Ali KUZENCİK / MERAM BAĞLARI


Dalıp gitmek...

ÜLKÜCÜ HAFIZA her şeyi izlemekte, herkesi dinlemektedir.


YENİ ÇEVRE DÜZENLEMESİYLE…

MERAM BAĞLARI’NDA DÜN KENDİ MINTIKASINDA TATİLE ÇIKMIŞ POSTACI MİSALİ GEZİNİRKEN…

ÜLKÜ KARDEŞLİĞİ/ÜLKÜDAŞLIK
DÜŞÜNCESİNE DALIP GİTMEK…

 

Gönüldaşını sırtlayıp dağa çıkarmakta olan bir adama: 
“-Yükün ağır" demişler. 
Adam cevaben:
“-Bu benim yüküm değil kardeşliğim” demiş.

Bir bilgeye;
“-Birinin sana gerçek kardeşlik olduğunu nasıl anlarsın?" demişler.

Cevaben:
“-Kaygımı taşır, halimi hatırımı sorar, eksiğimi gediğimi kapatır,hatalarımı bağışlar, bana Allah'ı hatırlatır," demiş.

Peki demişler senin O'na karşılığın ne olur?
“-Gıyabında dua ederim..."

Allah yolunda kardeşlik ellerin gözlerle ilişkisine benzer: 
-Gözler yaşardığında
eller yaşlarını siler. 
-El ağrıdığında gözler onun için yaş döker...

Hasan-ı Basri (ra) der ki: "Arkadaşlarınızla dostluğunuzu sürdürün. Zira vefakâr bir dost ışık veren bir lambaya benzer. Sen onun ışığını ancak dünyan karardığında idrak edersin."

Ülkü Ocakları…
-Mazinin iftihar edilecek övüncünü atiye taşıyan,
-Kutlu bir kervanı menzile ulaştırmaya ant içmiş vatansever evlatlarının,
-İlk göz ağrısı, ilk sevdası, ilk mekanıdır.

Ülkücü mücadelenin 1980 öncesine bazı çevreler tarafından "vurdulu kırdılı mücadele" denilmesi bizi ziyadesiyle müteessir etmektedir.

"Ülkü ocakları bir müdafaa teşkilatıdır. Ancak en güzel müdafaanın taarruz olduğuna inanan bir müdafaa teşkilatı" derdi rahmetli Dündar Taşer büyüğümüz.

Mütevazi ve efendiliğinden dolayı susmayı tercih eden ülkücü hafızanın sessizliğini suçluluk sessizliği diye algılamak isteyen ahmaklar çok iyi bilmelidir ki;

ÜLKÜCÜ HAFIZA her şeyi izlemekte, herkesi dinlemektedir.

Ülkücü hafıza konuşmaya başlayınca herkesi susturmaya yetecek kadar hem haklılığı hemde gücü vardır.

Öyle yapmacık sevgiler, göstermelik saygılar pek tutmaz Ülkücünün yüreğinde. Ülkücü sevdimi “yürekten” sever….
Yürek başka birşey.

Popüler kültürün dayatmalarını pek göremezsiniz BOZKURT Yüreklerde.

Her zaman devletin bekasını, milletin birliğini hep esas almış bir gençlik teşkilatı olmuştur.

Bu amaçla milli değerleri benimsemiş bir gençlik yetiştirmeyi hep ön planda tutmuştur. Bunda da başarılı olunmuştur.

Kitaplardan sadece bilgi elde edilirken, şahıslardan hem bilgi hem de kişilik elde edilir.

Bunun içindir ki, kardeşliklerin oluşturduğu gönüldaş,dost meclisinde bulunmak, sohbet etmek, ciltler dolusu kitap okumaktan daha faydalı görülmüştür.

İnsanın yetişmesi ve olgunlaşması açısından sohbet ne kadar önemli ise sohbetin iyi insanlarla olması da o kadar önemlidir.

Rasûlullah Efendimiz’e;
“–Sohbet edeceğimiz insanların en hayırlıları kimlerdir?” diye soruldu.

