
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 87. yıl dönümü münasebetiyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nda düzenlenen anma törenine katılarak oldukça anlamlı bir konuşma yaptı.
Konuşmasında özellikle şu bölüm, sosyal medyada kendini iktidara yakın gösterip Osmanlı maskesi takarak Atatürk düşmanlığı yapanlara adeta ağır bir Osmanlı tokadı niteliğindeydi:
“Sosyal medyanın köpürttüğü, toplumsal gerilimden beslenen siyasetçilerin de büyüttüğü bu cepheleşmenin en büyük mağduru ise bizatihi Gazi Mustafa Kemal olmakta, Atatürk'ün hatırası ve eserleri olmaktadır.
Burada şu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizmek durumundayım:
Medya, sosyal medya ve siyasette 'Atatürk maskesi' takarak bu millete ve milletin değerlerine düşmanlık edenlere nasıl karşıysak; İstiklal Harbimizi zafere ulaştırarak milletimizin önünde yeni bir yol açan Gazi Mustafa Kemal'e yönelik hakaretamiz ifadelere de aynı şekilde karşıyız.”
Bu sözler üzerine ne oldu biliyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu net ve anlamlı çıkışının ardından, sözlerinin doğrudan muhataplarından biri olan, kendini iktidara ve hükümete yakın göstermeye çalışan çevrelerin sahiplendiği Furkan Bölükbaşı isimli şahıs, sosyal medyada skandal bir tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, yalnızca Atatürk’e sahip çıktığı için açık açık hedef aldı ve şu tehditkâr ifadeleri kullandı:
“Menderes’in sonunu Kemalizme yaptığı şirinlikler getirmişti. İnşallah Müslümanların mevcut iktidarı da aynı akıbete uğramadan kendine çeki düzen verir.”
Sonrasında, korkusundan bu paylaşımı silmek zorunda kaldı ancak gözaltına alınmaktan kurtulamadı. Ve tutuklandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bu açık tehdidin ardından yargının harekete geçmesi yerinde ve gerekli bir adım olmuştur.
Fakat aynı şahsın bugüne kadar Atatürk’e yönelik hakaretleri, iftiraları ve sosyal medya üzerinden yaydığı kin ve nefret söylemleri karşısında herhangi bir adli işlem yapılmamış olması, yargının görevini yerine getirmekteki zafiyeti olarak kamuoyunda tartışma konusu hâline gelmiştir.
Bu tür zihniyetlerdeki Atatürk düşmanlığı öylesine baskın hâle gelmiştir ki, nefretleri artık kendi sınırlarını aşarak, kendilerini yakın göstermeye çalıştıkları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dahi “Atatürk’e sahip çıktı” diye tehdit etme noktasına taşımıştır.
Sosyal medyada iktidar ve hükümet taraftarı kimliğiyle tanınan bazı isimlerin, geçmişteki sicilleri, iğreti tutumları ve toplumu geren, kin ve nefret pompalayan söylemleri, aslında en büyük zararı bizzat iktidara vermektedir.
Kimi “imam”, kimi “trol”, kimi “tarihçi”, kimi “yorumcu”, kimi “yazar” sıfatıyla sosyal medya üzerinden Atatürk’e düşmanlık odaklı yazan ya da konuşan kim varsa, bir bakın: İğrençlik dışında üretebildikleri tek bir şey var mı?
Allah düşmanın bile kalitelisini versin…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Gazi Mustafa Kemal’e yönelik hakaretamiz ifadelere de aynı şekilde karşıyız.” şeklindeki son açıklamasından sonra, bundan böyle Atatürk’e yapılan hakaretler karşısında yargının görevini tavizsiz biçimde yerine getirmesi, iktidar çevresinde bu tür kişilere yüz verenlerin de kendilerine çeki düzen vermesi artık bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Bu tür kişilere verilen yüzün, hangi tehdit noktasına kadar varabildiği ortadadır.
Artık bu konularda en küçük bir tavize izin vermeyecek bir düzen ve uygulama oluşturulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna ve onun miras bıraktığı makamlarda oturan devlet adamlarına yönelik bu hadsizlik ve saygısızlıkların son bulması, devlet ciddiyetinin ve toplumsal huzurun gereğidir.
