş.!

“Sen garip bir çingenesin, 
Gümüş zurna neyine,
Bilmiyorsan hiç kalkma 
Otur otur yerine!”
                
Nerden geldi aklıma bu dörtlük?
Şimdi hatırladım… Heval Meral’in mikrofonda aylarca cırtlak sesiyle:
“BEN BOŞBAKAN OLCEMMM” sözlerinin “su tutmayan ibrikten” farkı yoktu zaten.

Boş hatta bomboş laflar, yalnızca bomboş kafalardan çıkar!

Bu çığırtkan ve parti içi destekçileri Botaşçı çenebaz Oktay gibiler bir zamanlar MHP'de etkili ve yetkili bir pozisyonda iken dualı ve şühedalı ulu çınar Üç Hilali CHP’ye  yaklaştırmak istediler çok kişiyi MHP'den soğutmuşlardı!

Hep bunların söylemleri ön plana çıkıyordu. Maalesefff.!

Kendi ifadesiyle “Aydınlık grubuna mensup MAOCU” bir eşin karısı olan Heval Meral hiç bir zaman ülkücü olmamıştır.!

Ağabeyi de MHP-ANAP-DYP tekrar MHP arasında dolaşmıştır.İl Başkanı olmasına rağmen, Kocaeli Cezaevindeki ülküdaşlarımıza ilgisiz kalmıştır.

O yılların ülküdaşlarıyla yaptığımız sohbetlerden bilmekteyiz…Ne diyelim..Yine de Allah rahmet eylesin…

Başbuğ Alparslan Türkeş'in Partisini red edip terk ederken:
-Biz  ülkücü bir parti olmayacağız diyen,
-“Bozkurt” işaretini yasaklayanlar,
-Başbuğun adını anmaktan imtina eden nankörler,
-TBMM’deki grup konuşmalarında Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in adını lağım kokulu ağızlarına almaya hakkı yoktur.

Birgün mutlaka suret-i haktan görünen Dırar Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin maskeleri YAVAŞ-YAVAŞ düşecektir.!

Bunlar gittikleri yeri ocagı söndürürler. Çok şükür bu fırıldaklardan kurtulduk. İstediğiniz lağım çukuruna düşün.. Çünkü lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi parlak olmuyor.!

Allah bize bunları tek tek seyr-i  alem yapacak.! Bizde ibretle izleyeceğiz sonlarını.!

Şühedalı ve dualı kutlu davamızın ambarındaki torbalardan don dikenlerin cemaziyülevvellerini bilmekteyiz.

“Gülistan” yerine dikenli kaktüs dolu “Kerbelâ çölünü” tercih etmişseniz ve ülkücülükle alakası olmayan soykaların liderliklerini kabul etmişseniz biz ne yapabiliriz ki.?

Kimin eli kimin cebinde belli değil. Bu FETÖ insanlarda omurga bırakmadı.

“Güvenmek” sevmekten çok daha önemlidir.

İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER. Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider. Çünkü biliriz ki;
Asıl olan söz dili değil, hal dilidir.! Konuşmaktan çok inandığı gibi yaşamaktır

Yakın tarihi hem 50 yıl yaşayarak hem de “alim” derecesindeki hocalarımdan dinleyerek ve onların kitaplardan okuyarak biliriz ki;

NANKÖRLER ÖNCE EKMEK YEDİĞİ OCAĞA HIYANET EDERLER!

İhanet ettikleri yere en şiddetli saldıranlar bunlar olur, ihanetlerine haklı bir gerekçe(!) oluşturma kaygısı ve çabasına girerler.

Bunların dönüş yolu kapanmıştır aramıza yıkılması imkansız olan duvarları kendi ihanetleri ile örmüşlerdir.

Benim samimi ülküdaşlarım bu “cüceleri adam” bilirlerdi.

Oysa ki kavga yıllarımızdan beri bilirdik ki;
“ÇELİĞİN İYİSİ ÖRSÜN ÜZERİNDE ORTAYA ÇIKAR.”

Devlet Bey ameliyat masasında iken partiye KAYYUM ATAMAK gibi Bizansvari gelişmeyi pek yaşamadığımız için kalitelitesiz çelik görüntüsü vermişlerdir.!

Çünkü örsün üzerinde çelik değil Malkoçoğlu filmlerindeki kılıçlar gibi “parlak tahta teneke” oldukları görülmüştür.!

Anadolu halk kültüründe şöyle bir deyiş var;
“Yürü bre adam olmayanlar,
Adam gıymatı bilmeyenler,
Dar günümde olmayanlar,
Var günümde neyleyim sizi.”

