Burak ÖZCAN / GENÇLİK


Çantacı Pespayeliği…

“Hesap soracağım” ifadesiyle MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi suçlu ilan etmeye kalkması, terörün bitişinden rahatsız olan bir siyasetçinin acizce sığındığı son sığınaktı.


Terörsüz Türkiye hedefini duyar duymaz karşıtlığını “yolun sonunda terör devletleşecek” gibi akıl almaz bir senaryoya sarılarak ortaya koydu.

O gün bugündür dur durak nedir bilmedi.

Terörün bitme ihtimali güçlendikçe, onun rahatsızlığı da bir o kadar arttı.

Hazımsızlığını aynı ezberleri tekrar ederek gösterdi.

***
Terörün bitmesini istemeyen bir siyasi profil olabilir miydi?

Terörsüz Türkiye karşıtlığını siyasetinin merkezine koyan Müsavat Dervişoğlu’yla maalesef milletimiz buna da şahit oldu.

Süreç boyunca ne dediyse tam tersi çıksa da o boş durmadı.

PKK’nın örgütsel varlığını feshedip silah bıraktığı açıklamasının ardından neredeyse teröristlerin yakasına yapışıp “nasıl silah bıraktınız” diye hesap soracak noktaya geldi.

***
Sürecin ilerlemesine paralel olarak Dervişoğlu, meseleyi bambaşka bir noktaya taşıdı.

Terörün bitişi kesinleşmeye başladıkça söylemlerini iyice politize etti.

Herkes geleceğe dair umutlanırken o, öfkesi kabaran bir tutumla yeni bir hedef belirledi.

“Hesap soracağım” ifadesiyle MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi suçlu ilan etmeye kalkması, terörün bitişinden rahatsız olan bir siyasetçinin acizce sığındığı son sığınaktı.

***
Müsavat Dervişoğlu, “Anayasa” dedi, “kanun” dedi.

“Millete karşı suç işleyenler gün gelecek adalet huzurunda vallahi hesap verecektir, billahi hesap verecektir. Bu hesabı bize sormayı nasip etmesi için Cenabı Allah'a yalvarıp yakarıyorum” dedi.

Dervişoğlu’nun bu öfkesinin ve bitmeyen saldırganlığının gerçek sebebi neydi?

Bu öfke ve bitmeyen saldırıların altında, Türk siyasetinin önüne suni gündemlerle dayatılan çıkmazların aşılmasında Sayın Bahçeli’nin işaret ettiği çıkış yollarının olması mı yatıyordu?

***
Envaiçeşit kılıfa sarılıp saklanılmak istenen sinsi hesapların ardındaki gerçekleri görüp gizli emelleri birer birer deşifre etmesi mi?

Günlük menfaatleri kovalamak yerine Türk milletini hedef alan tehlikelerin ayak sesini duyuran olması mı?

“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” diyerek siyasetin kirli denklemine çomak sokması mı?

Dervişoğlu’na göre Sayın Bahçeli bunların mı hesabını vermeliydi?

***
Müsavat’ın meşhur çantasında taşıdığı ajandada acaba ne yazıyor da, terörsüz bir Türkiye’den bu kadar rahatsızlık duyuyor?

Kime hizmet eden bir öfke, kimden devralınmış bir düşmanlık, kimin tarafından dikte edilmiş bir ajanda?

Asıl hesap verilmesi gereken yer belki de tam olarak bu noktada yatıyor.

Terörsüz bir Türkiye’yi istemek ve bu uğurda gövdesini taşın altına koymanın suç olduğu nerede yazıyor?

YAZARLAR