Bazı gönüller vardır hani…
Aşkın kapısını çalarken bile eli titrer, yüreği coşar; ne olursa olsun “aşk olsun” diye yürür o yoldan. İşte o gönüllere halk arasında “deli sever” derler. Çünkü onların sevmesi akıl hesabına uymaz; çıkarı yoktur, hesabı yoktur, hatta çoğu zaman dönüşü bile yoktur.
Deli seven bilir ki aşk dediğin şey, bir tür teslimiyettir.
Herkes sever de, herkes sadık kalamaz.
Ama deli severse, işte orada duracaksın…
Onun sadakati, yeri gelir bir dağın başında beklemek gibidir; yeri gelir bir kapının eşğinde sabırla “belki gelir” demektir.
Bizim buralarda büyükler söylemişti:
“Aşka düşen yanar, deli seven dayanır.”
Deli sevenin sadakati biraz kaderine, biraz inadına yazılmıştır. Gitti mi arkasından koşar; kırıldı mı içine gömer; sevdi mi de dünyayı sırtında taşır ama o sevgiden vazgeçmez. Çünkü onun gözünde aşk, bir isim değil; bir yaşam biçimidir.
Belki de deli sevenlerin gönlünde bir gelincik saklıdır.
Kırılır ama küsmez.
Bekler ama bıkmaz.
Sever ama hesap sormaz.
Bu yüzden derim ki:
Sadakat, akıllının değil; gönlünü ateşe atmayı göze alan deli sevenin işidir.
Bugün herkes aşkı anlatıyor, ama çok azı yaşadığını söylüyor.
Oysa deli seven için aşk; bir günün, bir hevesin değil…
Bir ömür boyu içinde sakladığı bir emanettir.
Kimse bilmez, kimse görmez; o yine de gönlünün kapısını kilitleyip o sevdaya sahip çıkar.
Belki dünyadan deli diye geçerler…
Ama ben bilirim ki en gerçek aşkı, en temiz sadakati onlar taşır.
Çünkü delinin deliliği gönlündedir, yüreği yanık ama sevdası tertemizdir.
Ve işin en güzel yanı ne biliyor musun?
Deli seven, karşılık bulmasa da sevmenin kendisini bir ödül sayar.
Aşkı yarım kalsa da, hikâyesi acıyla dolsa da, yine de gönlünde “İyi ki sevmişim” der.
İşte bu yüzden:
Deli sever; aşk olsun diye sadıktır aşkına.
Çünkü aşk, ancak gönlü yanık delilerin omzunda taşınacak kadar büyük bir yük aslında.
Şakir DENİZ.
02.12.25
