Ramazan DURMUŞ / GELDE YAZMA


DEM'likten 'Turkiye partisi' çıkmazzzz!

DEM'likten "Turkiye partisi" çıkmazzzz!


Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin bugünkü tarihi manifestosu ve DEM'liklere mesajının ardından "Acaba bir yürek ferahlığı da DEM'den gelir mi?" soruları çabuk cevabını buldu.

"Zaten Türkiye partisiyiz" deseler de "Halklar..." diyerek yine bölücülüklerini ortaya serdiler…

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin bugünkü TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, DEM Parti'ye "Türkiye partisi olun" çağrısı yapmasına ilişkin soruya verilen cevaba dikkat buyurun: 

“- DEM Parti zaten bir Türkiye partisi...”

Eeee!

"- DEM Parti, kendi içindeki temsiliyetler başta olmak üzere Türkiye'deki bütün halkların ve inançların temsil edildiği, var olduğu bir parti." 

Yani işleri güçleri demokrasi nutukları atarken "Halklar...." diyerek bölücülklerini orta yere döküyorlar…

Yani özetle "Türkiye partisi" olma nutukları kılıf…

İşleri güçleri Türkiye’nin bölünmesi için payandalık…

Anayasa'mızın 66'ncı maddesi ne diyor, Türk'ün tarifini yaparken:

"- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür." 

Dahası, korunakları Anayasa Mahkemesi de verdiği kararlarda “Türklük”, vatandaşlık bağı ile tanımlanıyor

Dillerine doladıkları bir başka tuzak.…

“-Kürt sorunu...”

Niyetlerini de bugün açık ediyor DEM'li Tulay Hatımoğulları Oruç…

“Kürt sorunu”nun çözümü için sadece Türkiye'de değil Suriye'de statü elde etmek üzere olan Kürt halkının statü hakkına dayanışmacı bir çizgiyle yaklaşılmalı imiş... 

Dahası var:

"- Türkiye, İran, Suriye ve Irak'ta halkların eşitliğinin sağlanması çok önemli... Kürt sorununun 4 ülkede çözüme kavuşması bölge barışına hizmet edecek..."

Bunun adı apaçık Turkiye'nin Misak-ı Millî stratejisine ihanet değil midir?

Peki ne olacak şimdi?

Her şey orta yerde…

DEM'likten "Turkiye partisi" çıkmazzzz!

Bölücülük tek ekmekleri olanlara yine “Benim aklım hep Türjiye'dir” diyen Devlet Bahçeli Beyin yine bugünkü grup toplantısında yaptığı İlk Meclis haykırışı ile yazımızı noktalayalım:

"İlk Meclis’te görev alan ve rahmetle andığım her mebusun fikri mazisi, siyasi menşei, şahsi mizacı başka başka olsa da, inançları birdi, hedefleri birdi, emelleri birdi, sevdaları birdi, istiklal ve istikbal özlemleri tıpkının aynısıydı.

Bu aynılık bütün aykırılıkları, bütün ayrılıkları, deyim yerindeyse çekiç ile örs arasında köreltmiş, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni dünya sahnesine taşımış ve taçlandırmıştır.

Gazi Meclis’te o dönem görev alan merhum ve muhterem mebuslar birbirlerinin kökenine, yöresine, anasının diline bakmadılar.

Birbirlerinin siyasi meşrebini, etnik ve mezhebi aidiyetini sorgulamadılar.
Birbirlerinin giyimini, kuşamını, fesini, sarığını, şapkasını, şivesini dert etmediler. 

Polatlı’dan top sesleri duyuluyorken hesap yapmadılar, makam düşünmediler, servet düşlemediler, şöhret istemediler, çetele tutmadılar, çeteciliğe özenmediler, uzlaşmaya karşı ve kapalı durmadılar. 

Yumruklarını birbirlerine değil müstevlilere sıktılar.

Kaşlarını birbirlerine değil muhasım güçlere çattılar.

Türk dediler, Türkiye dediler, vatan dediler, millet dediler, ya istiklal ya ölüm haykırışının canlı ve civanmert timsali oldular.

İlk Meclis ne yapmışsa, bölgesel ve küresel cari tehditler karşısında bizim de yapmamız, bizim de başarmamız gereken odur. 

Özellikle bilmenizi arzu ederim ki, bu sözlerim bir yanda aklımın diğer yanda da vatan ve millet sevgisiyle çarpan yüreğimin bastırılamaz sesidir."

Yeni bir yazıda buluşmak umuduyla…

YAZARLAR