En fazla şehit verdiğimiz, İşkenceci Pol-Der’li Başkomiser Piç Ahmet’in yakın arkadaşı Zeydan’ı Adana’ya hemde Büyükşehir’e Belediye Başkanı yaptınız…UNUTMADIK!

Yani dar günümde olmayanlar var günümde neyleyim sizi.

Adana/Yavuzlar Mah’deki… Çocukluğumdan beri bilirim ki;
mazgallar arasından lağıma düşen fırıldaklar eskisi gibi güzel olmuyor.

Hz. Mevlana’da der ki;
“Bize iğrenç görünen LEŞ köpeğe ŞEKERPARE’dir.”

Bunlardan dava adamı olmaz.
Çünkü dava adamı;
“SOFRAYA YÜRÜR GİBİ SEHPAYA YÜRÜR”

Aşağı solaçık mahalleye giden ve Aziz Şehitlerimizin cenaze namazını kaldırımdan seyreden kadim dostlar, “dış kapının dış mandalı” bile olamadılar.

Fikrini ve iradesini başka mecralara kiralamış ve BAŞINI KUMA SOKMUŞ olanların sözü de kendisi de muteber değildir.

Ülkücü kavramıyla esasen hiç alakası kalmayan/olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.

Gittikleri yerlerde adam yerine konulmadığından hala vazgeçtikleri eski ünvanlarını kullananlara yazıklar olsun.

Hakedilmemiş bir yükselişin bilinen akibeti sadece düşüş değil, ani ve acıklı bir ÇAKILMADIR!

Kutlu davaya ihanet edenler buna müstahaktır.

Dualı ve şühedalı bir kutlu hareket olan gençlik sevdamız Üç Hilal’e ihanet edenlerin sonu ne acı ve ne rezilcedir.

Allah bize bunları tek tek seyr-i  alem yapacak.! Biz de ibretle izleyeceğiz sonlarını.

DEVLET BEY gittikleri her kapıda dedikodu yapan bu “mızmız ve karamsar fitneciler” için  ne de güzel söyler;
“Bakarsınız büyük dava adamı pozu verirler. Gerçekte koca bir hiçtirler.! İşlettikleri DEDİKODU ŞANTİYESİ, kaynattıkları FİTNE KAZANIDIR.!”

Biliriz ki aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.

Her zaman dediğimiz gibi;
Ucuz insanların üzerine kurulan hayaller kişiye-kuruma-teşkilata ve devlete pahalıya patlar.!

Ayrıca…Hiçbir refarans, beceriksiz, ahde vefasız vesselam defolu bir siyasetçinin arkasında sonsuza kadar duramaz.

Karakteri bozuk olana kırk deve yükü sevgi ve saygı yüklesen gider kervanın başındaki eşeğe tabi olur.

Yine deriz ki…Değer yargısı olmayanlara değer yüklemenin suçlusu bizleriz.

Üç Hilal sevdalısı olarak Hz. Mevlana’nın dediği gibi bu durumdan;  
BİZÂREM…ŞİKAYETÇİYEM.!

Edebiyat öğretmeni değil Tarih Öğretmeniyim ama zaman zaman edebiyat kıta sahanlığına da haddim olmayarak bazen gireriz Canlar…

İşte, sıyırmak fiili "yok olma"yı, "uzaklaşma"yı ifade ediyor.

Sıyırmak fiilinin somut anlamı, fasülyeyi kılçığından sıyırmak, yemeğin (tabağın) dibini sıyırmak fiillerinde çok belirgin.

Birbiriyle temas halindeki iki ve daha fazla nesneyi, tam olarak birbirinden ayırmak ve nesneler arası bir iz,  bir bulaşık bırakmamak.

Beni heyecanlandıran anlam da burada yatıyor işte!

Öylesine kırgın ve inciniksiniz ki, yüreğinizdeki içten bağlılık, fasülyenin kılçığından sıyrılması gibi uzaklaşıp gidiyor ve belki de yok oluyor!

Sıdkınız, bağlılığınız yüreğinizden soyuluyor! Yüreğiniz, bağlılık ve sevgiyle oluşan o hattan uzaklaşıyor, sıyrılıyor!

Bir de, sıyrılmak fiilinin mecazi olarak ulaştığı başka anlamları var! Rakipleri arasından sıyrılmak, benzerleri içinden sıyrılmak gibi. Bunlarda da temel anlam, farklılaşıp uzaklaşmak!

Hayat insana, kendi yüzlerini ve insanların binlerce yüzünü gösteriyor!

