Bazı kareler vardır; konuşmaz ama konuşturur.
Bazı jestler vardır ne bir sözle başlar ne bir cümleyle biter ama gönüllerde yankı bulur.
Ve bazı liderlik anları vardır ki; siyaseti bir yana, insanlığı ön plana çıkarır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, kısa süre önce hayatını kaybeden siyasetçi-yazar Sırrı Süreyya Önder’in portresine sessizce dokunduğu o an, işte böyle bir andı.
Kamuoyuna yansıyan bu görüntü; sadece bir siyasetçinin başka bir siyasetçiye gösterdiği vefa olarak değil, bir milletin ortak hafızasına, yaralı vicdanına ve geleceğe dair sessiz ama kararlı bir mesaj olarak okunmalıdır.
Bir Fotoğrafa Dokunmak: Hafızaya Dokunmak
Devlet Bahçeli, siyasi kariyerinin hiçbir döneminde kolay eğilip bükülen bir lider olmadı.
Tutarlılığı kadar dili sert, sınırları keskin bir üslubun temsilcisi olarak tanındı.
Ancak bu kez dili değil; parmak uçları konuştu.
Söz yerine suskunluk, polemik yerine vakar konuştu.
Bu karede Bahçeli’nin dokunduğu sadece bir çerçeve değil; bu milletin kaybettiği umutlar, çektiği acılar ve vefa arayışıyla dolu hafızasıydı.
Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge İçin Sessiz Bir Çağrı
Türkiye, terörle mücadelede onlarca yılını, on binlerce canını verdi.
Bu süreçte siyaset kurumu çoğu zaman kutuplaşmaya, suçlamaya ve saflaşmaya hapsoldu.
Oysa gerçek barış; sadece silahların susmasıyla değil, kalplerin yumuşamasıyla, liderliğin insani kemâle erişmesiyle mümkündür.
Bahçeli’nin bu sessiz jesti, “Terörsüz Türkiye” hayaline dair yorgun ama inançlı bir milletin, farklı düşünsel köklerden gelen evlatlarının birbirine el uzatabileceğini, bakışların değişebileceğini, sözsüz cümlelerin bile bazen yüz yıllık çatışmaları eritebileceğini gösterdi.
Bu, sıradan bir centilmenlik değil; devlet aklının vicdanla buluştuğu müstesna bir duruştu.
Şehit Annelerinin, Gazilerin, Acılı Babaların Yüreğinde Ne Yankılandı?
Bu topraklar, kolay kazanılmadı.
Vatan uğruna can vermiş binlerce evladın ardından ağıt yakan anaların yüreğinde hâlâ köz duruyor.
O yüzden Bahçeli’nin bu davranışı, sadece ideolojik bir yumuşama değil; “bu ülke için evladını feda etmiş insanların duygusuna ses veren bir vakur duruş” olarak da kıymetlidir.
Siyasetin hırsına, rekabetine, hesaplaşmasına rağmen bir liderin göz hizasında insanlık taşıması; siyasal olgunluğun ve milletle hemhal olmuş bir devlet aklının göstergesidir.
Siyasette Kemal ve Kâmil Figürler Zamanı
Türkiye'nin ihtiyacı olan şey yalnızca kalkınma projeleri, yasalar ve reformlar değil.
Milletin asıl beklediği, "devletin diliyle gönül dili arasında bağ kurabilen", sözünden çok duruşuyla yön veren kâmil liderlerdir.
Bahçeli’nin bu davranışı, siyasetin kemâl noktası olan “birleştiren, affeden, anlayan, insani olan liderlik” çizgisine dair önemli bir işarettir.
Bu jest, geçmişin yüküyle bugünü yaralayan değil; bugünün vakarını taşıyıp geleceği birlikte inşa etmeyi mümkün kılabilecek bir siyasi olgunluk sunmuştur.
Sonuç Yerine: Bu Dokunuş Bizim Ortak Yaramızaydı
Her şeyin ayrıştığı bir vasatta, bir dokunuş birleştirebilir.
Her şeyin tartışılabildiği bir düzlemde, bir suskunluk huzur verebilir.
Ve her şeyin kimliklere, kavgalara sıkıştığı bir dönemde; bir fotoğrafa saygı, milletin vicdanına saygıya dönüşebilir.
Bu fotoğraf, belki tarihin kırılma anlarından biri olmayacak.
Ama bu milletin yüreğinde, şu mesajla yer edinecek:
“Birbirimize dokunmadıkça, birlikte iyileşemeyiz.”
Dr. Oğuz Poyrazoğlu
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi
opoyrazoglu@gazi.edu.tr