“İki Mustafa Kemal vardır, biri sinirden, etten ve kemikten maddi Mustafa Kemal ki, fanidir. Diğeri fikirden ve idealden Mustafa Kemal’dir ki, ebedidir.”
Her yıl 10 Kasım yaklaştığında bir burukluk ve hüzün kaplar içimizi, çünkü bir büyük milletin bir büyük evladının Hakk’a yürüdüğü gündür bugün.
Her geçen gün daha da çok sevgiyle, saygıyla, özlemle, minnetle ve rahmetle anarız Devletimizin kurucusu Atatürk’ümüzü.
Ata’yı sevmek, O’nu tanımak ve anlamakla olur.
Anlamak için de O’nun düşüncelerini, hayat görüşlerini, kişiliğinin belirgin özelliklerini ve ülkülerini bilmek gerekir.
Toplumlarda, milli kahramanlar kolay kolay doğmazlar, ancak önemli olaylar milli şahsiyet ve kahramanları doğurur.
Milletimiz için de böyle olmuştur.
Milli ve sosyal değerlerin alt üst edildiği, adeta “bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş” harabeye dönmüş, Türklüğü, yeryüzünde kaldırmanın tek amaç olduğu ve bu amaçlarına ulaşmak isteyenlerin Anadolu içlerine kadar yayıldığı, milli gurur ve haysiyetin ayaklar altına alınarak, hür ve bağımsız dalgalanan ay yıldızlı bayrağın semalardan indirilmek istendiği anlarda bir güneş gibi doğan “Milli Kahraman”, Mustafa Kemal olmuştur.
Mustafa Kemal, bu milleti sevmiş, onu düşünmüş, onu diriltmiş ve Türklüğü dünyaya yeniden tanıtmıştır.
Topyekûn bir istiklâl mücadelesine kalkışan bu Milletin önce Önderi sonra Gazi’si ve ebedi olarak da ATATÜRK’ü olmuştur.
Atatürk, yapıcı, yenilikçi, zamanında karar verebilen ve verdiği kararları da hızla uygulamaya koyan bir liderdir.
Bir önder olarak giriştiği ülkenin, kültür, sanat ve medeniyet yolundaki çalışmalarda akla ve mantığa uygun olanı yapmış zorlamaya kalkışmamıştır.
O, her şeyden önce benliğinde Türklüğü yaşatan ve duyan bir liderdir. Hiçbir lider onun kadar Türk’ün cevherini ve Türklük gerçeğini içinde duymamış ve tanımamıştır. Söylediği bütün veciz sözlerinde bunu görmek mümkündür.
“BÜYÜK OLAN TÜRK MİLLETİDİR ve NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” bunun en güzel örnekleridir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türk’ün makûs talihini yenmekle ve Türk yurdunu kurtarmakla kalmamış, esaret altında inleyen, sömürülen ve geri kalmışlık çemberini yırtmamış pek çok Devletlere de önderlik etmiştir.
Üzülerek belirtmek gerekirse ulu önder Atatürk, ölümünden sonra tam anlamıyla anlaşılamamış ve anlatılamamıştır. Çeşitli şekillerde istismar edilip, türlü kalıplara sokulmaya çalışılmıştır.
O’nun gücünün, kudretinin ve üstün dehasının büyüklüğünün mensup olduğu milletinden geldiği ifade edilememiştir.
Atatürk, büyük Türk Milletinden aldığı güçle ve milletinin bir ferdi olarak görevlerini yerine getirmiş ve ebedi olarak da gönüllerinde yer edinmiştir.
Bu büyük önderin etrafında kenetlenip,
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” diyerek ebedi yurt olan Anadolu’yu bize vatan bırakan ulu önder Atatürk ile kan ve can vermiş bütün şehitlerimize rahmetler olsun.
Sadece 10 Kasım’larda ve Milli Bayramlarda değil, hür ve bağımsız millet olarak yaşamımızı devam ettirdiğimiz bu vatan toprağında her an saygıyla, sevgiyle, özlemle, minnetle ve rahmetle anıyoruz seni ATAM.
Bize emanet bıraktığın eserlerin, Türklük var oldukça sonsuza dek yaşayacaktır.
Çünkü işaret ettiğin gibi “muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.”