Yol arkadaşlarınız, dostlarınız, kardeş belledikleriniz ve sevdiklerinizle yaşayıp gidiyorsunuz.

Ama bir zaman oluyor ki, onlarla taban tabana ters düşüyor, doğrularınız ve hak uğruna dilsiz şeytan olmak istemiyorsunuz!

Sözleriniz, başka yüzlerini çıkarıyor ortaya adam bellediklerinizin!

Öyle bir an geliyor ki işte bu deyimi sarfetmek zorunda kalıyorsunuz: 
SIDKIM SIYRILDI!

Sıdk bir kez sıyrıldı mı, yerine dönemiyor bir daha!

Kim, fasulyenin sıyrılan kılçığını yerine yapıştırabilmiştir ki bu güne kadar!

En iyisi, sıdkımızın sıyrıldıklarından uzakta durmak ve de sıdk ile bağlanacağımız dostlar edinmek!

Adana’da Yavuzlar Ortaokulu ve Karşıyaka Lisesine giderken Türkistanlı  Aksakallı Atalar derdi ki:
“GÖNÜL SOĞUK SÖZ DUYMUŞ,
KIRK ADANA YAZI GÖRSE ISINMAZMIŞ.”

Bizim bu eski tanıdıklara olan kızgınlığımız geçerde, kırgınlığımıza çare bulamayız! Kime ne diyem!

Yine deriz ki:
İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER. 
GÜVENİN BİTTİĞİ YERDE, 
SEVGİ DE KUŞ OLUP GİDER.

Güngörmüş Atalar derki:
ÖNCE REFÎK…SONRA TARÏK”
(Önce yoldaş, sonra yol) denilerek, yola çıkacağımız insanları dikkatli ve rikkatli seçmemiz tembihlenir.

Canlar…İlk olarak şunu söyleyelim: 
“-İNSANI, YOL DEĞİL, YOL ARKADAŞLARI YORAR.”

Size güven vermeyen kişilere güvenerek yola çıkmayın, inandıklarınızla yola çıkın.

Yola çıkacağımız insanları yüzde yüz isabetle seçme şansımız ise maalesef yoktur…

Çünkü bu seçimi veya elemeyi, esas itibariyle yapacak olan bizler değilizdir; 
-Yoldur, yolculuktur,
-Yanımızdakinin dostumuz olup olmadığı, yolculuk esnasında ortaya çıkar.

Özellikle siyasette ve ticarette, bu yürüyüşlerin büyük bir kısmı hüsranla sonuçlanır.

Tanıdığımızı sandığımız insanları tanıyamamış olmanın üzüntüsü ve şaşkınlığı, bizi yolculuktan daha fazla yorar.

Tam da burada şunu sormalı:
-Kırk yıl birlikte olmuş olsak bile, bir insanı ne kadar tanıyabiliriz?

Asıl marifet, bahar aylarında veya yaz mevsiminde değil, kışın açabilmektir.

Yani iyi gün dostu olmak kolaydır, en mühimi, kötü gün dostu olabilmektir.

Toparlayalım…Dünyevi şeyler için bu soykaların peşinden giden  “kırk yıllık dostların” birbirini yok saydığı günlerden geçiyoruz. Rabbim herşeyin hayırlısını versin…

Üç Hilalli MHP bizim için sadece siyasi bir parti değildir. Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.

Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep haklı çıkan kutlu harekettir.

Üç Hilal...
Türk Milletinin devşirme değil MAYASIDIR. Gönüllerde bu maya tutmuştur. Mayası sağlam, manası engin, maksadı göz kamaştırıcı olan ihlaslı yükselişler ezeli bir sevda ebedi sevenle buluşur.

MHP;
Türkiyenin geleceğinde artık tam ve kesin söz sahibi olacaktır İnşaallahh. Zira kader gayrete aşıktır. Ulu Çınar Üç Hilal’i güzel günler-yıllar bekliyor Allahın izniyle.

Şühedalı Anadolu topraklarına 
hizmetkâr olanlara dua edenler
bela okuyan at hırsızlarından fazla olduktan sonra millet ve vatan sevgimize gölge edemezler…

Büyüyen ve yükselen, cazibesi ve çekim alanı sürekli genişleyen Ülkücü Harekete hiç kimse, hiçbir odak engel olamayacak, pranga vuramayacaktır.

Osmanlı tarihinde Celali ve Yeniçeri İsyanları meşhurdur. Celalilerle, yeniçeriler zaman zaman devlete başkaldırmakla işbirliği, elbirliği etmişlerdir.

