Tarih ne için okunur? Neden fakültelerde tahsil edilir, kitaba yazılır, dersi verilir?
Eğer tarihten gelerek geleceği görmeyecekseniz boşuna şanlı mazi geyiği yapıp da tarihin posasıyla demlenmeyin!..
Tarihçi bir şeyler diyor, açın okuyun bir dinleyin!
Yine ne yapacaksanız yapın, ama hazırlığınızı ona göre yapın!
Futbol antrenörleri bile rakibini ve sahadaki muhtemel faaliyetlerini sizden iyi tanıyor!
13 sene önce ve 10 sene önce fetölü Abant’lı Oslo’lu dönemde uygulanan politikalara bakarak…
Düşmanı da uzak ve yakın tarihten tanıdığım için…
Adamların hedefinin Ortadoğu’da “Yeni Bir Saddam Yaratmak” olduğunu defalarca yazdım.
Bugün gelinen nokta, İsrail Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın resmiyle Saddam Hüseyin’in resmini yan yana getirerek paylaştığı noktadır.
Diplomatik açıdan bu ağır bir kriz halidir. Sayın Cumhurbaşkanı, 22 yıl boyunca 7 kez “Gazze’ye gideceğim” demiş; İsrail 7 kez izin vermemiştir. Gidemeyeceğiniz yere gideceğim, giremeyeceğiniz yere girerim demeyeceksiniz.
Aksi takdirde inandırıcılığınızı, dolayısıyla da temsil ettiğiniz “milli gücü” ve onun verdiği “politik gücü” kaybedersiniz!.
Biz İsrail’e karşı Gazze ateşinin sönmesi için bir damla su serpen adımlar atılmasına bile elbette karşı değiliz, ancak bu iblislerin tarihi ve psikolojisi iyi okunduğu takdirde izlenen yolun karşı tarafı tahrik etmekten ve güç gösterisini genişletmekten başka bir işe yaramadığı açıktır.
Siyonizm’in son vitrin görüntüleri, Amerikan Senato ve Olimpiyat Açılış görüntüleri ile bir “meydan okuma” şeklinde açıkça ortaya çıkmıştır.
İsrail’le onu yenecek şekilde karşı karşıya gelmekle, bir Haçlı seferine sebep olacak şekilde “Kudüs Haçlı Kontluğu”nu taşlamak farklı mesailerdir.
Bu konuda geleneksel hariciye disiplinini terk etmenin ağır faturaları olacağı da izahtan varestedir.
Bizim, Avrupa’dan yüzden fazla kez kovulurken, soyulurken, soyu kırılırken yardım edip kucak açtığımız Yahudi milletinin afrasına tafrasına tahammülümüz yoktur.
Kendisini kıran Fransız’la, Slav’la, Germen’le el ele tutuşup, İstanbul’u, Selanik’i, İzmir, Beyrut ve memleketin her köşesini kendilerine açan Türklere saldırmalarına çanak tutmak başarılı bir siyaset değildir.
Diplomasinin en başarılı hamlesi, kendisi müttefik bulurken düşmanı yalnızlaştırmaktır.
Dünya halkları ve kamu vicdanı Gazze Katliamıyla ayağa kalkmışken Türkiye’nin yapması gereken İslamofobi’nin kulpundan tutarak dünyayı İsrail’in arkasında saflaştırmak değil, onu kanlı elleriyle birliktelik yalnızlaştırmaktır.
İzlenen siyaset bu yönde olmadığı takdirde İsrail’in 1992’de Irak’ta uyguladığı “Saddamlaştırma” stratejisini hayata geçirmesi, kaçınılmazdır.
Bugün Twitter’da paylaşılan ekteki resim, bize 13 yıl önce yaptığımız uyarıyı hatırlatmıştır.
İsrail’in ve /veya şeytanın uşakları yazıları siteden kaldırdığı için sadece Facebook imajlarını paylaştım.
Başlıklar yeterli, yazıları da arşivimden bulur paylaşırım.
Saygıyla
Şükrü Alnıaçık
29 Temmuz 2024