Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Bizim için önemli değil

Olaylar karşısında evinin camını taşlayanlara “kalben buğz” eden imanın en zayıf noktasını tercih edenler var ki üzülmemek elde değil. Partinin hangi makamında olduğunuz ve bazen liderin yanında verdiğiniz pozlarınız bizim için önemli değil.!


-BİZ KİMSEYİ YARI YOLDA BIRAKMADIK, 
HERKES MENFAATİNİN BİTTİĞİ 
NOKTADA İNDİ. BİR KERE SATAN YİNE SATAR!

-SARILMAK İÇİN ÖZLEMEK 
GEREK, 
-BİZ İP’SİZLERİ ÖZLEMEDİK Kİ SARILALIM!

“MELÂLİ ANLAMAYAN NESLE ÂŞİNA DEĞİLİZ “

İhanete yakın gaflet içinde olanlar, 
insanlara olan güvenimizi çalıyorlar. 
ONA YANARIM.

Yıllar önce dinlediğim ders alınacak güzel bir hikaye var;

“Günün birinde bir adam çölde devesiyle giderken, kızgın kumların üzerinde susuzluktan ölmek üzere olan bir bedeviye rastlamış.

Hemen durmuş, adamı kucağına almış. Su içirmiş, yüzünü gözünü yıkamış... Torbasını açıp karnını doyurmuş... Adam biraz kendine geldikten sonra da devesini alıp yola birlikte devam etmişler.

Uzun bir yolculukmuş. Gece mola vermişler. Her ikisi de uyumuş. Sabah olup adam uyandığında bir de ne görsün. Ortada ne hayatını kurtardığı bedevi ne deve ne de bir damla su varmış.! Adam gece hepsini çalıp götürmüş.!

Çölün ortasında öylece kalakalan adam açmış ellerini “Ey adam.! Suyumu-ekmeğimi-devemi-ipekli hint kumaşlarımı çaldın.! HELAL OLSUN.

Ama insanlara olan güvenimi daha mühimi merhametimi çaldın ya.! İşte o sana HARAM OLSUN.”

Anlattığımız bu hikaye üzerine 
bizde deriz ki;

Ülkücü Hareket mensubu olmanızdan dolayı Ocaktan ve Partiden verilen liste sonucu akademisyen-belediye başkanı-il genel meclisi üyesi-üst bürokrat-zengin işadamı-velhasıl MASA-KASA-NİSA sahipleri oldunuz ya hepsi size HELAL OLSUN.

Ancaakkk… Başbuğumuza, Devlet Bey’e ve davaya ihanet edip ABD-NATO-FETÖ-CHP-İP’in peşine takılıp insanlara olan güvenimizi sarstınız ya işte o sizlere HARAM OLSUN.!

Kenardan cenaze namazını seyredenler, kendileri gibi yaşayanların mahallelerine göç ettiler. Oraya verebilecekleri hiç bir değere sahip değiller.

Taşındıkları mahallenin rengini alacaklar ama oraya “kişilik zayıflıkları” sebebiyle hiç bir renk katamayacaklardır.

Bizim de onlarla ilgili gönlümüzdeki bütün HAFIZA İZLERİNİ SİLİP üzülmek yerine “temizlendiğimiz” için SEVİNMEMİZ İCAP EDER.

Çünkü bugün ülkücü olmayanın dün ne olduğunun önemi yok. Yaptıkları  zehirli faaliyetler kutlu harekete-Üçhilal’e zarar veriyorsa siz bizden değilsiniz.!

Olaylar karşısında evinin camını taşlayanlara “kalben buğz” eden imanın en zayıf noktasını tercih edenler var ki üzülmemek elde değil.

Partinin hangi makamında olduğunuz ve bazen liderin yanında verdiğiniz pozlarınız bizim için önemli değil.!

Er meydanında takınacağınız “adam” gibi tavır ve diklenmeden dik tavır ve duruşlar bizi ilgilendirir.!

Medya maymunları tarafından lidere, şühedalı kutlu davaya bağlı has evlatlara, değerlerimize DIRAR Mescidi’nin fitne-münafık cemaatinin bile aklına gelmeyen her türlü iğrenç iftira-hakaret ediliyor işte bu poz verenlerden ses-seda yok.!