Bunların bazen birtakım saray çalışanları ve devlet yöneticileri tarafından çıkar amaçlı tahrik edildikleri veya yönlendirildikleri, bazen de kendi içlerindeki örgütlenmelerle harekete geçtikleri bilinmektedir.

Celali ve Yeniçeri İsyanları;

-ne “devlet-i ebed müddet” 
-ne “ila-yı kelimetullah” 
-ne “sancak-ı şerif” 
-ne “mukaddes vatan” 
-ne de “cihâd” için çıkarılmıştır.

İsyanların temelinde devletin Osmanlı tebanın geleceği ile ilgili endişe ve mülahazalardan çok, “ekonomik-siyasi-askeri ve sosyal” sebepler ve ikbâl meyhanesinde nara atmalar vardır.

Şurası muhakkaktır ki Celali ve Yeniçeri İsyanlarının içinde “bugüne ışık tutacak” ibret levhaları mevcuttur.

Üniversite yıllarımdan beri zaman ve mekanda inandım ki ve emin oldum ki ucuz insanların üstüne kurulan hayaller bize pahalıya patlıyor.!

VEFA…Yangın varken seçtiğindir.!Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.!

SADAKAT…Sevginin muhabbetin mayasıdır. Fikri mayası bozuk olanın sevgisi şaibelidir, çökmüştür. Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkücü gönüllerden düşürmesin.

Ülkücü Harekette, bulunduğu her hangi bir görevde iken ortaya koyduğu tavır, söylem ve bağlılıklarını, görevden ayrılınca, alınınca her hangi bir sebepten dolayı görevi sonlanınca veya genel seçimlerde aday listesine giremeyen, alt sıralarda yer alan ülküdaşlarımın duruşunda ve söyleminde değişiklik olmayanları çok seviyorum…

MHP her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir siyasi parti olmuştur. Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Rahmetli Başbuğumuz ne de güzel söylemiş…”Ülkücülük...Bir gönül işidir…Gönül verenlerle hizmet edilir.”

Ülküdaşlarımıza karşı bitmeyecek bir vefamız, eksilmeyecek bir muhabbetimiz vardır…

Her vakit duamız odur ki;
Hak etmeyeni sevdirme bize Yarabbi.

VAZGEÇENLER UNUTULUR…

Sevdiği kıza kavuşamadığı için çekip gitmek isteyen gence, Aksakallı Bilge sorar;
-Mecnun Leyla’sından vazgeçti mi?
-Hayır.
-Kerem ateşten kaçtı mı?
-Hayır.
-Ferhat dağları delmekten korktu mu?
-Hayır. 
-Ya Gavurdağlı Ahmet?
Bir süre susup düşündükten sonra genç;
-O'nu hiç duymadım ki efendim, deyince…
Gençlerin AYNA da göremediklerini KERPİÇ duvar da gören Aksakallı Bilge:
-Tabi duymazsın…Çünkü O VAZGEÇTİ!

UNUTMA…VAZGEÇENLER DEĞİL…MÜCADELE VERENLER TARİHE GEÇERLER.

50 yıllık tarihi ve siyasi tecrübemizle 
deriz ki;

Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Taşmedreseli Ülkü Ocaklının yüreğinde…

Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….

Yürek başka birşey…Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde.

Rahmetli Neşat Ertaş:
“Gönül Mecnun'a döndü, Leyla bahane.” sözünü tam da Nazlı Üç Hilal Sevdalılarına göre söylemiş…

Gerçekten hepimizin gönlü ulu çınar Üç Hilal sevdası ile dolmuş…

Ulu Çınar MHP'nin CEZİR, dönemi sona ermiştir. Artık MED yani “yükselme" dönemi başlamıştır. Böylece Türk Milleti MHP ile birlikte eski güzel günlerine kavuşacaktır. Bunun SANCILARI içindeyiz.

Osman Bey, Aybüken Ebe’ye sordu;
“-SEN EBESİN hemi..? Vakti gelmeden DOĞUM yaptırırmısın.?

-Yaptırmam..

-Yaptırdın say...ne olur.?

-Hiç birşey olmasa bile çocuk ölü doğar. Ananın da öldüğü olur.

-Kimi dinlersin o zaman.? Etrafta bir sürü adam ve doğumu bilmeyen kızlar var…Onlar sana “DOĞURT” şunu da kurtulsun” diyorlar..

