Muhittin GÜMÜŞ / TANRI DAĞLARI'NDAN


Bereket...

Töreler, inançlar ve hayat tarzları kavramların değerini belirler. İnsan ilişkilerinde bereketin önemi daha da belirgin hâldedir.


Kimi kavramların içi dopdoludur. O kavramın muhtevasındaki özellikleri bildikçe ve hissettikçe tarifsiz haz duyar insan. O içi dolu kavramlardan biri de “bereket” kavramıdır. Türkçe Güncel Sözlük'e göre “Alışılandan veya beklenilenden fazla olma durumu; artağanlık, bolluk, feyiz, feyezan” anlamına gelir. 

Garip akımının şairi Orhan Veli Kanık da "Çocuk gönlüm kaygılardan azade / Yüzlerde nur, ekinlerde bereket" dizeleriyle bu kavramı kullanmış. Zaten her dilin kıymetli kavramlarını en güzel biçimde şair ve yazarlar ile fikir adamları kullanır. Dini terminolojide “dua, âyin ve ibadetlerle elde edilmeye çalışılan bolluk, genişlik, hayır ve saadet anlamlarında dinî bir tabir.” diye tanımlanır.

Halk ağzında yağmur yağarken bazen rahmet yağıyor dense de “Bereket yağıyor.” dediklerinde mutlaka bağa bahçeye, tarla tapana, buğdaya, mısıra yarayacağı anlamında kullanılır.  

İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı sonucunda anlamında ise "Bakma şimdiki hâlime. Bereket, o günlerde durumum iyiydi.”  

 

“İyi ki, Allah’a şükür ki” anlamında kullanılan bir söz olarak "Bereket versin ki onların istediği olmadı” cümlesindeki gibi istenmeyen, arzu edilmeyen veya fena bir şeyin gerçekleşmemesine şükretmeyi ifade ediyoruz. Bereketlenmeyi de çoğalma anlamında kullanırız. 

Bizim Türk ve İslam dünyasında bereketi konu edinen çok sözler vardır. İslam’ın kutsal kitabındaki âyetlerle Hz. Peygamberimizin (S.A.V)’in hadislerine bakıldığında bu kavram insanların gerek dünyaya gerekse âhirete yönelik kazanç veya kayıplarıyla ilgilidir.

Müslüman her türlü hayrın, nimet, bereket ve bolluğun Allah’ın kullarına bir ikramı olduğuna inanır, dua, niyaz ve dileklerinde daima O’na yönelir, her şeyi O’ndan ister, her hayrı O’ndan bekler. Böylece iç dünyasında güven ve huzura kavuşur. Onun bu inancı davranışlarına da yansıyarak kâmil bir insan olmasını sağlar.

Müslüman Türkler’in dinî kültüründe bereket kavramının ayrı bir yeri vardır. Alışverişte satıcının “Allah bereket versin” demesi, yemek üzerine varanın “Bereketli olsun” temennisinde bulunması, darlık, kıtlık, kuraklık zamanlarında “Betbereket kesildi”, “Bereket kalktı” şeklindeki ifadeler buna örnek olarak gösterilebilir. 

Öte yandan mübarek geceler, mübarek yerler gibi feyiz, bereket ve mânevî destek beklenen zaman ve yer telakkileri de mevcuttur. Tarikat mensupları arasında şeyhin verdiği armağanlar hayırlı, uğurlu ve bereketli sayılır. 

Müslüman olmayan Türk topluluklarında da bereketin yeterince anlaşıldığı ve ona hürmet edildiği görülür. “İlâhî dinlerin dışındaki dinlerde bereket tanrı veya tanrıçaları vardır. 

Diğer İlahi dinlerde Allah’tan başka insanların da bereket verebildiği, mübarek kılabildiği kabul edilir. İslâm dini ise rükû, secde, kurban, dua vb. ibadetleri yalnız Allah’a hasretmek suretiyle tevhidde gösterdiği titizliği berekette de göstererek bereketin yalnızca Allah’tan olduğu ilkesini benimsemiştir. (G. Tümer, İslam Ansiklopedisi, 1992, s. 487-489) 

Sofrada yemek yiyenlere rastlandığında “Afiyet olsun!” demekten ziyade “Bereketli olsun!” denir. Belki bu ifadeyi kullananlar azalmış olabilir ama verilen cevap çok cömertçedir: “Sağ ol. Gel beraber olsun!” diyerek sofraya davet edilir muhatap kişi. 

Bereket kavramıyla insan, hayvan ve daha sonraları zaman zaman aşırı bir şekilde çoğalan tarla mahsulleri arasında ilgi kurulması en eski kültürlerden itibaren bütün topluluklarda görülmektedir. Bu ilgi çeşitli motifler şeklinde dinî niteliklere büründürülmüştür. Kadının cinsiyetiyle ilgili özellikler abartılmış, ana tanrıça kültünü ortaya çıkarmış, bu da bereket ve zürriyetin kaynağı sayılmıştır. Tarımın gelişmesiyle yer ana tanrıçasıyla gök tanrısı arasındaki “kutsal” evliliğe dayanan bereket âyinleri ortaya çıkmıştır.  Bu anlayışa göre gök baba, yer de ana gibi düşünülüp yağmurla göğün yeri döllendirdiği, böylece yeryüzünün yeşerdiği, mahsulün yetiştiği, insan ve hayvanların ondan faydalandığı kabul edilmiştir. Bizim Türklerdeki “Gök Tanrı ile Toprak Ana” kavramları dayanaksız ve sebepsiz değildir.

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutu vermiş, düzenleyivermiş. ( Üze kök tengri asra yağız yir kılındukda ikin ara kişi oğlı kılınmış. Kişi oğlında üze eçüm apam Bumın Kağan İstemi Kağan olurmış. Olurupan Türk budunurig ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş.). 

Töreler, inançlar ve hayat tarzları kavramların değerini belirler. İnsan ilişkilerinde bereketin önemi daha da belirgin hâldedir. Babasından harçlık alan evlat “Kesene bereket babacığım!” der.

Bereketin kullanuldığı söz varlığı içindeki “beti bereketi kalmamak" ya da "beti bereketi kaçmak" deyimi, bir şeyin bolluk, verimlilik ya da değerinin azalmasını, kıtlaşmasını ve hızlı bir şekilde tükenmesini ifade eder. Bu deyim, genellikle maddi sıkıntı ve zorluklar, ürünlerin azalması veya kaynakların tükenmesi gibi durumlar için kullanılır. 

Değerli Ali Kuzencik hocamın güzel dualarından “ Evinize buğday bereketi dolsun!” sözüdür.

Eviniz ve ömrünüz bereketli olsun… 

Tanrı Dağları’ndan...
Muhittin Gümüş 
19.02.2025

YAZARLAR