Camialar içinde dar kadroculuk illetine tutulmuş olanların saltanat zannettikleri şey bir kaç yıllık ömürle sınırlıdır.
Ondan sonrası ise unutulmuşluk ya da öfkeyle anılmaktır.
Biz 1969 Şubatı'ndan itibaren gerçek manada kurumsallaştık. O günden beri nice il başkanları, nice ocak başkanları geldi geçti. Kaçının adı sanı bu gün anılıyor? Düşünün...
Yetkinin tevdi edildiği kişi her ülkücüye eşit mesafede olmalıdır. Bu onun lütfuna bağlı da değildir, bir mecburiyettir.
Bunu sağlayamayan yönetici görevi bittikten sonra ülkücü içine çıkamaz, yüzüne bakılmaz...
Yönetici bir alanda birisine görev verirken onun ruh halini, davranış özelliklerini iyi etüd etmelidir.
Görev verdiği kişi sadece gönlünden geçenleri ve özel çevresini ilgi alanında tutacak birisi ise, oradan fitne üremesi kaçınılmazdır.
Görev vereceğiniz kişi duracağı yeri ayarlayabilmelidir.
Alınan her görev dönemseldir ve nöbet mahiyetindedir.
Çoğunun zannettiğinin aksine Ülkücü Hareket demokratik esaslar üzerine tesislidir. "Ben yaptım oldu, ben böyle uygun gördüm" anlayışını Ülkücü Hareket tolere etmez.
Ben bu camiayı pek çoğunuzdan daha eski tanıyorum, söylediklerimi yabana atmayınız.
O görevleri "padişahlık" zannedip, o şekilde davrananlar küçülür; buna dikkat etmek şarttır...
Şimdilik bu kadar, zaman zaman bu mecralar vasıtasıyla tavsiyelerim olacaktır.
23.8.2024
Halil Kaya