-ONLARIN DEMESİYLE OLMAZ BU İŞ…DOĞURACAK KADININ ACIDAN KIVRANMASI DA DÜŞÜNÜLMEZ..
Vakti beklemek gerek…Vakit beklenirse…HEM ANA HEM ÇOCUK KURTULUR BEYİM…

Merhum Seyit Ahmet Arvasi’nin dediği gibi;
“Milliyetçi Hareket, küçük parti hesaplarında değil, bütün parti  ve politikalara yön veren milli ve mukaddes bir aksiyondur.”

Bugün görülüyor ki  yakın tarih Arvasi Hocayı HAKLI çıkarmıştır.

Başbuğumuzun dizi dibinde yetişen Lider Devlet Bahçeli’de der ki;

“Benim yol arkadaşım;
-Haramı helâli bilen,
-Ülküdaşını kollayan,
-Çizgisinde net olan,
-Allahtan korkup kuldan utanan,
-Fitne, fesat işlerle uğraşmayan, 
-Teşkilatın  emrinde olandır..”

Bizde 50 yılın tecrübesi ile bir eğitimci olarak deriz ki:

Her ağız “ülkücülüğü” tarif edemez, daha doğrusu bu söz her ağıza da her bünyeye de yakışmaz.

O, bir zor zanaattır. 
O, aşık olmaktır, fedakarlıktır, istememektir, karşılıksız sevmektir, ölümle eğlenmektir, kutsalları şu ki;

-Vatan için yaşayıp millet için ölümü göze almaktır, 
-Dünyanın bütün makamlarını elinin tersiyle itebilmektir,
-Yokluğa ve hiçliğe talip olmaktır, 
-Göz önünde olmamaktır,
-Paylaşırken geride durmayı bilmektir, 
-Nefsine galip gelmektir, 
-Hoş görmektir... 
Ha diyeceksiniz ki böylesi de 
var mı.? Her elinizi attığınız yerde böylesi olsa idi dünya bu kadar rezil olmazdı... ÜLKÜCÜ, AZ BULUNANDIR.

İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve Türk Devlet geleneğine bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.

Turan Coğrafyasının yegane ümidi olan Üç Hilalli MHP bizim için sadece siyasi bir parti değildir. Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.

Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep HAKLI çıkan KUTLU harekettir.

Üç Hilal...
Türk Milletinin devşirme değil MAYASIDIR…Gönüllerde bu maya tutmuştur.

Bu mayanın bozulması-ekşimesi-bitmesi mümkün değildir. Çünkü Üç Hilal her sene bahçe duvarının dibine ekilen bir yıllık-kısa ömürlü sarmaşık değil ULUÇINARDIR..

Türk Milleti, kendi selametini, kendi beka kaygısının teminatını MHP’de görüyor, MHP’yi en önemli siyasi güvencesi olarak görmeye devam ediyor.

Yolumuz…Ülkücü iradenin doğduğu, yeşerdiği, büyüdüğü, yaşandığı tek bildiğim Rahmetli Başbuğumuzun iki büyük emaneti; Üç Hilal’li MHP ve Bozkurtlu Ülkü Ocakları ÇİZGİSİDİR..

“Et-tekrârü ahsen velev kâne 
yüz seksen."(Tekrar etmek en güzeldir, 180 kere de olsa!) noktasından hareketle tekrar edersek;

ÜLKÜCÜ İNSAN…Liderinin yüreğini yüreğine katar, vatan olur, bayrak olur ve BAKTIĞI YERE BAKAR.

-Liderimi tanır… Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…
-Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.

Gerisi "lafügüzaf"…

Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;

“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,
İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.”

Yaşanmışlıklarımı, içimden geleni “duygusal” bir şekilde dökmeye çalışıyorum. Ben öyle usta bir yazar filan değilim.

Biz...
Duygu düşüncelerimizi, diğer insanların fikrini değiştirecek diye paylaşmayız.

Biz... 
Duygu ve düşüncelerimizi, bizim gibi düşünen insanlarla yalnız olmadıklarını bilmeleri  için paylaşırız.

Kahire’de gece baskını ile şehit edilen vezir Sinan Paşa’nın akibeti Yavuz Sultan Selim’i ağlatır.

“-Mısır’ı aldık amma Sinan’ımı kaybettik.!” der.

Gençlik yıllarımdan beri hep Yavuz’u ağlatan Sinan Paşa olmak isterdim. Senin yokluğunla Cihan Padişahı ağlıyorsa ne mutlu sana.

Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkü dolu gönüllerden düşürmesin.

…..Ve sonunda Yunus EMRE der ki;
KALANLARA SELAM OLSUN…

“Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun

Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken halimizi
Soranlara selam olsun”

                      
Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER

13-Kasım-2024

Taşmedreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR