Niyazi TUNCER / CAN MAMAK


Bizim köy…

Bizim köyde yalan söyleyen aramızda barınamaz. Kısa bir süreliğine kendilerini gizlemeyi başarsalar da sonunda yakayı ele verip derhal ayrılmak zorunda kalırlar.


“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye bir söz vardır Anadolu’da. 

Bu söz belki de söylendiği zaman ve zamanın şartlarında yalancıların ve çıkarcıların tekerine çomak soktuğu için bu kötü niyetli insanların şerrine dikkat çekmek için söylenmiştir. Ancak günümüzde şantaj ve baskı aracı olarak hem de en üst seviyeden kullanılır oldu. 

Görünüşte iyi niyetli, doğru söyleyen, insana zarar gelmesini istemiyorlarmış gibi görünerek, tehdidin en büyüğünü yaparak baskı altına alıyorlar akıllarınca. 

İstisna da olsa bu sözü inandığı için söyleyen birisi de Allah korusun, Yaradan’ın ayetlerine Kur'an’ın ahlakına, Türk'ün töresine ve kültürüne karşı çıkıyor demektir. 

Yüce Allah, Casiye Suresinin 7.ayetinde “Yalan ve iftirayı meslek hâline getiren ve günaha düşkün olan herkesin vay hâline!” diye tüm insanlığı uyarmaktadır. 

İslam kültürü ile beslenen bir toplumun tavır ve davranışlarını gösteren Hazreti Ömer’den bir hikaye anlatırdı büyüklerimiz…

Hikayeye göre, iki delikanlı bir adamın koluna girip Hazreti Ömer'e getirirler:

“Ya Ömer! Bu adam bizim babamızı öldürdü kısas  isteriz!”

Mahkeme kurulur, adama son isteği sorulur.

Adam; “Eşim ve çocuklarımı 3 günlük yolda bıraktım, benden haber bekliyorlar. Müsaade edin onlar ile helalleşeyim.”

Hazreti Ömer; “İdam kararın verildi. Sen 3 günlük yola gitmek için izin istiyorsun. Nasıl güvenelim sana?”

Adam, Hz. Ömer'e "Söz verenler verdikleri sözden mükelleftir. Yarın  huzuru mahşer de hesaba çekilecektir" diyen İsra Suresinin 34.ayetini okur.

Hazreti Ömer; “Peki, ancak yerine bir kefil almamız lazım. Sen gelmezsen onu idam edeceğiz.”

Adam oradaki kalabalığa “Kefil olacak olan var mı?” diye sorar. 

Kalabalıktan ses yoktur.

En arkadan biri elini kaldırır ve "Ben olurum Ya Ömer" der.

Bakarlar ki bu kişi Hazreti Ebu Zer'dir.

Herkes şaşkın, "Ya Ebu Zer neye kefil olduğunu biliyorsun değil mi?" der, Hazreti Ömer. 

"Bırakın  gitsin adamı ben kefilim" der yine Ebu Zer.

Adam biner atına ve uzaklaşır… 

3 gün boyunca herkes adamı konuşur; gelecek mi gelmeyecek mi? 

Akşam namazına yakın adam çıkıp gelir.

Hazreti Ömer: “Be adam isteseydin kaçıp saklanabilirdin neden geldin?”

Adam: "Demesinler ki, Müslümanlar söz veripte sözlerini tutmuyorlar.”

Ölen adamın çocukları söz ister bu defa….

“Ya Ömer biz kısas hakkımızdan vazgeçtik.”

Hazreti Ömer: "Peki neden affediyorsunuz babanızı öldüren bu adamı?" diye sorar.

“Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında merhamet yok oldu!”

Hz. Ömer, Ebu Zer'e dönüp sorar; “Sen bu adamın neyine, nasıl inandın da kefil oldun?”

Hazreti Ebu Zer; "Ya Ömer demesinler ki Müslümanların arasında güven, itimat kaybolmuş. Onun için kefil oldum" der.

Evet Türk İslam kültürünün buluşup kaynaşmasında öncülük eden fikir alimlerimizden Yusuf Has Hacib de der ki, 

“Bak, şu birkaç şey insan için kötüdür; insan bunları bilirse kendisini korumuş olur. Bunlardan biri yalan söylemektir; ikincisi verilen sözden dönmektir. Üçüncüsüyse içkiyi sevmektir; buna tutulan kimse, şüphesiz, tamamen boşuna yaşamıştır.  Biri de insanın inatçı olmasıdır; bu inatçı insan için dünyada sevinç yoktur.” 

Kısacası her kim ki “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” sözünü, tehdit ve şantaj olarak kullanmak istiyorsa bilmelidir ki Türk İslam kültürüyle yetişmiş bizim köyde işe yaramayacaktır. Bizim köyde yalan söyleyen aramızda barınamaz. 

Kısa bir süreliğine kendilerini gizlemeyi başarsalar da sonunda yakayı ele verip derhal ayrılmak zorunda kalırlar. Tarih bunun örnekleri ile doludur. 

Onun için deriz ki, doğru söyleyenler bizim köyden kovulmazlar, yalan söyleyenler bizim köyde barınamazlar.

Osman Örnek
5.02.2024 14:37:39
NE MUTLU TÜRK MİLLETİNE.

YAZARLAR