Ancak imanın en zayıf davranışı olan “kalben buğz” etmeyi tercih ediyorlar. Vah ki vah.! Hadi gel de ZİYA PAŞA’ya hak verme;

“Pek rengine aldanma
Felek eski felektir,
Zira feleğin meşreb-i
Nasazı dönektir.!”

Turan Coğrafyasının yegane ümidi olan Üç Hilalli MHP ve Devlet Bey bizim için sadece siyasi bir parti ve genelbaşkan değildir.! Onun çokkk ötesinde bir anlamı ve vazgeçilmezlik ruhu vardır.

Çünkü bu KUTLU HAREKET Türk Milletinin sigortası ve erken uyarı sistemidir. Yarım asırdır hep HAKLI çıkan kutlu harekettir.

Bir zamanlar DEVLET BEY’E “sadakat naraları” arkasına sığınarak Sevgili Peygamberimizin “Ebu Fasık” adını verdiği fitne-münafık EBU AMİR rolüne soyunanlarıda  Ülkü Ocakları’nda  yetişen ve Aziz Türk Milletinin “erken uyarı” sistemi olan ülküdaşlarımla birlikte üzülerek izliyoruz.

Ahmet Haşim ne de güzel söyler:
“MELÂLİ ANLAMAYAN NESLE ÂŞİNA DEĞİLİZ “

Sıkıntıyı/hüznü anlamayan kişilere tanıdık değiliz, onlar bizi anlayamaz, baktıklarında sadece dış görünüşümüzü görürler; derinliğimizi bilemezler…

Sanki o günlerden bugünün ahvalini görüp de söylemiş Ahmet Haşim bu güzide dizeyi. Ne onlar bize aşinadır ne de biz onlara aşınayız. Melâl olmadan yaşamak manası niyedir?

Durumunu çıkarına göre ayarlayan bazı siyasi bukalemunlar var ki şühedalı-dualı kutlu Üç Hilal’in “dışında” olmaları daha hayırlı olmaktadır ve olmuştur.

Çünkü bu kutlu dava gönül davasıdır; makam-menfaat işi değildir.

Mesele elinle BOZKURT işareti yapmak değil.! Asıl mesele...O işareti yaparken yüreğinde hissettiğin SEVDANIN TADINA VARMAKTIR. Asıl olan söz dili değil, hal dilidir. Konuşmaktan çok yaşamaktır.

Sadakat, sevginin muhabbetin mayasıdır. Fikri mayası bozuk olanın sevgisi şaibelidir, çökmüştür.

Allah sadık ve sıddık kullardan olmayı nasip etsin. Ülkücü gönüllerden düşürmesin.

Ülkücü Harekette, bulunduğu her hangi bir görevde iken ortaya koyduğu tavır, söylem ve bağlılıklarını, görevden ayrılınca, alınınca veya her hangi bir sebepten dolayı görevi sonlanınca; duruşunda ve söyleminde değişiklik olmayanları;
ÇOK SEVİYORUM...

BİZ KİMSEYİ YARI YOLDA BIRAKMADIK...

HERKES MENFAATİNİN BİTTİĞİ NOKTADA İNDİ.

Ve la galibe İllallah”... 
Galip olan sadece Allahtır. Herkesin bir planı varsa Allah’ın da vardır.! Kul hesabının üstünde kutlu bir hesap vardır.

Akşam dergaha dönen dervişe iki soru sorulurmuş:
1-Bugün kalp kırdın mı.?
2-Namazlarını kıldın mı.?
Birinci soruya EVET diyen dervişe ikinci soru sorulmazmış..

Dervişliğiniz yoksa cihangir olsanız ne yazar...

Biz, kendine eski ülkücü veya MHP’li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olmayıp, İTİBARINI BİLE bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenler artık ülkü bağının üzümü değildirler!

Kimlerin kuru yaprak misali nerelere savruldukları artık bu saatten sonra bizi ilgilendirmiyor.

