Çile sordu: Ülkücü kimdir?
Dedim: Rızayı İlahi için çileye talip olandır…
Çile sordu: Peki bu Ülkücü diye ortalıkta caka satan, kibir dağları, para avcıları, makam sevdalıları kimdir?
Dedim: Onlarda Ülkücünün en büyük çilesi...
Biz; geçici hevesler ve süflü gayeler peşinde koşmayan, basite, kolaya değil, zora, büyüğe ve çileye talip olmuş Ülkücüleri arıyoruz...
Biz; arkadaşlarının omuzlarına basarak bir yerlere gelen, sonrada aynı arkadaşlarını tanımayan değil, kendini o yerlere getiren insanları unutmayan, vefalı davranan, bulunduğu makamı, kendisini tatmin için değil, arkadaşlarına, çevresine ve davasına hizmet eden Ülkücüleri arıyoruz...
Biz; şan, şöhret veya macera için yola çıkmış basit ruhlu insanlar değil, sırrımızı emanet edebileceğimiz, emanete ihanet etmeyecek, güvenilir, itimat edilir, karekterli, iyi niyetli, inançlı ve samimi, dedikodudan, fitneden uzak, akılı, kalbi, vicdanı ve dilleri esir olmayan, irfanı, insanlığı ayağa düşürmeyen Ülkücüler arıyoruz.
Biz; Allah'ın huzurunda diz çöküp, nerede benim Ülküdaşlarım diye dua makamından yalvaran...
Ve gönüllerini ötelere doğru kanatlandırıp “Benim Ülküdaşlarım var” diyerek sefere talip olup, gönül seferberliği ilan eden Ülkücüleri arıyoruz.
Oysa ahlak ve ahlaksızlık, çok geniş bir kavramdır. Yalan söylemek, kul hakkı yemek, hırsızlık yapmak, rüşvet almak, emanete ihanet etmek, kurumun gücüyle iş takibi ve komisyonculuk yapmak, büyüklere-küçüklere saygısız davranmak, hayvanlara işkence etmek, doğaya zarar vermek....
Cennet mekan Başbuğumuz demiş ki: “Ülkücülük gibi hasiyetli, kutlu ve şerefli bir sıfatı kirletmeye kimsenin hakkı yoktur.”
Zakir Tercan