Baktığınız yer, mekân, konum, taraf, yön, yöre yahut pencere ile gördüğünüz yer, mekan, olay, kişi yahut hâl/durum fikrinizi ifade etmede son derece müessirdir.
Pek çok insanda makul derecede insan, tabiat ve hayvan sevgisi vardır ama bu sevginin sebepleri çok önemli değildir. Ancak efretin sebepleri ve kaynakları çok önemlidir. O nefretin kaynaklarını kurutmak için bilmek ve engellemek, gerekirse tedavi etmek şarttır.
Eğer siz bir aslanı seviyorsanız ve bu aslanın bir parça et ile karnını doyurmak için gün boyu nasıl ve nelerle mücadele ettiğini takip ediyorsanız ve gün batarken hiç bir lokma yiyemeyen hayvancağız için üzülürsünüz. "Ah canım! Bugün de aç kaldı! " der merhamet edersiniz.
Birkaç gün sonra bir ceylanı yakalayan aslanın vahşetini gördüğünüzde ne düşünürsünüz? Aslana merhamet ederken ceylana vah vah demek midir insanlık?
Eğer siz bir benekli bir ceylanın hayatını merak ediyorsanız; ona sevgiyle yaklaşırken " Bu güzel hayvancağız neler yer, neler içer? Kendini aslanlardan, sırtlanlardan, bilumum vahşilerden, yırtıcılardan korumak için nasıl mücadele veriyor acaba?" diye peşine düşüp de günün sonunda "Şükürler olsun aslana kaptırmadı kendini!" demiş olabilirsiniz.
Sonra da akşam kendi karnınızı doyduktan sonra bir köşeye çekilip başınızı iki elinizin arasına koyup insanca düşündüğünüzde nasıl bir sonuca ulaşabilirsiniz.
"İki el, bir baş içindir, derler. Allah, sıkıntılı hallerde vücuda ağır gelen başını tutsun diye iki el vermiş insana... İki göz, iki kulak, iki el, iki ayak, iki kaş, bir baş, bir ağız, bir dil....sebebi çok. Birinin görmediğini diğeri görsün diye iki gözü, birinin duymadığını diğeri duysun diye iki kulağı, birinin gücünün yetmediği yerde diğerinin katkıda bulunması için bir çift el ve ayak verirken her kafadan bir ses çıkmasın diye bir beyin ve bir dil, bir ağız vermiş insana.
Düşünsün, görsün, anlasın, bilsin diye ilim ve irfan yolunda yürüsün diye verdiklerini kullan(a)mayan, kötü kullanan, fena kullanan, suistimal eden kafanın sahip olduğu vücut yalnızca oksijen salınımına ziyan vermekten öteye gidemeyen artık ya da atıktır.
Sevginiz ceylana ya da aslana olabilir ama asıl olan tabiata ve onun Yaratıcı'sına olmalı sevgi. Dengeyi bozmadığınızda kendiliğinden ölen her hayvanın leşinden aslan da kaplan da sırtlan da nasibini alır.
Vahşi hayvanlar acıkmadığı sürece avlanmazlar. İnsanların bir türlü doymayanından, karnı doysa da gözü doymayanlarından Allah esirgesin. Onları kara toprak doyursun.
Memleketin her imkânından hak etmediği kadar yararlanıp da birgün kendisinden fedakârlık istendiğinde reddeden ve buna mecbur olmadığını ukalalık ederek söyleyenlerin ceylan olduğunu sanmasın kimse. Her acıktığında ceylan yiyesi gelen aslana, sırtlana da "Hadi başka kapıya!" demek gerekmez mi?
Ülkemizin ve insanımızın başarısından apaçık rahatsız olup derhal karnı guruldayan, mide ifrazatından fenalaşan ve beyinleri dumura uğrayan kafalar psikolojik tedaviye cevap vermezler. Vatan ve aziz Türk milleti için gerektiğinde canımı veririm demeyen aksine ihanet etmeye eğilimli olanları bir savaş hâlinde korunması gerekmeyenler statüsüne koymak elzemdir.
Toplumun bir kesimi tarafından her ...okolog da denen "şişme bir profesör" her konuşmasının illa ki bir yerinde Türk milletini küçümseme yoluna gitmeyi alışkanlık haline getirmiş. O böyle konuşurken aynı mahallenin çocukları olan şakşakçıları da yılışık bir biçimde sırıtıp durur nedense?
O bilgi hafızı değil de gerçek âlim olsaydı edebi de olurdu. Onlara malûmatfuruş da denir. Nice insanlar âlim zannedilirken aslında bilgi hâfızıdır.
Bilgi gerekli olmakla birlikte onu doğru ve yerinde eyleme dönüştürme yetkinliğine sahip olmak da şarttır.
Şişme profesör "Efendim. Ben ateist bir adamım. Tanrı'nın varlığına dair bir bilim adamı olarak en küçük veri bulamadım." diyor. Yiyip içmekten, göbek büyütmekten fırsat bulup da Tanrı'nın varlığına dair veri bulamamış olmalı. Aramadığınız, araştırmadığınız hiç bir şey bulunmaz elbet.
Allah'tan kendisine cevap veren şahsiyet "Bir şeyi bulamamış olmanız, onun olmadığı anlamına gelmez. Siz sadece Tanrı’nın var olduğunu bilmiyorum diyebilirsiniz. Zaten Tanrı'nın varlığı bir bilgi sorunu değil, inanç sorunudur." diye cevap veriyor.
Engin düzlüklerden, yüce dağlardan bakanlar nice güzellikler görür; tehlikeli halleri ve fenalıkları da haber verir. İlim ve edep sahibi olanlar idare ehline orkestra şefliği yapar. Notalara yanlış dokunan sanatkâra çubuğunu sert sallar...
İnsanlık âlemi bu güzel tabiat içinde bütün varlıkların güzel sesleriyle orkestra şefinin emirleri doğrultusunda notalara doğru basarsa oluşan âhenk zevk verir.
Yaratan Rabbimizin adıyla okuyalım. Çünkü Rabbimiz sonsuz kerem (cömertlik) sahibidir. O kalemle yazmayı, insana bilmediğini öğretir.
Bilgi hafızı değil, bilgi sevgilisi olalım. İlmin ve irfanın sevgisinden yoksun olanlar bilginin kölesi olabilirler. Bilmek esastır ama daha iyisi ise doğru(yu), hakikati bilmektir. Yanlış bilgi de bilgidir çünkü... Yanlış bilgi hafızlarının muhafızı olmak kadar fena bir şey olamaz.
Bilmem anlatabildim mi?
Tanrı Dağları'ndan selamlar
11.01.2025
Muhittin Gümüş