50 yıldır bilirim ki bizim gülistanın gülü başka bahçelerde diken gözüyle bakılır.!

Atalar der ki;
“Soğuk söz duymuş bir gönül, 
kırk yaz görse ısınmaz.."

Şairin dediği gibi:
“Sana olan kızgınlığım geçer de kırgınlığıma çare bulumam…”

-Sarılmak için özlemek lazım.
-Biz İP’sizleri özlemedik ki sarılalım. -Güvenme, sevmekten çok daha önemlidir.

İNSAN GÜVENDİĞİNİ SEVER.. Güvenin bittiği yerde, sevgi de kuş olup gider. Çünkü biliriz ki…Asıl olan söz dili değil, hal dilidir. Konuşmaktan çok inandığı gibi yaşamaktır.

İnsanlar gelir-geçer. Ancak kurumlar hele, hele kuruluş amacı "Türk Cihan hakimiyeti mefkuresi" olan ve “Türk Devlet geleneğine” bağlı kalan köklü teşkilatlar ilelebed KALICIDIR.

Biz;
Ne yoldan çıkanlardan olacağız.
Ne de;
Yoldan çıkanların değirmenine su taşıyacağız.!

Her ağız “ülkücülüğü” tarif edemez, daha doğrusu bu söz her ağıza da her bünyeye de yakışmaz.

O, bir zor zanaattır. 
O, aşık olmaktır, fedakarlıktır, istememektir, karşılıksız sevmektir, ölümle eğlenmektir, kutsalları şu ki;

-Vatan için yaşayıp millet için ölümü göze almaktır, 
-Dünyanın bütün makamlarını elinin tersiyle itebilmektir,
-Yokluğa ve hiçliğe talip olmaktır, 
-Göz önünde olmamaktır,
-Paylaşırken geride durmayı bilmektir, 
-Nefsine galip gelmektir, 
-Hoş görmektir... 
Ha diyeceksiniz ki böylesi de 
var mı.? Her elinizi attığınız yerde böylesi olsa idi dünya bu kadar rezil olmazdı... ÜLKÜCÜ, AZ BULUNANDIR.

Kendi düşen ağlamaz. 
-Bizim obamız Üçhilal’li MHP; -Ocağımız ise Bozkurtlu Ülkü Ocakları Allah’a çok şükür.

“BİR ZAMANLAR”… Adam sandığımız  Ülkücü Hareketin ağır ağabeylerine (!) deriz ki;
-Attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değdi mi?!
-Bir köşede, küçük bir vakıf odasında otursaydınız, gelen giden gençlere çay ikram edip hatıralarınızı, “Dokuz ışığı ve Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’sini” anlatsaydınız ve…
-Herkesin  “abisi” olsaydınız daha şık ve daha doğru, faydalı, itibarlı olmaz mıydı?!

İki yıl Ankara Ocağı, iki yıl genel merkez yöneticiliği, Taş Medreseler, yurtlar, fakülteler kimler geldi kimler geçti bu kutlu ocaktan…

Bu şühedalı ocaktan çıkan “vefasızların” isimlerini yazmaya kalksam Meram Bağları’ndan; Ankara’ya yol olur…

Allah ölenlere rahmet eylesin, kalanlara da “yalnızlığa” katlanma gücü versin.

Ortak yönleri;
-Her biri kendisini dünyanın merkezi görmüş, 
-Bütün yükün tek taşıyıcısı saymış,
-…Ve bir noktadan sonra “yalnız kurt” olmuş ve sonra kaçınılmaz kader:
“YALNIZLIK!”

Herkese kendi yalnızlığı hayırlı olsun…

Arkadan gelenlere demem o ki;
-Siz bu yolu seçmeyin. İki akıl bir akıldan üstündür. 
-İşlerinizi istişare/danışarak yürütün. Ortak akılla yürümek en doğru yoldur. 
-Detaylarda tartışıp egolarınıza uyarak narsist yalnızlaşmak yerine tevazuya sığınıp hayatı birlikte omuzlayın.