Efendimiz (S.A.V.) şöyle buyurdu:
“–Yüzüne baktığınızda size Allâh’ı hatırlatanlar,
-Konuştuklarında ilminizi artıranlar ve amelleri âhireti hatırlatanlardır.”

Bu vasıfta insanları bulmanın 
ne kadar zor olduğunu da şu hadisten öğrenmekteyiz:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, üç şeyden daha kıymetli bir şey olmayacak: 
-Helâl kazanç…
-Kendisiyle ünsiyet edilecek bir dost ve takip edilecek yol.”

Günümüz dünyasında helâl rızık elde etmek gibi dost bulmak da zorlaşmıştır.

Çoğu zaman;
“Bir dost bulamadım gün akşam oldu” türküsünü terennüm etmek zorunda kalıyoruz.

Bir türküde diyor ya;
“Geçen gün ömürdendir” diye.

Hani…
Uşşak makamında güzel bir şarkı sözü var…”ZAMAN GELİP GEÇİYOR, DUR DEMEK KOLAY DEĞİL.”

Zaman gençliği, gücü ve kuvveti alıp götürür. Mevki, makam zaten emanettir. Her an gidebilir.

Ölüm ise insanı malından ve  servetinden ayırır. İnsanlar ebedi yolculuğa ancak bir kefenle yola çıkar.

Alim bir kişiye “Dostlukları devam ettirilecek insanlar kimlerdir?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir:

“–Dîni bütün ve aklı kâmil olanlardır. 
Bu özelliklere sahip olanlar;
-Sana  yakın olmayı menfaatine alet etmez, 
-Senden uzaklarda olsa seni unutmaz, 
-Ona yaklaştığında sana yakın olur, uzakta olduğunda seni görüp gözetir, 
-Kendisinden yardım istediğinde yardımına koşar, 
-Muhtaç olduğunda ise yardım eder ve fiilî yardımı sözle yardımından daha çok olur.”

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” atasözü, iyi insanlarla beraber olmanın önemini vurguladığı gibi zararlı insanlarla hem dem olup sohbet etmenin tehlikelerine de işaret etmektedir.

Hazret-i Peygamber Efendimiz de hadislerinde;
“Kişi, arkadaşının dîni üzeredir. 
O hâlde sizden biri kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin.” buyurmuştur.

Hazret-i Ömer (R.A) dost bulmanın ne kadar önemli ve ne kadar zor olduğuna şu sözü ile işaret etmiştir:

“Sizden birine kardeşi tarafından dostluk eli uzatılırsa ona sağlamca tutunsun, çünkü her zaman bu dost elini bulamaz.”

Diğer bir sözünde ise şöyle der:
“Dostların birbirleriyle karşılaşmaları:
-Zihinler için cilâ…
-Kalp için şifadır.”

Yûnus Emre ise dertsizlerin, gamsızların, nâdanların vefasızların sohbet meclislerine alınmaması gerektiğini dile getirir ve şöyle der:
“Erenlerin sohbeti artırır mârifeti,
Bî-dertleri sohbetten her dem     süresim gelir.”

Aslında insanın dünyalık adına sahip olduğu en kıymetli şeyi gönüldaşları, dostlarıdır.

Dost edinme hususunda gayreti olmayan insan en zavallı insandır.

Yaradılışı güzel insanın dilide güzeldir. Işık olma yolunda ışık saçar etrafına. Kainatın sadece bir zerresi olduğuna idrak etmiş tevazu sahibi gönüller rahmete, nimetlere şükreder.

Dava arkadaşlarına gönüldaşlarına yol gösterirler.

Rahmetli Hocamız Prof.Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU ne de güzel söyler;

“Kimse bizi zorla veya türlü vaadlerle Ülkücü yapmadı…Kendimiz inanarak ve koşarak bu yolu tuttuk ”

Bizim Ülküdaşlarımız…
Türkiyenin geleceğinde tam ve kesin söz sahibi olacaklardır İnşallah…Zira KADER GAYRETE AŞIKTIR…Ulu Çınar Üç Hilal’i güzel günler, yıllar bekliyor Allahın izniyle.