Ancak hiç de öyle yapılmıyor. Daha ilk kelamında:
-Dava cehaleti ortaya çıkan,
-Ezberlediği cümleleri yüksek ses tonuyla söylemeyi marifet sanan,
-Hak hukuk bilmez, tarih okumaz , ilmihalden ve gıybetten habersiz,
-Dava, düstur bilmez zübüklerin hal ve hareketlerini Ankara’da daha üniversite yıllarımda tasvip etmezdim.

Bu yüzden deriz ki;
Türk Devlet Geleneğinden ve teşkilat terbiyesinden uzak, tarihin hangi devrinde olursa olsun, köküne yabancılaşan, devlet ve teşkilat terbiyesi nedir bilmeyen zevatın taş üstüne taş koyması, ufkun ötesini görebilmesi, sadece ham bir hayaldir.

Yaşadığı yıllarda bulunduğu şehirde ülkücü şehitlerin kabirlerini bilmeyen bu ahde vefasızlar yüzünden tepki vermek zorunda kalıyoruz.

“Ülkücü kavramıyla” esasen hiç alakası olmayan ruhsuz biyolojik varlık olmaktan öteye anlam taşımadıkları hepimizce mâlumdur.

Her fırsatta söylediğim gibi…Yine üstüne basa basa söylüyorum ki;
-BİR KERE SATAN YİNE SATAR, 
YİNE SATAR, YİNE SATACAKTIR!

Ulu Çınar Milliyetçi Hareket Partisi:
-Şahısların değil, ülkülerin partisidir. 
-Hiç kimsenin kişisel ihtiraslarını davanın önüne koymasına,
-Teşkilatımızı şahsi menfaat aracı hâline getirmesine, 
-Nazlı Üç Hilali kendi dar vizyon çevresine tahsis ve alet etmesine müsaade etmeyeceğiz…

…..Ve yine deriz ki;
-Her zor süreçte fikri savurganlık yaşayanlar, yalpalayanlar ve başkalarının kirli sofralarına meze olanlar, 
-Türk milliyetçilerine istikamet tayin edemez. 
-Türk milliyetçilerinin tek partisi vardır, o da MHP'dir ve bir tek lideri vardır, 
O’da DEVLET BAHÇELİ’dir.

Türk’ün muazzam tarihinden kuvvet alarak şanlı ve büyük geleceğine yönelen kutlu hareketimizi:

-O’nun üslubundan, 
-O’nun geniş ve derin tecrübesi, 
-Rahmetli Başbuğumuzun dizi dibinde yetişme kültürü ile görmeli ve değerlendirmeliyiz.

12 Eylül Öncesi bizim neslin “cömert ve merhametli” genç asistan ağabeyi “DEVLET ABİSİ”…Bilge Lider Devlet Bahçeli Bey’e Allah'tan sağlık sıhhat ülkü dolu nice güzel uzun ömürler diliyorum...

ÜLKÜCÜ GENÇLİK:
-LİDERİNİN YÜREĞİNİ YÜREĞİNE KATAR, VATAN OLUR, BAYRAK OLUR VE BAKTIĞI YERE BAKAR.

-Liderimi tanır… Liderimi bilirim. Teşkilatımı bilirim…
-Devlet Beyimize inancım tamdır ve her daim yanındayız.

Yeri gelmişken her daim söylediğimiz gibi:
VEFA…Yangın varken seçtiğindir. Söndükten sonra seçsen ne yazar, vazgeçsen ne yazar.

Hz.Pir’de Mesnevi’sinde der ki;
“Ey Can...Önce farenin şerrini def’et,
Sonra buğday biriktirmeğe çalış, çabala.!”

{Evvela can-ı def-i şerr-i mûşkan,
Vangehan der cem-i gendem çoşkan.}

SÖZÜN ÖZÜ:
Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in deyimi ile:

“-MHP’NİN BİTMESİ İÇİN,
NUH TUFANI GEREKİR!
-Ülkücülük...Bir gönül işidir.
Gönül verenlerle hizmet edilir.”

Meram Bağları’ndan;
SEVGİLER.

27 Kasım 2025

Taş Medreseli
Tarih Öğretmeni
Ali KUZENCİK

YAZARLAR