Boşunamı çekildi bunca çileler…

Merhum Mehmet Akif'in dediği gibi, 
-Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapmadık.
-Hele hak namına haksızlığa ölsek tapmadık.

Zaman oldu şafağı sökmeyen gecelerde ülkülerimizin nuruyla aydınlandık…Zaman oldu bir hilal uğruna, bir hakikat uğruna, bir haysiyet ufkunda güneş gibi battık.

Anılarımızı pusula yaptık, açıldık geleceğe. Acılarımızdan ders aldık tutunduk gerçeklere…Yeri geldi iftiralarla boğuştuk durduk, yeri geldi ihanetlerle boğulmak istendik.

Vazgeçmedik sevdamızdan, dönmedik yolumuzdan, şikayet etmedik sırtımızdaki yüklerden. Çünkü “yolu doğru olanın yükü ağır olur” dedik.

Ne olursa olsun ikiyüzlülerle, omurgasızlarla, renksizlerle yol yürümeyeceğini artık herkes anlamalı ve görmelidir.

Dervişe sormuşlar;
-Huzur ve mutluluk nedir.?
Derviş demiş ki;
-İnandığım yolda inandığım kişiyle yürümek.

Meram Bağları’nda kadim dostlarla dün Çamlıbel’de Türk kahvesini yudumlarken, etraftaki zümrüt yeşili ağaçları seyrederken Evliya Çelebi’nin dediği gibi;

“Kırım’ın, Bakü’nün,Tebriz’in tüm bağ ve bahçelerinin sadece ÇİMEN kaldığı” başta MERAM BAĞLARI bu tarihi şehre ayrı bir güzellik katıyor.  

Hanımeli, ıhlamur ve iğde kokusu baharda başta Meram Bağları olmak üzere Konya’da hakimiyetlerini ilan ederler…Saltanatları daim olsun.

Bu üç güzel koku kişinin ruhunu 
KARASAL ikliminden; AKDENİZ 
İklimine dönüştürür... insana yaşama sevinci aşılar… RABBİNE ŞÜKREDER.

Eski alemlerin gedavet rüzgarları eserken Meram Bağlarından, tarihte her bir köşe başından selamlıyor sanki bizi.

Her karış toprağının hatırı vardır ama Konya denilince akla MERAM BAĞLARI düşüyor.

Meram Bağları kültür içinde ayrı bir kültürdür. Rabbimin verdiği bereketli topraklardan dolayı ahalisi cömerttir ve merhametlidir.

Garip gurabaya sahip çıkar…Çoğunun yüzyıllardır tarihi bedestende dükkanları vardır ve yokluk  görmediklerinden varlıklı güngörmüş aileler çok sayıda vardır.

Cemiyet-i Hayriye Vakfı gibi çalışırlar... Allah onlardan RAZI OLSUN...Ezelden Milliyetçi ve muhafazakar dünya görüşünü benimsemişlerdir.

Mehtabın tarihi köprü altındaki  düşüşü farklıdır. Uluçınarlar gölgesindeki insanlara serinlik veririrken, kafanızı kaldırdığınızda “taklacı” güvercinler sizi selamlar.

Asırlardır Meram Bağları’nda olan Tavusbaba ve Cemel Dede Camii ile Selçuklu Hamamı ve köprüsü Selçuklu Medeniyetinin iz bırakan eserleridir.

SÖZÜN ÖZÜ…Rahmetli Erol Güngör Hocamızın İstanbul için söylediği: 
“GÖNÜL SENDE YAŞLANSIN,  DİZLER SENDE YORULSUN” sözünü, o ki muradımız bizde kadim başkent KONYA için diliyoruz.

Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurulan milli şairimiz M.Akif ERSOY der ki;

“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüpte söylemişim.”

Meram Bağları’ndan;
Gönüldaşlarıma SELAM
OLSUN

YAZARLAR